• DOLAR 34.7
  • EURO 36.773
  • ALTIN 2961.86
  • ...
İslami camiasız politikaların başarı şansı yoktur
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Çözüm süreci başladığı günden bu yana çözüm noktasında çalışmalar yürüten Doğu-Batı Kardeşlik Platformu Doğu Sekretaryası Abdullah Göçmez, süreçte yaşananları, yapılan hataları ve bundan sonra izlenmesi gereken yolları İlke Haber Ajansı (İLKHA) mikrofonlarına anlattı.

Kürt halkının haklarının iadesi konusunda sadece PKK ile görüşülmesinin bir eksiklik olduğunu ifade eden Göçmez, İslami camiaların desteği olmadan doğu ile ilgili politikaların başarı şansı olmayacağını söyledi.

Göçmez'in konuyla ilgili sorulara verdiği cevaplar

Öncelikle son günlerde yaşanan olayları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Birkaç yıldan beri devam eden bir süreç vardı. Bu sürece halkın desteği en üst seviyedeydi. Hayatta olmaz denilen bir müzakere masası kurulmuş, her konu özgürce konuşuluyordu. İlk defa insanlarımız, ‘bu sefer tamam bu iş olacak artık` dendiği bir zamanda kendimizi bir anda 15-20 yıl önceki çatışma sürecinin içinde bulduk. Maalesef kardeşkanı tekrar dökülmeye, daha tam dinmeyen anaların gözyaşları yeniden oluk oluk akmaya başladı.

Çözüm süreci ‘PKK`nin silah bırakma` sürecine endekslendiği için silahlı unsurlar ile Kürt halkının taleplerinin birbirine karıştırıldığı söyleniyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Çözüm sürecini elbette hükümet başlattı. Bu inkar edilemez bir gerçektir. Ama karşı taraf da ilk başlarda süreci en azından sabote edecek tavır ve davranışlardan sakındı, sürecin devam etmesi sağlandı. Tabi Abdullah Öcalan`ın çok etkisi oldu. Ve çok ciddi ilerlemelerde oldu. Sorunuza gelecek olursam hükümetin bu süreci sadece PKK ile sürdürmesi büyük bir eksiklikti. Evet, PKK ve bileşenlerinin Kürt halkı üzerinde ciddi bir etkisi var.

Ama bütün Kürt halkının tek temsilcisi gibi tek başına masaya oturması bir eksiklikti. Yani hükümetin çatışmazlık ortamının devamı için örgütle müzakere etmesi doğru ama Kürt halkının haklarının iadesi konusunda sadece onlarla masaya oturması eksiklikti. Çünkü PKK silah bıraksa da bırakmasa da hakların iadesi ve özgürlük ortamının genişletilmesi ülkemiz için olmazsa olmaz bir gerçekliktir. Aksi takdirde bugün olduğu gibi sürecin kesintiye uğraması hakların da yeniden tartışma konusu yapmaya sebep olabilir.

Çözüm Sürecinde dış güçlerin müdahalesi var mıdır?

Tabi bölgemizde güçlü bir Türkiye istemeyen birçok ülke var. Hele hele Türkiye`nin kendi sınırlarını da aşarak tüm İslam Âlemi`nde yeni bir umut, heyecan ve özgüvenlerinin yeniden dirilmesi sebep olması hedef ülke haline getirdi. Mısır`da, Filistin`de, Arakan`da, Suriye`de halklardan yana tavır koyması ve emperyalistlere boyun eğmemesi doğal olarak hedef haline getirdi.

Süreçte PKK dışındaki Kürt gruplar, STK`lar, camialar neden muhatap alınmadı?

Hükümet, silah kimde ise onlarla müzakere etme gereği duydu. Bunun yanlış olduğunu başından beri dile getirdik. Elbette hükümetin en öncelikli isteği PKK`nın bir an önce silah bırakmasıydı. Belki şöyle düşündü hükümet; benim acilen PKK`yı ikna etmem lazım diğerleri zaten bana yakın onları bir şekilde ikna ederim. Ama eğer doğu ile ilgili bir politika üretecekseniz İslami camiaların desteği olmadan başarı şansı yok hükmündedir. Çünkü en az onlar kadar Kürtler üzerinde etkili olan başka Kürt guruplar, kanaat önderleri ve STK`lar var.

Sizce çözüm bitti mi bitmediyse bundan sonra nasıl bir yol izlenmelidir?

Bir kere çözüm süreci mutlaka devam etmeli. Birinci hedef her zaman silahsızlanma ve kalıcı barışın tesisi olmalı. Son 40 yıllık tecrübe gösterdi ki ölmekle öldürmekle hiçbir sorun çözülmüyor. Ölen canlar bizim canlarımız. Çözüm süreci halkla devletin barışması, birlik ve kardeşlik sürecidir. Ancak bundan sonra Kürtleri temsil kabiliyeti olan, karşılığı olan tüm kesimlerin bu sürece dahil edilmesi gerekiyor. Elbette HDP olmalı ama HÜDA PAR ve benzeri siyasi partilerin, dini ve sosyal guruplarında mutlaka masada olması gerekir.

Son olarak neler söylemek istersiniz?

Son olarak şunu söyleyeyim. Biz bu coğrafyada binlerce yıldır beraber yaşamış ve birbirimizi dost bilmiş Türk`ü, Kürd'ü, Arab`ı ve diğer etnik unsurlar kardeş kılınmış milletleriz. Biz kavga edince kim seviniyor, barışınca kim kahrından çıldırıyor ona bakmak lazım. Avrupa tüm sınırlarını kaldırıp tek millet haline gelmişken ben neden öz kardeşimle arama suni sınırlar çizeyim. Savaş, kavga bize şimdiye kadar ne kazandırdı. Son 200 yıldır bir tane Türk Arap Kürt bilim adamı yetişti mi? Batılılar el ele verip uzaya gidiyorken biz neden boğuşalım.

Bana silah verip tahrik eden, savaşa sürükleyen benim dostum olabilir mi? Ben kimin adına kimi öldürüyorum demem lazım. Daha dün bu toprakları işgal eden batılılar öldürürken, sömürürken Kürt Türk ayırımı yapıyor muydu? Aklımız başımıza alıp milletimizi nasıl daha iyi kalkındırırız, daha iyi eğitiriz, daha müreffeh yaparız ve daha önemlisi nasıl daha fazla kenetlenip daha çok özgür hale getirebiliriz onun derdine düşmemiz gerekir. (Osman Gülebak, Mustafa Bikeç - İLKHA)

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir