"İsrail`le anlaşma, ayı ile aynı ine girmeye benzer"
Türkiye`nin Mavi Marmara`dan sonra ilişkilerini askıya aldığı İsrail ile yeniden anlaşması, bedel ödemiş aktivistler tarafından tepkiyle karşılandı.
Mavi Marmara hadisesinden sonra İtalya`nın başkenti Roma`da görüşen Türk ve İsrail müzakere heyetlerinin anlaşma metni üzerinde mutabık kalması dün itibariyle resmen açıklandı.
Mutabakat çerçevesinde Türkiye, Gazze`ye insani yardım dâhil sivil amaçlı malzemelerin girişini sağlayacağı ve altyapı yatırımlarını gerçekleştireceği belirtilirken, Mavi Marmara aktivistleri ise İsrail`in anlaşamaya sadık kalmayacağını söyleyerek, ilişkilerin geldiği noktaya tepki gösterdi.
Gelinen aşamayla ilgili İLKHA mikrofonuna konuşan Mavi Marmara'da bulunanlardan Gazeteci-Yazar Abdulhalim Almalı ve Kemal Çelen, İsrail`le anlaşmanın ayı ile aynı ine girmeye benzediğine dikkat çektiler.
“Müslümanın Siyonist rejime güvenmesi doğru değildir”
31 Mayıs Mavi Marmara hadisesinden sonra diplomatik ilişkilerin İsrail ile kesilmesinin üzerinden 6 yıl geçtiğini belirten Almalı, şimdi yeniden Müslümanların Siyonist bir rejime güvenmemesi gerektiğini vurguladı.
Almalı, “Devlet yeniden İsrail ile diplomatik ilişkilerini geliştirmek, uluslararası ilişkilere uyum sağlamak için İsrail ile anlaşmaya vardı. Bunu Mavi Marmara katılımcıları yani orada bedel ödemiş veya kan sahipleri şehitler ve yaralılar bunlar hiçbir şekilde İsrail ile anlaşma gibi bir şeye doğru bakmıyorlar. Çünkü İsrail`le anlaşma demek; ayı ile aynı ine girmeye benzer. İsrail Siyonist bir rejimdir ve dolayısıyla bir Müslümanın Siyonist bir rejime güvenmesi doğru değildir. Ancak mavi Marmara hadisesinden sonra özellikle ortaya atılan özür hadisesine baktığımızda saldırı açık ve aleni bir şekilde oldu. Buna rağmen özür kapalı ve Başbakanla görüşmesiyle gerçekleşti. Bununmda saldırı gibi kamuoyuna açık bir şekilde yapılmasını beklerdik.” dedi.
“Bu mesele İsrail ile iyi bir ilişki kurmakla bitmiyor”
Siyonist İsrail`in Filistin halkına yaptığı zulümleri anımsatan Almalı, Türkiye-İsrail ilişkilerinin iyiye gitmesinin Müslümanları pek de tatmin etmeyeceğini ifade ederek, “Gazze üzerinde ablukanın kaldırılması hadisesi tam olarak açıklanmadı, ama kamuoyuna yansıdığı kadarıyla Türkiye sadece orada hastane inşa edecek. Türkiye yine İsrail`in denetiminde yardım götürebilecek, elektrik, su ihtiyacını giderecek. Bu mesele İsrail ile iyi bir ilişki kurmakla bitmiyor. Bilindiği gibi İsrail orada sadece bir işgal rejimidir. Günlerce orada Filistinlileri katlediyor. İnsanlara adeta açık cezaevini andırır bir şekilde hapsetmiştir, kuşatmıştır, etraflarına kalın duvarlar çekiyor. Müslüman halkların beklentilerini karşılamayan, sadece devletlerarası ilişkilerle yapılacak olan bir antlaşma takdir ederseniz ki Müslümanları pek tatmin etmiyor. Tatmin edecek tek bir şey vardır o da Siyonist İsrail rejiminin işgal etmiş olduğu topraklardan geri çekilip oradaki işgaline son vermesiyle olur.” diye konuştu.
“İsrail sözünde durmayacaktır”
İsrail`le kesinlikle güvenilmeyeceğine dikkat çeken Almalı, “İsrail`e çok güvenilmez. İsrail Türkiye`ye çok muhtaç bir durumdadır. Bu yüzden Türkiye üzerinden enerjisini de Avrupa`ya satma peşindedir. Türkiye`nin israil ile diplomatik ilişkisini kesmesi onun çevresinde yer alan Arap ülkelerinin de bakış açısını değiştirmiştir ve Türkiye`den yana kılmıştır. Bundan dolayı İsrail bizden çok, barışa muhtaçtır. Böyle bir durum ortada varken bizim bu barışı yapıp onu güçlendirmemizin bir anlamı yoktur.” şeklinde konuştu.
“Hamas memnunsa başkasına laf düşmez”
Türkiye-İsrail ilişkilerinde gelinen noktada söz sahibinin Hamas olduğuna işaret eden Almalı, “Hamas, İslami Cihat ve El Fetih başta olmak üzere Filistin`de üç tane akım vardır. Burada en fazla ön plana çıkan Hamas`tır. Hamasın başındaki Halit Meşal iki gün önce Türkiye`ye gelmişti. Cumhurbaşkanı ve Başbakanla yapmış olduğu görüşmelerde Türkiye`nin Filistinlilere, gazellilere vermiş olduğu mücadele ve desteklerinden dolayı teşekkürlerini ilettiler. Aslında İsrail ile Türkiye`nin yapacağı antlaşma Türkiye`den ziyade Hamas`ı ne kadar memnun ediyor? Çünkü Filistinlilerin söz sahibi olan Hamas, gelinen aşamada memnun ise o zaman bizim gibi diğer ülkelerdeki Müslümanların söyledikleri pek fazla bir şey ifade etmez. Çünkü ana muhalefet ve muhatap onlardır. Onların söylediklerini dikkate almamız lazım. Eğer onlar konunun muhatapları konuşmayacaksa dışardakilerin konuşmaları pek bir şey ifade etmez.” dedi.
“Yapılan anlaşmada Gazze`ye giden insani yardımlar denetilmemeli”
Gazze`ye giden insani yardımların denetlenmemesini, denetildiği takdirde yapılan anlaşmaların önemi olmayacağını vurgulayan Almalı, “Bize söylenilen Gazze`ye gidecek olan malların Mersin limanından İsrail`in hiçbir denetimine tabi tutulmadan Gazze`de de hiçbir denetimine tutulmadan içeriye girecektir. Eğer böyle olursa iyi, ama yine İsrail denetiminde olacaksa ki tahmin ettiğim kadarıyla denetimden geçerek gidecektir. Zaten şu an giden mallar İsrail`in denetimindedir. Bu durumda İsrail`in istemediği yardım gider mi oraya? Sağlık, ulaştırma, ekonomi, temel gıda ihtiyaçları ve okul eğitim konusunda tamamen sıfır durumdadır. Bunların yeniden inşa edilmesi lazım İsrail eğer bunlara bir sınırlama getirecekse o zaman İsrail ile yapılan antlaşmanın ne anlamı kalır ki?” şeklinde sordu.
Şartlar yerine getirilmeden anlaşma yapılmasının Mavi Marmara anlaşmasını düşürebileceğini söyleyen Almalı, “Biz yola çıkarken bize para verilsin veya para alacağız böyle bir hesabımız yoktu. İsrailin benim yaralanmamdan dolayı ödeyeceği paralardansa, İsrail cezalandırılarak verilecek olan bir liraya ben razıyım. İsrail yine o parayı yardım kuruluşlarıyla bizlere aktaracaktır. Burada dolayısıyla İsrail`i cezai bir duruma tabi tutma gibi bir şey yok. Ama İsrail cezai bir durumda o parayı öderse bundan sonra Filistinlileri katledemeyecektir, Gazze`yi bombalayamayacaktır. Bunun sebebi de yapacağı her katliamda bizim davamız emsal gösterilerek katledilecektir. Bu antlaşmada en büyük iki temennimiz Dış İşleri Bakanı`nın açıklamasına da baktık yoktu. Eğer antlaşma yapılırsa bizim İsrail ile yapmış olduğumuz antlaşma düşmüş olacaktır. Eğer İsrail ile yapmış olduğumuz antlaşma düşmüş olacaksa bizim mücadelemizin de bir anlamı kalmayacaktır. Bana verdikleri parayı ne yapacağım ki? Orada benim Müslüman kardeşlerim katlediliyor, orada işgal devam ediyor, gün geçtikçe işgalini genişletiyor bunun bize ne anlamı olacaktır ki?” ifadelerini kullandı.
“Anlaşmalar Mavi Marmara ruhuna ne kadar uygundur?”
Bir diğer aktivist Kemal Çelen ise “Mavi Marmara baskının gerçekleştiği 2010 yılından bu yana İsrail ile Türkiye arasında zaman zaman basına yansıyan görüşmelere tanık olduk. Nitekim hemen baskından sonra Türkiye`nin tavrı iki ülkenin ilişkilerinin dondurulması olmuştu. Sonra İsrail`in Türkiye ile arasındaki ilişkilerin düzeltmeye yönelik bazı adımları söz konusuydu, fakat Türkiye`nin bu konuda ısrarcı bir şekilde üç şartı öne sürmesi bir nebze de olsa İsrail`in önünde bir olumsuz etkendi. Nitekim bunun ilk şartı özür olmuştu ve baskından bir süre sonra İsrail basın, medya önünde olmasa da kapalı kapılar ardında bir özür beyan etmişti. Ancak iki ülke arasında ilişkilerin düzeltilmesi gerekiyordu bu beyanda da malumunuz belli periyotlarda gerek İsviçre gerek başka bir yerde olsun iki ülke arasındaki heyetlerin konuyla alakalı bir araya geldikleri zaman belli görüşmelerde bulundukları söz konusudur. Nitekim gelinen son nokta basına yansıdığı kadarıyla ilişkilerin düzeltildiği görülüyor. Yapılan bu antlaşmanın Mavi Marmara ruhuna ve davasına ne kadar uygun olup olmadığı tartışılmaktadır.” ifadelerini kullandı.
“İsrail`in anlaşmalara sadık kalması meçhuldür”
İsrail`in şu ana kadar hiçbir devletle yaptığı anlaşmada sadık kalmadığını hatırlatan Çelen, “İsrail`in şu ana kadar gerek Türkiye ile gerek de diğer devletlerle yaptığı antlaşmalara sadık kaldığı görülmemektedir. Bu hususta da ileriki tarihlerde sadık kalıp kalmayacağı da çok meçhul bir durumdur. Dolayısıyla buna çok dikkat edilmesi lazım. Filistin davasının sahiplenilmesi gerektiğini düşünüyorum. Söz konusu antlaşma iki ülke arasında gerçekleşmektedir. Dolayısıyla ilgili antlaşmanın başka tarafları yoktur. Ambargonun yumuşatılması Türkiye için geçerli olacak, diğer ülkelerden yana herhangi bir yumuşamaya İsrail`in ödün vereceğini sanmıyorum.” şeklinde konuştu. (Yılmaz Sönmez-İLKHA)