• DOLAR 32.236
  • EURO 34.961
  • ALTIN 2412.192
  • ...
"Camilerimizi, minberlerimizi her türlü ideolojiden uzak tutacağız"
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, bölgede görev yapan din görevlileriyle buluşmalarını sürdürüyor. ‘Din Görevlileri İstişare Toplantısı’ için önceki hafta Mardin’e giderek iki gün süren programa katılan Diyanet İşleri Başkanı Görmez, toplantının ikinci ayağının gerçekleştiği Van’da, bölgede görev yapan Din görevlileriyle bir araya geldi.

Özel bir otelde düzenlenen istişare toplantısına Diyanet İşleri Başkanlığından geniş bir heyetle katılan Görmez, iki gün boyunca bölgede görev yapan din görevlilerinin sorunlarını dinleyecek.

Cizre, Silopi, Silvan, Sur ve Nusaybin’den yaklaşık 500 din görevlisinin katıldığı toplantının açılışında konuşan Görmez, toplantının bir dertleşme toplantısı olduğunu, bölgede yaşanan sorunların ve çözüme yönelik fikirlerin müzakere edileceğini belirtti.

Görmez, konuşmasında iki hususun müzakereye açık olamayacağını söyleyerek, “Bu toplantı bir dertleşme toplantısıdır. Birçok zorluklar yaşadınız. Hepinize geçmiş olsun. İki gün boyunca burada yaşanan sorunları ve çözüme yönelik fikirleri konuşacağız. Ancak iki husus müzakereye açık değildir. Bunlardan birincisi; camilerimizi, minberlerimizi, mihraplarımızı her türlü ideolojiden uzak tutacağız. Diğeri ise bu topraklarda her türlü ırkçılığı, ayrımcılığı bu toplumun imanını, değerlerini yok etmeyi hedefleyen herhangi bir ideolojiyi asla mihraplarımıza, minberlerimize yaklaştırmayacağız.” dedi.

“Hem insan hem milletimiz hem de İslam âlemi çok zor bir süreçten geçiyor”

“Bizim görevimiz mefsedeti önlemek, ıslahı, maslahatı ise hâkim kılmaktır.” diyen Görmez, konuşmasında şu hususların altını çizdi:

“İnsanların zor zamanları vardır. Her insanın hayatında zor zamanlar vardır. Her insan bir zorluğun içerisinde doğmuştur. İnsanlar aynı zamanda zoru kolay kılmak için yaratılmıştır. Dağların ve göklerin üzerine almakta çekindiği emaneti üzerine aldı. Bu emaneti hakkıyla omuzlayacak bir fıtratta yaratıldığı için Allah bu emaneti insana yükledi.  Bu emanetlerin altında insan zaman zaman zorlanır, taşımakta güçlük çeker, sıkıntılara duçar olur. Fakat sonra bu zorlukları aşacak güç ve kudrette olduğunu bilmelidir. İnsan, zor zamanlarında kalbi selim ile yüksek bir iman ile sabırla, cesaretle, dirençle bu zorlukları aşar. İnsan; nefsiyle, kötülükle mücadele ederek samimiyetle bütün bu zorlukların üstesinden gelebilir. Sadece insanların değil, milletlerin de zor zamanları vardır. Milletler de bu zor zamanlarını, milleti millet kılan yüce değerleri birlikte inşa ederek aşabilir. İnsanların, milletlerin zor zamanları olduğu gibi medeniyetlerin de zor zamanları vardır. Bugün öyle bir zaman diliminden geçiyoruz ki, hem insan hem milletimiz hem de İslam âlemi çok zor bir süreçten geçiyor. İşte böyle bir süreçte kalplerimizi birbirine açmış vaziyette toplanmış bulunuyoruz.”

“Yıkılan, hasar gören camilerimizin daha güzelini yapıp milletimize sunacağız”

Mescitlerde Allah’ın isminin anılmasını engelleyenlerden, onları harabeye döndürenden daha zalim kim olabileceğini soran Görmez, konuşmasına şöyle devam etti: “Mardin'de hasar tespiti yaptık. Nice camilerimiz harabeye döndü. Allah'ın mescitlerin de Allah’ın isminin anılmasını men etmekten, onları harabeye döndürenden daha zalim kim olabilir? Yıkılan, hasar gören camilerimizi tespit etmeye başladık. Teknik heyetlerimiz hangi camilerin yıkılıp yeniden yapılacağını, hangilerinin onarılacağını tespit etmeye başladılar. Daha güzel mabetlere dönüştürüp milletimize sunacağız. Zorluklar çektiniz, istiklalimizin sembolü ezanı okuyamadınız. Haneleri zarar gören kardeşlerinizle ilgilendiniz, onlara yardımcı oldunuz. Her birinize gösterdiğiniz fedakârlıktan dolayı teşekkür ediyorum.”

“Toplantının sebeplerinden bir tanesi de özeleştiri yapmaktır.” diyen Görmez, “Diyanet camiası olarak buradayız. Bütün bu yaralı ilçelerimizde görev yapan siz fedakâr arkadaşlarımızla beraberiz. Hepimiz bir özeleştiri yapmak zorundayız. İçinden geçtiğimiz süreçleri, milletimizin çektiği acıları, tefrika unsurlarını dikkate alarak ciddi bir özeleştiri yapmamız gerekiyor. Bir insan Allah’ın huzurunda namaza durduğunda yanı başında bir çocuk ateşe gidiyorsa, gözleri görmeyen biri bir çukura yahut uçuruma gidiyorsa o kişinin secdesini bırakması, o çocuğu ateşten kurtarması, uçuruma gideni ölümden kurtarması İslam’ın üzerine yüklediği bir vecibedir.” dedi. 

“İslam ümmetinin nice mensupları kalpleri görmediği için uçurumlara doğru gidiyor”

İslam coğrafyasında yanan ateşe de dikkat çeken Görmez, “Bugün, İslam ümmetinin bütün çocukları ateşlere doğru gidiyor. İslam ümmetinin nice mensupları kalpleri görmediği için uçurumlara doğru gidiyor. Bağdat'tan ateşler yükseliyor. Selam beldeleri harap oldu. Şam-ı Şerif’ten dumanlar yükseliyor. Irak işgalinden bu yana 2 milyon insan katledildi. Suriye'de 500 bin kişi katledildi. 5 milyon insan vatanını terk etti. Onların çocukları iltica ederken denizlerde boğuluyorlar. Hikmet diyarı Yemen’den ateşler yükseliyor. Afrika'nın en güzel yerlerinde kardeşlik yara aldı. İnsanlar birbirlerini katlediyorlar. Mısır'da insanlar kendi ülkelerini kendilerine zindan ettiler. İslam âlemi bu haldeyken biz neler yapıyoruz? Bize düşen vazifeler yok mu? Bugün burada özeleştiri yapmak zorunda değil miyiz? Biz böyle bir zaman diliminde insanın, milletimizin ve medeniyetin içinden geçtiği bu zor süreçlerde Türkiye’de görev yapan 100 bini aşkın din gönüllüsüyle birlikte, dünyanın en ücra köşesinde mümin kardeşlerimizin yaralarını sarmak için seferber olmamız gereken bir zaman diliminde biz kendi hanelerimizin ateşlerini söndürmekte güçlük çekmeye başladık. Kendi hanelerimize ateş düştü. Bunda bizim eksiklerimizin, kusurlarımızın, ihmallerimizin etkisi yok mu?” diye sordu.

“Bizim görevimiz sadece namaz kıldırmak değildir”

Görmez, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Eğer biz gençlerimize rabbimizi anlatabilseydik, gençlerimizin gönül dünyalarına Hz. Peygamberin rahmet iksirini aşılayabilseydik, eli kalem tutacak çocukları dağlara kaptırır mıydık? Eğer biz rabbimizin bize doğuştan verdiği hususların herhangi biri için bir üstünlük kaynağı olmadığını, ancak erdemle, faziletle, Allah'ın huzurunda değerli olmakla değer kazanacağımızı anlatabilseydik milletimizin fertleri arasına bu ayrılıklar girer miydi? İslam’a en sadık davranan milletimizin evlatlarına izzetin Allah'ta, Peygamber'de, imanda olduğunu anlatabilseydik birileri onlara bayatlamış, başka dünyalarda nice nesilleri helak etmiş ideolojilerle yeni kimlikler biçmeye kalkışırlar mıydı? Biz vazifemizi hakkıyla yerine getiremedik. Bizim görevimiz sadece namaz kıldırmak değildir. Bizim görevimiz aynı zamanda kalpler arasındaki birliği ve ahengi inşa etmek, milletimizi millet kılan ortak değerleri ayakta tutmaktır.”

“Sizler aynı zamanda birer muslihsiniz, muslihin görevi fesadı ortadan kaldırmaktır”

“Bizim görevimiz mefsedetleri önlemek, maslahatları hâkim kılmaktır.” diyen Görmez, “Kuran'da ‘fesat’ kelimesi elliden fazla yerde geçer. Müfsitlerin akıbetlerini bildiren ayetler dışındaki bütün ‘fesat’ kelimeleri ‘yeryüzünü ifsat etmek’ olarak ifade edilir. ‘Islah’ ise 171 yerde geçer. Şu anda insan, kâinat bir fesat hareketiyle karşı karşıya.  Sizler aynı zamanda birer muslihsiniz. Muslihin görevi fesadı ortadan kaldırmaktır. Yeryüzündeki bütün mefsedet hareketleri maslahat adı altında gerçekleşmeye kalkışılmıştır. ‘Yeryüzünü ifsat etmeyin’ dediğiniz zaman ‘biz ıslah ediyoruz’ derler. Hanesine girer ama ‘ben sana özgürlük getiriyorum’ der. Şehrini harabeye çevirir, evini yıkar ama ‘ben sana özgürlük getireceğim’ der. Tarih boyunca öyle olmuştur. Bizim görevlerimizden bir tanesi de her birimiz aynı zamanda kendi bölgesinde birer muslih olarak, ıslahı, maslahatı gerçekleştirmek için mükellefiz.” ifadelerini kullandı.

“Camilerimizi, minberlerimizi, mihraplarımızı her türlü ideolojiden uzak tutacağız”

Görmez, “Bu toplantıda iki gün boyunca müzakere edeceğimiz hususlar var. Ancak müzakereye açık olması mümkün olmayan iki konu var. Bunlardan birincisi, camilerimizi, minberlerimizi, mihraplarımızı her türlü ideolojiden uzak tutmak konusudur. İki büyük tehlikeyle karşı karşıyayız. Camilerimiz, mihraplarımız, minberlerimiz iki tehlikeye maruzdur. Bunlardan bir tanesi, İslam âlemini saran tekfircilik ve mezhepçilik ideolojileri. Biz tekfircilik, şiddet ve mezhepçilik hastalıklarını Türkiye’de millet olarak camilerimize, mihraplarımıza, minberlerimize asla bulaştırmamalıyız. Bu hastalıklar camilerimize asla girmemelidir.” dedi.

“Mescitler devletin daireleri değil, Allah'ın evleridir”

Mihrapların ve minberlerin korunması gerektiğine dair din görevlilerinin uyaran Görmez, “Biz bu topraklarda her türlü ırkçılığı, ayrımcılığı bu toplumun imanını, değerlerini yok etmeyi hedefleyen herhangi bir ideolojiyi asla mihraplarımıza, minberlerimize yaklaştırmamalıyız. İnsanız, insanlık üzerimizde emanet. Müminiz, mümin olarak hepimizin sırtında bir emanet var. Bunların yanında her bir din gönüllüsünün bir emaneti daha var. Allah’ın evleri size emanettir. Bu mabedlerin herhangi birinde, Muhammed Mustafa’nın minberinde ya da Peygamberlerin makamı olan mihrapta görev yapan herhangi bir arkadaşımız, İslam’a teslim olduğu günden bu yana sadakati tartışılmaz olan halkımızı, İslam medeniyetinden koparmayı hedefleyen bir ideolojiyi, ona ait bir tek cümle ya da işareti Peygamberin mihrabına, minberine taşıyorsa hep birlikte o camimizi, minberimizi, mihrabımızı bu kötülükten kurtarmalıyız. Mescitler devletin daireleri değil, Allah'ın evleridir. Biz Allah'ın evlerinde, Peygamberlerin mihrabında, minberinde İslam’a aykırı herhangi bir kelimeyi ifade etme hakkına sahip değiliz. Tartışma kabul etmeyecek bir husus varsa o da budur.” diye konuştu.

“Sadece şehirlerde açılan çukurları değil, kalplerde ve yüreklerde açılan çukurları da kapatmalıyız”

Görmez, konuşmasının sonunda şunları ifade etti: “Cizre'den, Silopi’den, Nusaybin’den, Sur’dan, Silvan’dan son aylarda yaralı şehirlerimizden terör mağduru olmuş, şiddete mahkûm olmuş haneleri yıkılmış şehirlerimizden harimi ismetine tecavüz edilmiş, yuvaları yıkılmış şehirlerden geldiniz. Hepinize geçmiş olsun. Yakınlarınızı kaybettiniz. Her birinize baş sağlığı diliyorum. Bu toplantı bir istişare toplantısı olmakta birlikte bir dertleşme, hem hal olma, acıları paylaşma, yaraları sarma, birlikte şehirlerimizi yeniden imar etme, birlikte sadece şehirlerde açılan çukurları değil, kalplerde ve yüreklerde açılan çukurları kapatma toplantısı olduğunu ifade etmek isterim.”  (İLKHA)





















Bu haberler de ilginizi çekebilir