Erdoğan: Batı`dan hâlâ ses yok!
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Batılı ülkelere Suriye`nin kuzeyinde şehir kurmayı teklif ettiğini hatırlattı ve "Bunu Sayın Obama ile de konuştuk, hatta koordinatlarını bile belirledik ama uygulamaya gelince hâlâ ses yok" dedi.
İstanbul`daki Yeşilay Zümrüdüanka Ödül Töreni`nde konuşan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Suriyeli sığınmacılara yardımla ilgili Avrupa`ya tepkisini sürdürdü. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biz olaya homoekonomikus (Sürekli olarak rasyonel bir şekilde kendi çıkarlarını gözeten insan) anlayışıyla bakmadık, böyle bakmıyoruz. Bizim medeniyetimizde, bizim değerler silsilemiz içerisinde olay farklı. 'Veren el alan elden hayırlıdır.' Bize Batı ne diyor? İşte size yılda 3 milyar avro vereceğiz. Bakınız bu sözü vereli 4 ay oldu, hâlâ verecekler, hâlâ verecekler” dedi.
"Dünyada biz ilk 3'ün içindeyiz. Biliyorsunuz, Amerika, İngiltere, Türkiye... Yardım eden ülkeler arasında biz 3. sıradayız. Fakat olayı milli gelire oranla değerlendirdiğiniz zaman, Türkiye 1. sırada. Çünkü biz onların baktığı gibi bakmıyoruz ki, sadece şu 5 senede, Suriye'den gelen mültecilere harcadığımız para 10 milyar dolar, sadece 5 senede. Bunun içerisinde ben STK'ların, belediyelerin yaptığı yardımları, bunları söylemiyorum, bunlar bütçeden çıkan paralar, bunu söylüyorum."
"Verseniz de vermeseniz de..."
AB Konseyi Başkanı Donald Tusk ile yaptığı görüşmeye de değinen Erdoğan, şunları söyledi:
"Bugün AB Konseyi Başkanı ziyaretimdeydi. 'Bakın, verseniz de vermeseniz de biz bu mültecilere kapımızı kapatmadık Batılılar gibi, açık tuttuk, yine açık tutacağız ama biraz da vicdan' dedik. 'Bunu beraber paylaşalım istiyoruz sizinle ama siz, 'Türkiye kapıları Batı'ya açıyor, oraya yönlendiriyor' gibi bir yanlışın içerisindesiniz, bakın bunu bırakın, gelin el ele verelim.' Ben size bir şey söylüyorum, formül nedir? Suriye'nin kuzeyine biz bir şehir kuralım. Yaklaşık 4 bin 500 kilometrekarelik bir şehir kuralım ve bu şehirde biz alt yapısıyla, üst yapısıyla her şeyi uluslararası camia paylaşalım, biz biliyorsunuz inşaat sektöründe iyiyiz, başka ülkeler de buna girebilir. Yerel mimari ile biz Suriye'nin kuzeyinde, Türkiye'ye yakın bir bölgede bu şehri kuralım. Dolayısıyla Suriye'den çıkacak olanları orada iskan edebiliriz, Türkiye'dekileri de aynı şekilde orada iskan etme imkânımız olabilir. Bunu karşılıklı konuştuğumuz zaman 'haklısın' diyorlar. Bunu Sayın (ABD Başkanı) Obama ile de konuştuk, hatta koordinatlarını bile belirledik ama uygulamaya gelince hâlâ ses yok. Mesele karar meselesi... Karar verici olmak, irade koymak bu... Maalesef bunu da koymayınca iş gecikiyor ve iş kapıya dayanınca da feryat başlıyor."
"Çağdaşlaşmayı, alkol kullanmakla özdeş hâle getirenler var"
"Gerek Başbakanlığım döneminde gerekse Cumhurbaşkanı olarak Yeşilayımızın toplumu bilinçlendirme, farkındalık oluşturma ve bağımlılığı önleme mücadelesine daima güçlü destek verdim, bundan sonra da vermeye devam edeceğim" diyen Cumhurbaşkanı ayrıca konuşmasında şunları söyledi:
"Daha 2 yıl önce alkol düzenlemesinde koparılan gürültüyü eminim hepiniz çok iyi hatırlıyorsunuz. Ülkenin tamamı için hayırlı olduğu açık olan bu düzenleme, gazeteler, ekran yorumcuları ve kimi siyasetçiler tarafından günlerce yerden yere vuruldu. 'Alkol yasaklanıyor', 'özel hayatımız kısıtlanıyor', 'yaşam tarzımıza müdahale ediliyor' gibi tezviratlar yapıldı. Ana muhalefet partisi düzenlemenin iptali için Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu. Kardeşlerim, bunlar insanımızı sevmiyor, bunlar insanımızın rahatsızlığında, hastalığında, bütünüyle vücudundaki olumsuz gelişmelerde kendilerine hayat arıyorlar. Biz ise diyoruz ki, 'biz insanımızı seviyoruz'. Sağlıklı bir nesil için ne gerekirse biz onu yapmaya çalışıyoruz."
"Benzer bir durum sosyal medya ve yeni iletişim araçlarıyla ilgili eleştirilerimizde de karşımıza çıkıyor. Sosyal medya da bir cinayet. Maalesef birileri ısrarla bu ülkede özgürlüğü, milletin kültürüne, tarihine, medeniyet ve inanç değerlerine düşmanlığın bir kılıfı, bir bahanesi gibi kullanmaya çalışıyor. Çağdaşlaşmayı, alkol kullanmakla, zararlı alışkanlıkları teşvik etmekle, tek tip bir hayat tarzına sahip olmakla özdeş hâle getirenler var. Bu ne yeni bir tavırdır ne de ülkemize münhasırdır."
"Atatürk Orman Çiftliği'nde ellerine bira şişeleri tutuşturulmuş çocuk fotoğrafları görürsünüz"
"İstanbul'un işgâli sırasında gençlerin işgal güçleri tarafından alkol kullanmaya teşvik edildiğini gören bir avuç kahraman bağımlılıkla savaşmak için Yeşilay çatısı altında toplanmıştır. Tek parti döneminin jakobenleri Batılılaşma ve modernleşme adına alkol kullanımını teşvik etmişlerdir."
"Tek parti döneminin jakobenleri, Batılılaşma ve modernleşme adına alkol kullanımını teşvik etmişlerdir. Bu ülke afişler asılarak, tüm toplumun alkolün ne kadar faydalı olduğunu iknâ edilmeye çalışıldığını günlerce, haftalarca görmüştür. Aileler, sağlığa faydalı denilerek ilkokul çağından itibaren çocuklarına birayı sevdirmeye çalışmıştır. Bunlar bu ülkede yaşandı, hatta zorladılar. Tarih kitaplarını karıştırdığınızda maalesef, Atatürk Orman Çiftliği'nde ellerine bira şişeleri tutuşturulmuş çocuk fotoğrafları görürsünüz. Bunlar vaka. Bu dönemde alkol toplumu zorla dönüştürmenin, kimliksiz hâle getirmenin, değerlerinden koparmanın bir aracı olarak kullanılmıştır. Günümüzde de aynı zihniyete mensup belediye başkanları, sözüm ona üniversite profesörleri kültürel etkinlik olarak alkolü teşvik edici etkinlikler düzenlemeyi maharet sanıyordu, biliyorsunuz, Antalya'da yaşandı ve o genç öldü. Olaydan hemen kısa bir süre sonra öldü. Dediğim gibi bu sadece ülkemizde uygulamaya konulan bir politika da değildir. Afrika ülkelerinde sömürgecilerin de benzer yöntemlere başvurduklarını görürsünüz. Sömürgeciler özellikle plantasyon sahipleri, zorla yurtlarından kopardıkları köle gibi çalıştırdıkları Afrikalı işçilere çoğu zaman ücret yerine alkol vermişlerdir. Çok manidardır. İşçilerin içinde bulundukları şartlara, kendilerine reva görülen işkenceye karşı dirençleri, kişilikleri karakterleri alkol bağımlılığıyla kırılmak istenmiştir. Bugün hala ziyaret ettiğimiz ülkelerdeki bazı kronik sorunların temelinde sömürgecilerin bıraktığı bu acı ve kanlı mirasın etkilerini görüyorsunuz."
