`Mehmet Sudan abi bir dava adamının nasıl olması gerektiğinin profilidir`
Hizbullah Cemaatinin önde gelen isimleri arasında yer alan âlim ve mütefekkir Mehmet Sudan Hoca`nın vefatının ikinci yıldönümünde duygu ve düşüncelerini anlatan dava arkadaşları ve talebeleri, Mehmet Sudan`ın bir dava adamının nasıl olması gerektiğinin profili olduğunu söylediler.
Hizbullah Cemaatin kurucu Rehberi Hüseyin Velioğlu`nun yakın arkadaşlarından ve Kürdistan coğrafyasının yetiştirdiği önemli âlim ve fikir adamlarından olan Mehmet Sudan Hoca`nın dava arkadaşları ve talebeleri, vefatının ikinci yıldönümünde duygu ve düşüncelerini İlke Haber Ajansı`na (İLKHA) anlattılar.
Mehmet Sudan`ın hayatının İslami mücadele ile geçtiğini ifade eden dava arkadaşları ve talebeleri, merhumun bir dava adamının nasıl olması gerektiğinin profili olduğunu belirttiler.
Mehmet Sudan hocayı anlatan yakın arkadaşı, onun hayatını İslam`a ve Müslümanlara hizmet için adayan, ilim ve ibadetle çok meşgul olan ve ahlaken örnek gösterilebilecek biri olduğunu söyledi.
Mehmet Sudan hocayla tanışma yıllarını anlatan arkadaşı Ahmet Seyitoğlu, “Mehmet Sudan ile 90`dan önce Diyarbakır`da Türkiye Petrollerinde çalışıyorken İlim Kitap Evinde tanıştığımızı hatırlıyorum. O yıllarda Mehmet Sudan esnaf biriydi. Onunla çok kısa zamanda sıcak bir tanışmışlığımız oldu. Ahlakı son derece güzel olduğu için insanları cezp ediyordu. Birbirimizi tanıdığımız günden, onun vefat ettiği güne kadar ilişkimiz kesilmedi ve muhabbetimiz hiç eksilmedi. Hicret yıllarında da, cezaevinde de birlikte kaldık. Onunla kaldığımız süre içerisinde birbirimizden hiç rahatsız olmadık ve hatta aksine birbirimizi görüşmediğimiz zaman özlediğimizi hatırlıyorum.” dedi.
“Müslümanların davasına daha fazla hizmet edebilmenin çabası içerisindeydi”
Kendilerini bir araya getiren şeyin onun İslami davaya olan çalışma azmi olduğunu söyleyen Seyitoğlu, “Bizi bir araya getiren, arkadaş yapan ve muhabbetimizi artıran onun İslami dava için çalışma isteğinden, azminden dolayıydı. Görüştüğümüz dönemden vefatına kadar onun o çalışma azminden, isteğinden hiçbir şeyin eksik olmadığını ve hatta git gide kendini yetiştirerek Müslümanların davasına daha fazla hizmet edebilmenin çabası içerisindeydi. Hicrette beraber olduğumuz dönemde Arapça diline çok meraklıydı. Arapçaya o zaman başladı. Daha sonra birlikte kaldığımız cezaevinde ilmini bitirdi. Cezaevindeyken Müslümanların geleceğine, İslam`a daha fazla hizmet edebilmek için ilimden yana çalışma yapma isteğindeydi.” diye konuştu.
“İlim ve ibadetle çok meşgul olurdu”
Sudan hocanın sıkıntılı dönemlerde bile hiçbir zaman İslam`a hizmette geri durmadığını belirten Seyitoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Bütün dönemlerde ve hatta Müslümanların sıkıntı gördüğü dönemlerde bile o, her zaman insanlara geleceğin ümit verici olduğunu, hiç kâfirlerin oyun ve tuzaklarına karşı etkilenmemeyi, mutlaka Müslümanlar için çok güzel geleceğin olduğunu söylerdi. Cezaevindeki dönemde de ilim ve ibadetle çok meşgul olurdu. O, gelecekte 'Müslümanlar ne kadar ileriye gidebilir' çabası içerisindeydi. Bu konudaki performansından hastalığı döneminde bile hiçbir şey eksiltmedi. Tek derdi Müslümanların yükselmesi ve ileriye gitmesiydi.”
