`Batı ülkelerine kaçış, İslam âlemi için büyük bir ayıptır`
Son günlerde gündeme gelen mülteci sorununu değerlendiren Aktivist Dr. Ömer Faruk Gergerlioğlu, mülteci sorununun kalıcı yöntemlerle çözülebilmesi için Müslüman dünyanın içinde bulunduğu halden kurtulması gerektiğini söyledi.
Son günlerde yaşanan tekne facialarının ardından özellikle geçtiğimiz günlerde cansız bedeni Bodrum`da kıyıya vuran Suriyeli minik Aylan`ın dramı mültecileri ve sorunlarını bir daha gündeme getirdi. Özellikle Suriye savaşından kaçan milyonlarca insandan birçoğu çeşitli sebeplerden dolayı batı ülkelerine gitmeye çalışıyor.
Batının hem ekonomik hem de sosyal yönden etkilenmemek için bu mültecileri kabul etmek istememesi sonucu başvurulan kaçak yolculuklarda birçok masum insan hayatını kaybediyor.
İlke Haber Ajansı (İLKHA) olarak; mültecileri, mültecilerin yaşadıkları sorunları, mülteciliğin sebeplerini ve özellikle İslam dünyasından batıya doğru göçün neden yaşandığını Aktivist Dr. Ömer Faruk Gergerlioğlu`na sorduk. İşte o röportajımız:
Son yıllarda meydana gelen savaşlar yüzünden sıkça gündeme gelen sığınmacı ya da mülteciler sorununu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Mülteciler en sahipsiz mağdurlar olduğu için insan hakları açısından sorunlarına en az çare bulunan bir kesim olmaktadır. Çoğunlukla yoksulluk, az gelişmişlik ve siyasi nedenlerden dolayı başka ülkelere iltica ediliyor. Giderek artan uluslararası ekonomik ve kültürel sorunlar mülteci sorununu önemli bir hale getirdi. Özellikle Suriye'de yaşanan savaş sonrası ülkenin yarısı çevre ülkelere göçmek zorunda kaldı. Bu göçün yoğun bir kısmı komşu ülkelere oldu. Mülteci dediğimiz insanlar genelde batıyı tercih ediyor. Ama batı bu mültecileri kabul etmemek için azami bir gayret gösteriyor. Buna rağmen bu yıl 300 bin mültecinin AB ülkelerine geçiş yaptığı saptanmıştır.
Özellikle Suriye savaşı sonrası Türkiye`ye yaklaşık 2 milyon insan sığınmacı olarak geldi. Ve birçoğu Türkiye`yi köprü olarak kullanıyor ve ölümler gerçekleşiyor. Türkiye`deki bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye bir geçiş ülkesi olarak şu an mülteci sorununu en yoğun yaşayan ülkelerden birisi. Farklı ülkelerden gelen mültecilerin yanı sıra Suriye'den gelen en az 1 milyonu kayıt dışı, 3 milyon Suriyeli mülteci geçici sığınmacı belgeleriyle Türkiye'dedir. 1951 mültecilerin hukuki statüsüne ilişkin Cenevre anlaşmasına göre Türkiye, Türk soylu (Türkmen) olup Avrupa'dan gelenler dışında diğer ülkelerden mülteci kabul etmemektedir. Türkiye'ye giriş yapanlara geçici sığınmacı belgesi verilip BM mülteciler yüksek komiserliğine havale edilmekte ve 3. ülkelere geçiş bu şekilde sağlanmaktadır. Ancak yoğun başvuru nedeniyle yıllarca Türkiye'de kalmak zorunda olan mülteciler yasa dışı yöntemlerle, çoğunlukla deniz yoluyla Yunanistan'a oradan da diğer AB ülkelerine geçmeye çalışmaktadır.
Peki, bu ölümlerin önüne geçmek için yeterli tedbir alınıyor mu?
Avrupa ülkelerinin mülteci meselesinde yalnız bıraktığı Türkiye yöneticilerinin ağırlaşan yükü, sınır dışına kaçak çıkışlara göz yumarak hafifletmeye çalıştığı gözlenmektedir. Sahil illerinde yoğunlaşan mülteciler sayesinde şişme bot ve cankurtaran yelekleri satışında patlama yaşanmakta olup en kötüsü de insan tacirleri için münbit bir ortamın oluşmasıdır. T.C. devletinin AB ülkelerinin kendisini yalnız bırakmasından dolayı yükü ağırlaşmıştır. Ama bu ölümlerin önlenmesi için devletin gittikçe büyüyen tekne faciaları karşısında güvenlik önlemlerini ciddileştirmesi gerekmektedir.
“AB ülkeleri tekneleri ele geçirmeye veya imhaya yönelik karar aldı”
Son günlerde mültecileri taşıyan tekne veya botların AB ülkeleri tarafından batırıldığı ileri sürüldü. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yasa dışı yollarla ve tamamen insan hayatını hiçe sayan metotlarla sınırı geçmeye çalışan mültecileri çok tehlikeli durumlar bekliyor. AB ülkeleri Dışişleri Bakanlarının yaptığı son toplantısında tekneleri ele geçirmeye veya imhaya yönelik alınan karar sonrası birçok tekne Yunanlı görevliler tarafından batırıldı veya uluslararası sulara itilerek uzaklaştırıldı. Bir şekilde Yunan adalarına ulaşanlar ise aç, susuz halde sağlıksız, kötü koşullardaki kamplarda tutuluyor. AB Bakanları ülkelerine mültecileri sokmamak konusunda kesin kararlı, hatta mültecileri adalarda ikamet ettirip havadan atılan yaşam destekleriyle AB ülkelerine geçmemesini sağlamayı da düşünüyorlar.
“Batı ülkelerine kaçış, İslam alemi için büyük bir ayıptır”
Peki, bu insanlar neden İslam ülkelerinden batıya kaçıyorlar? Buradaki problem nedir, bu konuda ne yapılmalıdır?
Çoğu İslam dünyasından batıya iltica eden mülteci sorununu kalıcı yöntemlerle çözmek için Müslüman dünyanın içinde bulunduğu halden kurtulması gerekir. Tüm devletler mültecileri başından uzaklaştırmaya çalışıyor. Ama bizim en çok sorgulamamız gereken Müslüman ülkelerden bu denli Batıya akını nasıl durdurabileceğimizdir. “Tek doğru benim ve herkes bana uymalı" şeklinde tezahür eden Müslüman zihin ne ülkesindeki karışıklığı durdurabilir ne de perişan bir şekilde Batı'ya koşanları durdurabilir. Müslüman dünyanın belki yüzyılı bulacak bir gayretle ilk önce zihniyetindeki çürümüşlüğün nedenini bulması ve bunu gidermesi gerekir. İslam âlemi her açıdan Batı ülkelerini geçemediği müddetçe bu kaçışları önlemesi mümkün görünmemektedir. Maalesef yoğun bir şekilde batı ülkelerine kaçış, Müslüman dünya için üzeri örtülemeyecek büyük bir ayıptır.
Batının tavrını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Batı ülkeleri ise sömürdükleri ve bir şekilde içine ittikleri fakirlik ve savaş ortamının doğu ülkelerinden kendilerine bir bumerang gibi döneceği gerçeğini artık anlamalıdır. Mülteci felaketini durdurmanın mümkün olmadığını görerek sorunun çözümünün sadece kendi sınırlarından içeri almayarak çözülemeyeceğini görmelidir. (Osman Gülebak - İLKHA)