Gurur Duyulan Tarih!
Abdullah Gül, İsmet İnönü`nün ölüm yıldönümü nedeniyle bir mesaj yayımladı
Doğruhaber / Hüseyin Kaya
Abdullah Gül, İsmet İnönü’nün ölüm yıldönümü nedeniyle bir mesaj yayımladı. Mesajda İnönü’ye övgüler vardı.
Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezi’nden yapılan yazılı açıklamada, şöyle dendi: “Türkiye Cumhuriyeti’nin İkinci Cumhurbaşkanı, Atatürk’ün dava ve silah arkadaşı İsmet İnönü, büyük bir kumandan, seçkin bir devlet ve siyaset adamı olarak, ülkemize önemli hizmetlerde bulunmuştur. İsmet İnönü, İstiklal Savaşı’nın kazanılmasında, Cumhuriyet’in kurulmasında, Türkiye’nin modern bir ülke olarak gelişip güçlenmesinde ve muasır medeniyetler seviyesine ulaşma hedefi doğrultusunda ilerlemesinde değerli katkılar sağlamıştır. Aziz milletimiz, İsmet İnönü’yü daima saygı ve şükranla hatırlayacaktır.”
Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezi’nden yapılan yazılı açıklamada, şöyle dendi: “Türkiye Cumhuriyeti’nin İkinci Cumhurbaşkanı, Atatürk’ün dava ve silah arkadaşı İsmet İnönü, büyük bir kumandan, seçkin bir devlet ve siyaset adamı olarak, ülkemize önemli hizmetlerde bulunmuştur. İsmet İnönü, İstiklal Savaşı’nın kazanılmasında, Cumhuriyet’in kurulmasında, Türkiye’nin modern bir ülke olarak gelişip güçlenmesinde ve muasır medeniyetler seviyesine ulaşma hedefi doğrultusunda ilerlemesinde değerli katkılar sağlamıştır. Aziz milletimiz, İsmet İnönü’yü daima saygı ve şükranla hatırlayacaktır.”
İsmet İnönü’yü bu millet hiç de şükranla anmıyor.
Onun adı geçtiğinde yasaklanan Kur’anları, yasaklanan ezanları, ahıra çevrilen camileri hatırlıyor bu millet.
İnönü denince akla zindan gelir, sürgün gelir, kıtlık gelir.
Başbakan Erdoğan bile seçim mitinglerinde İnönü dönemi karne uygulamalarını gündeme getirmiş, milletin o zihniyetten neler çektiğini söylemişti.
Hatta daha da ileri gitmişti Erdoğan. İnönü’yü Hitler’e benzetmiş, bunu parti grubunda yüksek sesle dile getirmişti.
Öyleyse ne demek oluyor Abdullah Gül’ün açıklamaları?
Belli tarihlerde yapılan rutin resmi açıklamalardan biri mi?
Hiç sanmıyorum.
Bence bu sorunlu bir davranıştır.
Devletin tepelerine çıkanların kendilerini devletle özdeşleştirmesi ve devlete bir kutsallık izafe etmesinden başka bir şey değildir bu.
Ve çok dengeli değildir.
Baksanıza Tayyip Erdoğan bir taraftan Dersim’den dolayı devlet adına özür diliyor, öte yandan Ermenilerle ilgili iddiaları reddediyor ve “Benim tarihimde soykırım yoktur, ben tarihimle gurur duyuyorum” diyor.
Şimdi sormazlar mı adama, “Dersim senin tarihinin neresinde duruyor” diye.