• DOLAR 34.692
  • EURO 36.633
  • ALTIN 2959.5
  • ...
Tarihte bugün (26.03.2016)
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

26 MART
TARİHTE BUGÜN

922: Hallac-ı Mansur vefat etti. "Enel Hakk" dediği için üzerinde derin ve hala devam eden tartışmalara taraf olmak müslümanlara bir şey kazandırmayacaktır. Çünkü Hallacı- Mansur olarak bilinen, asıl adı Hüseyin bin Mansur olan bu zat, kimilerine göre bolca kerameti olan ve Allah aşkıyla kendinden geçen biridir. Ve bir cezbe halinde "Enel Hakk" demiştir. Kimileri ise bu sözün sadece zahirini alarak onu tekfir etmiştir. Hallac-ı Mansur, bu sözü söyledikten sonra dönemin sultanı tarafından zindana atılmış, sözünden vazgeçmesi sitenmiş, kabul etmeyince önce kırbaçlanmış sonra da öldürülmüştür.

1822: Ahmet Cevdet Paşa doğdu.  Ahmet Cevdet Paşa, Osmanlı Devleti'nde on dokuzuncu asırda yetişen Türk devlet ve bilim adamı, tarihçi, hukukçu ve şairdir. 1868-1878 yılları arasında Ahmet Cevdet Paşa başkanlığındaki bir komisyon, Mecelleyi kaleme alarak İslam Hukukunu sağlam bir dille kitaplaştırmıştır.  Beş defa Adliye, üç defa Eğitim, iki defa Vakıflar, bir defa İçişleri ve bir defa da Ticaret ve Ziraat bakanlığı yapan Ahmet Cevdet Paşa, devrinde hazırlanan kanunların ve kurulan kurumların büyük kısmının mimarı olup “Tarih-i Cevdet” adıyla bilinen ve Osmanlı tarihini anlatan on iki ciltlik ünlü eserin ve peygamberleri ve İslam tarihini sade bir dille anlattığı Kısas-ı Enbiya'nın yazarıdır.

1915: I. Dünya Savaşı: Birinci Gazze Muharebesi yapıldı.
Birinci Gazze Muharebesi I. Dünya Savaşı sırasında Filistin'in güneyinde gerçekleşmiş bir muharebedir. Osmanlı kuvvetlerini Sina Yarımadası'ndan püskürten İngilizlerin sonraki hedefi, Filistin içlerine doğru ilerleyerek Mezopotamya ve Arap Yarımadası'ndaki Osmanlı güçlerinin arasındaki bağlantıyı kesmekti. Bunun için ilk adım Gazze'nin ele geçirilmesiydi. Kanlı çatışmaların yaşandığı 2 günden sonra 28 Martta İngilizler hezimete uğrayarak geri çekilmek zorunda kaldılar.

1935: Mahmud Abbas doğdu. 1948'de İsrail sözde devletinin kurulmasıyla ailesiyle Suriye'ye göç eden Abbas, 1980'lerde zengin bir işadamı olarak Filistin'e döndü. Yaser Arafat'ın yakın arkadaşı olarak en başından itibaren Filistin Kurtuluş Örgütü'nün yönetecileri arasında yer aldı. 1970'li yılların sonlarından başlayarak İsrail'le yakınlaştı ve "iki devletli çözüm" üzerinde durdu. İkinci İntifada'nın başlamasından sonra, istişhadi eylemlere karşı tavır aldı ve Arafat'ın çizgisinden belirgin bir şekilde uzaklaştı. Az sayıda İsrail dostu Filistinli politikacıdan biri olarak, İsrail ve ABD hükümetleriyle diyalogu sürdürdü. Mart 2003'de Amerika ve İsrail'in baskılarıyla Arafat, başbakanlık makamı oluşturdu. Yine Şaron ve Bush'un dayatmalarıyla Arafat yeni oluşturulan başbakanlık makamına Mahmud Abbas'ı getirdi. Başbakan olarak İsrail ve ABD dayatmalarıyla gelen Abbas ile Arafat arasındaki ihtilaflar her konuda büyümeye devam etti. Örneğin Abbas ısrarla adları her türlü yolsuzluk ve hukuksuzluğa bulaşmış kişileri kadrolara atamak istiyor, Arafat bu şaibeli isimlere itiraz ediyordu. Misalen, Abbas Gazze güvenlik şefi olarak Muhammed Dahlan'ı atamak istiyordu. Ki Dahlan adını bilenler, Abbas'ın Dahlan'ı da Filistinli grupları yok etmekte kullanacağını bilirler. Mahmud Abbas, dini etkenleri bırakın bir Filistinli olarak, 1900'lerin başından beri kendi halkına her türlü eziyeti çektiren lanetli kavmin en sadık dostu olmaktan gurur duyan biridir. İsrail'in güvenliği adına Filistinlilerle mücadele etmiş, ahiretini satmış bir kimsedir. Bundan dolayı başta Hamas olmak üzere Filistinli gruplar onun devlet başkanlığını meşru görmemişlerdir.

