Dava bilinci ve İslam şuuru
Bir amacı gerçekleştirmek için bir araya gelen insanların bu amaçları gerçekleştirme uğruna gösterecekleri çaba ve mücadele bu amaca adanmışlıklarını sağlayacaktır. Sonuçta bu amaçlarını kendileri için bir dava haline getirmiş olacaklar. Fakat bir dava adamı veya dava insanı olmak-olabilmek öyle basit ve kolay değildir. Dava edinmenin ve dava insanı olmanın-olabilmenin kendi içinde ve kendine has özel görev ve sorumlulukları bulunmaktadır. Bunları bilmeden ve kavramadan dava insanı, dava adamı olmak mümkün değildir.
Dava insanı olabilmek için her şeyden önce dava olarak edinilen şey hukukunda çok ciddi bir şekilde bilgi edinmek, öğrenmek, kavramak ve bunun bilincinin sağlanması gereklidir. Çünkü dava bir manadır ve bu mananın şuuru ve bilincine vakıf olmak lâzımdır. Kuru kuruya dava sahibi, dava insanı olmak ve bunu böyle iddia etmek dava ve dava insanı hakkındaki gerçeği yansıtmaz. Dava ve dava insanı olabilmenin bir bedeli ve hayat, gündelik yaşantı içinde de bir yeri ile bir karşılığının da olması gerekiyor. İnsan için amaç edinilen veya savunulan-sahiplenilen her şey bir dava niteliği ve özelliği taşımıyor. İnsanlar böyle sanıyor ve anlıyorlarsa da maalesef aldanıyorlardır. Dava edinmek ve bir dava insanı olabilmek için dava bilincini kuşanmak bir esas ve şarttır.
Bir dava insanının her şeyden önce bir İslami şahsiyet ve karaktere sahip olması gerekiyor. İslam`ı ve esaslarını kendisi için bir yaşam biçimine dönüştürebilenler ancak dava insanı olabilirler. Çünkü dava insanı, insaniyetin sırrına ulaşmış bir şahsiyettir aslında. İnsan ile beşer arasındaki farkı bir bakıma içselleştirebilendir. Her yaşadığı gün ve anı maliyetinin farkında olarak yaşama amacını tüm benliğinde hissederek başlar, devam eder ve günü bu şekilde kavramlar.
Mevcut bütün yetenekleriyle, kabiliyetleriyle, yönleriyle ve içtenliği ile tek bir hedefe yani amacı ve gayesi olan davasına yürür adım adım. Fakat güven içinde kendinden emin, kararlı, sakin, ciddi, cesaretli, istekli ve arzulu olarak bazen hızlı bazen yavaş ama hiç durmaksızın, duraklamadan, duraksamadan yürüyüşüne devam eder. Çünkü yoluna adanmış bir yolcudur, yolundan emin ve yolun sonundan emindir; o bir dava insanıdır.
Dava insanı nefsini yenen, terbiye eden ve iradesini eğitendir. Öyle ki maddi ve manevi, gizli-açık ve iç-dış tüm düşmanlarına karşı en büyük silahı ve korumasıdır iradesi. Nefsinde ve iradesinde söz sahibi olan ancak bir dava insanı ve bir dava sahibi olabilecektir. Çünkü bir davaya güç vermek ve onun amaçlarını gerçekleştirmeye çalışmak, bunda başarılı olabilmek için dava insanının ilk önce nefsini ve ruh terbiyesini mutlaka gerçekleştirmiş olması gerekiyor. Ruhunu ve nefsini terbiye etmeden, bunu gerçekleştirmeden, bir davaya, davasına yararlı olmak-olabilmek, bir dava insanı olarak da davasını yüklenmek mümkün olmayacaktır.
Dava bilinci olmadan, dava insanı olabilmek mümkün gözükmüyor davayı bir bütün olarak yüklenebilmek, görev ve sorumluluklarını tam anlamıyla yerine getirebilmek ancak dava bilinciyle mümkündür. Davayı yüklenmede nasıl dava insanı olunacaksa ,aynı şekilde davayı yüklenebilmesi için de dava bilincini kuşanması gereklidir. Kişiye gündelik yaşamında davasını yüklenmesini gerektiren, görev ve sorumluluklarını icra ve ifa ettiren dava bilincidir. Gündelik menfaatlerini, çıkarlarını, eğilimlerini, duygu ve düşüncelerini davasına aktaracak olan ve bunu gerçekleştirecek olan yine dava bilincidir. Kısacası dava bilinci olmadan kişi kendisini tam olarak davasına veremez ve davasını aktaramaz hatta yaşayamaz.
