• DOLAR 32.582
  • EURO 35.004
  • ALTIN 2457.373
  • ...
Mülteciler için Çeşme umut merkezi
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 


Zahra, biri iki aylık beş çocuğu ile birlikte bu evde bir hafta kaçakçıları bekledi. [Fotoğraf: Mahdy Elanany / Al Jazeera Türk]

Zahra, Reza`nın ağlamasına uyanıyor. Eski battaniyenin altından oğlunu alıp, kimse uyanmadan emzirmeye başlıyor. Reza iki aylık. Odada 3 ile 14 yaşları arasında dört kardeşi daha var. Kendi kardeşleri dışında, aynı odada uyuyan yedi çocuk daha var.


Göçmenler, gece ısınmak için inşaatların yanında ateş yakıyorlar.

Babası Amman, Reza karnını doyururken uyanıp evin işlerini halletmek için bir başka battaniyeden yapılmış olan kapıyı açıp çıkıyor. Deniz kenarına inip diğer evlerden çıkan onlarca erkekle birlikte boş su şişelerini dolduruyor. Evin önünde sabaha karşı kendiliğinden sönen ateşi yeniden yakıyor. Şişedeki tuzlu su, birer birer uyanan çocukların ve büyüklerin temizlik ihtiyacını karşılıyor.

Yüzlerini yıkadıktan sonra kadınlar ateşin önünde çocuklarla oyun oynarken, 600 kişilik grubun erkekleri deniz kenarına giderek açıklara bakıyor. Deniz yine dalgalı. Açıkta sahil güvenlik botları bile yok, onların kontrol için gelmeye gerek duymayacakları kadar kötü olan bu havada, yola çıkmaları imkânsız.


Her sabah denizi kontrol ediyor; dalgaların durulmasını bekliyorlar.

Deniz kenarındaki tepeden ateşin başına döndüklerinde, bir gün önceden kalan sandviçleri yiyorlar. Bugün de hayatlarını sürdürebilmek için Çeşme halkından gelecek yardımı beklemeye başlıyorlar.

Bir buçuk aylık yolculuğun sonunda Türkiye`nin en batısındaki boş köylerden birine ulaşmayı başaran 600 göçmenin bir günü böyle geçiyor. Yeni hayatlarına bir haftadır uyum sağlamışlar, gülüp eğleniyor, çocuklarının karnını doyuruyorlar. Bir yandan da kaçakçılardan haber bekliyorlar.


İnşaat halindeki yazlık site, aylardır göçmenlerin geçici evi.


Kaçakçıları bekledikleri köyde yazlık site olarak planlanan inşaat mahkemelik olunca yarım kalmış, şimdi 600 göçmene ev sahipliği yapıyor. Yaklaşık iki aydır her gün köye gelerek sandviç ve kıyafet getiren Çeşmeliler ‘Kime niyet, kime kısmet` diyor…

'Biz bilmiyorduk'
Botların yola çıkacağı sahil köyüne vardıklarında, evlerinden ayrılalı bir buçuk ay olmuştu. Ve Zahra, bu süre boyunca ulaşmaya çalıştığı Ege sahillerinden yola çıkan 249 göçmenin hayatını kaybettiğini bilmiyordu.

“Ben hayatımda denizi ilk kez gördüm. İstanbul`a gidip bizi kaçakçıya ulaştıran Afganlar var, onlar İstanbul`da görmüş denizi. Şimdi bakıyoruz denize, dalgalı olunca tehlikeli diye gelmiyorlar. Durulmasını bekliyoruz.”


Kaçakçıları beklerken, duvarda asılı can yelekleri de hazır.

Salı günü Çeşme yakınlarındaki bu koya ulaştıklarında, tek hissettikleri umuttu. İlk kez gördükleri deniz, onları Yunanistan`da ayak basacakları ilk toprak olan Sakız Adası`na taşıyacak bir aracıydı. Kaçakçıların kendileri için hazırladıkları botlarla gelmesini bekleyeceklerdi.


Köye gelen göçmenler, duvarlara iz bırakıyor.

Ancak geldikten bir süre sonra, 65 kişilik bir grubu taşıyan aynı botun battığını ve altı çocuğun öldüğünü öğrendiler.

“Biz bilmiyorduk. Daha Kunduz`da anlaştığımız kaçakçıya söylemiştik Yunanistan`a geçeceğimizi, o da bir şey demedi. Hep yollardayız, buraya gelince öğrendik. Duyuyorduk ama bu kadar kötü olduğunu bilmiyorduk, biraz da doğru mu değil mi bilmiyorduk.”

Artık biliyorlar. Kış geldiği için denizin durulmasının daha zor olduğunun, paraları olmadığı için plastik botlara binmek zorunda olduklarının, dalgalar durulmadan yola çıkmanın büyük bir risk olduğunun farkındalar. Yine de geri dönmeyecek kadar umutlular. Döndüklerinde gidecek yerleri de yok.

