• DOLAR 32.45
  • EURO 34.829
  • ALTIN 2438.673
  • ...
Çocuk Eğitiminde Ödül ve Ceza
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
Peygamberler (Allah’ın salat ve selamı onların üzerine olsun) insanları, Âlemlerin Rabbine itaat etmeye davet ederken “Salih amelleriniz ödüllendirilecek; kötülükleriniz cezalandırılacaktır” derler.

Kur’an-ı Kerim’de tebşir ve tenzir ayetleri peş peşe gelir. Yüce Rabbimiz, kötülüklere karşılık olarak cehennem tasvirini yaptıktan hemen sonra salih amellere karşılık olarak cennet tasviri yapar; insanları resullerin yoluna yönelendirmekte mükemmel bir “korkutma” ve “müjdeleme” dengesi oluşturur. Cehennem azabını ayet tasviri üzerinde iliklerimize kadar hissettiğimiz bir tasvirin hemen ardından içimizi serinleten, bizi kendisine doğru çağıran bir cennet tasviri başlar Kur’an-ı Kerim’de. Abes olanın, gelişi güzel olanın, her harfi bir yana her harekesinden dahi uzak olduğu o yüce kılavuz Kitap’ta ne korkutma, korkutmak içindir, ne müjdeleme müjdelemek içindir. Yüce Allah, bizi cehenneme götürecek amellereden uzaklaştırmak için cehennemle korkutur, bizi cennete götürecek amellere teşvik etmek için bizi cennetle müjdeler.
Çocuk eğitimi, tebliğ sınırları içindedir. Çünkü biz çocuklarımızı Allah’ın Resulü’ne tabi olanlara katmak için ve Ona düşman olanlardan, Onun ümmetine tabi olmayanlardan uzaklaştırmak için eğitiriz.

Bu eğitimde, Peygamber (salallahu aleyhi ve sellem) tebliğindeki müjdelemenin karşılığı “ödüldür” Peygamber (salallahu aleyhi ve sellem) tebliğindeki korkutmanın karşılığı ise “ceza” dır.

Ödül ve ceza dengesi, çocuk eğitiminin esasıdır. Çocuk eğitimindeki muvaffakiyet (başarı) bu dengenin korunmasına bağlıdır.

Bu hususta her şeyden önce peygamberlerin tebliğde muhlis olduğu kadar muhlis olacağız. Sadece ilahi rızayı gözeteceğiz.

Bir peygamberin insanlarla sadece alay etmek için ya da onlara karşı kendi nefsini (egosunu) tatmin etmek için onları korkuttuğunu ya da onları müjdelediğini düşünebilir miyiz? Hayır. O halde biz de çocuğumuza ceza verirken ya da onu ödüllendirirken gayemiz onunla alay etmek, onun nefsini kendimiz kaşısında küçük düşürmek, onu kendimiz için oyuncaklaştırmak olmamalı, ödül ve cezamızın gayesi tebliğ gayesine uygun olmalı. (Çocuğumuza şaka yapmayacak mıyız? Elbette yapacağız. Hatta şaka, çocuğun hayatta böyle bir yönünün bulunduğunu öğrenmesi ve düşünce inceliğine ulaşması için bir gerekliliktir. Burada kast edilen bu değildir.)

Resululluh (salallahu aleyhi ve sellem), bir hadis-i şerifte geçtiği üzere çocuğun ödül konusunda aldatılmasını nehyetmiş, çocuğuna ödül va’d eden bir annenin bu va’dine uymamasını “yalan” dan saymıştır.

Çocuk eğitimi konusunda bir peygaberin toplum karşısındaki doğruluğu kadar doğru olacağız. Aldatmayacağız, veremeyeceğimizi va’d etmeyeceğiz. Va’d dettiğimizi mutlaka vereceğiz
Ödül Nedir?
Çocuk eğitiminde “ödül” bir davranışa karşı belirlenen, istenen, arzu edilen her “helal”dir.
- Çocuğa gülümsemek
- Çocuğa “Aferin!” gibi övgüde bulunmak
- Çocuğu kucaklamak, öpmek
- Sofrada kendine yakın oturtmak
- Yemeğin güzel tarafından ona bir dilim uzatmak
- Bir şeker vermek
- Sokağa çıkmak süresini arttırmak
- Arkadaşlarını eve getirmesine izin vermek
- Çocukla bir sokak gezintisine çıkmak
- Çocuğu parka götürmek
- Harçlığını arttırmak
- Çocuğa hediye almak
- Çocuğu başkasının yanında övmek...
Bunların her biri yerine göre büyük bir ödüldür. Ödülün niteliği konusunda önemli olan “ödül”ün ödül olduğunun çocuğa hissettirilmesidir. “Gülümsemek” büyük bir ödül olabilir ama çocuk, o “gülümsemenin” arzu edilen tutuma karşılık bir mükâfat olduğunun farkında olacak. Çünkü amaç,