1971: Doğu Pakistan, Bangladeş adıyla Pakistan'dan bağımsızlığını ilan etti.

1976: Türkiye ile Amerika arasında “Savunma İşbirliği Anlaşması” imzalandı. Dışişleri bakanları tarafından imzalanan anlaşmaya göre; Türkiye üslerini açmasına karşılık ABD`den 4 yıl içinde 1 milyar dolar yardım alacak.

1995: Şengen Antlaşması yürürlüğe girdi. Şengen Antlaşması, temeli 1985 yılına dayanan ve aşamalı olarak hayata geçirilen bir anlaşmadır. Bu anlaşmaya üye olan Avrupa ülkeleri kendi sınırları içinde bütün polis ve gümrük birliklerini kaldırmışlardır. 30 yakın ülke arasında yaklaşık olarak 4 milyon 312 bin 99 kilometrekarelik bir alanda Avrupa ülkeleri tek bir ülkeymiş gibi bir ittifak sağlamışlardır.

1998: 28 Şubat Hükümetinin Başbakan Yardımcısı Bülent Ecevit, hükümetin irtica ile en etkin şekilde mücadele ettiğini belirterek, hiçbir kurumun kendilerine görevlerini hatırlatmasına gerek olmadığını söyledi. Öte yandan CHP'nin uçkur kasetiyle giden lideri Deniz Baykal da hükümeti İrticayla yeterince mücadele etmemekle suçladı.

2004: Türkiye'nin değişik yerlerinde Şeyh Yasin'in şehid edilmesi protesto edildi. Diyarbakır'daki protestolara müdahale eden polis bazı müslümanları gözaltına aldı. Ahmed Yasin'i şehid eden katil Yahudilerin protesto edilmesine Türk polisinin neden içerlediğine anlam veremeyen göstericiler gözaltına alınan müslümanların bırakılmasını istediler. Bu arada polis megafonla "Dinde slogan atmak yoktur. Dağılın!" diye anons etti. Dinde insanları coplamak, gaz bombalarıyla Yunanlılara taarruz eder gibi saldırmak, insanları tartaklayıp aşağılamak dinde varmış gibi; Dinde slogan atmak yoktur" demek, bir İslam aliminin alçakça şehid edilişine gösterilen tepkileri bastırmaya çalışmak kadar amiyane bir durumdur.

2004: BM Güvenlik Konseyinde İsrail'in Ahmed Yasin'i şehid etmesini kınayan karar Amerika tarafından veto edildi. Amerika, Güvenlik Konseyinde veto hakkına sahip 5 ülkeden biri olup her zaman İsrail aleyhindeki karar ve kınamaları veto etmektedir.

2005: Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Locası'nın bir gazeteye verdiği demeçte ilginç bilgiler ortaya çıktı. Buna göre;
--11 Eylül'den sonra ABD'de 1.1 milyon kişi, İngiltere'de 200 bin kişi masonluktan vazgeçti.
-- Türkiye'de 2005 verilerine göre kayıtlı 13 bin 500 mason var. 198 loca faaliyet gösteriyor.
--Dünya üzerinde 9 ila 12 milyon arasında muntazam mason bulunuyor.
--Avrupa ve Türkiye`de mason sayısında artış var. Kıta Avrupası masonluğu, başta Türkiye Büyük Locası olmak üzere, brüt olarak her yıl yüzde 6.5`luk artış kaydediyor.
--Bu artışın büyük kısmını Otuz yaş altı gençler teşkil ediyor.
--Masonluğa duyulan bu ilgi ve sayısındaki artış başta internet olmak üzere iletişim sayesinde çoğaldı.
-- 2005 itibariyle Mason Locasına aylık 225 lira ve ilk giren üyeden de 1500 lira aidat alınıyor

2012 : Beşşar Esed Yönetimine Türkiye'nin Tepkisi Büyürken Diplomatik Açıdan Uyarı Niteliğinde Kritik Bir Adım Daha Atıldı.
Türkiye`nin Şam Büyükelçiliği Bugünden İtibaren Tüm Faaliyetlerini Askıya Aldı.
Şam Büyükelçiliği Konsolosluk Hizmetlerini 22 Mart'ta Durdurmuştu.
Büyükelçi Ömer Önhon Ve Elçilikteki Görevli Personel Türkiye'ye Döndü.
Halep Başkonsolosluğu İse Faaliyetlerini Sürdürecek.

2012 : İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad, Tacikistan'ın Başkenti Duşanbe'de Afganistan Ekonomisinin Ele Alındığı Toplantıda Konuştu.
Konuşmasında Abd Ve Nato'ya Yüklenen Ahmedinejad, "Abd Ve Nato Stratejilerini Değiştirmeli Çünkü Dünyada Politik Dayatmada Bulundukları Koşullar Artık Değişti" Dedi.
Ahmedinejad, Abd`nin Politikalarını Artık Dünyaya Dayatamayacağını Söyledi.

MERCEK

26 Mart 1971: Doğu Pakistan, Bangladeş adıyla Pakistan'dan bağımsızlığını ilan etti.

Bangladeş'in kuruluşunu 26 Mart 1971, Zafer Gününü ise 16 Aralık 1971'de ilan ettiğinde bugün inşallah Bangladeş'i tanımaya çalışalım.

Resmi adı: Bangladeş Halk Cumhuriyeti
Başkenti: Dakka

Etnik yapı: Bangladeş'te nüfusun % 95'ini Bengaliler de denen Bangladeşliler oluşturmaktadır. Diğer etnik unsurların başta gelenleri şunlardır: Çakmalar (% 1), Urduca konuşanlar (% 1), Marmalar, Garolar, Hasiler, Tripuriler. Bunlar genellikle Hindistan ve Uzakdoğu kökenlidirler ve çoğu Müslüman değildir. Bengaller bütün Güney Asya ülkelerine yayılmış kalabalık bir etnik unsurdur. Bangladeş de Bengal Yurdu anlamına gelmektedir.
Dil: Resmi dil Bengalce'dir.

Din: Resmi din İslâm'dır. Halkın % 86.5'i Müslümandır. Müslümanların büyük bir çoğunluğu sünnidir. Müslümanlardan sonra en kalabalık kitle nüfusun % 12.2'sini oluşturan Hindulardır. % 0.6 oranında da Budist vardır. Ayrıca çoğunluğu katolik olan % 0.4 oranında hıristiyan mevcuttur. Hıristiyanların çoğu Bangladeş'e misyonerlik faaliyetlerinde bulunmak için geldiğinden sistemli bir çalışma yürütmektedirler. Bu yüzden sayılarının azlığına rağmen ülkede varlıklarını ciddi bir şekilde hissettirmektedirler. Bangladeş'te çok az sayıda animistler yani tabiata tapanlar da mevcuttur.

Coğrafi durumu: Güney Asya ülkelerinden olan Bangladeş, batı, kuzey ve doğudan Hindistan'la, güneydoğudan Birmanya (Burma)'yla, güneyden de Bengal körfeziyle çevrilidir. Bangladeş toprakları Bengal körfezinden içeriye doğru uzanan ve çok sayıda akarsu tarafından bölünen bir ova şeklindedir.

Akarsuların çoğu ova içinde birleşmekte ve bazı yerlerde göller oluşturmaktadırlar. Akarsuların çokluğu Bengladeş ovasını tarım açısından verimli kılarken her yıl taşkınlara ve sel baskınlarına da yol açmaktadır. Bunun yanı sıra denizin kabarması da zaman zaman su baskınlarına sebep olmaktadır. Bangladeş halkını sık sık rahatsız eden bir diğer doğal afet de kasırgalardır. Kasırgalar da çoğunlukla Bangladeş'in ve Bengal körfezinin doğal yapısından kaynaklanmaktadır. Topraklarının % 62'si tarım alanı, % 4'ü otlak, % 15'i ormanlıktır. Tropikal bir iklime sahip olan Bangladeş'te yazlar sıcak, kışlar ılımlı geçer.

Yönetim şekli: Bangladeş'te çok partili demokratik bir sistem hâkimdir. Ülke 16 Aralık 1972'de yürürlüğe konan bir anayasayla yönetilmektedir. Devlet başkanı beş yıllığına halk tarafından seçilir. Devlet başkanı genel seçimlerin sonuçlarına göre başbakanı tayin eder ve hükümet başbakan tarafından oluşturulur. Ülkenin 330 üyeli bir parlamentosu vardır. Parlamento üyeleri beş yılda bir gerçekleştirilen genel seçimle belirlenir. Bakanlar da bu parlamentonun üyeleri arasından seçilir. Bangladeş, BM, İKÖ (İslâm Konferansı Örgütü), İngiliz Uluslar Topluluğu, IMF (Uluslararası Para Fonu), İslâm Kalkınma Bankası gibi uluslararası örgütlere üyedir.

Tarihi: Bugünkü Bangladeş topraklarına İslâm, Türk kumandanı Muhammed Bahtiyar Halaci'nin 1203'te Bengal'i ele geçirmesiyle girdi. 1203 - 1340 yılları arasında Bengal yönetimi Delhi Sultanlığı'na bağlı kalmıştır. 1340'ta bağımsız sultanlık olan Bengal, 1576'da Babürlüler tarafından işgal edildi. Bundan sonra 1757'ye kadar Bâbürlülerin hâkimiyetinde kaldı. Bu tarihte Bengal sultanı Sirâcuddevle'nin İngilizlere yenilmesi, İngilizlerin ülkede sistematik bir baskı uygulaması başlatmalarına imkân sağladı. Bu durum Müslümanların ülke yönetimindeki etkinliklerinin zayıflaması sonucunu doğurdu. İngilizler 1836'da resmi dili de değiştirerek İngilizceyi resmi dil yaptılar.

Müslümanların zaman zaman İngiliz işgalcilere başkaldırmaları İngilizlerin baskı uygulamalarını daha da şiddetlendirmelerine yol açtı. Bu dönemde İngilizler sadece bugünkü Bangladeş topraklarını değil bütün Hint yarımadasını ellerinde tutuyorlardı. İngilizler Hindistan yarımadasında yaşayan Müslümanlar üzerindeki hâkimiyetlerini devam ettirebilmek için her yola başvuruyorlardı. Bu amaçla Müslümanlar arasında daha önce çıkmış ihtilafları ve Hindu - Müslüman ihtilaflarını sonuna kadar kullanıyorlardı. 1885'te İngiliz himayesinde kurulan Hindistan Milli Kongresi daha çok Hindu liderlerin istekleri doğrultusunda hareket etmeye başladı. Bu durumu aleyhlerine gören Müslümanlar da 1906'da Tüm Hindistan Müslümanları Birliği adlı bir örgüt kurdular. Bu örgüt ilk toplantısını bugünkü Bangladeş'in başkenti olan Dakka'da yaptı.

1947'de Hindistan'dan bağımsız Pakistan devletinin kuruluşu ilan edildi. Bangladeş de, Doğu Pakistan adıyla bu devlete bağlandı. Hindistan'ın elinde kalan topraklar bu iki Pakistan'ı birbirinden ayırıyor ve bağlantıyı kesiyordu. Ayrıca Doğu Pakistan'ın elinde kalan toprakların İngiliz işgalcilerin özellikle ihmal ettiği topraklar olması zaman içinde çeşitli problemlere yol açtı. Devletin resmi dili konusunda da bir anlaşmazlık çıktı. Çünkü Doğu Pakistan halkı çoğunlukla Bengalce, Batı Pakistan halkı ise Urduca konuşuyordu.

Bu ve benzeri problemler 1971'de iki Pakistan'ı bir iç savaşa götürdü. Savaşa çok sayıda Hindu'nun ülkesine geçmesini bahane eden Hindistan da müdahale etti. Hindistan müdahalesi Pakistan yönetimini zor durumda bıraktı. Dolayısıyla Pakistan kuvvetleri daha fazla direnemedi ve 16 Kasım 1971'de Doğu Pakistan'ı kendi haline bıraktı. Bu tarihten sonra iki Pakistan arasındaki savaşa müdahale etmiş olan Hindistan kuvvetleri Batı Pakistan'dan ayrılan Bangladeş'i Mart 1973'e kadar işgal altında tuttular.


Hindistan işgal kuvvetlerinin çekilmesinden sonra yeni kurulan Bangladeş'in cumhurbaşkanlığına Muciburrahman getirildi. Muciburrahman, Pakistan'ın İslâmi kimliğinin aksine Bangladeş'te sosyalist ve laik bir yönetim kurdu. Bunun yanı sıra Hindistan, Sovyetler Birliği ve Doğu Avrupa ülkeleriyle dostluk anlaşmaları imzaladı. Muciburrahman'ın ülkede tam bir diktatörlük kurmaya çalışması üzerine 20 Ocak 1975'te ona karşı bir darbe gerçekleştirildi ve öldürüldü. Yerine darbe lideri General Saim geçti. Ancak onun gelmesiyle bir karışıklık ortaya çıktı.