“Şimdi bize yemek getirenler her gün soruyor, 'Çocukların ölebilir, neden gidiyorsun, geri dön' diyorlar. Dönemeyiz artık. Kaçakçıdan paramızı alamayız. Burada yaşamaya alıştık, deniz durulana kadar bekleyeceğiz. Deniz durulmazsa, soğuktan ölene kadar buradayız…

Ülkemizde savaş var. Taliban var. Arkadaşlarımın eşleri, çocukları öldü. Ankara`da gördük, burada da ekmek yok bize. Bütün gün çalıştırıp sonra paralarını vermiyorlar. Ne olursa olsun o botlar geldiğinde binip gideceğiz. Risk varmış, söylüyorlar, ama başka yerde hayat yok, ne yapalım?”


Hava düzeldiğinde gelen kaçakçılar botları sahilde şişirirken, göçmenler de can yeleklerini giyip bekliyor.

Hava şartları yeni bir köy hayatı yarattı
Aylardır kaçakçıların göçmenleri yerleştirdiği ve Yunanistan`a geçişler sebebiyle sürekli sirkülasyonun olduğu bu köyde ortalama nüfus 250`yi geçmezken, son bir haftada hava şartlarından dolayı yola çıkılamaması, nüfusu 600`e çıkarmış. Çeşme`den köye kadar yollarda gruplar halinde gelen göçmenleri görmek mümkün. Yeni gruplar geldikçe inşaat halindeki evlerde kalanların sayısı artıyor.

Erkekler her gün defalarca kontrol ederken, kadınlar hayatlarında ilk kez gördükleri denize aynı sıklıkla bakmamayı tercih ediyor.


Botlara binmeyi başaranlar, arkada kalanlara böyle veda ediyor.

Kunduz`dan Sakız`a yolculuk
Zahra ve yedi kişilik ailesi, bir buçuk ay önce Afganistan`ın Kunduz kentinden yola çıktı. Reza henüz 15 günlük bile değildi ama haber geldiğinde oğlunun bugününü değil geleceğini düşündü. Hızla hazırlanıp Herat`ta onları Van`a kadar getirecek olan kaçakçıyla buluştular. Ellerinde çantaları, otobüse binmeye yetmeyen paralarını kaçakçıya teslim ederek yola koyuldular. Tepeleri ve kaçakçıların kazdığı küçük tünelleri aşarak İran`a vardılar:

“Yolu aslında biz de biliyoruz. Kaçakçılar, buna ek olarak sınırda, dağlarda Afgan askerlerinin nerede nöbet tuttuğunu da biliyor. Asıl o lâzım. Galiba askerlerin bizim geçtiğimiz yola çıkmaması için para da veriyorlar, anlaşıyorlar bir şekilde.”

Kaçakçı onları Tahran`daki ikinci kaçakçıyla buluşturdu ve geri döndü. Tahran`da hiç kalmadan Türkiye sınırına bazen otobüsle, bazen yürüyerek ulaştılar. Yine kaçakçılar sayesinde yakalanmadan yürüyerek Van`a ulaştıklarında buldukları ilk otobüse atlayıp Ankara`ya vardılar.

Birkaç aydır Ankara`da yaşayan, inşaatlarda çalışarak İstanbul`a gitmek için para biriktiren Afganların kaldığı evlerin birinde bir süre misafir oldular. İstanbul-Aksaray`dan, yolculuğun üçüncü kaçakçısından haber geldiğinde son kez otobüse binip Çeşme`ye ulaştılar.


Köyde kalan göçmenler, karşıda görünen Sakız Adası'na bir sonraki botla gidebilmeyi umuyor.

Bir haftanın sonunda botlar koya yanaştı
Zahra`nın yolculuğunda Ankara`dan sonra en uzun durak olan bu koydan ayrılmasının vakti, deniz durulduğunda, altı gün sonra geldi. Pazartesi sabaha karşı kaçakçılar ellerinde kutularla köydeydi. Duvarda asılı can yeleklerini giyen, çoğunluğu Afgan, Özbek ve İranlı olan göçmenler, koya inerek beklemeye başladı.


Can yeleklerini alıp giden Zahra ve ailesinin ardından inşaat halindeki ev, Çeşme yolundaki yeni göçmenlere ev sahipliği yapmayı bekliyor.

Kaçakçılar ellerindeki beş plastik botu şişirdi, motorlarını taktı. 600 kişinin bir an önce gitmesi için göçmenler de üzerlerindeki bütün ağırlıkları atarak, ayakkabılarını, oyuncaklarını, bir buçuk aydır yanlarında taşıdıkları çantalarını geride bırakarak yaklaşık otuzar kişi halinde botlara doluştu. Hava aydınlandığında beşinci bot da yola çıkmak üzereydi. Zahra ve ailesi, asıl hedefleri Almanya'ya varmak üzere, o botlardan birindeydi.

Geride kalanlar ise hava yeniden bozmadan giden botların dönüşünü bekliyordu…

Kaynak: Al Jazeera

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir