Şanlıurfa Emniyeti`nden işkence iddiası
İnsan Hakları Derneği Şanlıurfa Şubesi, 90`lı yıllarda yapılan işkencelerin aynısının bugün Şanlıurfa Emniyeti tarafından gözaltına alınanlara yönelik yapıldığını iddia etti.
Şanlıurfa Emniyeti`nde 2014 yılının Temmuz ayından bu yana gözaltına alınanlara yönelik işkence yapıldığını iddia eden İnsan Hakları Derneği (İHD) Şube Başkanı Atilla Yazar, bunların rapor haline getirildiğini söyledi.
Yazar, “2015 Temmuz 24`ten bu yana ülke coğrafyası adeta insanlık suçlarının işlendiği bir alan haline getirildi. Buna iç güvenlik yasası ve polise verilen yetkiler dâhil. Bu yüzden bölgenin diğer illerinde bugüne kadar 400`ü aşkın sivil insan bu savaşta yaşamını yitirmiştir. Şanlıurfa üzerinde ise işkence ve kötü muamele olarak kendini göstermiştir. İşkence ve kötü muamele 2014 Temmuz ayından bu yana Şanlıurfa Emniyeti`nde devam etmektedir. Konuyla ilgili şubemize yapılan birçok başvuru var. Bu başvuruları şubemiz raporlandırıp, genel merkeze sundu. Genel merkezimiz de bu alanda deneyimli arkadaşımız Eren Keskin arkadaşımızı bu konuda görevlendirdi. Dün Siverek`te T Tipi Cezaevi`ne ve Şanlıurfa Cezaevi`ne gidip işkence mağduru ve kötü muamele mağduru insanlarla, arkadaşlarla görüştü.” dedi.
Ardından konuşan İnsan Hakları Derneği Başkan Yardımcısı Avukat Emire Eren Keskin ise yapılan bazı işkence yöntemlerinin 90`larda bile duymadığını ifade etti.
Keskin, “İnsan Hakları Derneği Genel Merkezi olarak Urfa genelinde gözaltında işkence olaylarının yoğun şekilde yaşanmış olması bilgisine eriştikten sonra böyle bir karar aldık. Genel merkezin görevlendirmesiyle ben geldim. Raporu hazırlayacağız ve bu raporu aynı zamanda Birleşmiş Milletler İşkence Önleme Komitesine de göndereceğiz." diye konuştu.
Dinlediği hikayelerin korkunç olduğunu dile getiren Keskin, “Ben 20 yıldır işkence alanında çalışıyorum, özellikle kadına yönelik işkence alanında. Bazı yöntemleri 90`larda bile duymamıştım. O nedenle dinlediklerimiz gerçekten korkunçtu ama bir yandan da şunu görüyoruz ki işkence bir devlet politikası ve bu bir sistematik halinde uygulanıyor. Yani bunu yapan sadece asker ya da polis değil, sorumlu olan, onları sorgulamayan savcılar, işkence raporu vermeyen hekimler, resmi bilirkişilik kurumu olan Adli Tıp, hepsi işkencenin birimleri durumunda, yani hepsi birlikte yürütüyorlar bu işi ve kaimler tabiî ki." şeklinde konuştu.
"İşkence aletleriyle donatılmış bir mağara var"
Daha sonra dinledikleri hikayeleri aktaran keskin, konuşmasına şöyle devam etti:
"90`larda yaşanan işkencelerin aynısının yeniden uygulandığını görüyoruz. Örneğin, Ceylanpınar`da bir mağara var, işkence aletleriyle donatılmış bir mağara var. Bundan kimsenin haberi yok ve bu mağarada işkence yapılıyor. Hatta Mazlum Dağtekin`in söylediğine göre savcının kontrolünde yapılıyor bu işkence, bu çok korkunç bir şey. Bir kere bu 90`larda yoktu. Önceden bağlanıyor, arkasından başlarına bir çuval geçiriliyor, o çuvalın üzerinden bir kez daha bağlanıyor. Çırılçıplak soyma yöntemlerden başlıcasıdır. Örneğin Mazlum Dağtekin şunu söylüyor. Diyor ki; 'Başımı bir kovaya koydular. Tecavüz ettiler, beni çırılçıplak soydular, m…… c.. s…….. Beni bir koltuğa oturttular, ayaklarımı inşaat telleriyle bağladılar, ellerimi koltuğa kelepçelediler. Karın boşluğuma, göğüs kafesime coplarla ve yumruklarla vurdular. Ellerimden bir iple kuyuya salladılar, üzerime işediler ve polislerden biri p…… ç…… y……. i…... Bütün bu yapılanlar varken savcı yanımızdaydı' diyor."
"Görüştüğümüz 5 kadın arkadaştan 4`ü ağır cinsel işkence yaşamıştı"
“Görüştüğümüz 5 kadın arkadaştan 4`ü ağır cinsel işkence yaşamıştı." diyen Keskin, "Bir kere çıplak sorgulama açık cinsel taciz suçunu oluşturuyor. Hepsi çırılçıplak sorgulanmışlar. Vücutlarına ellenmiş ve benim burada anlatamayacağım bir işkence yöntemi uygulanmış. 90`larda bile görülmeyen işkence yöntemi uyguluyor Şanlıurfa Emniyeti ve hepsine söylenen şu, 'Biz özel bir ekibiz. Ankara`dan sizin için geldik ve sizi konuşturmak için her türlü işkenceyi uygulayacağız." diye belirtti.
"Doktorların tavrını Tabipler Birliği`ne şikâyet edeceğiz"
Ağır işkence görenlere "darp yok" raporu veren doktorların tavrını da doğru bulmadıklarını söyleyen Keskin, "Doktorların tavrını biz mutlaka Tabipler Birliği`ne şikâyet edeceğiz. Örneğin Doktor İstanbul Sözleşmesi`ne de göre de gelen her gözaltındaki kişiyi kapalı bir ortamda yani polisin, askerin olmadığı bir ortamda iyice incelemek zorunda. Ancak arabaya başlarını uzatıyor hekimler, darp var mı diye soruyorlar, polis darp yok diye cevap veriyor ve raporu bu şekilde imzalıyorlar. Bu açık bir ihlal, bu boyutuyla da son derece önemlidir. Yine avukat arkadaşlarımıza çıkarılan sorunlar aynı zamanda yasadışı ve yine büyük bir ihlal ve sadece Emniyet kendi tuttukları avukatlarla görüştürmek istiyorlar. Her boyutuyla Türkiye`nin altına imza attığı uluslararası sözleşmelere aykırı bir durum söz konusudur. İşkence yapılıyor. Mazlum Dağtekin`in belirttiğine göre, savcının olduğu bir ortamda da işkence yapılıyor.” ifadelerini kullandı. (Ramazan Casuk-İLKHA)