Kâbe`nin duvarlarını onaran şehid: Süleyman Akyüz
Mersin`de İslami kimliğinden dolayı defalarca PKK`liler tarafından tehdit edilen ama bu tehditlere boyun eğmeyen Süleyman Akyüz, 20 Şubat 1993 tarihinde sabah namazı sonrası iş yerini açtığı esnada kurulan hain pusuda şehid edildi.
Tarih 20 Şubat 1993`ü gösterdiğinde, PKK zulüm girdabında yine bir mazlumu hedef aldı. Mersin`de İslami yaşantısından dolayı defalarca PKK tarafından tehdit edilmesine rağmen bu tehditlere boyun eğmeyerek İslami yaşantısından taviz vermeyen Süleyman Akyüz, bir sabah namazı sonrası iş yerini açtığı esnada pusu kuran PKK`liler tarafından şehid edildi.
Kendisi gibi düşünmeyen Kürtlere hayat hakkı tanımayan PKK, bugün olduğu gibi dün de mazlum Kürtleri hedef tahtasına koyarak haince katletti.
90`lı yıllarda PKK`nin kurşunlarıyla şehid edilen Mü`minlerden biri de Süleyman Akyüz`dü. Şehadetinin 23`üncü yılında sevenleri tarafından yâd edilen Şehit Süleyman`ın hayatından kesitleri oğlu Halil`den dinledik. Babası şehid edildiğinde 7 yaşında olduğunu belirten Halil Akyüz, hatırladığı, annesinden ve yakın arkadaşlarından dinlediği kadarıyla vakıf olduğu örnek yaşamını İlke Haber Ajansı`na (İLKHA) anlattı.
Babası Süleyman Akyüz`ün 1949 yılında Mardin`in Dargeçit ilçesi Sümer köyünde dünyaya geldiğini belirten Halil Akyüz, babasının 1980 yılında ailesiyle birlikte Mersin`e yerleştiğini söyledi.
Midyat`ın Sümer köyünde dünyaya gözlerini açtı
Babasının Mersin`e yerleşmeden önce inşaat işlerinde çalışmak için sık sık Akdeniz Bölgesine gittiğini hatırlatan Akyüz, şunları söyledi: “Babam 1949 yılında Mardin`in Midyat ilçesine, şimdilerde ise Dargeçit`e bağlı Sümer köyünde dünyaya geldi. 24 yaşında annemle evlenmiş. Annemle evlendikten sonra tekrar Akdeniz`e inşaat işlerinde çalışmaya devam etmiş. 1980 yılında Mersin`e yerleştik ve babam burada ticaretle uğraşmaya başladı. Daha sonra bir müddet Kıbrıs`a giderek ticaret hayatına orada devam etti.”
Kâbe`yi görme arzusuyla kutsal topraklara gitti
Babasının Kıbrıs`tan döndükten sonra 1991 yılında bir inşaat firması ile Suudi Arabistan`a işçi olarak gittiğini belirten oğul Akyüz, aslında babasının çalışmaktan ziyade Kâbe`yi görme arzusuyla kutsal topraklara gittiğini söyledi.
Bütün Müslümanlarda olduğu gibi babasında da Mekke ve Medine`yi görme isteğinin oldukça fazla olduğunu, bundan dolayı Arabistan`a gittiğini, fakat hac mevsimine bir ay gibi kısa süre kala hastalandığı için Mersin`e dönmek zorunda kaldığını ve hac ibadetini yerine getiremediği için çok üzüldüğünü belirtti.
“11 ay boyunca Kâbe`nin dış duvarlarını onardı”
Halil Akyüz, babasını anlatmaya şöyle devam etti: “O Hacca giderken kendisine sorduklarında ‘Ben Suudi Arabistan`a çalışmak için gitmiyorum, Kâbe`yi tavaf ederek Hacı olmak için gidiyorum` demiş. Babam orada kaldığı müddet içerisinde Kâbe`nin dış duvarlarının inşaatında 11 ay çalıştı. 11 ayın sonunda Hac mevsimine 1 ay kala rahatsızlanarak ameliyat oldu. Ameliyat olduktan sonra Mersin`e dönmek zorunda kaldı. Babam ameliyat olduğu dönemde İslami camia ile tanıştı. İslam cemaatiyle tanıştıktan sonra evimize yakın bir yerde market satın alıp işletmeye başladı. Tabi bu sırada babamın İslam cemaatiyle tanıştığını duyan mürtet örgüt, babamı tehdit ederek bu camiadan ayrılmasını istedi. Fakat babam küçük yaşından o güne İslami bir kimliğe sahip olduğundan dolayı onların bu tehditlerine aldırmadı.”
“Babam hiçbir zaman PKK`nin tehditlerine boyun eğmedi”
1992 yılında babasının İslam cemaatinin saflarında çalışmalara başlamasıyla sürekli olarak tehdit edildiğini, fakat babasının asla PKK`nin tehditlerine aldırmadığını, İslami yaşantısından taviz vermediğini söyleyen oğul Akyüz, sözlerine şöyle devam etti: “Hiçbir zaman PKK`nın tehditlerine boyun eğmedi. Nihayet 1992 yılında PKK tarafından marketine Molotof atılarak marketi yakıldı. Babam Müslüman bir kimliğe sahip olduğundan, İslami camiaya katıldığından ve PKK`nin kendisine gönderdiği tehditlere boyun eğmediğinden böyle bir eylemde bulundular. Yine zaman zaman kepenk kapatma eylemleri yapılıyordu. Babamın da işyerini kapatmasını istiyorlardı. Fakat babam onlara cevaben ‘kendi halkına zulüm eden bir örgütün sözünü dinleyip iş yerimi kapatmam` diyordu. Onların tehditlerine boyun eğmedi. Gelip diyorlardı ‘senin dükkânını yakarız` diyorlardı. Babam ise onlara ‘sizin zulmümüze boyun eğmem` diye cevap veriyordu. O sokakta herkes dükkânını kapatırdı. Babam hiç kimseye aldırmadan dükkânını kapatmazdı. Babam hiçbir zaman PKK`nin tehditlerine boyun eğmedi ve hep dik durdu.”
“Güzel ahlakıyla akrabaları tarafından çok sevilen ve sayılan bir kişiliğe sahipti”
Babasının güzel ahlakıyla akrabaları tarafından çok sevilen ve sayılan bir kişiliğe sahip olduğunu ifade eden Halil Akyüz, “Babamın küçüklüğünden beri ibadetlerine düşkün biri olduğunu söylüyorlardı. Babam cemaatle tanışmadan önce de İslam`ı yaşayan, namazlarına önem gösteren, harama ve helale riayet eden biriydi. Babam yetimin hakkını kollardı, fakirlere ve düşkünlere yardım ederdi. Çevresindeki insanların derdi ile dertlenir, onların sıkıntılarına koşardı. Yani çevresi tarafından çok sevilen biriydi. Bölgedeki insanlar onu çok severlerdi. Köy halkı onu çok severdi. Güzel ahlakıyla akrabaları tarafından çok sevilen ve sayılan bir kişiliğe sahipti. Akrabaları yapacakları işlerde ona danışırlardı.” diye belirtti.
“PKK, eğer Süleyman`ın yanına giderseniz sizi öldürürüz”
PKK`nin, akrabaları tarafından çok sevilen ve sayılan bir kişiliğe sahip olan babasını tehdit etmekle kalmayıp, akraba ve çevresini de “Eğer Süleyman`ın yanına giderseniz sizi öldürürüz.” diyerek tehditlerde bulunduğunu belirten Akyüz, “Evden dışarıya çıktığı vakit annem başta olmak üzere yakınları tarafından hep uyarılırdı. Babam ise ‘ben asla geri durmam, davamdan vazgeçmem, onların tehditlerine boyun eğmem` diyordu.” diyerek babasının tavizsiz duruşunu anlattı:
“PKK babamı bu şekilde tehdit etmeye başlayınca yakınları babamı onu sevdiklerinden dolayı, özellikle anneannem ‘bak bunlar seni tehdit ediyorlar, biraz geri dur` diyordu. Babam ise ‘Asla! Kesinlikle geri durmam. Ben davamdan vazgeçmem, onların tehditlerine boyun eğmem` diyordu. Bir gün annem dikkatli olmasını istediğinde anneme cevaben ‘Allah`ın dilediğinden başkası olmaz. Onların söyledikleri ise bizim arzumuzdur. O halde neden korkuyorsun?` demiş. Bununla birlikte çevresine de PKK`ye boyun eğmemeleri konusunda tavsiyelerde bulunuyordu. İslami çizgisinden kesinlikle taviz vermiyordu.”
“Benim şehid olmamı istemiyor musunuz ben de şehit olmak istiyorum”
Babasının 20 Şubat 1993 yılında Mersin`de bir sabah namazı sonrası işyerini açtığı esnada, işyerine yakın bir yerde pusu kuran PKK`li 2 kişi tarafından hain bir şekilde şehid edildiğini belirten Halil Akyüz, şunları ifade etti: “Namazlarına, ibadetlerine düşkün olan babam, sürekli şehadeti arzulayan biriydi. Hatta akrabalarımız onu uyardıklarında babam akrabalarımıza ‘benim şehit olmamı istemiyor musunuz, ben de şehit olmak istiyorum` derdi. Şehit olmadan bir gün önce hiç giymediği en güzel elbiselerini giyiyor. Sabah namazının ardından marketine giderken pusu kuran PKK`liler tarafından taranarak şehid ediliyor.”
“Babam şehid edildiğinde en küçük kardeşim 2 yaşındaydı”
7 kardeş olduklarını, babası şehid olduğu zaman en küçük kardeşinin 2 yaşında olduğunu belirten Akyüz, son olarak şöyle konuştu: “En büyüğümüz erkek ağabeyimdi. Ben ise kardeşlerimin en küçüğünün bir büyüğüyüm. Babam şehit olduğunda en büyük ağabeyim 16 yaşındaydı. En küçük kardeşim de 2 ben de 7 yaşındaydım. Babam şehid olduktan sonra PKK bizim sahipsiz kalacağımızı sandı. Fakat babam arkadaşları tarafından çok kalabalık bir kitle tarafından tekbirler eşliğinde mezarlığa götürülerek defnedildi. (İbrahim Koçyiğit-İLKHA)