• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...
Şükür Etmeyenin Sonu (Doğrugenç Haftanın Yazısı)
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Boyası dökülmüş, duvarlarda çatlaklar oluşmuş harabe bir ev. Belki bu evin var oluşu 40 yılı aşmıştı, belli değil. Ama bilinen gerçek şudur ki bu evde yaşayan insanların çok sıkılmalarıydı. Önemli olan buydu zaten. Yılmaz gerçekten de bunalmıştı. Bu evin duvarlarına baka baka içi kararmıştı. Artık sıkılmıştı. Yavaş yavaş boyası da dökülen bu ev Yılmaz"ın canını iyiden iyiye sıkıyordu. Aslında boyacıyı getirip boyatabilirdi, ama duvarlar başlarına yıkılmak üzereydi Yılmaz"a göre. Boyacıya ve boyaya verecek parayı toplayabilir ve o parayla yeni bir ev kiralayabilirdi. Daha bir şey belli olmamıştı. Çünkü para yoktu. Ama Yılmaz yeni bir evin hayalini kuruyor, iç ferahlığı yaşıyordu. Evet! Başının tavana değmesini istiyordu da tavanın başına değmesini hiç istemiyordu. Gelecekteki hayalini kendi halinde olan insanlara anlatınca arkadaşları her seferinde: - Haline şükret. Görmüyor musun senden daha düşük olanları! Hatta bazılarının evleri ve barkları bile doğru dürüst yok. Sen haline şükretmezsen Allah seni de o duruma düşürebilir, diyorlardı. Kendisi ise dudak bükerek: -Tabi şükür gerekir ama hedefimiz büyük olmalı. Yoksa ilerleyemeyiz, derdi. Derken yıllar geçti. Hala aynı evindeydi. Ne evi boyamıştı ne de lüks bir eve girebilmişti. Oflayıp pufluyordu. Niye Allah herkes gibi O"na da güzel bir nasip etmiyordu? Artık elbiseleri ve eşyaları da eskimişti. Çocukların, çoraplarını getirip yırtık yerlerini gösterdiklerinde Yılmaz ne diyeceğini bilmiyordu. Sadece teselli ile yetiniyordu. Yüksek apartman ve binaları görünce başı önüne düşüyordu. Ne olsaydı onun da böyle bir apartmanı olsaydı! Kendisi böyle düşüne dursun, şükrü bile unutmuştu. Çalışıp kazandığı parayı harcayacağına saklıyordu. Bu yüzden hanımı çok şikâyetçi oluyordu. Ama hiç kimseyi dinlemiyordu. Karısı da onun tam tersine çok şükürdar birisiydi. Ama gel gör ki Yılmaz"a bir türlü laf dinlettiremiyordu. Yılmaz hep bildiğini okuyordu. Çok geçmedi. Bir ara hanımı, çocuklarıyla beraber babasının evine gitmişlerdi. Yılmaz ise hala güzel bir ev hayalindeydi. Hatta eşyaların yerlerini bile belirlemişti. Televizyon açıktı. Ve orada güzel güzel evler gözükünce içi kabarıyordu. Kendisini bu evlerde hayal etti. Hiç de fena gözükmüyordu. Mutluluğu bir kat daha arttı. İyice derine dalmıştı. Düşündüğü tek şey evdi. Düşüncelerinden sıyrılırken, elektriğin gittiğini gördü. Acıktığını hissetti. Kalkıp mutfağa geçti. Yiyecek bir şeyler aradı. Çok az yemek vardı. İçi karardı. Ama yapacak bir şey yoktu. O yemekleri yemek zorunda kalacaktı. Biraz peynir, biraz zeytin, bitmek üzere olan terem yağ ve bir parça ekmek. Bunları çelik sofranın üzerine yerleştirdi. Alıp içeri geçti tekrardan. Telefonunu çıkardı. Hem yemek yiyor hem de internetten en güzel evleri araştırıyordu. Ağzı açık kalmıştı bu güzel yerler karşısında. Bu arada başına düşen taş ağzını toparlamasına yardımcı oldu. Canı sıkıldı, kalbi daraldı. 2-3 derken, başına taş mı yağıyordu? Ne oluyordu? Baktı tavana sert sert. Ama taş yağıyordu. Fırladı ayağa. Yer sallanıyordu. Kapıya doğru hızlıca koştu. Ev adeta ikiye katlandı. Başına gelen son taş kafasını yarıp geçmişti. Son nefesini vermişti artık... Hanımı baba evindeydi. Televizyonda çıkan son dakika haberi ile yıkıldı. Şaşkınlıktan dona kalmıştı. Çabucak olay yerine gitmek istedi. Babası engel oldu. Birlikte gittiler. Harap olan ev onun bütün gücünü almıştı. Olay yerine çömeldi. Aslında kocasının bunu hak ettiğini kabul etmiyor değildi. Eğer şükredenler sınıfında olsaydı, bunların hiçbirisinin başına gelmeyeceğini düşündü. Yine de onun için Allah"tan mağfiret diledi...

(Doğrugenç Haftanın Yazısı)

Muhammed Kılınç / Mardin (Kızıltepe) - Yaş: 14

Genç Yazarlar ile HASBİHAL

Mardin İli Kızıltepe İlçemizden Muhammed KILINÇ Kardeşimiz:Yaşanan bütün olayların ibretlik bir yanı vardır.Her insanın hayata dair arzuları beklentileri hayalleri olabilir.Bunu kendisine rızık verenden istemeli,murad etmelidir.Bizleri yaratan; "Rabbinizden çok şey isteyin çünkü o sizin Rabbinizdir."Diyor bir şeyler isterken ölçülü ve en hayırlısını istemeliyiz.Bazen isteklerimizde zihinsel olarak sınırı aşabiliriz. Zihin dinamik olduğu için insanın aklına herşey gelebilir. Bunu olumlu düşünerek, sürekli şükrederek frenleyebiliriz. Yaşamımız boyunca istekler bitemeyeceğine göre kendimizden düşük olanlara bakıp şükür, kendimizden iyilere bakıp örnek almalıyız. Dünya beyin uzmanları herkesin hayal kurma hakkı vardır, deniliyor. Bizlerde bu bağlamda hayallerinizi ölçülü kurun ki suya düştüğünde çıkabilsin, diyoruz.Duygularını güzel ifade etmişsiniz. Teşekkürler. Yeni paylaşımlarınızı bekliyoruz.

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir