• DOLAR 34.608
  • EURO 36.326
  • ALTIN 2928.728
  • ...
Musul halkı Türkiye`nin Başika`da kalmasını istiyor
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Irak`ta devam eden çatışma ve kaos ülkeyi yaşanmaz kılarken, bir süredir Türkiye-Irak hükümetleri arasında süren Başika krizi ise hala aşılabilmiş değil.

Geçtiğimiz yıl Deaş`ın Musul`u ele geçirmesiyle Irak hükümetinin talebi üzerine Musul yakınlarında bulunan Başika`ya yerleşen Türkiye askerleri, Deaş`a karşı savaşmak için Sünni ve Kürt grupları eğitiyor. Daha önce Irak Başbakanı İbadi`nin askerlerini çekmesi için süre verdiği Türkiye`yi son olarak da Associated Press`in haberine göre, Irak Dışişleri Bakanı İbrahim el Caferi uyardı.

Caferi, Türkiye`nin Başika Kampı`ndan askerlerini çekmesi talebini yineleyerek, “aksi takdirde Bağdat`ın askeri operasyonu düşünmek zorunda kalacağını” söyledi.

Irak yönetiminin gerginliği tırmandıran açıklamalarının yanı sıra Irak`ta hemen hemen her gün yeni yeni gelişmeler yaşanıyor. Uzun bir süredir Deaş`ın elinde bulunan Ramadi, Amerikan öncülüğündeki koalisyon güçlerinin yardımıyla Irak merkezi yönetiminin eline geçti. Ramadi, merkezi Irak yönetiminin eline geçti geçmesine ancak bölgede çatışmalar hâlâ dinmiş değil…

Ülkedeki son gelişmeleri halen Ra`san Stratejik Araştırma Merkezi Başkanı Prof. Dr. Yahya Ettai ile konuştuk. Çarpıcı açıklamalarda bulunan Irak Âlimler Birliği Üyesi olan Ettai, aynı zamanda Dünya Müslüman Âlimler Birliği`nin de üyeliğinde bulunuyor.

Deaş militanlarının hâlâ Ramadi`de çatıştığına dikkat çeken Ettai, zararı görenin her zamanki gibi yöre halkı olduğunu ifade etti. Irak`ta tamamen mezhepsel bir yönetimin işbaşında olduğunu dile getiren Prof. Dr. Ettai, oradaki Sünnilerin ise Deaş olarak gösterilmesinin yanlış olduğunu vurguladı. Irak`ın geleceğine dair düşüncelerini de dile getiren Ettai, mezhepsel ayrılıkların bir tarafa atılması durumunda tüm tarafların ortak bir zeminde buluşabileceğine dikkat çekti. İşte Prof. Dr. Yahya Ettai`nin gazetemize yaptığı açıklamalar…

RAMADİ`DE TAM    BİR DRAM YAŞANIYOR

Irak`ta iç çatışmalar devam ediyor. Ramadi Deaş`ten alındı. Şimdi Musul`a yönelik Deaş`ten kurtarma çabaları var. Gerek Irak merkezi yönetimince gerek Türkiye`nin Başika`da eğittiği Sünni güçler ve Kürdistan yönetimince… Sayın Ettai, öncelikle bölgenin son durumu nedir?

Ramadi`de olan, aslında tamamen bir savaş, halka karşı da bir savaş ayrıca. Çünkü orada halk çok zarar görüyor. Amerika`nın ve onunla birlikte diğer devletlerin çok şiddetli bombardımanı var, halk oradan çıkamıyor. Ayrıca Irak merkezi hükümeti Ramadi`nin hükümet konağını ele geçirdiğini söylüyor ama orada var olan Deaş militanları hala savaşıyor. Çünkü kontrolü sağlamak zor… Onlar zaten bir yerden çekiliyor sonra kısa bir süre sonra tekrar geri geliyorlar. Kısacası halk çok zarar görmüş durumda. Çıkmalarına izin verilmiyor, kamplar kötü durumda yani tam bir dram yaşanıyor.

ORADAKİ SÜNNİLER EŞİTTİR DEAŞ DİYEMEYİZ

Şu an Deaş denildi mi az çok ne olduğunu tahmin edebiliyoruz. Peki, bölgedeki Sünni aşiretler, diğer gruplar ne yapıyor?

Tabi onlar da şu an kendi hallerinde. Yani şu anda ayrı bir yapı olarak varlıklarını devam ettiriyorlar. Ama biz şunu söyleyemeyiz; yani Sünniler eşittir Deaş diyemeyiz. Çünkü orada toplum içinde halk içinde siyasi, sosyal bir sürü hareket var, âlimler var…

IRAK`TA TAMAMEN   MEZHEPSEL BİR YÖNETİM VAR

Sayın Ettai, Irak merkezi hükümetinin bu Başika Kampı`yla ilgili ortaya koyduğu tepkiye ne diyorsunuz?

Tabi bu bir çelişki ama biz biliyoruz ki Irak`ta tamamen mezhepsel bir yönetim var ve bu tavırlarını reflekslerini buna göre gösteriyorlar. Herkes biliyor ki bu böyledir oysa kamp tamamen oradaki Musul halkının desteğini almış durumda. Orada yerel eyalet yönetiminin desteğiyle bulunuyor. Fakat merkezi hükümet buna karşı çıkıyor.

SÜNNİ KESİMİN BİR ETKİNLİĞİ YA DA SÖZ HAKKI YOK

Peki, şurada dikkat çeken şu husus öne çıkıyor; biz biliyoruz ki Irak bir devlet ve içinde Sünniler de var, Kürtler de var. Buna rağmen sadece Şiilerin etkinliği söz konusu ve tavırlarına yansıyan bu. Acaba Sünnilerin de bir etkinliği olsa tavır farklı mı olurdu?

Bu çok önemli bir soru. Tabi ki biz de biliyoruz ki farklı olurdu. Ama bu gösteriyor ki aslında Irak`ta Sünnilerin hiçbir şekilde herhangi bir söz hakkı yok. Devlet tamamen mezhepsel bir yapıya bürünmüş durumda. Sadece belli refleksler devrede, onun dışında Sünni kesimin bir etkinliği ya da söz hakkı yok.

SÜNNİ VARLIK HÜKÜMETTE DE TAMAMIYLA FORMALİTEDEN İBARET

Sayın Ettai,  Irak`ta ne olacak bundan sonra, yani siz bu kadar zayıf bir Sünni yapıdan bahsediyorsunuz. Tüm bu gelişmeleri göz önünde bulundurarak Irak`ın geleceğini nasıl görüyorsunuz?

Bu tamamen Iraklı Pauol Bremer`1in ortaya koyduğu bir plan ve onların amaçladığı da buydu. Tarihi olarak, kültürel olarak çok güçlü olan Sünnileri azınlık duruma düşürdüler. Şu anda anayasaya göre Irak Sünnileri yüzde 20 civarında. Bu tamamen etkisiz ve son derece zayıf bir azınlık demek. Oysa fiili olarak Sünniler çok daha güçlü ve geleneksel olarak Irak`ın topraklarının yarısı yani Kürtleri de saysak üçte ikisi Sünnilerin elinde. Fakat buna rağmen Kürtler zaten ayrı değerlendirildiği için Sünniler tamamen pasifize olmuş durumda. Yani toprak olarak, güç olarak belki de yüzde 70-75 bir etkinliği olan bir yapı şu anda yüzde 20`lik orana sahip. O da tamamen formalite. Şu anda hükümette de Sünni varlık tamamıyla formaliteden ibaret.

MEZHEPSEL AYRILIKLAR BİR  TARAFA ATILMALI

Sayın Ettai, peki bu durumda ne olacak. Sizin çözümünüz nedir?

Bizim çözümümüz, Irak`ın eşit vatandaşlık esası üzerine bir anayasaya sahip olmasıdır. Mezhepsel ayrılıklar bir tarafa atılmalıdır. Herkes vatandaşlık bağıyla etniğine, mezhebine bağlı olmalı. Bu şekilde bir yapının oluşması gerekiyor. Vatandaşlık esaslı medeni bir devlet kurulması gerekiyor, mezhepsel bir devlet olmamalı.

Bu dediğiniz anlayış biraz laikliğe  kaçmıyor mu? Şimdi siz laik bir Iraktan mı bahsediyorsunuz?

Hayır, laik bir Irak`tan bahsetmiyorum, bunu demek istemiyorum. Yani tamamen vatandaşların haklarını savunuyorum. Elbette yine İslâm ve İslâm fıkhı temelli bir yasama kaynağı olacaktır. Ama ben vatandaşlığın esas olacağını düşünüyorum. Bu şekilde ancak sorunlar çözülür, aksi takdirde şu anda mevcut sorunlar daha da derinleşerek devam edecektir.

Bu haberler de ilginizi çekebilir