• DOLAR 34.312
  • EURO 37.22
  • ALTIN 3018.549
  • ...
DERLER Kİ `HER DEVRİM ÇOCUKLARINI YER!`
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Hüseyin Kaya / Doğruhaber

Diyarbakır`da Baro Başkanı Tahir Elçi, şehir içindeki çatışmaları protesto etmek ve zarar gören tarihi mekânları gündeme getirmek için basın açıklaması yaparken Pkk ve polisin çatışmasının arasında kaldı ve öldürüldü.

Ortada basın açıklaması yapılırken çıkan bir çatışma var, ölen polisler ve yaralanan gazeteciler var, çok sayıda görüntü var; ama herkes farklı telden çalıyor, kendi tezlerini dillendiriyor ve olaydan siyasi rant elde etme derdine düşüyor.

Olayın yaşandığı yer Diyarbakır`ın Sur ilçesi… Hani son zamanlarda ismi hendeklerle, özyönetimle, barikatlarla, çatışmalarla, sokağa çıkma yasaklarıyla gündeme gelen ilçe…

Tahir Elçi ismi ise daha çok bir süre önce bir televizyon kanalında yaptığı “Pkk terör örgütü değildir” açıklamasıyla gündeme geldi. Bundan dolayı Elçi gözaltına alındı, hakkında dava açıldı. Tahir Elçi`nin HDP siyasi çizgisine yakın bir hukukçu olduğu bilinen bir şey.

7 Haziran seçimlerinden sonra halkın HDP`ye verdiği desteğin “silahsız çözüme destek” anlamı taşıdığını söyledi ve çatışmaların başlamasından sonra da “hendek siyaseti”ni eleştiren birkaç kişi arasında gösterildi.

Evet, başlıkta da söylediğim gibi “Her devrim çocuklarını yer” derler.

Devrimlerde devrimcilerin refleksleri farklıdır ve devletleşmede “yeni statükoya uyum” sorunu yaşarlar. O yüzden de her devrimden kısa bir süre sonra teori ile pratik arasında uyum sorunu ortaya çıkar ve kimi devrimciler muhalif sınıfına girer ya da itilirler. Kimileri bu durumda derin bir melankoliye düşer ve köşesine çekilirken kimileri sesini yükseltir ve bundan dolayı tarassuta, takibata, tazyikata maruz kalır. Sonuçta idam edilenler de olur, uzun yıllarını hapiste geçirenler de…

Şimdi diyeceksiniz ki, “Bunun konumuzla ne alakası var?”

Ateşkes sürecinde, Kandil`den yansıyan, çöpleri toplayıp dişlerini fırçalayan “romantik devrimciler” hikâyesi çatışma süreci ile son bulmadan önce Pkk`nin “özyönetim” ilanlarıyla devletleşme sürecine girdiği ve halkı “devrimci halk ayaklanması”na davet ettiği bir dönem yaşandı. Önce yollarda sonra “kurtarılmış mahallelerde” hendekler kazılıp barikatlar oluşturuldu.

Sonra ateşkes süreci bitti ve devlet, Pkk`nin özyönetim ilan ettiği, devrimin zafere ulaştığı mekânlara operasyon düzenledi. HDP siyasetine yakın ya da o siyasetin içinde icrayı faaliyette bulunan kimi isimler “Hendek siyasetiyle çözüm olmaz” diyerek Pkk`yi eleştirdiler. Altan Tan, Ahmet Türk ve Tahir Elçi o isimlerdendi.

Pkk ise en üst düzeyden, C. Bayık, M. Karayılan ve D. Kalkan tarafından “hendek siyasetine” ve özyönetime sahip çıktı. Zana Azadi, Med Nuçe televizyonunda yaptığı açıklamada “Kürdistan`da Pkk`ye tek laf söyleyenin yaşama hakkı yoktur” açıklaması yaptı.

Tahir Elçi de özyönetimlerle devletleşme aşamasına geçtiklerini düşünenlerin tezlerine, Pkk`nin “hendek siyasetine” laf söyledi.

Bu aşamadan sonra Ydg-h tarafından, polis suikastıyla ya da kaza kurşunu ile öldürülmesi arasında artık bir fark yok! TC, Elçi`nin düşüncelerini beyan etmesi karşısında klasik tavrını takındı, onu suçladı, hapisle tehdit etti. Pkk ise “yaşam hakkı yok!” dedi. Tahir Elçi, devletin suçlamalarına ve Pkk`nin bu açıklamalarına bakmadan “Özyönetim” ilan edilmiş yerde basın açıklaması yaptı.

Ve “devrim” yine çocuklarını yedi.

Bu haberler de ilginizi çekebilir