• DOLAR 32.455
  • EURO 34.749
  • ALTIN 2439.89
  • ...
TARİHTE BUGÜN (09.04.2016)
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

TARİHTE BUGÜN / DOĞRUHABER / İSTANBUL / 9 NİSAN

1711: Prut Savaşını Osmanlılar kazandı. İsveç Kralı  Ruslara Poltova savaşında yenilerek Osmanlılara sığındı. İsveç Kralını kovalayan Rus birliklerinin Osmanlı topraklarına akınlar düzenlemesi üzerine ve İsveç Kralının Osmanlı Sultanı 3. Ahmed'e yazdığı kışkırtıcı mektupların etkisiyle Rusya'ya savaş ilan edildi. Sadrazam Baltacı Mehmet Paşa, 200.000 kişilik bir orduyla Tuna'yı geçerek Eflak'a girerken, Osmanlı donanması da Karadeniz'e açıldı. Osmanlı kuvvetleri, Kırım Ordusunun da desteği ile Rus birliklerini Prut Nehri kıyısında Stanileşti kasabası yakınında çember içine aldılar. O an için kurtuluş imkânı bulunmayan Rus Çarı Deli Petro, Moskova'ya bir mektup yazarak durumun zorluğunu ve ümitsizliğini anlattı. Çariçe I. Katerina araya girerek Osmanlı Devletine barış teklifinde bulundu. Hem Kırım Hanı, hem de İsveç Kralı saldırıya geçilip Rus ordusunun yok edilmesini savunuyorlardı. Ancak Baltacı Mehmet Paşa, Deli Petro'nun ordusunun etrafını sarmışken, isyan belirtileri gösteren Yeniçerilere güvenmemesi nedeniyle barışı kabul etti. Yapılan barıştan sonra Deli Petro vaatlerini yerine getirmedi. Bunun üzerine Sadrazam Baltacı Mehmet Paşa aleyhinde muhalefet grubu oluşurken Çariçe Katerina ile Sadrazam Baltacı Mehmet Paşa hakkında dedikodular da yayıldı. Dedikodulara göre Rus Çariçesi ile Sadrazam Baltacı Mehmet Paşa buluşmuş, bu buluşmadan sonra Sadrazam Baltacı Mehmet Paşa, Deli Petro'nun ordusunu muhasara etmişken, yok etmesine hiç bir engel yokken barış yapmıştı. Tüm bunlara rağmen bilimsel anlamda yapılan araştırmaların, Prut Savaşı sırasında Baltacı ile Katerina arasında bir buluşmanın gerçekleşmediğinin ortaya koyduğu söylenmektedir.

1928: TBMM , Anayasa'nın ikinci maddesini değiştirdi ve laiklik yürürlüğe girdi. Söz konusu maddenin, "Türkiye Devleti'nin dini İslam'dır" bölümü çıkarıldı.

1932: Türkiye'de İlk kadın hakim Adana'da göreve başladı.

1940: II. Dünya Savaşı'nda Almanya Norveç'i istila etti. Kuzey Denizi kıyısında stratejik noktaları ele geçirdi.

1948: Deir Yasin katliamında katil Yahudiler 205 Filistinliyi şehid ettiler. Çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşan Filistinliler sonraki yıllarda sözde İsrail Başbakanlığı da yapan Menahem Begin komutasındaki katiller tarafından vahşice katledildiler.

1952: İstanbul Emniyet Üçüncü Şube Müdürü Orhan Hançerlioğlu, Şehir Tiyatroları Müdürlüğüne getirildi. Emniyetten bir şube müdürünün şehir tiyatrolarının başına getirilmesi; İçişleri ile Kültür bakanlıkları arasında tayin evraklarının karışması sonucu bir hata değilse dönemin hükümeti şehrin tiyatrolarını tedip etmeyi düşünmüş demektir.

1962: İş bulmak için Doğu'dan Ankara'ya gelen 100 işsiz Başbakanlık önünde, "Para istemiyoruz, iş gösterin," dediler. Bir kahvede iş bekleyen 300 işçi de 5 liralık bir iş için birbirine girdi. Olay yerine gelen polislere işçiler, "Açlık bizi öldürmeden siz bizi öldürün " dediler. Cumhuriyet tarihi boyunca, halkın ihtiyaçlarını giderme ve yaşam standardını yükseltme yerine yöneticiler hep rejim bunalımı yaşamış olduklarından bu, Türkiye için hiç de garip manzara değil...

1979: CIA hesabına casusluk yaptığı öne sürülen MİT İstihbarat Başkan Yardımcısı emekli Albay Sebahattin Savaşman 17 yıl 6 ay hapis cezasına mahkum oldu.

1981: Milli Güvenlik Konseyi'ne verilen raporda Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde silah yüklü 63 TIR'ın kaybolduğu belirtildi.

1985: 50 promili geçmemek şartı ile hususi arabalarda alkol alınabileceği kabul edildi.

1990: Hükümet, Olağanüstü Hal Bölge Valiliği'nin yetkilerini artırdı. Bakanlar Kurulu'nun çıkarttığı kararnameye göre, Olağanüstü Hal Bölge valisi basını sansür etme, grev ve lokavtları engelleme, gerekli gördüğü kişileri bölge dışına çıkarma yetkisine sahip oluyor.

1991: Gürcistan'da yapılan halk oylamasıyla Sovyetler Birliği'nden bağımsızlık kararı alındı.

1991: İstanbul Şehzadebaşı'nda içinde 120 Yunanlı Turistin bulunduğu 2 katlı otobüs, akli dengesi bozuk bir kişinin saldırısı sonucu tamamen yandı. Saldırgan ile birlikte 3'ü çocuk, 36 kişi yanarak öldü, 6 kişi ağır yaralandı.

1998: Mina'da 180 hacı adayı şeytan taşlama sırasında yaşanan izdihamda yaşamını yitirdi.

2004: Cezayir'de yapılan hileli seçimlerde diktatör Buteflika tekrar Cezayir devlet başkanlığına seçildi. 90'ların başından beri Cezayir'i yöneten askeri cuntanın desteklediği Abdulaziz Buteflika daha seçimlerden önce kendini cumhurbaşkanı ilan etmişti. Uzmanlar, Cezayir seçimlerinde cuntacıların hile yaptığını ve aslında bir seçimden ziyade "Buteflika devlet başkanı olsun mu olmasın mı? şeklinde bir referandum yapıldığını, diğer adayların ise göz boyamak için seçimlere girdiğini" belirtiyorlar.

2006: Türkiye'yi ziyaret eden İngiliz Guardian Gazetesi'nin köşe yazarı Alexander Chancellor ilk başta Ankara'yı modern bir Avrupa Birliği kenti sandığını yazdı. Ancak dönüş yolunda okuduğu Ankara'daki köpek katliamı haberi, İngiliz yazarın aklına şu soruyu getirmiş: Köpek katledilen bir ülke, AB üyeliğine hazır mıdır? İngilizlerin Afganistan ve Irak'ta savaştığını hatırlayaraktan şu soru anlamsız olur mu? "Sokaklarında köpek öldüren Türkiye, AB'ye layık değil de Irak ve Afganistan'da masum sivilleri ve işgal edilen topraklarını savunan direnişçileri öldüren yani insan öldüren burnu büyük İngilizler değil AB'ye, Dünya'ya layık mı?"

2009: Sofya'da düzenlenen "Kaçak İnsan Trafiği ve Para Aklama Yöntemleri" konulu konferansa katılan uzmanlar, Bulgaristan'da insan kaçakçılığının ciddi boyuta ulaştığına işaret ettiler. Uzmanlar tarafından konferansa sunulan raporda, özellikle Yunanistan'a kaçak olarak götürülen Bulgar çocuklarının 14-16 bin Euro karşılığında "satıldığı", bu paranın 3-4 bin Euro'sunun ise "satılan" çocuğun ailesine ödendiği belirtildi. Bulgaristan'dan kaçak yoldan çıkarılan çocukların önce dilencilik, sonra fuhuş sektöründe kullanıldığı, daha sonra da genellikle organ mafyasının eline düştükleri ve Bulgaristan'ın Moldova, Ukrayna ve Rusya ile birlikte Avrupa ülkelerine en büyük insan kaçakçılığının yapıldığı 6 ülkenin arasında yer aldığı ifade edildi.
İnanız ki, dünya tıpkı Resul-i Zişan Efendimizin dönemindeki kadar karanlık ve barbar bir cahiliyenin girdabına düşmüştür. Siyer kitaplarında "Resulullah'tan Önceki Dönem" veya "Resulullah Zamanında Dünyanın Durumu" gibi başlıklarla anlatılan o zamanki cahiliye ile karşılaştırdığınızda günümüz cahiliyesi arasında çok da fark olmadığı görülecektir. Bu demektir ki, İnsanlık bir kez daha O'na muhtaçtır. O'nun ihya edilecek sünneti ve dünyaya tebliğ edilecek daveti ile ancak beşer huzur bulacaktır.

2010: Hakkari/Çukurca'da 27 Mayıs 2009'da mayına basan askerlerden yedisi ölmüştü. Van Cumhuriyet Başsavcılığı bu olayla ilgili dosyasını tamamladı. Dosyaya göre askerleri öldüren mayınları TSK'nın döşemiş olduğu ortaya çıktı. Mayınları döşeyen Tugay Komutanı Tuğgeneral Zeki Es bilahare tutuklanmıştı. Tugay Komutanı Tuğgeneral Zeki Es'in o dönemde söz konusu mayınları döşediği hakkında ses kayıtları internete düşmüştü. Bu ses kayıtlarından birinde Tuğgeneral Zeki Es, komutanı Tümgeneral Gürbüz Kaya'ya mayınları bizzat kendisinin döşediğini itiraf ediyordu. Tümgeneral Kaya ise "hiç önemli değil, sıkma canını" diyordu.
 
2010: İngiliz ordusunun askerlerine atış eğitim yaptırdığı poligonlarda camiyi andıran yapılar yaptığı ve İngiliz askerlerin bu yapılara ateş açarak talim yaptığı ortaya çıkınca İngilizler müslümanlardan özür diledi. Yapıların kaldırılması talebine karşılık Camiye benzeyen atış talimgâhlarının yıkılıp yıkılmayacağına dair bir açıklama yapılmazken, söz konusu yapıların doğu evlerini anımsatacak şekilde yapıldığı mazereti ileri sürüldü. Bu bile "Özrü, kabahatinden büyük" dedirtti. Zira İngilizlerin "Bunlar cami değil, tipik doğu evleri" demeleri İslami mimarinin özelliklerini taşıyan doğu evleri üzerinde atış eğitimi yaptıklarının itirafı anlamına geliyor. Afganistan ve Irak'ta fiili olarak savaşan İngiliz askerlerini düşünecek olursak tipik doğu evleri üzerinde atış eğitimi yapmak, özrünü kabahatinden büyük kılmıyor mu?

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir