Büyük Sürgün günü
Riyad Makaev / Doğruhaber / Analiz
23 Şubat 1944`te Çeçen-İnguş halkının Kazakistan ve Sibirya`ya sürgün edilişinin 72. yıl dönemiydi. 1944`te Çeçen ve İnguş Halkı dönemin Sovyetler Birliği Komünist Partisinin Birinci Sekreteri ve aynı zamanda Sovyetlerin Başkanı Stalin`in emriyle Çeçen-İnguş halkı 23 Şubat`ta kışın en soğuk günlerinde Kazakistan`ın ıssız steplere ve Sibirya`ya sürgün edildi. Yaklaşık 350 bin nüfusa sahip olan Çeçen ve İnguş halkının sürgünün sebebi Faşist Hitler rejimi ile işbirliği olarak gösterildi. Çeçenistan`da dağlık bölgelerindeki ulaşılması zor olan köylerdeki insanları ahırlarda toplayarak canlı-canlı yaktılar. Sovyetler Birliğin dağılmasıyla birlikte ortaya çıkan belgelerde sürgün döneminde yakılan insanların sayısı binden fazla olduğu ortaya çıktı. Çeçen-İnguş halkını sürgüne göndermek ve tarihi sayfalardan silmek için yapılan bu soykırımı gerçekleştirmek için Nazi Almanya`sı ile savaşta olan Rusya 120 bin askeri cepheden çekerek Çeçen-İnguş Cumhuriyetine göndermişti. Çeçen Haybah köyünde yaşayan çocuk, kadın ve yaşlıları “sürgün operasyonunu yavaşlatacak, köye giden araba yolu olmadığından yakma kararı aldık” diye rapor eden subay, Stalin`in yardımcısı Beriy tarafından ülkeye yüksek hizmet madalyası ile ödüllendirildi.
Rusya elindeki fırsatı değerlendirerek Kuzey Kafkasya`da asil halklarından ve tarih boyunca özgürlüğe önem verdiği Çeçen ve İnguş halkını bir operasyonla yok etmek istedi. Stalin`in emriyle tüm arşivlerden, kitaplardan ve tarihi belgelerden Çeçen ve İnguş kelimeleri silinecek ve bir daha hiçbir şekilde ağza alınmayacaktı. Hayvanları taşıyan tren vagonlarına bindirerek Kazakistan`ın ıssız steplere ve Sibirya`ya taşınan Çeçen ve İnguş halkı yaklaşık 25 gün süren yolculukta açlıktan ve soğuktan on binlercesi hayatını yitirdi. Her tren istasyonlarında yüzlerce cesedin atıldığını anlatan sürgünde bulunan Çeçen ve İnguşlar “Ruslar ölülerimizi gömmeye izin vermiyordu, dolaysıyla ulaşacağımız yere kadar ölülerimizi taşıdık” diye anlatırlar. Bugün Çeçenistan ve İnguşetya`da sürgünde ailesinden bir ferdi kaybetmeyen hiçbir aile yok. Ulaşılan Kazakistan`da yerli Kazak Müslümanlara Çeçen ve İnguşlara yardım etme yasağı konulmuştu. Kim yardım ederse ve barınma sağlarsa kendisi de sürgün edilecekti. Böyle bir vahşi anlayışa sahip Rus emperyalizminin tüm çabalarına rağmen Çeçen ve İnguş Halkı Allah`ın yardımıyla ayakta durabildi. 350 bin kişiden sağ olarak 150 bini ancak dönebildi. Stalin`in ölümüyle başa gelen Kruşev`in sürgündeki halkların geri dönme kararı Çeçen ve İnguşları sevindirdi. Aslında sürgünde tamamen ölmesi gereken Çeçen ve İnguşlar Allah`ın yardımıyla ayakta kalmışlardı. Geri dönen Çeçen halkı evlerine girebilmek için sürgün döneminde evlere yerleştirilen Ruslarla savaşmak zorunda kaldı. Rus vatandaşlara saldırıyorlar diye yeni gözaltılar ve yargısız infazlar yine Çeçen ve İnguşlara yönelik bir soykırımına dönüştü.
Çeçen ve İnguşlar bunu da atlattılar. Sürgünden dönen halk artık yeniden bir toplum oluşturmaya birlik ve beraberlik içinde sımsıkı bağlanarak yeni nesil yetiştirmeye başladı. Her ailede Ruslardan nefret eden, vatanına sımsıkı bağlı, kardeşliğinin ve özgürlüğünün kıymetini bilen gençler yetişiyordu. Bu gençler 90`lı yıllarında kendi vatanında bağımsızlık ilan ederek bir Özgür Devlet kurmuşlardı, adını da İçkeriya koymuşlardı. Bir referandum gerçekleştirerek bağımsızlık konusunu halka soran Çeçen ve İnguş liderleri Ruslarla hiçbir konuda beraber olmak istemediklerini ortaya koydular. Çeçen İçkeriya Cumhurbaşkanlığına seçilen şehit Cevher Dudayev, 23 Şubat sürgün gününü Çeçen ve İnguş Halkının yeniden diriliş günü olarak ilan etmişti. Cevher`in Başkanlığındaki hükümet sürgünde ölenlerin tüm isimlerini öğrenerek Çeçenistan`da ilk Şehit anıtını inşa ederek vatandan uzak ölen tüm Çeçen ve İnguşların isimleri anıt taşlarında altın harflerle yazmışlardı. Her Cuma günü Şehit Anıtı`nda binlerce insan toplanıyor ve Yasin okunuyordu. Bu Çeçenlerin özgürlüğü fazla sürmedi. Rusya yine Çeçen Cumhuriyetine yönelik işgal başlattı. Özgürlüğün ve köleliğin arasındaki farkı çok iyi bilen Çeçenler hayatları pahasına işgale karşı koydular. Birlik ve beraberlik içinde hareket eden Çeçen halkı bu işgal karşısında Allah`ın yardımıyla zafer elde etmeyi başarmışlardı. Ama bu zafer de yine pek uzun sürmedi. Rusya yine1999 yılında Çeçenistan`a yönelik ikinci işgali başlattı. Çeçenler yine ayaklandı. Ancak Çeçenler arasından çıkan ve asil kana sahip olmayan köle ruhuna sahip olan bazı insanlar kendilerini Ruslara sattılar. Rusya Çeçenleri dini etnik mezhep ve tarikatlara bölmeyi başardı. Bir taraftan kendilerine Çeçen diyen ve Müslüman diyen insanlar yüzünden Çeçen direnişi yıllar sonra sekteye uğratıldı. Bugün Rus işgalinin feneri olarak görevleri üstlenen ve kendilerini Çeçen liderler olarak adlandıran bazı insanlar Çeçenistan`da tarih boyunca hiç görülmemiş bir diktatörlük kurmayı başardılar. Rusya`ya ve Rus liderine hizmet etmeyi bir borç bilen bu soysuzlar bugün Çeçen ve İnguşların sürgün gününde ölülerini hatırlatma ve anma programlarını yapmaya bile izin vermez hale geldiler. Cevher döneminde inşa edilen Şehitler anıtını bile yıkan bu soysuzlar, Ruslara karşı söylenen her söz için kendi halkını öldürmeye hazır oldular.
Kendilerini Çeçen ve Çeçen lideri olarak gösterenler “Hitler ile işbirliği yapmasaydık sürgün edilmezdik” demeye cüret edebiliyor. Ancak tarihten hiç haberi olmayan bu zatlar İkinci Dünya Savaşında Hitlerin ordusuna geçerek Ruslara karşı savaşan yaklaşık 1,5 milyon Rus askerin yer aldığını bilmemektedirler. Velev ki Hitler ile işbirliği yapan birileri olmuş olsa da daha doğmamış ve daha hiç bir şeyden haberi olmayan çocukların, kadın ve yaşlıların suçu ne idi acaba? Rusya her zaman kan ile beslenen ve soykırımlara imza atan bir politikaya sahip olmuştur. Bugün Çeçen ve İnguş Müslümanların sürgününü anlayabilmek için Suriye`den Rus bombardımanlardan kaçan Suriyelilere sormak bile yeterli olacaktır. Allah kimseyi vatansız ve ailesiz bırakmasın. Yazımı Şehit Cevher Dudayev`in sözü ile bitirmek istiyorum, “ Kölelikten çıkmak için mücadele vermeyenler iki kere köleliği hak ediyor!” Allah tüm vatandan uzakta zorluk ve sefalet içinde ölen, kendilerinin arkasında Yasin bile okuyacak birileri olmayan ölen Müslüman kardeşlerimize rahmet eylesin ve mekânlarını cennet eylesin! Âmin…