1. Arzu edilen davranışın doğru olduğunun çocuk tarafından bilinmesi

2. Hayat denen serüvende insan ilişkilerinde olumlu davranışın ödül getireceğinin ona öğretilmesi
 
3. Çocukta “iyi” “kötü” davranış seçiciliği yeteneğinin geliştirilmesi
 
4. Çocuğun ödüllendirilen davranışı ve benzerlerini bundan sonra da yapmasının sağlanmasıdır. (Eğitimcilerin diliyle çocukta olumlu davranış tekrarı yetisinin geliştirilmesidir)

Çocuk, ödülün ödül olduğunu bilmezse bu amaçlara ulaşılamaz.
İslami Yükümlülükler Ödüllendirilmeli mi?

Evet, ödüllendirilmeli. Ancak bu ödüllendirme Kur’an-ı Kerim’in rehberliği doğrultusunda olmalı.

O muazzam Kitap pek çok yerde mü’minlere, ilahi emirlere uymalarına karşılık elde ettikleri veya elde edecekleri dünya kazancını hatırlatır. Ama hemen ardından asıl mükâfatın ahirette alınacağını, dünyadaki mükâfatın sadece bir cüz olduğunu, ahiret mükâfatının en büyük mükâfat olduğunu bildirir.
“Her şey dünyada olup biter” gayr-ı tevhidi düşüncenin çocuğun şuur altına yerleşmesi, onun bu körlüğe sürüklenmesi büyük bir tehlikedir. Ödüllendirirken ve cezalandırırken bundan kaçınmak gerekir.

Kur’an-ı Kerim’den bir cüz bitiren çocuğa hediye almak onu olumlu etkiler. Ancak ona,

—Kur’an-ı Kerim okumanın uhrevi mükâfatı da anlatılmalı.

—Kur’an-ı Kerim’i ilk okuyan sahabelerin Mekke’de yaşadıkları zorluklar söylenmeli.

—Yakın veya uzak yerlerde, dün veya bugün Kur’an-ı Kerim için sıkıntılarla karşılaşan Müslümanların başından geçenler aktarılmalıdır.

Ta ki Kur’an-ı Kerim okumayla ilişkisi dünyevi bir ticarete dönüşmesin. Onun bilinç derinliklerinde “Ne kadar Kur’an o kadar dünya menfaati” denklemi oluşmasın.
 
Anadolu’da “hep kazandıran dindarlık” anlatımı oldukça yaygındır. “Dindarlaş, kumardan, israftan kurtul, dürüst ol, müşterin artsın, en zengin sen ol!” şeklindeki anlatımla risksiz, bol kazançlı “bedelsiz bir dindarlığa” güdülenen insanların İslam düşmanlarının güç kazandığı bir dönemde basit bir zorluk karşısında sürüklendikleri şaşkınlık, bu kahredici kaçkınlık İslam düşmanlarını despotluğa cesaretlendirmiş ve Müslümanların saygınlığına ağır bir darbe indirmiştir.

Çocuk, öğrenirken ve ödül alırken İslam’ın acı serüveninden habersiz kalmamalı.
 
Ne Ödüllendirilmemeli?
Ödülde cimri olmamak ancak tutumlu olmak gerekir. Ödül gerektirmeyecek, çocuğu ucuz kazanca, aldatmaya alıştıracak, onun kişiliğini bozacak davranışlar ödül olmamalı.

Örneğin, uzmanlar yalnızlık korkusunun çocuğun anne-babanın yatağında yatmasına izin verilmesiyle ödüllendirilmesini tavsiye ediyorlar. Bununla birlikte çocuğu işini sağlam yapmaktan uzaklaştırıp kendisini beğendirme ve ödüllendirme kaygısına düşürecek, gösterişi hep onaylanmayı onda karakter haline getirecek ödüllendirmelerden kaçınmak gerekir.
 
Ceza Nedir?
Çocuk eğitiminde ceza, istenmeyen bir davranışa karşılık belirlenen istenmeyen her şeydir.

Çocuk, büyüklerin istemediği bir davranışta bulunur. Büyükler o davranışa onun istemediği bir karşılık verir. İşte bu istenmeyen “karşılık” “ceza” diye adlandırılır.

—Yüz vermemek, bize yaklaştığı halde onu öpmemek, kucaklamamak,

—Konuşmasını dikkatle dinlediğimiz halde dinlemiyor gibi davranmak

—Gülümsemesine, öpücülüğüne karşılık vermemek

—Göstermek istediği oyuncağa karşı duyarsız kalmak

—Sokağa çıkma süresini kısıtlamak

—Arkadaşlarını eve getirmesine izin vermemek

—Onunla sokak gezintisine, parka gitmeyi reddetmek

—Evin bir bölümünü, özellikle kendi eşyalarını, ona toplatmak

—Harçlığını kesmek

Bunların her biri, yerine göre çocuk için ağır birer cezadır. Bu cezada esas olan çocuğa bunun “ceza” olduğunun, onun istenmeyen bir davranışına karşılık verildiğinin ona hissettirilmesidir. Ortamına ve suçuna göre, cezanın gerekçesi (sebebi) çocuğa ayrıntılı olarak anlatılmalıdır. Rabbimiz, yüce Kur’an’da her azabın sebebini uzun uzun açıklarken bizim bir çocuğa yönelik gerekçesi açıklanmayan bir ceza vermemiz doğru olur mu?

Cezada en olumsuz durum, çocuğun cezaya sebep bulamaması, bizim sadece ona karşı büyüklüğümüzü ispat ve ona eziyet için ceza verdiğimizi düşünmesidir. Bu düşünce, çocukta “kine” yol açar ve başkalarına karşı “sebepsiz şiddet” eğilimi oluşturur.

Kardeşlerini olur olmaz döven çocukların çoğuna, “sebepsiz tokatlar” atılmış ve bu, onlarda böyle olumsuz bir neticeye yol açmıştır.
 
Ceza ile İlgili İki Tehlike
Cezada aşırı gitmek, çocuğu pısırıklaştırır. Ondaki direniş ruhunu kırar, her davranışa ceza kesmek doğru değildir. Öte yandan kimi eğitimcilerin ceza karşıtlığından etkilenerek hep cezasızlığı tercih etmek de çocuğu “sorumsuz” yapar, ondaki mesuliyet duygusunu öldürür, onda suç eğilimi oluşturur.

Yüce Rabbimiz, dünyevi cezayı anlatırken hemen ardından azabın büyüğünün ahirette olduğunu bildirir. Gizli suçlar için de Allah’ın `elîm, semî` ve basîr olduğunu hatırlatır. Çocuğun hataları bizim ona bunları uygun bir dille anlatmamız için bir fırsattır. O fırsatı yerine göre değerlendirerek çocuğu şuurlandırmak bize farzdır.

İnşaallah, önümüzdeki sayıda “ceza” konusundaki bazı hususları ayrıntılı olarak anlatacağız.
Metris cezaevi’nde sevk işlemini beklerken birbirine yakın hücrelerde on beş gün tutulduğumuz, 60 yaşındaki, kandırılmış olsa da halen haram hassasiyeti gelişkin, namazında niyazında biraz ebleh bir hemşehrimle hemen hemen hergün aramızda geçen şu diyaloğu hiç unutmam. (Bababama hürmet ederek bana “Seyda” diye sesleniyordu.)

- Seyda, ben Müslüman’ım, namazımı kılarım ama Camiye... Babam büyük adamdı, her dediğini yapardım. Ama cami hayır... Eşim, biraz fakir (ebleh) olsa da, çok iyi kadındır, “adam gibi camiye git!” der, olmaz. Ben, camiye gitmem, ben camiye gidemem seydayemin. Okuduğun Kur’an’a yemin olsun, baban seyit ise ocağına yemin olsun, değilse okuduğun ilme kurban olayım, o ilme yemin olsun camiye gidemem.

Küçükken babam bana “Camiye git, Kur’an oku!” dedi, kurban olduğum köyümüzün imamı beni çok kötü dövdü, ama çok kötü ha, çocuktum çocuk... O gündür bu gündür, yemin olsun camiye gidemem. Ama Allah’ım beni affeder, o biliyor ben çok korktum, hala camiden korkarım, aha bugün de korkarım...
 
Abdulkadir Turan / İnzar Dergisi / Aralık 2011
 
 

Bu haberler de ilginizi çekebilir