“Onun çalışma ve çabası da birçok insana ışık tutuyordu”
“Bölgemizdeki hassas dönemlerde Müslümanların zillete düşmemesi için elinden gelen ne varsa hepsini yapma çabası içerisindeydi” diyen Seyitoğlu, “Onun çalışma ve çabası da birçok insana ışık tutuyordu. Bunu hem cezaevinde hem de hicretteyken gördük. O dönemlerde Müslüman kardeşlerimizin onun yanında oturup ve onu dinledikten sonra çok rahatladıklarını, geleceğe daha güzel baktıklarını hissediyorduk. Bu ise onun samimiyetini gösteriyordu. Muhakkak ki bu Allah`ın rızasını amaç edinme, Müslümanların geleceğini amaç edinmenin gayesi olacak ki, kendisini gören insanlar Allah`ı hatırlıyordu.”
“Ahlaken örnek gösterilebilecek bir arkadaşımızdı”
Sudan hocanın vefatına kadar da İslam`a hizmette hiçbir şey eksiltmediğini vurgulayan Seyitoğlu, “Arkadaşlarımız içerisinde güzel ahlak numunesi gösterildiği zaman Mehmet Sudan bunlardan biri olarak gösteriliyordu. Sıkıntılarını anlatamayan arkadaşlarımız gelip Mehmet Sudan`a sıkıntılarını paylaşabiliyordu. Onunla görüştükten sonra çok rahatladıklarını görüyorduk. Bütün Müslümanların böyle bir ahlaka sahip olmak için Rabbimizden yardım talep ediyoruz.” ifadelerini kullandı.
Mehmet Sudan ile 1987 yılında tanıştığını belirten Mehmet Bahattin Temel, Mehmet Sudan`ın İslam davası uğruna tüm dünya nimetlerinden vazgeçtiğini söyledi.
Mehmet Sudan ile tanıştığında merhumun babası ile birlikte ticaret ile meşgul olduğunu dile getiren Temel, “Muhammed Sudan abiyi 1987`den itibaren tanıyordum. Kendisi o zaman Diyarbakır Balıkçılarbaşında toptan giyim ticareti yapıyordu. Onların bir aile şirketiydi. Babasıyla Beraber bu işi yapıyordu. Varlıklı bir insandı. Başta maddi durumları iyiydi. Muhammed Sudan abi o zaman İslami davayla tanışmasından itibaren artık yavaş yavaş aktif bir şekilde dava çalışmaları içerisinde yer aldığını hatırlıyorum. Genellikle çalışmaları o dönemde Diyarbakır ve çevresinde idi. O dönemde cami çalışmalarımız yani bu toplumun çocuklarının boş şeylerle uğraşmasında ziyade kötü ellere düşmesini engellemek için dava olarak o dönemde bizim cami faaliyetlerimiz vardı. Bu cami faaliyetleri sebebiyle de gençleri, büyükleri, küçükleri herkesi camide toplamaya çalışıyorduk.” dedi.
"Muhammed Sudan abi kendini cami programına adamıştı"
Muhammed Sudan'ın kendisini cami programlarına adadığını dile getiren Temel, “Muhammed Sudan abi kendini cami programına adamıştı ve Diyarbakır`da tüm camilerde neredeyse çalışma başlatmıştı. Bu bir dava programıydı ve bu program çerçevesinde Muhammed Sudan abi de cami çalışmalarının tamamını üstlenmişti. Bu çalışmalar ile on binler hatta ben yüz binler çocuk desem cami çalışmalarımıza katıldığı oldu. Bunların yetişmesinde ve kötü ahlaktan dönmesinde Muhammed Sudan abinin onlar üzerinde emeği çok fazladır." ifadelerini kullandı.
