• DOLAR 34.53
  • EURO 36.646
  • ALTIN 2920.28
  • ...
Gazetecilerin gözüyle Kudüs
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Siyonist İsrail`in Mescid-i Aksa ve Kudüs'ün etraflarındaki çemberi daraltarak Filistinlileri boğmak için 2 asır önce hazırladığı plan ve projelerini adım adım hayat geçiriyor. Terör rejimi İsrail, plan ve projeleri doğrultusunda son zamanlarda Filistinlilere yönelik baskılarını iyice artırdı ve bu baskılar sonucu Müslümanların toprakları günden güne işgal ediliyor.

Kudüs'e bir ziyaret gerçekleştiren Mardinli gazeteciler Nezir Güneş ile A. Kadir Üründü, 48 yıldır işgal altında bulunan Filistin`in son durumunu ve uygulanan baskınları anlatırken çemberin iyice daraldığına dikkat çektiler.

Açık hava müzesi değil; açık hava hapishanesi!

Sadece 5 dakikalık bir istişare sonucunda Kudüs`e gitmeye karar verdiklerini belirten Nezir Güneş, ancak “Kahrolsun İsrail” demek için 2 yıldır Kudüs`e gitme isteğinin bulunduğunu söyledi. Kudüs`ün tarihi görünümü, mimari yapısı, sokakları ve kültürü ile Mardin'e benzer çok yanı olduğunu kaydeden Güneş, ancak Kudüs`ün açık hava müzesi değil açık hava hapishanesi olduğunu dile getirdi.  

Telaviv sınırları içinde ezan okumak yasak!

Güneş, “Hz. Ömer'in fethi ile başlayan ve 80 yıllık bir Haçlı işgali hariç bin yol boyunca İslam beldesi olan Filistin toprakları, bugün ne yazık ki terör rejimi İsrail tarafından çiğnenmiş ve kirletilmiştir. Bu işgal, Amerika ve İngiltere başta olmak üzere işbirlikçi Arap yönetimlerinin yardım ve desteğiyle 1948`de resmi anlamda devlet ilanı ile başlamış, 1967`deki 6 gün savaşı ile de Kudüs bütünüyle işgal altına alınmış ve bütün Filistin topraklarını içine alacak şekilde planlı olarak devam etmiştir. Bu işgal, sadece Filistin'deki Müslümanların değil bütün dünya Müslümanlarının yüreğini yakan, bağrını delen bir kor gibi acı vermektedir. Bu acı 4 günlük gezi boyunca gruptaki bütün arkadaşların da yüzüne yansıyordu. Bizleri en çok hüzünlendiren ise daha Tel Aviv`den çıkmadan rehberimizin bize gösterdiği camide ezan okumanın yasak oldu bilgisiydi. Tamamen bir Yahudi şehri olduğu için Tel Aviv sınırları içinde ezan okumak da çan çalmak da yasakmış.” diye belirtti.

“Dünya`nın hâkimi olan Kudüs`ün hâkimi olur”

Tel Aviv'den çıkmalarıyla ilk olarak eski adıyla Yafa`yı gezdiklerini aktaran Güneş, sözlerine şöyle devam etti; “Yafa son dönemde Tel Aviv'e bağlansa da hem mimari yapısı hem de coğrafi yapısı ile Tel Aviv'den tamamen farklı. Zamanında Yüzde 5 nüfusa sahip olan Yahudiler bugün Yafa`da yüzde 95'e ulaşırken Müslüman nüfusu ise yüzde 5'e kadar düşmüş. Tozlu bir havada Yafa'da ilk olarak Hasan Paşa Camisi`ni gezdik. Burada Akşam namazını kıldıktan sonra şehri gezmeye başlıyoruz. Yafa`da Osmanlı döneminden kalma tek eser bu değil. Osmanlı döneminden kalma valilik binasının yer aldığı bölgede adeta adım başında bir Osmanlı eseri var. Eski binalar, tarihi hanlar, saat kuleleri, hepsinin de kemerleri ‘Allah` yazısı ile süslü. Yahudiler burada Müslümanları çıkartıp yerleşmişler buraya. Tam bir işgal… Yafa`yı otobüs ile dolaşıyoruz. ‘Dünya`nın hâkimi olan Kudüs`ün hâkimi olur` diyor rehberimiz. Şu an Dünya`nın hâkimi Yahudiler ve dolayısıyla Kudüs`ün de hâkimi onlar.”