"Anayasa'nın gereğini yapıyoruz"
Dünya Sağlık Örgütü'nün 2014 yılı raporuna göre, alkole bağlı hastalıklardan her yıl 3,5 milyon insanın hayatını kaybettiğini dile getiren Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
"Alkol tüketimi, kansere neden olan ilk 10 neden arasında yer alıyor. Bunu ben söylemiyorum, işin erbabı söylüyor. Aynı şekilde cinayetlerin, cinsel saldırıların, trafik kazalarının ve kadına şiddet olaylarının en önemli müsebbibi alkoldür. Hal böyleyken niçin bir siyasetçi 18 yaşından küçüklere alkol satışının kısıtlanmasından rahatsızlık duyuyor? Amerika'ya bak, Batı'ya bak... Hiç oralarda böyle bir şey yok, satamazsın onlara alkolü, hatta hatta sigarayı.... Milletin faydasını gözeten bir milletvekili neden alkollü araç kullananlara verilecek idari cezanın artırılmasından rahatsız olur? Allah aşkına, evlatlarımızı alkol ve zararlı alışkanlıklardan korumanın özgürlükle, yaşam tarzıyla müdahaleyle ne ilgisi olabilir? Kaldı ki bu konu ailenin korunması maddesinde, Anayasa'da çok açık ve net olarak var. Bunu Anayasa'ya biz koymadık, bizden önceki iktidarlar koydu. Niye rahatsız oluyorsunuz? Anayasa'nın gereğini yapıyoruz. Bundan sonra da yapılmaya devam edilecek. Çünkü biz milletimizi seviyoruz. Sağlıklı bir nesil diyoruz. Yıllarca milletin ve memleketin faydasına bir dikili ağacı olmayanlar bu meselede adeta nesil avcılarının taşeronu gibi davrandılar."
"Artık ülke ve millet olarak yeni bir dönemin, yeni Türkiye'nin inşası sürecindeyiz. Sırf kendi kör ideolojileri için nesilleri dahi feda etmekten çekinmeyen bu karanlık zihniyet zaman zaman hortlasa da hamdolsun eski etkinliğini büyük oranda yitirdi. Ancak müteyakkız olmamız, asla rehavete kapılmamamız gerekir. Evlatlarımızın geleceklerinin karartılmasına, alkol, uyuşturucu ve sigara gibi kötü alışkanlıkların esiri haline getirilmelerine asla fırsat vermemeliyiz."
"Dağlara götürülenlerin uyuşturucu verilerek götürüldüğünü bilmenizi isterim"
Bazı kişilerin "Ben sigara içmiyorum, nargile içiyorum", "Puro içiyorum" gibi ifadeler kullandıklarına da dikkat çeken Erdoğan, bu alışkanlıkların "daha da beter sonuçları olduğunu" söyledi.
Sigara içenlerle yaşadığı diyaloglara da konuşmasında yer veren Erdoğan, "Kendilerine sigarayı cebinden alırken diyorum, 'Bak sen eşine zulmediyorsun, ben eşini de kurtarmak istiyorum. Şu sigarayı ver bakalım" dediğini ifade etti.
"Ailelerimizin içinde bu işin mücadelesini vermeliyiz. Bu mücadelede sadece kanunlar, sadece yasaklar, sadece cezalar yeterli olmaz. Bunlar tabii ki olacak ama asıl milletimizin bir ferdinin bu mücadelede yerini almasını sağlamalıyız. Her bir ferdin. Nasıl teröre karşı yekvücut olmak durumundaysak bağımlılıkla ve zararlı alışkanlıklarla da mücadelede aynı şekilde bir ve beraber olmalıyız. Şayet bizler çocuklarımızın alkole, tütüne, teknolojiye veya başka bir şeye bağımlı olmasını istemiyorsak öncelikle kendi alışkanlıklarımızı gözden geçirmeli ve onlara doğru örnek olmalıyız. Çocuklarının fiziki ihtiyaçları yanında manevi ihtiyaçlarıyla da alakadar olmayan anne-babalar siperde bekleyen fırsat kollayan kötü alışkanlıkların ve terör örgütlerinin onlarla çok yakından ilgilendiklerini bilmelidirler. O dağlara götürülenlerin uyuşturucu verilerek götürüldüğünü bilmenizi isterim. Bu konularda anneler, babalar, komşular, akrabalar, mahalle ve tüm toplum tam bir seferberlik ruhuyla hareket etmelidir."
Afrika gezisi
Son 5 gündür Batı Afrika ülkelerinden Fildişi Sahili, Gana, Nijerya ve Gine'yi 150'yi aşkın iş adamı ve ekibiyle dolaştığını hatırlatan Erdoğan, bunların "emperyalist Batı'nın geçmişte sömürdüğü ülkeler olduğunu" söyledi.