Yine dava bilinciyle gündelik yaşantısını davasına göre programlayabilir, her türlü sorun, problem, sıkıntı ve engellerin üstesinden gelebilir. Tüm yapıp etmelerine çekidüzen verecek olan yine dava bilincidir. Gündelik yaşantının, yorucu, boğucu, stresli, gürültülü, yoğun iş gücü, yetiştirme, koşuşturma içinde kaybolmadan yol gösterir. Zaafa ve atalete düşmesine mani olur, yaşadıklarından olumsuz yönde etkilenmesine engel olur, her zaman aktif ve duyarlı olmasını sağlar, tüm zorluklar içinde güç kuvvet verir insana dava bilinci. Dava bilincinin böyle bir özelliği var çünkü.
Dava insanı olabilmek için dava bilinci tek başına yetmiyor, bununla birlikte İslam şuuru da lazımdır. Zaten bu ikisi bir elmanın yarısı gibidir, yani bir bütünü tamamlayan unsurlardır. Biri olmadan diğeri olmaz ve her ikisi bir arada ve birlikte olmadan da dava insanı olmaz. Onun için bir dava insanı olabilmek için hem dava bilincine hem de İslam şuuruna sahip olmak gerekmektedir.
Dava bilinci İslam şuuru ile desteklenmelidir. İnsana bir gerçeklik ve mana kazandıracak olan İslam şuurudur. Yani İslamı her yönüyle çok iyi bilmek ve yaşamak gerekiyor. Kısacası İslami bir yaşam biçimimiz olmalıdır. Gündelik yaşamımıza ve mücadelemize kaynaklık ve rehberlik eden, edecek olan İslam`dır, o zaman İslami şuurumuzu gerçekleştirmek zorundayız. İslami bilgilerimiz ve yaşantılarımızı İslam`ın ruhu ile geliştirmeli, şahsiyetimizi inşa etmeliyiz. İslam`ı her yönüyle anlayıp anlamlandırabildiğimiz kadar şuurumuz olacaktır. Amacımızı gerçekleştirebilmek için bu şuura ve bu şuurun mahiyetine şiddetle ihtiyacımız bulunmaktadır. İslami şuurumuz ne kadar yüksek, bilinçli ve güçlü olursa mücadelemizi istikrarlı bir şekilde sürdürebilmek ve kendimize yapabilirlik kazandırmak da o kadar mümkün olacaktır. İslami bilgi, deneyim ve şuurumuz az olur veya yeterli ölçüde olmaz ise davamıza ait mücadelede de yeterli yapabilirliği bulamaz ve davamıza ait görev ve sorumluluklarımızı beklenilen ve istenilen ölçüde yerine getiremeyiz. Mücadelede geride kalmamak ve davamızın başarılı olması için İslami bilinç ve şuurumuzu mutlaka geliştirmeli, güçlendirmeli ve gerçekleştirmeliyiz. Her fert bu bilinçte olmak durumundadır. Mücadelenin seyri ve davanın devamlılığı fertlerin İslami şuur ve bilinçlerine bağlıdır. Fertlerin İslami şuur ve bilinci neyse ne kadarsa davasına ait mücadelesi de çalışmalardaki varlığı ile yapabilirliği ve başarısı da o kadar olacaktır. Her fert İslami şuuruna, nasıl olduğuna bakmalıdır.
İnsanı harekete geçiren, insana davranış ve eylem kazandıran, her şeyden önce anlam katan İslam şuurudur. İslam şuuru iç âlemi düzenleyip inşa ederken, dava bilinci de davanın nasıl yüklenmesi gerektiğini inşa etmektedir. İslam şuuru insanda ihlası ve yapabilirliği ihya edip beslerken, dava bilinci ise insana davası uğruna hareket ve aktiflik kazandırır. Hem ihlaslı hem de hareket insanı olabilmek için İslam şuuru ile dava bilincine sahip olmak lazımdır. Her fert İslam şuuru ve dava bilincini kendisi için sağlamak ve gerçekleştirmek gibi bir sorumluluğunun da olduğunu bilmelidir. Fertler dava bilincini ve İslami şuurlarını birlikte ve tam olarak gerçekleştirmelidirler.
Enver Kaplan / Osmaniye T tipi kapalı cezaevi