Anket şirketleri neden ve nasıl yanıldı?
Kısa adı SDAM olan Strateji Düşünce ve Analiz Merkezi, 1 Kasım seçimlerinde sınıfta kalan anket şirketlerinin neden ve nasıl yanıldıkları sorusuna yanıt aradı.
SDAM, kamuoyu kavramı, kamuoyu araştırmaları, kamuoyu araştırmalarında karşılaşılan yöntemsel sorunlar, seçim anketlerinin seçmen kitlesi üzerindeki etkileri, araştırma şirketlerinin neden ve nasıl yanıldıkları/yanılttıkları ve 1 Kasım 2015 Genel Seçim atmosferinde yayınlanan siyasi nitelikli anketlerin performans değerlendirmelerinin ele alındığı 30 sayfalık bir analiz yayınladı.
“Siyasi Nitelikli Kamuoyu Araştırmaları ve 1 Kasım 2015 Genel Seçim Örneği” başlıklı analizin ilk üç bölümünde, genel hatlarıyla kamuoyunun, kamuoyu araştırmalarının ve kamuoyu araştırması yaparken ortaya çıkan yöntemsel problemlerin sosyal bilimler literatüründeki konumuna değinilirken, son üç bölümde ise, gerçekleştirilen siyasi nitelikli kamuoyu araştırmalarının seçmen kitlesi üzerindeki etkileri, 1 Kasım 2015 Genel Seçimleri öncesinde yayınlanan anketlerin performans değerlendirmesi ve araştırma şirketlerinin yanılgılarının arka planındaki olası nedenleri masaya yatırıldığı görüldü.
Analizin sonuç bölümünde şu değerlendirmelere yer verildi: "Seçimler siyasi partilere/adaylara verilen desteğin belirlenmesinin doğrudan bir yoluyken, siyasi nitelikli kamuoyu araştırmaları da söz konusu desteğin dolaylı bir şekilde ortaya çıkarılmasıdır. Başka bir deyişle, seçimler gibi resmi bir mahiyeti olmasa da, hem siyasi çevrelerin durumunu hem de seçmen kitlesinin eğilimlerini tespit etmeye dönük yapılmaktadır. Ancak araştırma şirketlerinin var olanı “tespit” ediyor gibi görünmelerine rağmen, “temenni” ettikleri sonuçları kamuoyuna yansıttıklarına dair bazı varsayımlar bulunmaktadır. Elde edilen verilerin bilimsel açıdan güvenilir olmadığı, seçim dönemlerinde seçmenlerin özgürce karar vermelerini engellediği, onları çeşitli çıkar çevrelerinin ve egemen grupların istekleri doğrultusunda yönlendirdiği gibi hususlarda yoğun eleştiriler yapılmaktadır.
Dünyadaki “yeni-sömürgecilik” anlayışının yaygınlık kazanmasıyla birlikte, baskıcı diktatöryel rejimlerin kaba propaganda tekniklerine nazaran daha ince ve derinden –medya, kamuoyu araştırmaları vb.- yollarla algı yönetimine ve zihinsel inşaya girişilmektedir. Siyasi yöneticilerin belirlemesine dönük yapılan seçimlerde ise, yayınlanan anketler kullanışlı bir araç olarak görülmektedir. Araştırmaları gerçekleştiren şirketlerin siyasi/ideolojik arka planları, çeşitli ekonomik menfaat ağları, küresel egemen güçlerle aynı doğrultuda hareket etmeleri gibi nedenler bilimsel nitelikte yapılması gereken kamuoyu araştırmalarının hüviyetini değiştirmektedir.
Kamuoyu araştırmalarının seçmen kitlesi üzerindeki ifade edilen etkilerini göz ardı etmemekle birlikte, toplumdaki bireylerin belirli odaklar tarafından istedikleri şekilleri verebilecekleri “oyun hamurları” da olmadıklarını unutmamak gerekir. Egemen güçler, her zaman hedefledikleri siyaset mühendisliğini istedikleri ölçüde başaramayabilirler. Çünkü her birey kendine özgüdür, algıda seçicidir ve yorumlama yetisine sahiptir. İnsanın bu özelliklerinin ne oranda devre dışı bırakılıp etkiye maruz kalacağı ise karşılıklı etkileşim sürecinin doğasında saklıdır. Bazı zamanlarda seçmen kitlesi kısmen de olsa istenilen doğrultuda yönlendirilebilirken; bazı zamanlar da ise amaçlananın aksine yönelimlerde bulunduğu müşahede edilebilmektedir.
Analizimizde 1 Kasım 2015 Genel Seçimleri temel alınarak yapılan anket performans değerlendirmelerinden de anlaşılacağı üzere, araştırma şirketlerinin seçim atmosferinde yayınladığı anketler, seçmen kitlesinin eğilimleri hakkında bazı ipuçları ve kanaatler elde etme imkânı oluştursa da seçim sonuçları ile örtüşmeyebilmektedir."
Analizin tamamına ulaşmak için tıklayın...>>>