Bu ülkelerin aslında fakir, fukara olmadığını, madenleri ve petrolü bulunduğunu, ancak bunları kendileri tarafından alınmadığını dile getiren Erdoğan, "Bunları hep onlar almışlar. Gelmişler, elmaslar, her şeyi götürmüşler. Altınları aynı şekilde götürmüşler. O garipler bunların ne olduğunu bilmiyor. Zannediyorlar ki bunlar taşları alıp götürüyorlar" dedi.
Erdoğan, Gine'nin 50-60 yıl önceki Türkiye gibi olduğunu ifade ederek, yüzde 85'i Müslüman olan ülke insanın kendilerini havalimanından şehir merkezine kadar coşkuyla karşıladıklarını, ilgi ve alâka gösterdiklerini anlattı.
Bu tabloyu görünce yanındaki 5 bakan ve milletvekillerine, "Arkadaşlar sorumluluğumuz, burayı gördük ya, bugün çok daha fazlasıyla arttı" dediğini dile getiren Erdoğan, "Bizim dedelerimiz buraya geldi. Ama bizim dedelerimiz emperyalist Batı gibi gelmedi. Bizim dedelerimiz o şefkat kollarını açarak kucaklamaya geldi. Ama bunlar onu yapmadılar. Hâlâ da yapmıyorlar. Kendilerine birçok şeyleri söyledik. Bazı adımları atacağımızı söyledik. Zaten kanal, kanalizasyon yok, her şey akıyor. Çöpler, aynen, ben görevi aldığım zaman çöp dağları İstanbul'da neyse inanın orada da o. Çocuklar çöp dağlarıyla haşır neşir oluyorlar. İki tane Batılı ülkeyle anlaşmışlar, 'Yapamadılar, yapmadılar' dediler. Dedik, 'Biz bunları yaparız, biz bu adımı atarız. Siz yeter ki yetkiyi verin" ifadelerini kullandı.
Yola çıkarken İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ile anlaştıklarını, hizmetten çıkaracakları otobüslerin son bakımlarının yaptırdıktan sonra 40'ar, 50'şer tane bu dört ülkeye gönderilmesi konusunda söz verdiklerini belirten Erdoğan, bu haberi Gine parlamentosundakilerin ayağa kalkarak alkışladığını söyledi.
"Belli çevreler tüm enerjilerini bizi engellemek için harcıyor"
"Biz ülkemiz, milletimiz için bunları yaparken, bu tarihi adımları atarken, muhalefet başta olmak üzere Türkiye'deki belli çevreler tüm enerjilerini bizi engellemek için harcıyor. Hayatlarını parti genel merkezleri, Meclis ve evleri arasında geçirenler bizim kıta kıta dolaşıp, yatırımcılarımızın, iş adamlarımızın önünü açmamızı idrak edemiyorlar. Gazetelerdeki köşelerini, ekranlardaki söz haklarını, daha da ötesi zihinlerini yabancı başkentlerin, Türkiye düşmanı lobilerin emrine verenler, Ankara'nın bağımsız ve öz güven sahibi dış politika iddiasından çok ciddi rahatsız oluyorlar. Zira bunlar için Afrika köklü ilişkilerimizin olduğu, fırsatları bünyesinde barındıran bir yer değil, sadece açlık, sefalet, iç savaşlarla dolu kriz ve kaos bölgesi. Onlar, Türkiye'nin güneyine bakınca bataklık, doğusuna bakınca sorunlar yumağı görür. Yine bunlar 'Türkiye'nin ekseni kayıyor, Türkiye yönünü Doğu'ya çeviriyor' diye feveran etmeyi dış politika yorumculuğu zanneder. Ama şundan emin olunuz, Türkiye hangi hayırlı işe imza atmışsa, hangi açılımı gerçekleştirmişse bunlara rağmen yapmıştır. Türkiye dış politikadaki, demokratikleşmedeki, ekonomideki, siyasetteki, terörle mücadeledeki ve diğer alanlardaki tüm başarılarını bu bir avuç kifâyetsize rağmen gerçekleştirmiştir. Bunların amacı yol açmak değil tıkamak, engellemek, sabote etmek, yola mayın döşemektir."
Kaynak: Al Jazeera