Uluslararası toplum Kudüs`ü İsrail`in başkenti olarak tanımlamaz

Günümüzde Kudüs`ün statüsü, İsrail-Filistin çatışmasının en önemli sorunlarından biri olarak kendisini gösterdiğini kaydeden Güneş, şunları söyledi; “1948 Arap-İsrail Savaşı`nda, Batı Kudüs, İsrail tarafından ele geçirilen yerler arasındadır ve Eski Kudüs'te içinde olmak üzere Doğu Kudüs, Ürdün tarafından ele geçirilmiştir. İsrail 1967 yılındaki Altı-Gün Savaşı esnasında Doğu Kudüs`ü ele geçirip, sonrasında işgal etti. Günümüzde, İsrail`in temel kanunları, Kudüs`ü İsrail`in “bölünmez başkenti” olarak kabul eder. Uluslararası toplum, son işgali kabul etmeyip, Doğu Kudüs`ü, İsrail işgali altında olan Filistin sınırı olarak tanımlar.  Uluslararası toplum Kudüs`ü İsrail`in başkenti olarak tanımlamaz ve Kudüs`te hiçbir elçilik bulunmaz. Filistin Merkezi İstatistik Kurumu`na göre, yaklaşık 100 bin Filistinli, Doğu Kudüs`te yaşamakta ve Filistin Milli Otoritesine göre, bu şehir gelecekte kurulacak olan Filistin Devleti`nin başkenti olacak. Ortadoğu coğrafyasının kaderi gibi birbirine çok benzediğinden olacak ki yolda giderken karşılaştığımız coğrafya aynı bizim memleketimiz gibiydi. Kudüs çarşılarından geçerken Arapça yoğunluklu olmak üzere İbranice, İngilizce ve bazı yerlerde de Türkçe müzikleri duyduk. Kültürlerin bu kadar bir birine yakın olmasına rağmen bazen de ne kadar uzak olduğuna da şahit olduk.”

Müslümanları yanlarında görmek istiyorlar

Kudüs`te Filistinlilerle görüştüklerini anlatan Güneş, “Görüştüğümüz bütün Filistinlilerin ortak görüşü İslam Ümmetinden ve özellikle Türkiyeli Müslümanlardan istedikleri tek şey; ne maddi ne de nakdi destek. Tek istekleri Mescid-i Aksa'nın Müslümanlar için kutsallığını ve yanlarında olduklarını İsraillilere göstermek için Kudüs'e gelerek Mescid-i Aksa'ya varlıkları ile sahiplenmeleridir.” dedi.  

Terör rejimi İsrail`in Doğu Kudüs`ü ve Mescid-i Aksa`yı İslam`dan koparabilmek için her türlü yola başvurduğunu belirten Güneş, şunları söyledi: “İlk günden beri İslam coğrafyasına bir hançer gibi saplanmış olan İsrail, 1967 yılında içerisinde Mescid-i Aksa`nın da bulunduğu Doğu Kudüs`ü işgal etmiş. Yine aynı tarihte uluslararası hukuku hiçe sayarak Doğu ve Batı tüm Kudüs`ü birleşik ve ebedi başkent ilan etmiştir. Filistin topraklarını Müslümanlardan arındırmayı bir devlet politikası haline getiren İsrail, Doğu Kudüs`ü ve Mescid-i Aksa`yı da İslam`dan koparabilmek için her türlü yola başvurmuş. Doğu Kudüs`te yaşayan Müslümanlara şarta bağlı olarak şehirde ikamet izni vermekte, bu izni de sudan sebeplerle iptal edebilmektedir. Müslümanların Doğu Kudüs`te imar hakkını gasp eden İsrail, yine uluslararası hukuka aykırı olarak Doğu Kudüs`ü Yahudi yerleşimcilere açmıştır. 1967`den bu zamana 200 binden fazla Yahudi yerleşimci Doğu Kudüs`e taşınmıştır.” 

Müslümanların evlerine zorla el konulduğunu aktaran Güneş, bu evlere Yahudi yerleşimcilere verildiğini kaydetti. Güneş, “İşgal sonucunda Filistinliler bir vatandaş değil, orada geçici olarak ikamet eden kimseler durumuna düşürülerek hakları ihlal edilmiştir. Doğu Kudüs`te yaşayan bir Müslüman burada yedi yıl ayrıldığında tekrar Doğu Kudüs`e dönme hakkını kaybetmektedir. Bu sınırlama son beş yıl içinde 3 yıla kadar düşürülmüştür. Ayrıca buradaki Müslümanlar Gazze`den ya da bir başka bölgeden bir Müslüman ile evlendiklerinde ailenin Doğu Kudüs`te yaşamasına bile izin verilmemektedir. Bütün bunlar terör devleti İsrail`in faşizan bir şekilde Filistin topraklarında tek bir Müslüman bırakmamaya yönelik stratejisini bir parçasıdır.” diye konuştu.

