• DOLAR 34.598
  • EURO 36.233
  • ALTIN 2982.998
  • ...
`Oğlumun şehadetiyle iftihar ediyoruz`
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Adana'da 2002 yılında kaldığı eve polis tarafından yapılan baskın sonucu katledilen Hizbullah cemaati mensuplarından Hatip Dağ şehadetinin üzerinden 14 yıl geçmesine rağmen ailesi ve sevenlerinin acısı dinmiyor.

Şehadet yıldönümü münasebetiyle İlke Haber Ajansı'na konuşan Hatip'in annesi Gevre ile babası Hacı Piro Dağ, evlatlarıyla iftihar ettiklerini söyledi. Hatip Dağ'ın eşi Cemile Hanım ise eşinin şehit olmadan önce rüyasına girdiğini ve ona 'artık ayrılık vakti geldi' demesini hiç unutamadığını ifade etti. Babasının ve dava arkadaşlarının kendilerine büyük bir miras bıraktığına dikkat çeken oğlu Harun ise canları pahasına İslam davasını ve şehitlerin mirasını sahipleneceklerini söyledi.

Baba Hacı Piro Dağ, oğlu Hatip'i şöyle anlatıyor: "Yürümeye başladığında benden ayrılmıyordu benimle camiye geliyordu. İlköğrenimini Mazıdağı`nda gördü. Sonradan Eti Bank`ın tesislerinde çalışmaya başladı. Müdürlerinden tutun, herkes onu çok seviyordu. Namaza ve oruca çok düşkündü.   Hatip, küçüklüğünden büyüyünceye kadar bir haram lokma ağzına almadı ve çocuklarına yedirmedi. Onun dışında 3 oğlum daha var. Onlardan da memnunum ama Hatip'in yeri ayrı. Onun gibisi yoktu. Nereye giderse herkes onu çok seviyordu. Her şeyi dosdoğruydu.   O kadar eminim ki o şuan cennettedir. Bana, annesine, kardeşlerine, ailesine ve çevresine çok iyiydi. Evi Mardin`deydi. Yanına kim gidip gelirse sürekli onun iyiliğinden bahsediyordu."

"Oğlumun şehadetiyle iftihar ediyorum"

Oğlunun zamanın zalim hükümeti tarafından şehit edildiğini vurgulayan baba Dağ, "Oğlum Allah yolundaydı, hiç kimseye zararı yoktu. O zamanki hükümet çok kötüydü. 1995 yılında onu tutuklayıp Bingöl cezaevine koydular. Cezaevine ziyaretine gittiğimde cezaevi idaresi ve oradaki herkes ondan çok memnundu. Cezaevinden çıktıktan bir süre sonra onu takibe almışlardı ve Adana`da evine baskın yapıp şehit ettiler. Şehadetiyle iftihar ediyoruz." dedi.

"Yüzüme soğuk su dök beni sabah namazına kaldır"

Anne Gevre Dağ ise evladı Hatip'in küçüklüğünden beri namaza çok ehemmiyet veren biri olduğunu söyleyerek, "Hatip'im küçüklüğünden beri çok güzel ahlaklıydı. Annesiyim, ben onu büyüttüm. Küçükken namaza başladı. Yaşı çok küçüktü, sabah namazına bazen kaldırmaya kıyamıyordum. Sabah kalktığında ‘Neden beni namaza kaldırmadın? Eğer kalkmasam beni döv, yüzüme soğuk su dök ama  beni sabah namazına mutlaka kaldır.` diyordu. Namaza başladığından beri hiç terk etmedi. 10 yaşında Kur`an-ı Kerim`i öğrendi. Hiç sözümüzden çıkmazdı. Herkese çok iyi davranırdı. Ortaokulu burada bitirdi. Babasının yükünü hafifletmek için dükkânda ona yardım ediyordu." diye konuştu.

