Atanamayan öğretmenler sorunlarına çözüm bekliyor
Ağustos'ta yapılacak atamayı bekleyen yaklaşık 400 bin atanamayan öğretmen, iptal edilen atama ve daha önce kaldırılan sözleşmeli öğretmenliğin geri getirilmesine tepki göstererek, eğitimdeki sorunların kalıcı şekilde çözülmesini bekliyor.
400 bine yakın öğretmen adayının gözü kulağı MEB'den yapılacak Ağustos ataması haberini beklerken Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, daha önce yapılan Ağustos atamasının iptal olduğunu açıkladı. Dört gözle bekledikleri atamanın yapılmamasının şokunu henüz atlatamayan atanamayan öğretmenler, bu sefer de sözleşmeli öğretmenlik sitemiyle sarsıldı.
Daha önce eğitim sisteminde belirli bir süre denendikten sonra kaldırılan sözleşmeli öğretmenlik uygulamasının yolunu tekrar açan kanun maddesi teklifi, TBMM Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonundan geçti.
Yıllardır atama konusunda sorun yaşayan yüzbinlerce öğretmen ve sendikalar, bir türlü düzene girmeyen eğitim sistemine tepki gösteriyor. Atanamayan yüzbinlerce öğretmenin sorunu hala çözülememişken bir de sözleşmeli öğretmenlik sisteminin tekrar uygulanacağının açıklanması yaşanan sorunun daha da derinleştireceğe benziyor.
Konuyla ilgili İLKHA’ya konuşan atanamayan öğretmenler, eğitimciler ve sendikacılar, yetkililere seslenerek adeta kangren haline gelmiş eğitim sistemindeki sorunların bir an önce kalıcı olarak çözülmesini istiyor.
Hükümetin sözleşmeli öğretmenlik adımı konusunda açıklamalarda bulunan Eğitim-Bir-Sen Şanlıurfa Şubesi Başkanı İbrahim Coşkun ise hükümetin öğretmenlerin kalıcı görev yapması için cebren atama yerine teşvik edici yöntemler kullanılması gerektiğini söyledi.
“İstihdam için sözleşmeli öğretmenlik veya ücretli öğretmenlik gibi palyatif yollarla olamaz”
Sözleşmeli öğretmenliği bir daha geri getirmenin yanlış olduğunu belirten Coşkun, “Sözleşmeli öğretmenlik şimdi 2006 yılında olduğu gibi, hiçbir plan program yapılmadan özlük hakları vb. sonuçları konusunda hiçbir öngörü ve analiz yapılmadan sadece öğretmenin kalıcı istihdamının sağlanmasının cebri bir yolu olarak kullanılmak istenilmektedir. Sözleşmeli öğretmenliği yeniden hayata geçirmek, geçmişten ders almamak, eğitim-öğretim hayatına olumsuz yansımalarını görmemek ve kestirememektir. Yer değiştirme başta olmak üzere özlük haklarına ilişkin mahkeme kararlarını dikkate almamak, yürütülmesi zor, umulan hedefe erişmenin neredeyse imkânsız olduğu şevk kıran cebri bir düzeni yeniden kurmak istemektir.” diye konuştu.
Öğretmen istihdamında güçlük çekilen bölgelerdeki istihdam sorununun kendini güvende hissetmeyen zoraki şartlar içinde bırakılmış, aile bütünlüğünü tehdit eden sözleşmeli öğretmenlik veya ücretli öğretmenlik gibi palyatif yollarla olamayacağını ifade eden Coşkun, şu tavsiyelerde bulundu:
"Bunun yanında mali teşviklerin tek başına yeterli olmayabileceği dikkate alınarak askerlik hizmetinin görev başında yapılabilmesi, hizmet puanının iki katı oranında artırılması, iki hizmet yılına bir derece verilmesi, ek ders ücretinin yüzde 100 artırılması, dört yıllık çalışma süresi sonunda ilk üç tercihinden birine atanma hakkının verilmesi, merkezi düzeyde düzenlenen 10 hizmet içi eğitim faaliyetine katılma, tatil dönemlerinde ücretsiz ulaşım hakkı verilmesi gibi gayri maddi haklar da tanınmalıdır.”
Şubat'ta atanamayanlar 3 ay sonra tekrar KPSS'ye girecek
3 yıldır KPSS’ye girmesine rağmen atanamadığını belirten Batman Üniversitesi Biyoloji Bölümü mezunu Ahmet Altundağ, atama tarihi ile KPSS sınavı arasındaki zaman diliminin çok az olmasının kendilerini olumsuz etkilediğini söyledi.
Altundağ, “Her sene Temmuz ayında sınav yapılır. Eylül’de de atama olurdu. Ama bu sene değişen Milli Eğitim Bakanımız Ağustos'ta atamanın olmayacağını söyledi. Madem Ağustos’ta atama yapmayacaksın ne diye Mayıs’ta sınav yapıyorsun. Yaklaşık 8 ay boyunca atamayı bekleyeceğiz. Şubat’ta atanıp atanamayacağımızı bilmiyoruz. O stresle bekleyeceğiz. Şubat’ta atanmazsak Mayıs’ta da sınav yapılıyor. Biz 3 ayda nasıl, hangi psikoloji ile hazırlanacağız. Ağustos’ta atamama konusunda ısrarlıysanız en azından şöyle bir güzellik yapın. Eylül ayında kontenjanları açıklayın. Kontenjanlar açıklandığı zaman en azından sıramızı biliyoruz. Atanamayacağımı bildiğim zaman KPSS’ye tekrardan hazırlanmaya başlarım.” diye konuştu.
“Sözleşmeli öğretmenliğin mülakatla alınması başlı başına bir sorun”
Ataması yapılamayan öğretmen sayısının İzlanda nüfusunu geçtiğini belirten Altundağ, şöyle konuştu:
“Ataması olmayan 400 bin öğretmen var. Bu İzlanda nüfusunu geçmiş. Eğitim Fakültesi'nde mezun olmuş biri ne iş yapacak söyler misiniz? Ben İş-Kur’a gidip kayıt yaptığımda ‘sen öğretmensin nerede çalışacaksın ki?’ deniliyor. Özel kuruma da başvuramıyoruz. Ne yapacağımızı şaşırdık. Bu şaşkınlık içerisinde iken bir de üzerine sözleşmeli öğretmenlik tasarısı çıktı. Sürpriz oldu bizim için. Ağustos’ta atamayı beklerken sözleşmeli öğretmen tasarısıyla karşımıza çıktılar. Sözleşmeli öğretmenliğin üzerinden mülakatla alınması başlı başına bir sorun. Biz mülakatta ne sorular sorulacak, nasıl yapılacak bilmiyoruz. Birçok kişi de biliyor ki mülakatın olduğu yerde adam kayırma var.”
"Atamam gerçekleşmediği sosyal ve ekonomik sıkıntı yaşıyorum"
Beş yıldır üniversiteyi bitirdiği halde atanamadığını bu yüzden de evlenip bir yuva kuramadığını ifade eden Pamukkale Üniversitesi Sosyoloji Bölümü mezunu İsmail Demir, “Beş yıldır atanamadım. 34 yaşındayım bekârım beş yıl önce atanmış olsaydım belki şimdi evlenmiş yuvamı kurmuştum. İşim olurdu sabit bir maaşım olurdu. Sosyal ve ekonomi bakımından sıkıntı yaşamamış olurdum. Şu an atamam gerçekleşmediği için hem sosyal hem de ekonomik olarak ister istemez insan sıkıntı yaşıyor.” şeklinde konuştu.
“Benim suçum okumak yani Türkiye’de okumak bir suç olmuştur”
“Devletin öğretmen atamalarına daha fazla eğilmesini istiyoruz” diyen Demir, “412 bin mezunun olduğu yerde devlet çıkıp 67 bin açığımız var diyebiliyor. Diğer insanlar ne yapacak. Türkiye’nin her bir iline üniversite açmışsınız önüne gelene diploma verdiniz. Peki, bunun önlemini neden daha önceden almadınız. Herkese diploma verdiniz nedir biz Avrupa Birliği'nde eğitim seviyemizi düzelttik. Maksatlı herkese diploma veriyorsunuz ama istihdam yapmıyorsunuz. Buradaki benim gibi milyonlarca insanımız şu an işsiz. İnsanlar ne yapacaklarını bilmiyor. Yani Allah kimseyi çaresiz duruma düşürmesin 20-25 yıl okuyup işsiz olmak kadar kötü bir şey yoktur. Benim atanamayan arkadaşlarım var. Kimisi ticarete atıldı kimisi başka işlerle uğraştı. Kimisi 15 yıl önce evlendi ben şu an aynı yerde sayıyorum niye benim suçum okumak yani Türkiye’de okumak bir suç olmuştur.” ifadelerini kullandı.
“Çarkı çeviremeyen bir sistemi tekrar önümüze sunmalarını ben anlamıyorum”
2016 Şubat ayından itibaren sınava mülakatın getirilmesinin kendilerini daha çok mağdur edeceğini söyleyen Demir, sözlerine şöyle devam etti: “Türkiye’de mülakatların ne şartlarda gerçekleştiğini daha önceden yaşamış bir milletiz. O yüzden ben mülakatlara karşıyım. Eski sistem olsun tekrar sınava girelim herkesin alacağı puana göre atamasını gerçekleştirsin devlet. İleride mağduriyetler yaşayacağız. Bu belki 1-2 yıl sistem oturuncaya kadar bir şey olmaz ama sonra büyük mağduriyetler yaşanır.”
Sözleşmeli öğretmenliğe karşı olduğunu ifade eden Demir, “Niye karşıyım çünkü bu 4-5 yıl önce getirildi. 3-4 yıl boyunca uygulandı bunu zaten işlemeyeceğini devletin kendisi de gördü. Devlet alternatifler oluşturmaya çalışıyor ama çarkı çeviremeyen bir sistemi tekrar önümüze sunmalarını ben anlamıyorum. Doğuda öğretmen durmuyor o zaman kadro ile sabitleyin. Oraya mülakat getirip öğretmen sabitlemenin ne mantığı var.”
“Sözleşmeli öğretmenlik tek başına çözüm değildir”
Olaylardan dolayı öğretmenlerin görev yapmak istemediği doğu bölgelerindeki istihdam sorunun sadece sözleşmeli öğretmenlikle çözülemeyeceğini belirten Okul Müdürü İsmail Altun da bu sorunun çözülmesi için teşvik edici adımların atılması gerektiğini söyledi.
Sözleşmeli öğretmenliğin iki farklı yansıması olduğunu ifade eden Altun, “Sözleşmeli öğretmenlik sistemi öğretmenler açısından ele alacak olursak; sözleşmeli olarak atanan öğretmen atandığı yerden beş yıla kadar tayin isteyemeyecek. Özlük hakları gibi haklardan mahrum olacak. Evli ise ve eşi çalışıyorsa ailesinden ayrı yaşamak zorunda kalacak. Bunlar öğretmen için olumsuz olan yönlerdir. Öğrenci ve velisi açısından ise öğretmenin beş yıl aynı kalması tabi ki olumludur. Çünkü birinci sınıfta okula giden bir velinin öğrencisi aynı öğretmen ile beşinci sınıfa kadar eğitim görebilecek. Bu da öğretmen, veli ve öğrenci arasında iyi bir iletişimin oluşmasını sağlar.” diye konuştu. (Osman Gülebak- Ramazan Casuk-İLKHA)