`İslam`dan önce Kürtler bölgenin mahkûmuydu`
Şanlıurfa`da "Kürtlerin Tarihi" konulu konferansta konuşan Tarihçi-Yazar Emin Güneş İslam`dan önce Kürtlerin Kürdistan bölgesinin hâkimi değil mahkûmu olduğunu söyledi.
Şanlıurfa`da düzenlenen Gençliğin İnşası Seminerlerinin 4`üncüsünde “Kürtlerin Tarihi” konulu bir sunum yapan Tarihçi-Yazar Emin Güneş, İslam`dan önce Kürtlerin Kürdistan bölgesinin hâkimi değil mahkûmu olduğunu ifade etti.
İHH Şanlıurfa Temsilciliği tarafından düzenlenen programa Kur`an-ı Kerim tilaveti ile başlandı. Açılış konuşmasını İHH yetkililerinden Ali Acar yaptı.
“Kürtlerin Tarihi” konulu bir sunum yapan Emin Güneş, “Esasen Kürtler, Türkler, Araplar ve diğer kavimler de ancak İslam`la şereflendikten sonra tarihteki milletlerin şerefli bir üyesi haline geldiler. Ve yeryüzünde varlıklarını gösterebildiler.” dedi.
“Bir Müslüman, Müslüman olmayan atası ile övünemez”
Kürt kelimesini kullandığında kendisine Kürtçü müsün diye diye sorulduğunu belirten Güneş, sözlerine şöyle devam etti: “Ben de diyorum ki bunun bir testi var. Eğer Müslüman bir Türk, İslam`dan önceki Türklerle övünüyorlarsa veya bir Kürt, İslam`dan önceki Kürtlerle övünüyorsa veya bir Arap, İslam`dan önceki Araplarla övünüyorlarsa hiç tereddütsüz bu adama ırkçılık mikrobu bulaşmıştır. Mesela adam başlıyor Mete`den, Hun`dan, Atilla`dan övünerek bahsediyor. Bu dört dörtlük bir ırkçılıktır. Bugün Nevroz meydanlarında ‘Ey Kava`nın çocukları, ey güneşin çocukları` denilerek aynı ırkçılık yapılıyor. Bir Müslüman, Müslüman olmayan atası ile övünemez. Özellikle etnik kimliğinden ötürü hiç övülemez. Bu bir hastalıktır.”
“Bölgeye gelen atların bir kısmı, Uhud harbine de katılmış atlardı”
Kürtlerin Araplardan sonra İslam`ı kabul eden ilk kavimlerden olduğunu ifade eden Güneş, “Bunun biraz da coğrafyayla ilgisi var. Biliyorsunuz Hz. Ömer döneminde Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı bugünkü Güneydoğu bölgesinden Kafkasya`ya kadar olan bu bölge Yermük Savaşı`ndan sonra Müslümanların eline geçti. Hz. Ömer komutanlarından İyad bin Ganem`i buranın fethiyle görevlendirdi. Ve İyad Bin Ganem komutasında Halid Bin Velid gibi ünlü komutanlar vardı. O ordunun içinde sayısı binin üzerinde sahabi vardı. Bölgeye gelen atların bir kısmı, Uhud harbine de katılmış atlardı.” şeklinde konuştu.
“Maalesef Kürtler bu bölgenin hâkimi değil mahkûmuydular”
Kürdistan coğrafyasının İslam önceki durumunu ele alan Güneş, “Kürtler bu dönemde ne durumda idi. Yani buralar fethedilirken Kürtler ne idi ne durumdaydı. O dönmede Kürtlerin bir devleti yoktu. Bu bölge sanıldığı veya zannedildiği gibi veya birilerinin kabul ettirmeye çalıştığı gibi Kürtlerden alınmadı. Maalesef Kürtler bu bölgenin hâkimi değil mahkûmuydular. Bu bölge Bizans`a bağlıydı. Kürtler o dönemde dağlarda göçebe hayatı yaşıyorlardı. İlkel bir hayat yaşıyorlardı. Ve ellerinde hiçbir şey yoktu. Özellikle Yermük Savaşı`nda Herakliyus yenilmeseydi, Bizans`a geri adım attırılmasaydı buralar fethedilemeyecek, İslam`la şereflenemeyecekti.” dedi.
Amed/Diyarbakır fethedildiği sırada başında bir Bizanslı kadın olduğunu belirten Güneş, “Amed Maria veya Meryem adında bir kadının hâkimiyetindeydi. Çok korunaklı bir şehirdi. Surlarla örülmüş, fethi o yüzden bayağı zor olmuştu.” diye belirtti.
“Kürtlerden işbirlikçi çıkmadığı için devlet kurdurtmadılar”
Wilson ilkelerinin İslam ümmetini parçalamak için ulus-devlet anlayışını işbirlikçiler aracılığıyla empoze ettirildiğini vurgulayan Güneş, “Wilson prensiplerine göre bir bölgede kim çok ise bulunduğu yerde devlet kursun. Bu bir tuzaktı. Fakat bu devlet verilirken ön şart şuydu. Bize çalışacaksınız, dininize, ümmete ihanet edeceksiniz. İşte Kürtler içerisinde ümmete ihaneti yapacak birilerine o gün rastlamadılar ve Kürtleri cezalandırdılar. Bulundukları yerleri dörde böldüler ve başa getirdikleri işbirlikçilerine bunları ezme emrini verdiler. Kürtlerin TC tarafından çok ezildiğini söyleriz. Ama bununla beraber diğer coğrafyalar da buralardan beter olmuştur. Mesela Suriye`deki Kürtlerin ezilmişliğini biliyoruz. Kimlik verilmediği gibi insan yerine dahi konulmadılar.” ifadelerine yer verdi. (Mehmet Demir-İLKHA)