Mehmet Sudan`ın 90`lı yıllarda meydana gelen çatışmalara rağmen cami çalışmalarını aksatmadıklarına dikkat çeken Temel, “Gaffar Okkan`ın emniyet müdürü olarak Diyarbakır`a atanmasıyla birlikte camiler üzerinde yoğun bir baskı uyguluyordu. Gaffar Okkan`ın cami çocuklarını götürüp işkence etmesiyle birlikte orada ister istemez Muhammed Sudan abinin ismi artık cami faaliyetleri içerisinde anılmaya başlandı. Polis bu sebepten dolayı Muhammed Sudan abinin de peşine döştü. Sırf cami çalışmalarından dolayı peşine düştü. Ondan sonra Sudan abi muhacir oldu. Kendi ülkesinde, bölgesinde, memleketinde muhacerat hayatını yaşamaya başladı. 2000 musibetinin ardından Muhammed Sudan abi bu sefer İstanbul`da bir polisin operasyonuyla yakalandı. Gözaltında aylarca kaldı. En ağır işkenceleri o dönemde arkadaşlarımızın hepsine yaptıkları gibi Muhammed Sudan abiye de yaptılar. Tüm bu ağır işkenceler ardından cezaevine konuldu. Cezaevine konulduktan sonra artık Muhammed Sudan abi için zindan süreci başlamıştı. Artık yusufi bir süreç başlamıştı. Zindan sürecinde de yanında bulunan arkadaşlarının çoğu da camide onun öğrencileriydi. Cami öğrencileriyle beraber bu sefer içeride Arapça bilen Seydalardan ders almaya başladı ve kısa sürede Muhammed Sudan abi Arapça ilmini bitirdi. Muhammed Sudan abinin mahkemesinin sonuçlanması, cezasının neticelenmesinin ardından üyelik cezasını yatarak çıktıktan sonra bu sefer zindandaki birikmiş enerjiyi dışarıya taşıdı.” diye konuştu.
Mehmet Sudan`ın toplumun hidayeti için gece gündüz çalıştığını ifade eden Temel, şöyle konuştu: “O hakikatten dışarıda sıkıntılı dönemlerin içerisinde bu sefer aktif olarak bir daha rol aldı. Ve vefat edinceye kadar durmaksızın aktif bir şekilde çalışmalarını sürdürdü. Toplumun hidayeti gençlerin kötü ahlaktan uzak tutulması için Muhammed Sudan abi gecesini gündüzüne katarak çalışıyordu. Muhammed Sudan abiyle vefatına kadar son 4 yılda aynı apartmanda kalıyorduk. Bazen evden işim münasebetiyle şehir dışına çıkardım. Şehir dışından eve döndüğümde benim ayaklarım ilk önce beni Muhammed Sudan abinin yanına götürüyordu. Çünkü hakikatten onun varlığı insana güven veriyordu. İnsan ondan ayrıldıktan sonra aşırı bir muhabbeti kendi kalbinde hissediyordu. Ve onu çok özlüyordum. Onu gelip gördükten sonra biraz hasbihâl ettikten sonra eve dönebiliyordum. Ben dışarıdan geldiğimde ilk önce onun kapısını çalardım ondan sonra aşağı iner eve uğrardım.”
Mehmet Sudan`ın güzel ahlakı ile her sorunu çözdüğünü söyleyen Temel, “Muhammed Sudan abi barış gücü gibi çalışıyordu. Muhammed Sudan abinin böyle bir yapıcı bir durumu vardı. Yani beşer olarak hepimiz zaman zaman sıkıntılara giriftar oluyorduk. Ben şunu diyebilirim benim sıkıntılarım olduğu zaman gidip onunla biraz dertleştiğimde O`nun o güzel tesellilerini duyunca ben şahsen rahatlıyordum.” dedi.
"Muhammed Sudan abi bir dava adamının nasıl olması gerektiğinin profilidir"
Müslüman gençliğin Mehmet Sudan`dan kazanması gereken çok şey olduğunu söyleyen Temel Şöyle devam etti: “Muhammed Sudan abi bir dava adamının nasıl olması gerektiğinin profilidir. Ben şahsen gençlerimizin bu tür şahsiyetlere bakarak kendilerini konumlandırmalarını diliyorum. Biz sahabeyi anlatıyoruz, okuyoruz. Sahabeye ulaşmamışız. Muhammed Sudan abinin varlığı sahabenin misali idi. Böyle müspet bir kişiliğin varlığına ulaşmış olmak onu tanımak hele hele onunla hasbihal etmiş olan arkadaşlarının dilinden onu öğrendikten sonra öyle bir profili kendileri de uğraşarak ortaya çıkarabilmelidirler. Eğer bunu başarırsak Allah`ın izniyle çok güzel bir şey barışmış olurlar. Bunun dışında Muhammed Sudan abinin Kur`an aşkı yani kuran dersini hem verme hem de okuma aşkı bizim gençlerimize örnek olması lazım. Muhammed Sudan abinin özellikle davet aşkı ön plandaydı. Ve bu davet aşkını da Kur`an endeksli yapıyordu. Muhammed Sudan abinin diğer en bariz örneklerinden biride risale-i nuru okumuş anlamış, üstadın o güzel ahlakını kendinde terbiye haline getirmişti. Müslümanlara bakışı ümmete bakışı uhuvvet ve ittihat noktasında üstadı komple bir profil olarak aldığını düşünüyorum. O kadar üstadı hazmetmişti ki üstada benzemeye çalışıyordu diyebilirim. Belki ustada yetişmedi, üstattan eğitim almadı ama risaleyi o kadar okudu ki üstadı o kadar tanıdı ki belki üstadın bir şakirdi gibi üstada vakıf bir şahsiyetti. Gençlerimizin bu açıdan da Muhammed Sudan abiye benzemelerini tavsiye ediyorum.”
Toplumun Mehmet Sudan gibi güzel insanlara ihtiyacı olduğunu kaydeden Temel, “Rabbimden niyazım bu güzel insan gibi insanların aramızda çoğalmasıdır. Toplumuzun bu güzel insanlara ihtiyacı var. Muhammed Sudan abinin camide çocuklara Kur`an dersi verme aşkı gibi bizim gençlerimizin, çocuklarımızın, büyüklerimiz, yaşlılarımızın herkesin bu sünnete bu yola sarılmalarını diliyorum.” diye konuştu.
Mehmet Sudan`ın talebelerinden olan Ömer Tekdağ ise merhumun hayatıyla tarih yazdığını ifade etti.
Öğrencilik yıllarında Mehmet Sudan ile tanıştığını dile getiren Tekdağ, “Mehmet Sudan 1988`den beri tanıdığım bir şahsiyetti. İşyerine gittiğimiz zaman bizi ikramsız göndermiyordu. Öğrenci olduğumuzdan dolayı sürekli bize harçlığımızın olup olmadığını soruyor, hatta yardımcı da oluyordu. Benim öğrenci olduğumdan dolayı kalacak yerim yoktu. Onun gibi şahsiyetli insanlar bir ev tutarak bizi yerleştirdi. Mehmet Sudan abi gençlerin ve toplumun sorunlarıyla ilgilenen bir şahsiyetti. Şeyh Said kıyamından sonra devlet Kürdistan'da sistematik bir şekilde halkı İslam`dan uzaklaştırmaya çalıştı. Mehmet Sudan abi gibi abilerimiz bir araya gelip halkın kendi öz değerlerini ve dinlerini tekrar onlara öğretmek için çalıştılar. Mehmet abi ve arkadaşları dava bilinci ile öyle kararlı bir şekilde çalıştılar ki bunu hazmedemeyen devlet tarafından mahkûm edildi ve bu yöreden uzaklaştı. Mahkûmiyeti 2000 yılında yakalanmasına kadar sürdü.” dedi.
Mehmet Sudan`ın çok güzel bir ahlaka sahip olduğunu söyleyen Tekdağ, “İmam Gazali, alimin hem ilim, hem hilm, hem de takva sahibi olması gerektiğini ifade ediyor. Bu özelliklerden hepsi Mehmet Sudan abide mevcuttu. Allah O`na rahmet etsin. Özellikle gençler ve Müslüman halkımıza tavsiyem bu fedakâr ve salih olan insanların yolunu sürdürmeleridir. O`nun yolunu ve davasını gençlerin araştırıp öğrenip ve onlar gibi yaşamaları gerekir. Çünkü O insanlar hayatlarıyla tarih yazdılar. Onların davasına sahip çıkmak lazım.” ifadelerini kullandı. (İLKHA)