KARDEŞLİK -1-
Hamdlerin en güzeli ve süreklisi kalemle yazmayı öğreten, insana bilmediğini öğreten, ilk emri oku olan Rahman ve Rahim; Tevvab ve Settar olan Allah`a mahsustur. Salat ve selam önderimiz, rehberimiz âlemlere rahmet, Beşir ve Nezir olan peygamberimiz Hz. Muhammed`e, ehli beytine ve pâk ashabına olsun. Selamların en güzeli olan Allah`ın selamı Hakka teslim olmuş Allah`ın kardeş kıldığı muvahhit, mücahit, mümin ve mümine kardeşlerime olsun.
Müslüman olmanın, mümin olmanın farkına ve bilincine vardığım çocukluk denecek yaşta ezberlemiş olduğum ilk ayetlerden birisinde hemen hemen her Müslümanın bildiği “Müminler ancak kardeştir.” ayetidir. Bu yüzden kardeşlikle ilgili birkaç şey yazmak ve bunu insanlarla paylaşmak istedim.
“Müminler ancak kardeştirler, öyleyse kardeşlerinizin arasını bulup düzeltin ve Allah`tan korkup sakının, umulur ki rahmet bulursunuz.” (Hucurat 110)
Doğrusu Kur`an`ın kardeşlik vurgusu daha çok dikkatimi çekmişti. ‘Kardeşlerinizin arasını bulup düzeltin` ibaresine fazla dikkat etmemiştim.
Ne zamanki cezaevine girdim, Müslüman kardeşler arasında problemlerle karşılaştım, darılmalar, küsmeler yaşadım. O zaman ayetin tamamını sanki bana yeni nazil oluyormuş gibi, ayeti yeni görüyormuşum gibi hissettim ve üzerinde düşünmem gerekti. Demek ki mümin bile olsa insanlar farklı düşünebiliyorlar, bir olguyu farklı farklı algılayabiliyorlarmış ki; yüce Allah, müminlerin aralarını ıslah etmemizi emir buyuruyor.
Kardeşlik denince pek çoğumuzun aklına aynı ana babadan olan kardeşlik gelir, elbette ki aynı ebeveynin çocukları da kardeştirler ve kardeşlikten mütevellit hak ve hukuklara tabidirler. Ancak bu kardeşliğin statüsü farklı, dinde kardeş olmanın hukuku, farklıdır. Bizler için esas olan din kardeşliğidir.
“Ey iman edenler! Eğer imana karşı küfrü sevip tercih ediyorlarsa babalarınızı ve kardeşlerinizi veli, dost edinmeyin. Sizden kim onları veli edinirse onlar zalimlerin ta kendileridir.” (Tevbe 23)
“Hep birlikte Allah`ın ipine (Kur`an`a) sımsıkı sarılın ve ayrılığa düşmeyin. Allah`ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani siz düşmanlar idiniz (Allah) kalplerinizin arasını birleştirdi ve onun nimeti sayesinde kardeşler oldunuz. Siz bir ateş çukurunun kenarında idiniz. Sizi oradan kurtardı. Allah size ayetlerini böyle açıklıyor. Umulur ki hidayete, doğru yola eresiniz.” (Ali İmran 103)
Demek ki iman ile rabıta kardeşlikte esas olan bağdır. İman bağı olmadan ister babalar olsun, ister karındaşlar, kardeşler olsun veli ve dost edinilmezler. Eğer Allah`ın dininde ayrılığa düşülürse o vakit gerçek kardeşlik de ortadan kaybolur ve kardeşliğin şuuruna erilmez.
Malum pek çok siyer kitabında Hayber`in Fethi anlatılır. Allah Resulü şöyle buyurur o gün: “Yarın bu sancağı öyle birine vereceğim ki hem o Allah ve Resulünü sever hem Allah ve Resulü onu severler.” Sabah Hz. Ali`yi çağırtır ona gerekli nasihatleri yaptıktan sonra Allah Resulü şöyle buyurur: “Ey Ali! Senin sayende Allah`ın onlardan bir tek kişiye hidayet vermesi senin için kızıl develere malik olup onları Allah yolunda tasadduk etmenden daha hayırlıdır.”(Buhari-Müslim) Allah Resulü ne güzel buyuruyor, bir insanın hidayetine vesile olmak ne büyük bir kazanç. Öyle de… kendi çirkin davranışlarımız, kaprislerimiz ihtiraslarımız yüzünden dinden soğuttuğumuz insanların vebali... Bu ne büyük bir kayıp?! Allah`ım sana sığınırız.
Her Müslüman şu iddiada bulunur: Peygamber ve ashabını kendime örnek alıyorum. Gerçekten de teoride mangalda kül bırakmayan kimi Müslümanlar, iş pratiğe gelince yan çiziyor, tökezliyor, yerlerde görünüyor. Allah Resulü herkesin aklına, yaşına, kültürüne, anlayışına göre davranırken örneğin mescide gelip bevl eden bedeviye, bevline bir kova su döktürüp “Buralar Allah`a ibadet için ayrılmış yerlerdir def-i hacet için uygun değildir.” deyip onu kırmadan, ötekileştirmeden, kınamadan eğittiğini, Müslüman neden örnek almaz? Kardeşinin en ufak bir kusurunu gözünde ve gönlünde büyütüp kardeşliği bitirir. Bir gün Ebu Zer; Bilal`e; “Ey siyah kadının oğlu!” deyip onu incitince Resulullah kızıp Ebu Zer`e demiştir:
“Ey Eba Zer!” Ölçü taştı, sözünü geri al, beyazın oğlunun siyahın oğluna hiçbir üstünlüğü yoktur.``
Ebu Zer, bu sözün kefareti için ‘Bilal ayağıyla başıma basmadıkça başımı yerden kaldırmayacağım` der. Ashab-ı güzin hatasını gördüğü an kardeşinden hemen özür dileyip gereğini yaparken benim Müslüman kardeşim neden hala hatalarında inat ve ısrar eder. Kardeşlikte de kullukta olduğu gibi hatadan dönmek erdemdir. Bizler insanız, melek değiliz. Melek olmaya da çalışmayalım, insan olmak ayıp değildir, ayıp olan hatada ayak diretmektir.
Ebu Derda mezarlar arasında çok otururmuş, kendisine neden böyle yaptığı sorulunca da şöyle dermiş: “bana ahiretimi hatırlatan bir kavmin yanında oturuyorum. Eğer onların yanından kalkıp gidecek olsam, aleyhimde bulunup gıybetimi yapmazlar.”
Peki bizler kardeşlerimizin gıybetini yapıyor muyuz?
Ahmet Arslan
2 No`lu T Tipi K. C. İ. K. 1 No`lu koridor 2 No`lu oda / Bandırma / Balıkesir