Var Mısınız Bu Bayramın Yasin`i Olmaya? (Haftanın Yazısı)
Ali ve arkadaşları heyecanla bayramın gelmesini bekliyorlardı. Görevlerinin ne denli kıymetli ve ulvi olduğunun farkındaydılar. Günler öncesinden bu göreve maddi manevi hazırlanmaya başlamışlardı. Geceleri daha çok ibadet etmeye çalışıyor, gündüzleri ise kurban eti götürecekleri evleri tespit etmeye çalışıyorlardı.
Kuran kursunu başarıyla bitiren Ali, bu başarısına ödül olarak babasından bayramda memleketteki akrabalarının yanına gitmeyi istemişti. Babası kabul edince çok sevinmiş adeta mutluluktan uçmuştu. Çünkü orada gezip eğlenebilmesini sağlayacak daha iyi imkânlar vardı.
Heyecandan yerinde duramıyordu. Gideceği zamana günler kalmış olmasına rağmen hazırlanmaya başlamıştı. Valizini hazırladıktan sonra çalışma odasına gitti.
Her hafta ailece yaptıkları makale analizine hazırlanmak için gazeteyi eline aldı. Babası ona bu hafta Mehmed Göktaş Hoca'nın makalesini okuyup anlatma görevini vermişti. Makalede şöyle bir çağrıya yer verilmişti: "Gelin bu bayram Yasin Börü olup et dağıtalım. Onların geçen yıl kurban eti dağıttığı evleri, sokakları ve semtleri bir bir dolaşalım, Türkiye'nin dört bir yanından gelen Müslümanlar olarak her birimiz Yasin Börü ve arkadaşlarının suretine bürünelim, sanki onlar gelmiş gibi olsun..." Bu anlamlı sözler karşısında Ali durgunlaşıp düşünmeye başlamıştı. Gözleri dolu dolu 'Yasin'le aynı yaştayız. Ama maalesef çok farklıyız. Ben bayramı gezip tozup eğlenmekle geçirmeyi düşünürken; o, yaşından büyük bir fedakârlıkla gençlik hevesâtından vazgeçip fakirlere kurban eti dağıtarak geçirmişti. Bayram gününü kendini düşünerek değil, yoksul kardeşlerini düşünerek geçirmişti. Yazıklar olsun bana! Yasin gibi gencecik bir fidan canını feda edecek; ben de bayramı, oturup keyif içinde geçireceğim ha... Asla! Ben de bir şeyler yapmalıyım. Yasin'in yolunu sürdürüp bayrağını devralmalıyım. Tatile gitmeyip bu bayram onun yerine et dağıtacağım. Bununla kalmayıp bu çağrıdan kurs, okul ve mahalle arkadaşlarımı haberdar edeceğim. Belki onlar da bana katılmak ister." diyerek hızlıca evden çıkmıştı. Annesinin 'Oğlum nereye?' sözlerini duymamıştı bile... Hemen bulabildiği arkadaşlarının yanına gidip 'Var mısınız bu Bayramın Yasin'i olmaya? Binler Yasin olup elimizde et poşetleri ile ev ev mahalle mahalle dolaşmaya... Katillerine Yasin'in ölmediğini göstermeye... Yolunun yolumuz olduğunu ispatlamaya...
Arkadaşlarından olumlu cevaplar alan Ali mutluluk içinde eve gelmişti. Ama tam olarak rahatlayamamıştı. Çünkü hâlâ ulaşamadığı birçok arkadaşı vardı. Onlara nasıl ulaşacağına dair hiçbir fikri yoktu. Birden kurs hocasının "Bir Müslüman sosyal medyadan uzak kalmamalıdır. Çünkü sosyal medyayı İslam'ın amaçları doğrultusunda kullanırsak İslam'ı tanıtıp yaymada çok etkili ve verimli bir nimet haline dönüşebilir." sözlerini hatırladı. 'Buldum! Tabi ya... Sosyal medya... Bu şekilde hızlıca tüm arkadaşlarıma ulaşabilirim.' Diyerek hemen bilgisayarın başına oturdu. Sosyal medya hesabından, ulaşamadığı tüm arkadaşlarına mesaj attı. Mesajları kısa sürede cevap bulmuştu. Arkadaşları Ali'ye çok doğru ve güzel düşündüğünü, Yasin'in misyonunu yüklenmenin kendileri için de bir şeref olduğunu dile getirip böyle hayırlı bir işten kendilerini haberdar edip davet ettiği için teşekkür etmişlerdi. Bu sayede Ali, hocasının çok haklı olduğunu; sosyal medyanın doğru kullanıldığında hayırları yaymada ne kadar hızlı ve etkili bir davetçi hâlini aldığını daha iyi anlamaya başlamıştı.
Ali ve arkadaşları heyecanla bayramın gelmesini bekliyorlardı. Görevlerinin ne denli kıymetli ve ulvi olduğunun farkındaydılar. Günler öncesinden bu göreve maddi manevi hazırlanmaya başlamışlardı. Geceleri daha çok ibadet etmeye çalışıyor, gündüzleri ise kurban eti götürecekleri evleri tespit etmeye çalışıyorlardı.
Nihayet bayram günü gelmişti. Ali ve arkadaşları erkenden uyanmış, hazırlanan et poşetlerini ağabeylerinden teslim alıp Yasinî bir fedakârlık ve adanmışlık içerisinde ev ev, kapı kapı dolaşmaya başlamışlardı. Ali bir yandan canla başla görevini yapmaya çalışıyor, bir yandan da bu bayramın Yasin'i olmanın verdiği onurla mutluluk gözyaşları akıtıyordu.
Arzu Aşkın / Siverek - Yaş: 26
Genç Yazarlar ile HASBİHAL
Siverek`ten Arzu Aşkın bacımız, Müslümanların her bayramı sevgiyi, saygıyı, yardımlaşma ve dayanışmayı içinde barındırır. Müslümanların bayramında nefsin sınırsız arzu ve istekleri doyurulmaya çalışılmaz. Nefse acizliği hatırlatılır, muhtaçların ihtiyaçları giderilir. Bencillik değil, kardeşlik ön plandadır. İslam`dan uzaklaştık uzaklaşalı bu güzel hasletlerden de uzaklaşmıştık. İslam`ı tanıdıkça sevdik, sevdikçe İslam`a daha çok yöneldik ve sahip çıktık. İslam`a yöneldikçe güzel hasletlerimiz de tekrar hayatımızın her alanını kuşatmaya başladı. Hayatımızın her alanı İslam`la şekillendiği zaman problemlerde en aza inmiş olacaktır. Mesajınızı akıcı ve etkileyici üslubunuzla hikayenizin içine çok güzel sindirmişsiniz. Doğrugenç okuyucularımıza çok güzel bir örnek olarak gösterebileceğimiz bu tür örnek yeni yazılarınızı bekliyoruz.