"Oğlumun tek isteği bizi görmekti ama nasip olmadı"

Anne Dağ, "Oğlum Hatip evlendikten sonra, dışardan okuyup sınavlara girdi. İşe girmek için başvurdu. Babası ona ‘işe alınman için birileri devreye girsin` dedi ama o kabul etmedi. ‘Kimsenin minnetini kabul etmem` dedi. Bir süre sonra Mardin`deki bir İmam Hatip Okulunda hizmetli olarak işe başladı. Evini Mardin`e taşıdı. Yaklaşık 12 yıl Mardin`de kaldı. O zamanki hükümet çok zalimdi. İslami çalışmaların üzerinde çok duruyordu. Onu aramaya başladılar, o da hicret etti. 4 erkek 3 kız çocuğu vardı. Ailesini yanımıza getirdik. 3 yıl hicrette kaldı. Ne onu gördük, ne de telefonla konuşabildik. Şehit olana kadar onu görmedim. Onun da hasreti, son olarak anne-babasını görmekti ama birbirimizi göremedik." ifadelerini kullandı.

"Oğlumuz ahirette bize şefaatçi olur"

Oğlunun İslam ve Kur`an uğrunda şehit olduğunu dile getiren Anne Dağ, "Oğlum İslami hassasiyeti olan insanlarla arkadaşlık ediyordu. Oğlumun tek suçu İslam Kur`an yolunda olmaktı. Demek ki Hatip'im şehadete layıktı ki Allah şehadeti ona nasip etti. Onun şehadeti Allah ve Kur`an davası içindi. İnşallah öbür dünyada oğlumuz bize şefaatçi olur. Biz de onun sayesinde kurtuluruz. Oğlumun şehadet haberi geldiğinde Allah`a hamd ettik. Çünkü oğlumuz İslam Kur`an yolunda şehit edilmişti. Tabi ister istemez ana yüreği, üzülsem de secdeye gidip Allah`a hamd ve şükür ediyordum. Şehit olmadan önce kendime diyordum, ‘bir gün oğlum şehit olsa ben ne yapacağım?` Ama şehadetinden sonra Allah öyle bir sabır verdi ki İslam davası uğruna şehit olduğu için Allaha şükür ediyoruz." diyerek büyük bir metanet örneği sergiledi. 

İslam için şehit olanların çocuklarına tavsiyede bulunan Anne Dağ, "Şehit kızları örtülü, çarşaflı olsun. Erkekleri de camilere sahip çıksınlar. Orada Kur`an dersi verip Allah yolunda cihad etsinler. Allah`ın davası ve şehitlerin yolundan vazgeçmesinler. Kıyamete kadar İslam davasını sahiplenip devam ettirsinler. Onlardan tek isteğimiz budur." şeklinde konuştu.

"Eşim Kur`an okumadan evden çıkmazdı"

Eşinin gençlerle ilgilenip tüm ihtiyaçlarını karşıladığını ifade eden Hatip Dağ`ın eşi Cemile Dağ ise eşini şöyle anlattı: "Onunla evlendiğim günden bu güne kadar hiç pişman olmadım. Şehit çok iyi bir insandı. Yaşlı, genç, çocuk herkese seviyelerine göre davranırdı. Bir çocuk gördüğünde başını okşayıp gönlünü alıyordu. Herkese çok iyi davranırdı. Tüm komşuları ziyaret eder, selamsız   geçmezdi. Biz zaten onu çok görmezdik, sürekli gençlerle ilgilenip onlara İslami dersler veriyordu. Ne ihtiyaçları varsa kendisi karşılıyordu. Her sabah kalktığında Kur`an-ı Kerim okumadan evden çıkmazdı. Eve gelip gittiğinde selamsız çıkmazdı. Ben ondan razıydım, inşallah Allah da ondan razıdır. Şehadetinden de memnunuz." dedi.

"Artık ayrılacağız, yolumuz buraya kadar"

Eşini şehit olduğu gece rüyasında gördüğünü anlatan Cemile Hanım, rüyada Hatip Dağ'ın kendisine  ‘artık ayrılacağız, yolumuz buraya kadar` dediğini aktararak, "Rüyadan uyandığımda ise büyük oğlum bana, ‘anne babam elini omzuma atıp bizden ayrılacağını söyledi ve gitti` dedi. Sabah olduğunda saat 07.00 de komşular eşimin şehadet haberini getirdi." şeklinde konuştu.

"Onu gördüğümde şehadetin mübarek olsun dedim."

Son olarak eşinin şehadet anını anlatan Dağ, "Gerçekten eşimin şehadeti çok güzeldi. Sanki bir parça nur içimdeydi, onunla ferahlıyordum. Onu getirdiklerinde camiye gidip şehide 3 defa seslendim ‘şehadetin mübarek olsun` dedim." ifadelerini kullandı.

"Babam davasından dolayı bize vakit ayıramıyordu"

Babasının İslami hizmetlerinden dolayı kendilerini fazla zaman ayıramadığını aktaran oğlu Harun Dağ, "Babamız vaktini İslami hizmete ayırdığı için O`nu pek fazla göremiyorduk. Bizi dava arkadaşlarına emanet ediyordu. Evde olduğu zaman çok iyi bir babaydı, bizi kucağından indirmezdi. Hepimizi camiye gönderiyordu. Hepimiz 5 yaşında namaza başladık. Bizimle vakit geçirmek istiyordu fakat bize çok fazla vakit ayıramıyordu. Babamız davasını, aile fertlerinin üzerinde tutuyordu." diye konuştu.

"Babam dünya nimetlerini terk edip hayatını şehadetle taçlandırdı"

Babası hicrette olduğu için küçük kardeşinin kendisini hiç tanımadığını sözlerine ekleyen Dağ, "Babam devlet memuruydu, isteseydi çok rahat ev, araba ve makam sahibi olabilirdi ama davasını her şeyin üstünde tuttuğundan dolayı gözünü kırpmadan her şeyden vazgeçti. Sonunda da şehadetle taçlandı. Babam şehit olduğunda 18 yaşındaydım, küçük kardeşim 6-7 yaşlarındaydı ve babamı hiç görmedi. Babanın ne demek olduğunu hiç tatmadı. Çünkü devletin baskısından dolayı babam hicretteydi. Nerdeyse babamızla hiçbir anı gönlümüzce yaşamadık. İnşallah Rabbim hepimize şehadeti nasip eder." temennisinde bulundu.

"Babam ve dava arkadaşları bize büyük bir miras bıraktı"

Babasının şehit olduğu dönemde devletin İslami yapılara hunharca saldırdığına dikkat çeken Dağ, sözlerini şöyle bitirdi:

"Şunu asla unutmamak lazım; Babam ve dava arkadaşları bize büyük bir miras bırakmış. Elimizden geldiği kadar bu davaya sahip çıkmamız lazım. Bir genç olarak babamızın ne uğrunda şehit edildiğini çok iyi biliyoruz. Elhamdülillah bu güne kadar Mazıdağı`nda babamdan rahatsız olan bir kişiyi dahi görmedim. O zaman devlet İslami yapıların tamamına çok hunharca saldırıyordu. Babam tek bir kurşun almıştı daha sonra yakın mesafeden kafasına sıkarak şehit etmişlerdi. Bunu asla unutmamamız lazım ki, bize bırakılan sıradan maddi bir miras değil. Onun davası, Resulullah`ın (sav) ve Allah`ın davasıydı. Canımız pahasına da olsa bu davaya sahip çıkmamız lazım. Bunu asla unutmayalım onlar nasıl bu davayı kendi çocuklarından, mal, makam ve mevkiden üstün tuttuysa, bizler de aynı şekilde onların yolundan gitmemiz gerekir."

Öte yandan Hatip Dağ'ın şehadet yıldönümü münasebetiyle yarın (5 Mart) Mazıdağı ilçe mezarlığında bulunan kabri başında, ikindi namazından sonra ailesi ve sevenleri tarafından anma etkinliği düzenleneceği öğrenildi. (Mehmet Aslan- İLKHA)
























 

Bu haberler de ilginizi çekebilir