Unutma! senin bir davan var! Bir Yusufi`nin Cezaevi Hatıratından
Cezaevinde uzun yıllar hızla birbirini kovalayınca nice sevkler yaşanır, sevklerle birlikte ayrılıklar ve acılar...
Bu sevklerin birinde veda vakti gönül erbabı muhterem bir büyüğüm en sade haliyle çok önemli bir nasihatte bulunmuştu… “Unutma senin bir davan var!” diye.
İlk etapta kulağa sıradanmış gibi gelmişti. Belki nefs kendinde bulduğu zekâdan mülhem “Tabi ki davam var. Davam olmasa burada olur muydum?” Tarzı çıkarımlarda bulunmuştu.
Ancak sevkin getirdiği negatiflik, yeni ortama adapte olamama, mahkeme sürecinde yaşanan olumsuzluklar ve en önemlisi bir mahkûmun müdahale edemediği dışarı kaynaklı problemler bunların her biri çığ gibi büyüyerek üzerine gelince anlamıştı o sözdeki ince hikmetti. O an bu güzel söz bir kalkan olmuş, yere abanmak üzere olan Yusuf`u saldırılara ve darbelere karşı korumaya başlamıştı. Öyle ya “Xweda heye ğem tuneye- Allah var gam yok! Deriz her daim işte ben O Allaha iman edip O`nun dinine, davasına peygamberine... gönül verdim, O`nun belirlediği yola baş koydum. Madem O`nun davasına acıktım, dinine doydum, madem tüm varlığımla feda oldum. O zaman ben sağlam bir gemiye binmişim. Sefine-i Nuh gibi istikamet üzere olan bir gemi...
Bu geminin adına “Dava Gemisi” dedim. Bu gemi Sıbğatullah ile Hablul metin(kopmaz sağlam ip) hükmünde iş görür olmuştu.
Bu gemiye binen hakkını verdiği sürece hem dünyada hem ahirette saadet bulacak, mesut insanlardan olacaktı.
Öyleyse “Değmez mi tüm çektiklerime, kâr zararı kat kat aşınca değmez mi vazgeçtiklerime? Diye sordum nefsime, sorguladım kendimi tekrar ve yine...
Basit gibi gelmişti oysa “senin bir davan var!” sözü meğer ne kadar ağır ne kadar kıymetliymiş.
“Gönül ehlinin yanında gönlünüzden geçene dikkat edin.” Diye boşuna dememişler demek ki!
En büyük ihtiyaç çok iyi bildiğini sandığın bir hakikatin hatırlatılması, öne alınmasıymış demek ki!
Bela sağanağı nefes aldırmaz, deniz dalgaları gemi boyunda çarparken, tam boğulacağım derken “Kur`an davası” hablül metin olup inmiş kurtarmıştı beni.
“Unutma senin bir davan var!” ne demekti bu söz çok iyi bildiğimi sandığım; unutma sen sıradan bir insan değilsin. Sıradan biri olmadığın için de sıradan insanlar gibi davranamazsın. Olaylara bakışın, davranışların, ibadetlerin, okumaların, dünyaya ve uhraya bakışın, varlığı ve olayları yorumlayışın, sevgin, aşkın, öfken, gıptan-kıskançlığın...
Her şeyinle sen farklısın, başkasın...
Seni farklı kılan kaşın-gözün giyimin-sözün değil, sende fark yapan bir davanın oluşu, davanın hak oluşu, Hakk yolunda dava sahibi oluşundur...
Seni farklı kılan davanı özümsemen, kendini bilme yolunda davanla bütünleşmendir.
“Senin bir davan var!” demişti. Sen bir başına değilsin. Yalnız hiç değilsin. Bir cemaat, bir camia ve hayırlı bir topluluğun ehlisin.
“Senin bir davan var” derken, aslında en baştan uyarmış, olacakları engin ferasetiyle hissetmiş bir şekilde “olacaklara fazla aldırma, takılıp kalma. Hayatın akışı içinde bela ve dertler her zaman var olacaktır. Sıkıntı ve çileler baran gibi yağsa da sen “Allah” de dimdik dur, yıkılma, sendeleme. Çünkü senin davan var. DAVAN DERDİN OLSUN DERDİNSE DAVAN...
“Unutma senin bir davan var!” oysa ne kadar da sade bir sözdü ilk başta. Şimdi ise bana “Davan varsa sen varsın, sen davanla var olansın” gibi geliyor. Öyle ya davası olmayan yani ulvi ve hak bir amacı olmayan birinin bu varlık âleminde hükmü nedir, yeri neredir?
Anladım ki insan davasıyla var olur, tanınır bilinir insan olur. Anladım ki dava amaçmış. Amaçladığına göre büyürmüş. Anladım ki “Davası olan DEVASA OLURMUŞ, DAVASI OLANIN DEVA`SI OLURMUŞ...”
Sen çok yaşa muhterem büyüğüm. Allah seni eksik etmesin...
Faruk Kuzu