21 Nisan 1977'de Muciburrahman taraftarlarının yeniden ülke yönetimini ele geçirmek için giriştikleri harekete karşı durmak üzere halk desteğini arkasına alan Ziyaurrahman yönetimi ele aldı. Ancak Ziyaurrahman da eski sosyalist rejimi bazı küçük rötuşlarla ve Bengal milliyetçiliğinin yerine Bangladeş milliyetçiliğini koymak suretiyle devam ettirdi. Ziyaurrahman'ın 31 Mayıs 1981'de bir subay tarafından öldürülmesi ülkede kargaşaya yol açtı. Bu cinayetten altı ay sonra gerçekleştirilen seçimlerde Ziyaurrahman'ın yardımcısı Abdüssettar cumhurbaşkanlığına seçildi.

Abdüssettar dönemi genelkurmay başkanı General Hüseyin Muhammed Erşad'ın 24 Mart 1982'de gerçekleştirdiği darbeyle sona erdi. General Erşad sıkıyönetim ilan ederek askeri gücünü kullanmak suretiyle ülkede köklü değişiklikler yapma yoluna gitti. Özellikle ekonomiyi dışa açma çabalarında başarılı olduysa da eğitimde ve kültürel alanda gerçekleştirmek istediği yeniliklerde aynı başarıyı gösteremedi. Erşad yönetimi 5 Aralık 1990'a kadar sürdü. Muhalefetin geniş çaplı tepkileri karşısında daha fazla dayanamayarak belirtilen tarihte istifa etmek zorunda kalan General Hüseyin Muhammed Erşad yerine Yüksek Mahkeme başkanı Şehabeddin Ahmed'i cumhurbaşkanı vekili tayin etti. 6 Ağustos 1991'de genel seçimler yapıldı. Seçim sonrasında siyasi yapıda ve anayasada bazı değişiklikler yapıldı.

İslami Hareket: Bangladeş'teki İslâmi cemaatlerin başta geleni Pakistan'daki Cemaati İslâmi'nin bir kolu olan Cemaati İslâmi'dir. Bu cemaat Bangladeş'in Pakistan'dan ayrılması için 1951'de çıkarılan savaşta birliği destekledi ve Pakistan'ın yanında yer aldı. Bu yüzden ayrılmadan sonra Bangladeş cumhurbaşkanlığına getirilen Muciburrahman, Cemaat-i İslâmi'nin bütün faaliyetlerini yasakladı ve bu yasak 1980'e kadar devam etti. Ancak bu cemaat bugün bütün ülkeye yayılmış durumda. Bütün illerde ve ilçelerde şubeleri var.

Ayrıca öğrenci dernekleri, meslek kuruluşları, yardım kuruluşları, davet grupları vs. vasıtasıyla bütün ülke genelinde sesini duyuruyor. Kitaplar ve periyodik yayınlar yayınlıyor. Konferanslar, sempozyumlar, açıkoturumlar düzenliyor. Değişik zamanlarda yaşayan tabii felaketlerde de sistemli yardım çalışmaları yürüttü ve felaketlerden zarar görenlerin çoğuna yardımlarını ulaştırdı. Siyasi faaliyetlere de girerek en son genel seçimlerde üyelerinden 20 kişiyi parlamentoya soktu.

Hükümet ve parlamentoda üyesi olan solcu ve kavmiyetçi partiler, Cemaati İslâmi'nin çalışmalarının engellenmesi için kanun çıkarma girişiminde bulundular. Ancak cemaatin toplumdaki gücü ve arkasındaki kitle desteği, onların bu amaçlarını gerçekleştirmelerine engel teşkil etti. Bununla birlikte hükümet cemaatin çalışmalarını değişik yollarla engellemeye çalışıyor. Ayrıca solcu militanların zaman zaman cemaat üyelerine ve kuruluşlarına yönelik saldırıları oluyor. Bangladeş'te Tebliğ cemaatinin çalışmaları da var. Ancak bu cemaat siyasi faaliyetlere girmiyor. Ayrıca Bangladeş'te tasavvufi tarikatlar de yaygındır.

Kaynak: Doğruhaber

Bu haberler de ilginizi çekebilir