Fahiş cezalar

Güneş, “İşgal güçleri, bina yapmak isteyenlerin uymak zorunda olduğu şartları belirleyen İmar Yasası`nı Filistinlilerin aleyhine çıkararak, bu yasaya göre bina yapımı için ruhsat alınması gerekmektedir. İsrail`in bu konudaki tutumu, sonuçta krize yol açmış ve Filistinlileri ruhsatsız binalar yapmaya başlamışlardır. Çünkü İsrail, ruhsat almada büyük güçlükler çıkarmaktadır. Nitekim aldığımız bilgilere göre ruhsat taleplerinin toplamının sadece yüzde 5`ine olumlu cevap vermiş olması da bunu göstermektedir. Bunun yanı sıra 100 metrekarelik bir ev için ruhsat almanın maliyeti yaklaşık 35 bin dolar, ruhsatsız ev yapmanın veya 5 santim bile olsa imara aykırı inşaat yapan birine ise bir milyon dolar gibi fahiş cezalar kesiliyor. Bu şekilde Kudüslü Müslümanlar, iki tercihten birini seçmek zorunda bırakılmış; ya ruhsatsız bina yapacak ya da Kudüs`ü terk edecek.” diye konuştu.

Çember daraltılıyor

Siyonist İsrail`in Mescid-i Aksa ve Kudüs'ün etraflarındaki çemberi daraltarak Filistinlileri boğmak için 2 asır önce hazırladığı plan ve projelerini adım adım hayat geçirdiğine dikkat çeken Güneş, bu şekilde işgalcilerin uydurduğu yasaların da zorlamasıyla Kudüs`ün gerçek sahiplerini göç ettirerek orayı bir Yahudi şehrine dönüştürmeyi planladığını ifade etti. Güneş, “İlk günden beri dünyadaki Yahudi liderleri, Kudüs`teki bütün gayrimenkullere yahut arazilere el koymak için önlerine çıkan her türlü fırsatı değerlendirdiler; kimi zaman zorbalıkla kimi zaman da kolay bir şekilde, hile yahut aldatma veya görüşmelerle bunu yaptılar, bunun için her yolu denediler. Siyonist işgal, 1827 senesinde Kudüs`te birtakım Yahudi mahalleleri kurmak maksadıyla fiilen göçlerle başladı. 1842 ile 1897 yılları arasındaki süreçte ise Kudüs ve çevresinde 27 yerleşim merkezi, pek çok mahalle ve havra inşa edildi.” dedi.

Hedefleri Mescid-i Aksa'yı yıkmak

Güneş, “Siyonistlerin bu kutsal şehir üzerindeki planlarını ve hedeflerini işgal ettikleri 48 yılından beri zaten açık ve aleni bir şekilde söyleyip icraata döküyorlar. Tek amaçları Kudüs'ü Müslümanlardan temizleyerek tamamen bir Yahudi şehri yapmaktır. Siyonistlerin Mescid-i Aksa üzerindeki hedefleri ise caminin Süleyman Mabedi üzerinde kurulduğu ve Mescid-i Aksa'yı yıkarak Süleyman Mabedini yeniden inşa etmek istiyorlar. Kudüs'ü Yahudi şehri haline dönüştüren İsrail, bunu gerçekleştirmek için her zaman olduğu gibi uluslararası anlaşmaları bugün de hiçe saymaktadır. Mescid-i Aksa bir İslam mabedidir. Buna rağmen terör devleti İsrail, Mescid-i Aksa`yı belirli zamanlarda Yahudilere tahsis ediyor.” diye konuştu.

