• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...
SON DAKİKA
"Evlilik ve aile İslam dininin en önemli kurumlarındandır"
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Evlilik, Hz. Muhammed (sav)`in en önemli sünnetlerinden biri. Ayet ve hadislerde de önemine vurgu yapılan evlilik, toplumdaki ahlaki yozlaşmaya set çekecek, nesillerin ifsadını kurtaracak başlıca müessese.

İslam`da aile ve evliliğin önemi hakkında İlke Haber Ajansı`na (İLKHA) açıklamalarda bulunan Bitlis Eren Üniversitesi İslam İlimler Fakültesi Öğretim Görevlisi M. Zahid Kuldaş, eşlerin birbirinin eksiğini tamamlaması, evliliğin sevgi, şefkat ve merhamet temelli olması gerektiğini vurguladı.

Evliliğin önündeki engeller, evliğin ifsat edilmeye çalışılması, İslam`ın aileye verdiği önem gibi konularda M. Zahid Kuldaş ile yaptığımız röportajın tamamı:

İslam`da aile kavramı nedir? İslam`ın aileye ve evliliğe verdiği önemden bahseder misiniz?

İslam`da aile; bireysellikten toplumsallığa, düzensizlikten düzenliğe, günahların önüne bir set çekip ibadete geçiş ve dünyanın yaşanabilirliğini gerçekleştirecek; ahlaklı, inançlı insanlığa faydalı nesiller ortaya çıkarıp yetiştirebilen kurumdur. İslam`da ailenin, mutlaka meşru bir temel üzerine kurulması gerekiyor ki bu da nikâh akdiyle gerçekleşir. Bu nikâh akdi de toplumda bilinen sıradanlığın dışında Kur`an ve sünnetin prensipleri doğrultusunda yapması, o nikâha farklı bir bereket kazandırır.

O nikâh ahdi, oluşacak aileye farklı bir güzellik katıyor. Kur`an ve sünnete baktığımızda aile ve evlilik bir sosyal müessesenin temelinin atıldığı bir kurum ve aynı zamanda da İslami bir kurumdur. Allah, Kur`an-ı Kerim'de 20`ye yakın ayette de aileye vurgu yapıyor. Örneğin Ali İmran Süresi (İmran ailesi), Nisa (kadınlar) süresi ve benzeri. Yine peygambere salat ve selam getirdiğimizde ailesini zikrediyoruz.  İslam`da erkeğin eksikliğini kadın tamamlar. Kadının da eksiğini erkek tamamlar. Nitekim yüce yaradan Kur`an da ‘Onlar sizin için bir örtü, sizler de onlar için bir örtüsünüz.` buyuruyor.  Bu sadece bir elbise olarak değil; onlar sizin için harama karşı, kötülüğe karşı, nefse karşı birer koruyucudur. Sizler de aynı şekilde onlar için birer koruyucusunuz buyuruyor. Aile müessesesinin; sevgi, şefkat ve merhamet temelleri üzerinde kurgulanması gerektiğine Kur`an ayetleriyle açıkça vurgu yapılmaktadır.

Peki, İslam`da sağlam bir aile temelinin oluşturulması için hangi müesseselere ihtiyaç vardır? Neden günümüzde aile kurumları ciddi manada sarsıntı geçiriyor?

İslam`da aile yuvası;  okul, mescit, huzurevi ve çocuk yuvasıdır. Aile gerçekten bir okuldur. Babanın babalık tecrübesinin kazanıldığı, annenin annelik tecrübesinin kazanıldığı eğitim müessesidir. Edep ve adabın, insanlarla diyaloğun, gençlik evrelerinin öğrenildiği bir eğitim kurumudur. Günümüzde bu eğitim kurumu işleyişini gerektiği gibi yapmadığından dolayı aile müesseseleri ciddi manada sarsıntı geçirmektedir.

Aile yuvası bir mescittir. Çünkü peygamber efendimiz ‘Evlerinizi kabristana çevirmeyin.` diyor. İbadetlerin yapılmadığı, namazın kılınmadığı evler, kabristan gibi harabeye çevrilmiştir. Aile yuvaları birere huzur evleri gibidir. İnsanların içinde huzur bulduğu ve teskin olduğu evlerdir. Yine İslam`da aile bir çocuk yuvası gibidir. Çocuğun her yönüyle neşvünema bulduğu yerlerdir. Çocukların ilk eğitiminin aldığı yerlerdir. Burada kadın kocasının cennetine vesile olabilecek, koca da hanımının cennetine vesile olabilecek. Bir dayanışma içerisinde ailenin devamı sağlanmaya çalışılmalıdır. Koca eşine karşı olan sorumluluğunu, kadın da kocasına karşı olan sorumluluğunun farkında olmalıdır.

İslam düşmanları ailelerin tahrip olması ve toplumların yozlaşması adına ne tür çalışmalar yürütüyor? Yaptıkları çalışmalarla neyi amaçlıyorlar? Meşru olmayan temeller üzerinde kurulan ailelerin oluşturduğu bir toplum ne kadar sağlam olabilir?

Meşru bir akid ile yapılmayan evlilikler baştan bozuktur. Bozuk bir temelin üzerine kurulacak bir binanın sağlam olma ihtimali ne kadar düşükse gayri İslami, Allah`ın istekleri dışında oluşturulacak evlilik müesseselerinin de ayakta durabilmesi o kadar imkânsızdır. Çünkü İslam özellikle eşlerin rızasını şart koşuyor ki, onun dışında oluşturulan gayri meşru ilişkilerin önüne geçilsin. Allah, zina denen gayri meşru ilişkiyi yasaklıyor. Çünkü zina; nesillerin yozlaşmasına neden olan, ahlakın çürümesine, toplumun bozulmasına neden olan adeta virüslü bir hastalıktır. Aslında diğer toplumlara İtalya`ya, Fillandiya`ya ve diğer ülkelere baktığınızda gayri meşru çocuk doğum oranı yüzde 40`ların üzerinde. Bu şunu gösteriyor; aslında Müslümanların o değerlerini yok etmek. Toplumların yozlaşması noktasında süt bankacılığı, kadın özgürlüğü, özellikle doğu ve güneydoğu toplumunda da belirli ideolojilerle şunu yerleştirmeye çalıştılar; ‘Kadın kimsenin namusu değildir. Namus toplumun kâbusudur.` Bunlar aslında yüce yaradanın emrettiği Kur`an-i perspektifteki akid müessesesini yerle bir edip, insanın keyfine ve zevkine göre istediği insanla oturup kalkmasına neden olabilecek bir algıyı oluşturduğunu söyleyebiliriz. Şunu rahatlıkla diyebiliriz ki, nikâh akdi dışında oluşturulan evlilikler evlilik değil flört, metres ve dost hayatıdır.

Peki, toplumda evliliğin teşvik edilmesi için ne tür çalışmalar yapılmalı? Bugün gayri ahlaki yollara götüren sebepler nelerdir? Kadın özgürlüğü propagandası yapanlar neyi amaçlıyor?

Evlilik fıkıh kitaplarında sünnet olarak geçiyor. Fakat günümüzün şartlarını göz önüne aldığımızda aslında evlilik farza dönüşüyor. Çünkü haramdan korunmak farz. İnsan evlendiğinde nefsini haramdan koruma noktasında bir koruma sağlıyor. Dolayısıyla günümüzde harama karşı evlilik müessesesi teşvik edilmeli. Hatta evlenemeyecek gençlerin evlendirilmesi için onun alt yapısını oluşturmamız gerekiyor.

Evlilik vakfı veya evlilik sandığı gibi müesseselerin hayata geçirilmesi gerekiyor. Toplumda evliliklere engel olacak külfetli evlilik merasimlerinin de önüne geçilerek gençler evliliğe teşvik edilmelidir. Bugün gayri ahlaki işlere götüren sebepler farklı bir hayat yaşamak, maddi imkanlar, makamlarda yükselişler insanları harama yönlendirebiliyor. Yaşam dışı evlilikleri isteyen, ‘Kadın Özgürdür` parolasını, sloganını dinlendirenlerin amacı; rahat bir şekilde kadına ulaşabilme yollarının açılmasından geçiyor. Amaç kadına değer vermek değildir.

O düşüncede olan insanların çoğu, kadını bir cinsel meta olarak görmektedir. Ama İslam ise evlilik müessesesiyle gayri ahlaki bir şekilde kadını istismar etmeye götürecek bütün unsurların önüne set çekiyor. Gayri ahlaki yolların önüne geçmek için gençlere aile bilincinin aşılanması gerekiyor.

Özellikle bölgemizde insanlar arasına örf olarak yerleşen ve daha sonra süt parası olarak nitelendirilen ve gençlerin evlenmelerinin önünde büyük engel teşkil eden başlık parasının İslam`da yeri var mıdır?

Peygamber (sav) bir hadisinde “Üç sınıf insan var ki, onlar kendilerini Allah`ın rahmetinden uzak tutarlar. Bunlar elinde kamçı olup da insanlara eziyet eden, hür bir insanı satıp da parasını yiyen ve insanlar arasında fitneyi yaygınlaştıranlardır.” diye buyuruyor.  Hür bir insanı satıp parasını yemek başlık parasının ta kendisidir. Aslında başlık parası insanlar arasında örfün yerleştirdiği fasit bir şeydir. Bir baba erkek evladını evlendirirken malını, mülkünü ve birçok şeyini ortaya koyup evladının mürüvvetini görmek için bütün mücadelesini veriyor. Peki, kız onun evladı değil midir? Onun da mirasta hakkı var. Onun da baba üzerinde evlatlık hakkı var. Belirli bir noktada baba, ona da maddi bir imkan sağlayarak bir yuva kurmasına yardımcı olması gerekiyor. Bir de süt parası diye bir kavram yerleştirilmiş. İslam hukukunda süt parası, çocuğunuzu bir kadına emzirmek için verdiğinizde çocuğun emzirilmesine karşı kadına verilen paradır. Onun dışında kız evlendirilirken işte annenin süt parası şeklindeki bir kavram İslam hukukuna ters bir kavramdır. O parayı almak da caiz değildir. Doğrusu, evlenecek gençlerin doğru bir aile yuvasını kurabilmeleri noktasında kız babası ve erkek babası kendi imkânları ölçüsünde el ele verip onlara bir aile sağlamalıdır. (Şükrü Tontaş - İLKHA)




 

Bu haberler de ilginizi çekebilir