`Hizbullah dosyaları yeniden ele alınsın`
28 Şubat süreci ve devamında İslami çalışmaların engellenmesine yönelik yapılan baskı sürecinde yaşanan hukuksuzluklara dikkat çeken Yusufi Der Başkanı Mirhan Özbekli, o dönemde görülen Hizbullah davası dosyalarının yeniden ele alınması gerektiğini belirtti.
90`lı yıllarda, özellikle de 28 Şubat sürecinde yargı eliyle hukuksuzluklar yaşandığını belirten Hükümlü, Tutuklu ve Aileleriyle Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (Yusufi Der) Başkanı Av. Mirhan Özbekli, o dönemde tutuklanarak cezaevine atılan Hizbullah davası mahkumlarının dosyalarının yeniden açılması gerektiğini söyledi.
Geçmişte yapılan yargılamaların toplumu uzun süredir meşgul ettiğini dile getiren Yusufi Der Başkanı Mirhan Özbekli, o dönemlerde gözaltı işlemlerinin hukuka haykırı yapıldığını, işkence yapıldığını, deliller uydurulduğunu ve tanıklar ayarlanmaya çalışılarak dosyaların hazırlandığını belirtti. Özbekli, bu konunun yeniden gündeme gelmesi ve mahkemelerin bunu ele almaları gerektiğini ifade etti.
Paralel yapının operasyonlarıyla elde edilen dosyaların yeniden ele alındığını hatırlatan Özbekli, “Bu konuyla ilgili somut delil verilirse İBDA-C, Selam Tevhit, Hizbut Tahrir gruplarına yönelik yapılan operasyonlarda gözaltına alınan, tutuklanan hatta Yargıtay`ın onayından geçen dosyalar yeniden ele alındı ve alınması da gerekiyordu. Bu grupların çoğunda olumlu yönde tahliye veya beraatlar çıktı. Bunu özelikle Fırat`ın doğusuna Kürdistan`ın doğusunda Hizbullah Cemaatine yapılan bütün operasyonların elde edilen delillerin veya oluşturulan dosyaların şuanda Yargıtay`da görünen dosyaların yeniden ele alınması gerekiyor. Ama maalesef bu biraz daha siyasi otoriteyle, Ankara`yla, hükümetle ilgili bir konu ama konuyla ilgili bir adım atılmıyor. Bu Kürdistan`da oturan insanların hukuka bakışını ciddi anlamda zedeliyor.” ifadelerini kullandı.
1 Kasım`da yapılan seçimlerde tek başına iktidar olan AK Parti`nin geçmişte yapılan yanlışları düzeltmeye yönelik bir çaba içerisinde olacaklarını beyan ettiğine dikkat çeken Özbekli, bu sözlerine sadık kalmalarını beklediklerine vurgu yaptı.
“Bu konuda bir adım atılmazsa iktidarın konuşma ve samimiyeti tartışılır hale gelir”
Geçmişte yapılan hataların kısmen de olsa mağdurların mağduriyetinin giderilmesiyle telafi edilebileceğini belirten Özbekli, “Yaklaşık 2 bin kişi mağdur edilmiştir. Kimisi cezaevinde, kimisi yurtdışına çıkmış, kimisinin de dosyaları hala devam ediyor. Eğer bu konuda bir adım atılmazsa iktidarın konuşma ve samimiyeti tartışılır hale getirir.” dedi.
“Delilleri bilirkişilerin incelemesi talebimiz değerlendirilmedi”
Özellikle 2000 yılında yapılan operasyonla verilen cezalarda hukuki hiçbir delilin olmadığının altını çizen Özbekli, “O operasyonla elde edildiği iddia edilen belge, dokümanların nerede olduğu tartışma konusudur. Yine bu tür operasyonlardan bağımsız yapılan diğer operasyonlarda da elde edilen belgelerin yeniden ele alınması gerekiyor. Düşünün Hacı İnan tahliye ediliyor evine gidiyor ve 1-2 gün arayla tekrar gözaltına alınıyor. Çocuğuna ait bilgisayar delil diye alındı. İnsanları rencide etmek için, ahlaka aykırı görüntülerde o bilgisayara aktarıldı. Bunu 2005`ten sonra bütün duruşmalarda hukukçular olarak tartıştık. Biz özellikle bu delilleri bilirkişilerin incelemesini istedik, fakat talebimiz değerlendirilmedi.” diye konuştu.
“Ergenekon dosyasında beyaz Türklere bir ayrımcılık tanındı”
Ergenekon ve benzeri dosyaların yeniden ele alınmasını da değerlendiren Özbekli devamla, “Açık olarak şu ifade ediliyor; beyaz Türklere bir ayrımcılık tanındı. Çağdaş hukuk uygulamalarında yargının bütün vatandaşlara aynı davranması gerekirdi. Türkiye eğer siyaset, ekonomi ve hukuk açısından geri kalmışsa bu uygulamaların bir sonucudur. O dönemde özellikle Kürdistan bölgesinde JİTEM ve birçok derin yapı hukukun dışına çıkarak insanları sorgulayıp infaz etti. Burada yapılması gereken şey bu dosyaların yeniden ele alınıp bir sonuca ulaşılması gerekir ama maalesef bugüne kadar yapılmadı.” ifadelerini kullandı.
Hizbullah arşivinin dosyalara dâhil edilmemesini eleştiren Özbekli son olarak şunları söyledi: “Biz ısrarla bu belgeler ve dokümanların dosyaya bağlanmasını ondan sonra hukuk çerçevesinde kurulmuş adli emanete teslim edilmesini talep ettik. Maalesef o dönemde mahkeme heyeti talebimizi dikkate almadı. O dokümanlardan dolayı 5-6 bin kişi ceza aldı. Ama hukuki açıdan bakıldığında bu delillerin hiçbir anlamı ve önemi yoktu. Fırat`ın doğusundaki insanlara Ankara`nın bakışı maalesef hep farklı olmuştur.” (M. Hüseyin Temel / Mustafa Kaynak - İLKHA)