Tarihi camilerin yerine birer birer havralar inşa ediliyor

Güneş sözlerine şöyle devam etti: “Mescid-i Aksa`ya Müslümanların girmesini silah zoruyla engelleyerek, yine silahlı unsurların eşliğinde Yahudilerin Mescid-i Aksa`ya sokulması, Mescid-i Aksa`yı Müslümanların elinden almaya yönelik bir politikanın adım adım işletilmesidir. Ki bu anlamda yaptığımız araştırmalarda daha önce yıkılarak yerine sinagog yapılan çok sayıda cami var. En son Kürt Mahallesi olarak bilinen Silvan Mahallesindeki Cami'nin temelinde Yahudiler için kutsal kabul edilen bir kuyu olduğu için oradaki Müslümanlara camiyi restore etmeleri restore yapılmazsa yıktırılacağı uyarısı yapılıyor. Müslümanlar restore etmesine rağmen caminin temeline giden bir tünel kazılıp cami duvarlarının çatlamasına yol açarak daha sonra yıkma kararı veriyorlar. Bu konuda görüştüğüm arkadaş bana şu bilgileri vererek, ‘Bize gönderilen uyarıda Hayfa Ulu Camii'nin 2 ay içinde restorasyon yapılmazsa yıkacağız' diye ihtarname verdi. Biz derhal o caminin restorasyonuna başladık ve tamamladık. Ayn Silvan Camisinin de restorasyonunu yaptık. İsrail geçen sene altından kazı çalışmaları başlattı. Camide bu çalışmalar nedeniyle çatlaklar oluştu. Ayn Silvan, Silvan Kuyusu anlamına geliyor. 'Bu kuyu Yahudi tarihine ait' diyorlar. Camiyi bu nedenle istimlak etmek istiyorlar. Kudüs halkı buna razı olmayınca yer altından kazmaya başladılar. Bu sene camide çatlaklar oluştu. Şimdi İsrail 'Bu cami tehlike altında, yıkılabilir. Biz bunu yıkacağız' diyor."

Güneş son olarak, Mescid-i Aksa`yı yıkmaya yönelik yapılan faaliyetlere Müslümanlardan gerekli tepkilerin gelmemesi Siyonist örgütü daha da cesaretlendirdiğine dikkat çekti.

Filistin`in kaynayan bir diğer yarası: El Halil

Mardin Gazeteci ve Yazarlar Cemiyeti Başkanı A. Kadir Üründü ise “İlk kıblemiz Mescidi Aksa`yı, Peygamber Efendimizin Miraca çıktığı Kubbet-üs Sahra`yı ve daha birçok peygamberin yaşadığı mukaddes toprakları görmek, Filistinli kardeşlerimizin son durumunu yakından görmek doğrusu bambaşka bir duygudur.” dedi.

Gittikleri her yerde İsrail`in zulmü ve keyfi muamelesiyle karşılaştıklarını dile getiren Üründü; İsrailliler, “İsrail, Filistinli gençlerden korkuyor ve rahatsız oluyor. Bu yüzden gençleri Mescid-i Aksa`ya sokmuyor.

Filistin`in kaynayan bir diğer yarası olan El Halil`in yaklaşık 600 bin nüfusa sahip olduğunu kaydeden Üründü, Hz. İbrahim, zevceleri Hz. Sare ve çocuklarının bulunduğu El Halil`deki makamın ‘Haremi İbrahim` diye adlandırıldığını söyledi.

Yahudilerden tam da "Yahudice" bir koruma taktiği

Üründü, ziyaretiyle ilgili aktardığı anekdotlarda şunlara dikkat çekti: “Namaz kılıp dua edeceğimiz Haremi İbrahim`e ulaşabilmek için onlarca polisin elektronik cihazlarla yaptıkları aramalar, X-Ray cihazları ve farklı noktalardaki döner turnikelerden geçerek ancak ulaşabildik. Bunun sebebi nedir diye sorduk, batı dünyasının alışık olduğumuz oyunlarının bir sahnesini de böylelikle hatırlamış olduk. Tıpkı Irak`a özgürlük getireceğim diye müdahale eden ABD`nin benzer bir oyunu geldi aklıma! Güya Siyonist İsrail Müslümanları korumak için sözüm ona böylesine ciddi bir güvenlik tedbiri almış. Neymiş efendim, yıllar önce fanatik bir Yahudi otomatik silahla girdiği camide sabah namazı kılmakta olan cemaati tarayarak 29 kişiyi şehit etmiş ve bu olaydan sonra da o gün bugündür, Müslümanları koruma altına almak için böylesine sıkı bir tedbir almış! Nasıl, Tam da Yahudice bir tedbir değil mi?”

(M. Salih Keskin – İLKHA)






























 

Bu haberler de ilginizi çekebilir