• DOLAR 32.453
  • EURO 34.741
  • ALTIN 2436.376
  • ...
HÜDA PAR`DAN GÜNDEM DEĞERLENDİRMESİ
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

YENİ ANAYASA VE REFORM ÇALIŞMALARI

1 Kasım Seçimleri sonrasında oluşan meclis aritmetiği, yeni anayasanın en az iki partinin mutabakatı ile mümkün olabileceğini göstermiştir. Ülkenin 1982 darbe anayasası ile devam etme lüksü de mecburiyeti de kalmamıştır. Başta devlet ve vatandaşlık anlayışı olmak üzere, temel hak ve özgürlükler, inanç özgürlüğü ve Kürt meselesine ilişkin vesayetçi, ırkçı ideolojik yaklaşımı ortadan kaldıracak, halkın inanç ve değerleriyle barışık ve uyumlu yerli sivil bir anayasanın yapılması en acil ve birincil gündem olmalıdır. Başbakan`ın mecliste grubu bulunan partilerle sınırlı reform ve yeni anayasa kapsamındaki görüşmeleri olumlu olmakla birlikte yetersiz ve sınırlıdır. Reform ve yeni anayasa sürecine meclis dışındaki partilerin de dâhil edildiği, kapsamlı ve geniş katılımlı bir çalışmanın ortak akla dönüştürülmesi hedeflenmelidir. Temel ve kapsamlı sonuçları olacak bir sürecin temsilde adaletsizliği sonuç veren seçim barajının yansıması olan meclis tablosunda sadece sandalye sahibi olan partilerle sınırlandırılması doğru değildir.

ÇUKUR SİYASETİ

Çözüm sürecinin sonlandırılmasının ardından, PKK tarafından çatışmaların şehirlere taşınması ile mahalle ve sokaklar savaş alanına dönüşmüş, sokağa çıkma yasaklarının kapsamlı ve uzun tutulması ile beraber halk iki ateş arasında kalmıştır. Örgütsel çıkarlarını her şeyin üzerinde tutan, bunun için halkın can ve mal emniyetini hiçbir kaygı duymadan fütursuzca tehlikeye atan, yakan, yıkan, katleden bir örgüt ile devlet güçlerinin halka yönelik toptancı yaklaşımı yerleşim birimlerini yaşanmaz hale getirmiştir. Devlet ve PKK, akan her damla kanın, yıkılan her evin, göç etmek zorunda kalan her insanın müşterek ve müteselsil sorumlusudur. Kürt halkının meşru ve halkı taleplerini, örgütün tekeline ve silah bırakması şartına bağlayan, anasırı İslam`dan olan koca bir halkı örgütün kandil şeflerinin istismarına açık hale getiren devlet, gasp edilmiş temel insani hakları tanıdığını ve iadesi için adımlar atacağını açıklamalı, hakların iadesi için belirleyeceği takvimi kamuoyu ile paylaşmalıdır. Hak gaspı devam ettiği sürece, PKK`nin ideolojik saplantıları uğruna halkın mağdur olmasının önüne geçilemeyecektir. PKK ve uzantılarının güdümünde hareket eden sair kuruluşların, yanlışa siyasi kılıf bulmak yerine aklıselim ile hareket ederek, halkın destek ve rızasının bulunmadığı, yıkım ve kaostan başka bir sonucu olmayan bu çukur siyasetinden vazgeçme noktasında bir kez olsun irade sergilemeye davet ediyoruz.

ROBOSKİ KATLİAMI

28 Aralık 2011 akşamı TSK`ya ait savaş uçaklarının PKK`ye yönelik hava saldırısında Şırnak`ın Uludere İlçesi`nin Roboski Köyünden 34 masum insanın katledilişinin üzerinden 4 yıl geçti. Aradan geçen sürede bu katliamda rolü ve sorumluluğu olanlar hakkında soruşturma açılmadı. Devlet yetkililerinin ilk günlerdeki açıklamalarının aksine, yaşanan bu katliama ilişkin dosyanın, Ankara`nın dehlizlerinde kaybedilmesine izin verildi. Adalet, “Kutsal devlet”  anlayışına kurban edildi. Adalet yerini bulmadığı için bu olay, tıpkı Kobani bahaneli 6-8 Ekim 2014 katliamları gibibazı kesimlerin siyasi rant ve suiistimallerinin aracı olmaya devam etmektedir. Roboski, 6-8 Ekim ile 27 Aralık 2014 Cizre saldırıları ve yakın tarihimizin kaydettiği cinayet ve katliamların sorumlularının hesap vereceği hukuki bir zemin hazırlayacak siyasi irade bir an önce ortaya konmalıdır. Roboski katliamında hayatını kaybeden masum insanlarımıza bir kez daha rahmet diliyor, çağrımızın adaletin tesisine vesile olmasını diliyoruz.

VAHDET KONFERANSI

Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez`in İran`da düzenlenen 29. Uluslararası Vahdet Konferansı'na katılması ve bu konferansta verdiği mesajlar, yetkiyi elinde bulunduran iktidarlarca sahip çıkılması gereken yerinde adımlardır. Müslümanların ortak sorunları olan başta Filistin ve Arakan olmak üzere, dâhili sorunlara dönüşen Mısır ve Suriye üzerinden yakılmak istenen fitne ateşinin önüne geçilmelidir. Siyasi ve mezhebi farklılıkların düşmanlık vesilesi yapılması, Müslümanların zaten dağınık ve edilgen kuvvetini büsbütün yok edecektir. Dâhilde çatışma ve savaş yerine hak ve adalet çerçevesinde sorunların çözülmesi için Müslüman ülkeler bir araya gelmeli, her biri dünyanın farklı emperyalist güçlerinin safına geçerek güçlerini birbirlerine karşı kullanmaktan vazgeçmelidirler. Yakın zamanda Suudi Arabistan liderliğinde aralarında Türkiye`nin de bulunduğu 34 ülkenin “Teröre Karşı İslam İttifakı” adıyla kurduğu koalisyonun, her ne kadar teröre karşı mücadele edeceği ilan edilmiş ise de bunun İslam ülkeleri arasındaki mezhebi ayrışmayı derinleştirecek bir tehlike barındırdığı görülmektedir. Zira en büyük terörist organizasyon olan İsrail`in ve destekçisi ABD`nin bu oluşumdan rahatsızlık bir yana, memnuniyet duymaları manidardır.


   28 ARALIK 2015

 HÜDA PAR GENEL MERKEZİ

Bu haberler de ilginizi çekebilir