• DOLAR 32.58
  • EURO 35.009
  • ALTIN 2459.867
  • ...
Yüzyılın en büyük handikapı: Laiklik
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Doğruhaber / Haber Merkezi

Avrupa, yıllarca Kilise`nin egemenliğinde kaldı. Krallar meşruiyetini Kilise`nin elinden taç giyerek sağladı.

Özellikle ortaçağda, Avrupa`nın yönetimi tamamen Kilise`nin elindeydi. Krallar kilise `den izin almadan asla bir işe kalkışamazdı.

Kilise, krallara taç giydirirken halkı da köle gibi çalıştırıyordu.

Skolastik bir düşünce yapısına sahip kiliselere karşı gelenler ise engizisyon mahkemelerinde yargılanır ve en ağır şekilde cezalandırılırdı. Daha sonra da itibarsızlaştırmak için aforoz edilirdi. Yani dinden, Hıristiyanlıktan çıkarılarak kınanır ve halka gözdağı vermek için acı çektirilerek öldürülürdü.

Ancak zamanla Kilise`nin kendilerine ihanet ettiğini öğrenen Avrupalılar yeni mezhepler ortaya çıkarttı.

Laiklikte yeni çıkan mezheplerin, kilisenin insanları ve devleti daha fazla sömürmesinin önünü almak için devlet işlerinde Kilise`nin etkisini azaltmaya yönelik bir uygulama oldu.

Laiklik ilk olarak Fransa`da ortaya çıktı. Şuanda ise dünya çapında Fransa, İrlanda ve Türkiye`de fiili olarak uygulanmaya çalışılıyor.

Ancak halkının yüzde doksan dokuzu Müslüman olan Türkiye`ye Laiklik `in neden ithal edildiği aradan geçen bunca zamana rağmen anlaşılabilmiş değil. Çünkü Türkiye, halkı Müslüman bir ülke; laiklik ise Avrupa`nın kiliseden kurtulmak için ortaya attığı bir uygulama...

Ayrıca laiklik ortaya çıktığı Avrupa`da Kilise`nin devlet ve halk üzerindeki zararlı etkilerini azaltmaya dönük iken, Türkiye`de yeni kurulan devlet tarafından İslam karşıtı bir yönetim şekli ve bir baskı aracı olarak kullanıldı.

İslam`ın birleştirici, kuşatıcı ve manevi desteğiyle elde edilen büyük zaferin ardından kurulan yeni devlet,  İslam`ın hüküm ve ahkâmını, Müslümanların ictimai ve sosyal hayatından tamamen çıkarılması için laikliği,  Avrupa`nın medeniyet sopası olarak kullandı.

Kemalist rejim, laiklik sopasıyla Müslümanların en temel hakkı olan ibadeti yasakladı, Müslümanların mabetlerini, medreselerini, tekke ve zaviyelerini kapatarak bu kutsal mekânları ahırlara çevirdi. 

Müslümanların kutsal kitabı tahrif edilmeye çalışıldı,  Anayasa`dan devletin dini İslam`dır ibaresi kaldırıldı.

İslam`ın simgesi olan ezan Türkçe okutuldu, bununla İslam`ın temel prensipleri sulandırıldı. İslami ilimlerin tahsil edilmesi yasaklandı. Eğitim ve öğretimden İslam ahlakını çıkartan Kemalist rejim, bunun yerine batının kokuşmuş medeniyetini dayattı. Müslüman kadının hicabını da hedef alan Kemalistler, Müslüman kadını çıplaklaştırıp aile mefhumunu adeta ortadan kaldırdı.

İSLAMI içtimai hayattan silmeye çalışan yeni rejim kendisine karşı direnleri de demir yumruklarla ezdi. Yüzbinlerce insan katledildi. Binlerce İslam âlimi darağacında şehit edildi.

Rejim sağ kalanları engizisyon mahkemelerinin bir benzeri olan istiklal mahkemelerinde yargılayıp en ağır şekilde cezalandırdı.

Toplum içinde itibarı olan, kurtuluş savaşının kazanılmasında büyük başarısı olan İslam âlimlerini vatana ihanet suçlamasıyla adeta aforoz etti.

Fakat laiklik zulmü belli bir dönemle sınırlı da kalmadı. Kendini laiklik `in koruyucusu ve teminatı olarak gören TSK, 1950`den sonra her on yılda bir laiklik üzerinden silahlı ve silahsız darbeler yaparak yüzbinlerce insanın mağdur olmasına, zulme uğramasına neden oldu.

Yine birçok hükümetin devrilmesi ve birçok hükümetin iş başına gelmesi laiklik üzerinden yaşandı. Yıllar yılı laikliği kabul etmeyenler bu ülkede hain, gerici, yobaz olarak yaftalandı.

Çok yakın bir zamana kadar dahi bu ülkede laiklik yüzünden başörtüsüyle okumak yasaktı. On beş yaşından küçük çocukların kuran öğrenmesi yasaktı ve 28 Şubat darbesinde binlerce Müslüman inancından dolayı işinden ve eğitiminden mahrum bırakıldı. Hala Müslüman halkın Müslüman dindar diye seçtikleri yöneticilerin iktidarda olduğu ülkemizde, camilerde kuran dersi verdi diye türlü zulüm ve işkencelerden geçirilip müebbet hapisle cezalandırılanlar var.

Haliyle sürekli zulüm ve mağduriyetlere sebep olan laiklik Türkiye`de en fazla tartışılan konulardan biri...

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan daha önce “insan ya Müslümandır yâda laiktir” derken, başbakanlığı sürecinde “insan laik olmaz, devlet laik olur” dedi ve bu söylem yıllarca tartışıldı.

Hala darbe anayasasıyla yönetilen Türkiye`de yeni bir anayasa söylem siyaseti gündemden düşmüyor. Son olarak meclis başkanı İsmail Kahraman yeni anayasa çalışmaları kapsamında yaptığı konuşmada: “yeni anayasada laiklik olmamalı; aksine dindar bir anayasa yapılmalıdır” dedi. Meclis başkanının bu söylemi İslam düşmanlarını tekrardan harekete geçirmiş durumda ve tekrardan irtica naraları yükselmeye başladı.

Bu ülkenin laiklik naralarıyla kazanılmadığını ve bu ülkenin vatandaşlarının Yunanlılardan, İngilizlerden ve Fransızların çekmediğini laiklikten çektiğini bilmeyen yoktur.

Bugün bu ülkenin vatandaşlarının en büyük özlemi, arzusu bu handikapı ithal edildiği yere iade etmektir. Bu halkın selametini isteyenler bu zulüm aracını derhal Anayasa`dan çıkarmalıdır.

 
Kaynak: Rehber TV

Bu haberler de ilginizi çekebilir