Halkımız adına yöneticilerin yakasına yapışıp hesap soracağız
Hür Dava Partisi`nin desteklediği Diyarbakır bağımsız milletvekili adayı Zekeriya Yapıcıoğlu, seçildikleri takdirde Meclis kürsüsünden hakkın sesini yükselteceklerini vurguladı. Eşcinsel ahlaksızlığının meşrulaştırılmasına izin vermeyeceklerini belirten Zekeriya Yapıcıoğlu, Halkımızın vekâletini aldığımızda sorunların takipçisi olacağız ve yöneticilerin yakasına yapışıp hesap soracağız. Dedi
Cafer Selçuk / Diyarbakır
Hür Dava Partisi`nin (HÜDA PAR) desteklediği Diyarbakır bağımsız milletvekili adayı Avukat Zekeriya Yapıcıoğlu, seçim çalışmaları ile seçildikleri takdirde yapacakları icraatlar hakkında gazetemize önemli açıklamalarda bulundu. Diyarbakır için çalışacağını vurgulayan Zekeriya Yapıcıoğlu, “İlçeler büyük birer köy görünümünde ve belediyeler kendilerini hizmet götürme mecburiyetinde hissetmiyor. İnşaallah halkımızın vekâletini aldığımızda bu sorunların takipçisi olacağız ve yöneticilerin yakasına yapışıp hemşerilerimiz adına hesabını soracağız.” dedi. HDP`nin seçim beyannamesine aldığı eşcinsel ahlaksızlığıyla ilgi olarak, “Eşcinselliğin yani sapıklığın meşrulaştırılmasına müsaade etmeyeceğiz.” diyen Yapıcıoğlu, “HDP emperyalist batının bir projesidir. 100 yıldır Kemalist devletin dönüştüremediği Kürt halkını inancından, ahlakından, örfünden, geleneklerinden uzaklaştırma görevini devralmıştır.” tespitinde bulundu.
HDP`NİN DEMOKRASİ ANLAYIŞI POL POT`UN ANLAYIŞIDIR
HDP`nin zihniyetinin Pol Pot zihniyeti olduğunu açık ifadelerle izah eden Yapıcıoğlu, “Halk, HDP`nin 6-8 Ekim`de Kamboçya`daki Kızıl Kmerler`in yaptığının bir benzerini Kürdistan`da gerçekleştireceklerini gördü. Bilindiği gibi Pol Pot iktidara gelince 7 milyonluk Kamboçya`da 3 milyon muhalifi vahşice katletmişti. Ülkenin adının da Demokratik Kamboçya Cumhuriyeti olması da başka bir benzerliktir. Bu zihniyetin demokrasi anlayışı Pol Pot`un anlayışıdır.” diye konuştu. İşte Diyarbakır bağımsız milletvekili adayı Zekeriya Yapıcıoğlu ile yaptığımız röportajın tamamı:
HÜDAPAR`ın desteklediği bağımsız adaylar olarak 9 ilde seçime giriyorsunuz. Çalışmalarınızda geldiğiniz son noktayı bizlere anlatır mısınız?
Seçim bürolarımızı açtık. Esnaf, köy, STK ve aile ziyaretlerini yapmaya devam ediyoruz. Halkla buluşma toplantılarını yapıyoruz. Artık seçim mitingleri yapma dönemine girdik.
Seçim çalışmaları kapsamında halkı dinlediniz. Tespit etmiş olduğunuz sorunlar ve çözüm önerileriniz nelerdir?
Gerek hükümetin uygulamaları ve gerekse yerel yönetimlerin uygulamaları sonucu halkın can, mal, din, akıl ve nesil emniyeti ciddi manada ihlal edilmiş. Halk ekonomik sorunlardan, ahlaki yozlaşmadan, dini değerlerin aşındırılmasından, aile yapısının bozulmasından, uyuşturucu batağına düşen gençliğin halinden, toplumun geleceğinin tehlikede olduğundan muzdariptir. Özellikle 6-8 Ekim Kurban Bayramı katliamından sonra esnaf belini doğrultamamış. Siftah yapamadan dükkânını kapatanlar var. Altyapı sorunları devam ediyor. Yolların durumu çok kötü, kanalizasyon şebekeleri genellikle yok, olanlar da bakımsız. Tıkanan kanalizasyonları açan yok. Diyarbakır`ın içinde ve çevresinde bütün Türkiye`nin içme suyu ihtiyacını karşılayacak kadar barajlar var. Mevcut sekiz baraja rağmen ilçeler su sıkıntısı çekiyor. İlçeler büyük birer köy görünümünde ve belediyeler kendilerini hizmet götürme mecburiyetinde hissetmiyor. İnşaallah halkımızın vekâletini aldığımızda bu sorunların takipçisi olacağız ve yöneticilerin yakasına yapışıp hemşerilerimiz adına hesabını soracağız.
EŞCİNSELLİĞİN MEŞRULAŞTIRILMASINA MÜSAADE ETMEYECEĞİZ!
‘Türkiye ve Kürdistan için söyleyecek sözümüz var` sloganıyla seçim çalışmalarınıza başladınız. Halkın gündemini meclise taşıyacağınızı ve İslami muhalefet yapacağınızı söylüyorsunuz. Bunu biraz açar mısınız? Özellikle İslami muhalefetten kastınız nedir?
Halkı %99 oranında Müslüman ve bunlarında yarısından fazlası dindar olan bir toplumda İslam`ın renginin meclise yansıması gerekir. Bu halkın vekili sıfatını alanlar meclise gittiğinde veya yönetime geldiğinde inancına veya değerlerine zıt hatta hakaret niteliğinde düzenlemeler yapabiliyorsa, icraatlarda bulunabiliyorlarsa ters giden bir şey var demektir. Vekâlet görevi kötüye kullanılıyor demektir. Halkın inancına, ahlakına ve örfüne aykırı yasaların olmaması, aykırı uygulamaların da terk edilmesi gerekir.
İslami muhalefet anlayışımızı mecliste pratize edeceğiz. Meclis kürsüsünden hakkın sesini yükselteceğiz inşaallah. Yeni anayasa ile ilgili daha önce kamuoyu ile paylaştığımız hususlar doğrultusunda şekillenmesi için çalışacağız. Eşcinselliğin yani sapıklığın meşrulaştırılmasına müsaade etmeyeceğiz.
HALKIMIZIN ÇIKARLARINI VE HUZURUNU ÖNCELEYECEĞİZ
Çözüm sürecinin gidişatını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kürt meselesinin gerçek manada çözüme kavuşması için farklı bir bakış açısına ihtiyaç var. Bu seçim döneminde hem Ak Parti hem de HDP çözüm süreciyle ilgili konuştuklarında kendilerini ve alacakları oyları merkeze alıyorlar. Çözümü amaç olarak görmüyorlar, araçsallaştırıyorlar. Mümkün mertebe daha fazla istifade edebilmek için de zamana yayıyorlar. Süreç uzadıkça da çözüm daha da zorlaşıyor. Hak ve adalet temelli bir çözümün olması gerekir. Çözüm süreci tarafların elinde şantaj aracı olmaktan çıkmalıdır. Sürecin, kutsal devlet anlayışına veya örgütün ideolojik çıkarlarına kurban edilmemesi için çalışacağız. Kürt halkının çıkarlarını, huzurunu ve iç barışını önemseyip önceleyeceğiz.
BİZİM ASIL MESELEMİZ BAŞÖRTÜSÜ DEĞİL, TESETTÜRDÜR
Başörtüsü meselesi ve inancın önündeki engeller halen anayasal güvence altına alınmış değil. Başörtüsü meselesinin tam manasıyla çözüme kavuşturulduğuna inanıyor musunuz?
Bizim asıl meselemiz başörtüsü değil, tesettürdür. STK`ların mücadelesi sonucu hükümet başörtüsü meselesini kısmen çözdü. Halen bir çok alanda ve kurumda başörtüsü yasak. Sadece yönetmelik değişikliğiyle veya fiili serbestlikle kalıcı bir özgürlük sağlanamaz. İnancının gereğini yaşamak temel bir insan hakkıdır ve anayasal güvence altına alınmalıdır. Kamusal alan, özel alan ayrımını da tanımıyoruz. Her alanda serbest olmalı. Hükümetlerin değişmesiyle yeniden yasaklanamamalıdır. Bunun için de anayasal güvenceye bağlanmalıdır. Öyleki kanunla dahi yasaklanamaması gerekir.
YOKSULLARIN SESİ OLACAĞIZ
Meclise girmeniz halinde sesleri duyulmayan ve açlık sınırının altında yaşayan insanların sorunlarına nasıl bir çözüm sunacaksınız?
İnsanca yaşamak toplumun her kesiminin hakkıdır. Bize göre hayatını insanca sürdürebilecek bir gelire sahip olabilmek, ekonomik haklar kategorisinde değil, hayat hakkıdır. Bu nedenle kesin olarak güvence altına alınması gerekir. Gelir dağılımının adilane bir şekilde dağıtılması gerekir. Kâğıt üzerinde milli gelirin artması yetmez. Bundan toplumun en alt tabakasındakilerin de istifade etmesi gerekir. Asgari ücretin tanımında sadece işçinin şahsı var, geçindirmek zorunda olduğu ailesi yok. Bu nedenle de açlık sınırının altında. Bu haliyle kölelik düzeninden beter. Köleler en azından kendileri ve çoluk çocukları karnı tok bir şekilde yatağa giriyordu. Vahşi kapitalist sistem insanları açlığa mahkûm etti. Zenginliğin fakir ve yoksul kesimlere de yansıması için çalışacağız ve onların sesi olacağız.
Hazine rezervinin 150 Milyar Dolar olduğu belirtiliyor. Bir taraftan böyle bir kaynağın olması diğer taraftan milyonlarca insanın açlık sınırının altında yaşaması sizce nasıl açıklanabilir?
Gelir dağılımında adaletsizlik oluşundan dolayıdır. Sermayeyi kutsayan faize dayalı kapitalist ekonomik sistemin neticelerindendir. Batıya ve Siyonist küresel para babalarına bağımlılığın sonuçlarındandır.
İDEOLOJİK KARARLAR VEREN YARGIÇLARA CEZA VERİLMELİ
13 yılını doldurmuş bir iktidar partisi var ve bu gün gelinen noktada iktidar partisinin özellikle hak ve adalet konusundaki icraatları çok ciddi bir şekilde eleştiriliyor. Bu konuda sizin bakış açınız nedir?
Kalkınma konusunda ilerlemeler var ancak az önce belirttiğim gibi zenginlik adaletli bir şekilde toplumla bölüşülmüyor. Sadaka gibi ödemelerle fakirleri kendilerine bağımlı hale getirmek istiyorlar. İşe alımlarda ihtiyaç sahibi olma ve ehil olma değil, hükümete yakın olma ölçü olarak alınıyor. Mahkemeler iktidar sahiplerinin elinde bir sindirme aracı. Zenginlere ve nüfuz sahibi olanlara dokunulmuyor. Gariplere ise sudan bahanelerle ağır cezalar verilmeye devam ediliyor. İdeolojik ve siyasi kararlar halkın yargıya olan güvenini tamamen bitirdi. Parti programımızda da yazdık. İdeolojik kararların altına imza atan yargı mensupları meslekten alınmalı ve sebep oldukları zararlar tazmin ettirilmelidir.
HDP EMPERYALİST BATININ BİR PROJESİDİR
HDP`nin seçim beyannamesinde ilginç başlıklar var. Asgari ücret konusu, taşeron işçiliği, LGBTİ gibi. HDP`li belediyelerde düşük ücretli işçilerin ve taşeronluk sisteminin var olması ve LGBTİ gibi durumlar gerçekler ile ne kadar bağdaşıyor, sizce bir çelişki içermiyor mu?
HDP emperyalist batının bir projesidir. 100 yıldır Kemalist devletin dönüştüremediği Kürt halkını; inancından, ahlakından, örfünden, geleneklerinden uzaklaştırma görevini devralmıştır. Kürtlerin maruz kaldığı zulümleri, haksızlıkları kullanarak onları sekülerleştirme/laikleştirme projesidir. Batının ahlaksız yaşam tarzını Kürtler arasında yaymak için yüzyıllardır sahip oldukları namus anlayışını yıkma projesidir. Aile kurumunu ortadan kaldırıp nikahsız yaşamı ve sapık ilişkileri meşrulaştırma, bilumum sapıkları ve marjinal sol grupları Kürtlerin sırtında meclise taşıma projesidir.
6-8 Ekim olaylarından sonra bölgede oluşan hissiyat ve halkın bu katliamın faillerine bakışını nasıl yorumluyorsunuz?
Halk, Yasin Börü ve arkadaşlarının katillerinin ve katilleri destekleyenlerin gerçek yüzünü gördü. Kandan ve şiddetten beslenen bu kişilerin iktidarı ele almaları halinde toplumda farklı düşüncedekilere neler yapacaklarını gördü. 6-8 Ekim olayları bir provaydı. Kamboçya`daki Kızıl Kmerler`in yaptığının bir benzerini Kürdistan`da gerçekleştireceklerini herkes gördü. Bilindiği gibi Pol Pot iktidara gelince 7 milyonluk Kamboçya`da 3 milyon muhalifi vahşice katletmişti. Ülkenin adının da Demokratik Kamboçya Cumhuriyeti olması da başka bir benzerliktir. Bu zihniyetin demokrasi anlayışı Pol Pot`un anlayışıdır.
SİSİ SAHİBİNİN SESİ VE KÖLESİDİR
Mısır`da seçilmiş ilk cumhurbaşkanı Muhammed Mursi ve İhvan üyeleri hakkında verilen idam kararını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sisi sahibinin sesi ve kölesidir. Avanesi de öyle. Küresel Siyonist emperyalizm bütün İslam ülkelerini kendi kuklalarına yönettirmek istiyor. Amaç da Siyonist israilin güvenliğidir.
Diyarbakır`da Mısırdaki idam karalarını protesto amaçlı yapılmak istenen etkinliğe polisin sert müdahalede bulunması konusunda ne düşünüyorsunuz?
Seçim sürecinde İslami kesimleri şiddet yanlısı göstermek için yapılan bir provokasyondur. Emniyet teşkilatı içindeki bazı kişilerin yürüyüş yapmak isteyen halka saldırması ve tahrik etmesiyle, gösteri amacından saptırılmak istenmiştir. Bu kişilerin ortaya çıkarılmaları ve cezalandırılmaları gerekir. Aksi halde seçim öncesi bu provokasyonun bizzat hükümet tarafından yapıldığını anlamak gerekir.
Hükümetin İslam Coğrafyası hakkındaki politikalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Hükümet İslami endişelerden ve adaletten uzak bir tutum içindedir. Devlettin milli çıkarlarını öncelediği için ikircikli bir tavır içine girebilmektedir. Ülkenin menfaatlerini işgalci ABD ve batının yanında yer almakla veya onların çıkarlarına hizmet etmekte bulduğu için bir yandan Sisi`ye karşı olduğunu söylemekte diğer yandan Sisi`yle beraber aynı safta yer alabilmektedir.
Son olarak, seçim günü yaklaştıkça çeşitli provokatif eylemlere şahit oluyoruz. Bu konuda yaşananları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Şiddet, baskı ve tehditlerden medet umanlar ve bugüne kadar bu tür eylemlerden nemalananlar mağdur edebiyatı yaparak toplumu ajite etmeyi ve yanına çekmeyi deneyeceklerdir.