Patlayan ve patlamayan bombalar
Hüseyin Kaya / Doğruhaber
Öcalan`ın sol örgüt ve gruplarla bir çatı oluşturma talimatı ile başlayan görüşme trafiğinin sonunda HDP ortaya çıkmıştı. Süreç ve görüşmeler sancılı geçmiş Pkk çizgisinde siyaset yapanlar içlerine tam sinmese de örgüt disiplini ile hareket ederek Türk soluna daha fazla kontenjan verilmesine razı olmuş ve o şekilde seçimlere girilmişti.
Seçim sonuçları ortaya çıktığında HDP içerisinde klasik Pkk çizgisinden gelenlerin azınlığa düştüğü ve solun neredeyse hâkim güç konumuna geldiği görüldü. Türk solu da bunun altında kalmadı ve silahlı örgütlerini dahi Rojava`ya göndererek elini taşın altına soktu.
Sivil eylemler anlamında da çok şeyler yapıldı.
Suruç patlaması klasik Türk solu tanımına giren grupların Pkk`ye destek amacıyla yapılmış etkinliği hedef almıştı. Patlamanın olduğu Amara Kültür Merkezi, Rojava`ya gidenler için bir tür toplanma merkeziydi.
Suruç`ta bombalar patladı. Bombalar patlarken etkinlikte slogan atanlar “Arin`den Sibel`e yürüyoruz zafere” diye bağırarak intihar bombacılarını yüceltiyorlardı.
Oklar Işid`i gösterdi; ama bomba patlatma konusunda Pkk de çok tecrübesiz değildi. Yollara yerleştirilen tonluk bombalar kocaman zırhlı araçları havaya uçuruyordu.
Bu arada gözden kaçan bir olay oldu.
Polis kaynakları Pkk mensubu birkaç kişiyi Viranşehir`de HDP`lilerin miting yapacağı alana bomba yerleştirmeye çalışırken yakaladı. Her nedense HDP`den hiç kimse bu işin üzerine gidip “Bu işin arkasındakiler ortaya çıkarılsın” şeklinde bir açıklama yapmadı.
Viranşehir`de bombalar patlamadı, çünkü hem seçimlere çok zaman vardı hem de Pkk ile devletin çatışma ortamında Viranşehir`deki bir patlamanın etkisi fazla olmazdı.
Pkk, operasyonlar karşısında bunalıyor ve üst aklın direktifleriyle “ateşkes”i açıklamaya hazırlanıyordu. Devlet tüm istihbarat ve güvenlik birimleriyle kendisine yönelmiş ve ağır darbeler vuruyordu. Gezi tipi bir olaya ya da kamuoyunu sarsacak eylemlere ihtiyaç vardı.
Ankara`nın seçilme nedeni birçok açıdan önemliydi. Ülkenin başkentinde olacak bir patlama hükümetin yıpratılması için bulunmaz bir fırsatı ortaya çıkaracaktı. Bu arada hedefte Türk solunun olması ve cenazelerin farklı yerlere gitmesi de asker cenazelerinden dolayı oluşan tepkiyi hafifletme açısından önemliydi.
Patlamayı hangi örgüt yapmışsa kendi hedef ve amaçlarını açıklayabilir; ama asıl hedef üst aklın planlamaları ve dizayn çabasıdır. HDP de işin farkındadır ve patlamadan kısa bir süre sonra “1 Kasımda hesap sorun” diyerek olayı ranta çevirmekte bir beis görmediğini ortaya koydu.
Sonuçta büyük bir patlama ve yüze yakın sivil insanın hayatını kaybettiği bir dehşet tablosu…
Oraya gidenlerin hiçbiri öyle bir saldırı beklemiyordu. Belki polisle yaşanacak bir gerilim, biber gazı ve tazyikli su…
Ama sonuçta birilerinin siyasi rant hesaplarına, ideolojik bağnazlıklarına, ölçü ve değer tanımayan şiddetlerine maruz kaldılar.
Ve toplumun büyük bir kesimi her an böyle bir kirli savaşın kurbanı olma ihtimaliyle karşı karşıyadır. Bombaların nerede patlayıp nerede patlamayacağını kim bilebilir ki?