Okumamak ya da Doğru Okumak
İslam ümmetinde ilk kurumsal eğitim Ashâb-ı Suffa ile başladı. Ashâb-ı Suffa, dinî ve dünyevi ilimleri bir arada öğreniyordu.
Abdulkadir Turan / İnzar Dergisi
İslam ümmetinde ilk kurumsal eğitim Ashâb-ı Suffa ile başladı. Ashâb-ı Suffa, dinî ve dünyevi ilimleri bir arada öğreniyordu.
Onların radiyallahüanhum bugünkü yurt karşılığı odaları, Mescid-i Nebevî`ye bitişikti. Mescid-i Nebevî, dinî-dünyevî, hayatın bütün alanlarının buluştuğu merkezdi. Sahabe, orada Kur`an-ı Kerim`i öğrenip Hz. Resul sallallahu aleyhi vesellemden İslam`ın ahkamını dinlerken gerek Medine ehlinden gerek Mescid`de konaklayan yabancılardan başka memleketleri dinliyor. Kabile ve kavimlerin coğrafyasını, dil ve edebiyatını, tarihini, sosyolojisini öğreniyor; birey psikolojisi hakkında da gözlem üzerinden geniş bilgi sahibi oluyor; yönetim bilgi ve sanatını da Hz. Resul sallallahu aleyhi vesellem ve Hulefa-i Raşidin radiyallahüanhumun uygulamalarından doğrudan öğreniyordu.
Bu, dünya ile ahireti bütünleştiren çok yönlü mektep, uzun süre Müslümanların ihtiyacını karşıladı. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellemden sonra Mekke ve diğer şehirlerin mescitlerinin etrafında da benzer işleve sahip bir yapı oluştu.
O dönemde ilim, Mescid`de, etrafında toplanılan hocadan birebir öğreniliyordu. Hocaların o günü ve geçmişi gözler önündeydi. Onların Resulullah sallallahu aleyhi veselleme nasıl, nerede veya kim üzerinden bağlandıkları biliniyordu.
Hocanın iki işlevi vardı:
- Öğrencinin Kur`an ve Sünnetten ibaret vahiyle bağını sağlamak, bunun için hem vahyin metnini Arap dili açısından tahlil etmek hem de vahyin var oluş ortamı hakkında rivayetler üzerinden öğrenciyi yetiştirmek
- Vahiy dışından gelen bilgiyi (kavim ve kabileler hakkındaki malumatı) ölçüp tartmak, o bilgiden yararlı ve doğru olanı tespit edip öğrenciye aktarmak.
Kurumsuzluk, özellikle Emeviler döneminde ilmi devletin etki alanının dışında bırakıyor, ilme hürriyet sağlıyor; alan sınırlı olduğu için önemli bir probleme de yol açmıyordu.
Müslümanların ülkeler fethetmesi ve ...
Onların radiyallahüanhum bugünkü yurt karşılığı odaları, Mescid-i Nebevî`ye bitişikti. Mescid-i Nebevî, dinî-dünyevî, hayatın bütün alanlarının buluştuğu merkezdi. Sahabe, orada Kur`an-ı Kerim`i öğrenip Hz. Resul sallallahu aleyhi vesellemden İslam`ın ahkamını dinlerken gerek Medine ehlinden gerek Mescid`de konaklayan yabancılardan başka memleketleri dinliyor. Kabile ve kavimlerin coğrafyasını, dil ve edebiyatını, tarihini, sosyolojisini öğreniyor; birey psikolojisi hakkında da gözlem üzerinden geniş bilgi sahibi oluyor; yönetim bilgi ve sanatını da Hz. Resul sallallahu aleyhi vesellem ve Hulefa-i Raşidin radiyallahüanhumun uygulamalarından doğrudan öğreniyordu.
Bu, dünya ile ahireti bütünleştiren çok yönlü mektep, uzun süre Müslümanların ihtiyacını karşıladı. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellemden sonra Mekke ve diğer şehirlerin mescitlerinin etrafında da benzer işleve sahip bir yapı oluştu.
O dönemde ilim, Mescid`de, etrafında toplanılan hocadan birebir öğreniliyordu. Hocaların o günü ve geçmişi gözler önündeydi. Onların Resulullah sallallahu aleyhi veselleme nasıl, nerede veya kim üzerinden bağlandıkları biliniyordu.
Hocanın iki işlevi vardı:
- Öğrencinin Kur`an ve Sünnetten ibaret vahiyle bağını sağlamak, bunun için hem vahyin metnini Arap dili açısından tahlil etmek hem de vahyin var oluş ortamı hakkında rivayetler üzerinden öğrenciyi yetiştirmek
- Vahiy dışından gelen bilgiyi (kavim ve kabileler hakkındaki malumatı) ölçüp tartmak, o bilgiden yararlı ve doğru olanı tespit edip öğrenciye aktarmak.
Kurumsuzluk, özellikle Emeviler döneminde ilmi devletin etki alanının dışında bırakıyor, ilme hürriyet sağlıyor; alan sınırlı olduğu için önemli bir probleme de yol açmıyordu.
Müslümanların ülkeler fethetmesi ve ...