MİRAÇ bir tazelenme ve yeniden diriliştir
İsra ve Miraç mucizesinin iyi anlaşılması için ondan önceki dönemin iyi anlaşılması gerektiğini ifade eden İlahiyatçı Yazar Dr. Şerafettin Kalay Hoca, Miraç büyük bir mükâfattır. Yeniden azim ve şevk tazelemedir. Allah Resulünün gönlünü sıcak tutmaktır. Yaptığı mücadelenin ulviyetini hissettirmedir. Miraç bir bahar ve yeniden atağa geçmedir diye konuştu.
ŞÜKRÜ GÜNDÜZ / DOĞRUHABER
İSRA VE MİRAÇ MUCİZESİ
İsra ve Miraç mucizesi hakkında açıklama yapan İlahiyatçı Yazar Dr. Şerafettin Kalay Hoca, “Miraç`ta iki türlü mucize vardır. Birincisi Mekke`den, Beytü`l Makdis`e gidiştir. Bu bir mucizedir. Buna İsra mucizesi diyoruz. İkinci mucizesi semaya yükseliştir, buda Urûc yani Miraçtır. İkisi de birbirinden güzeldir. İkisi de Allah`ın gücü ve kudreti dâhilindedir. Bundan şüphe etmiyoruz, can-ı gönülden inanıyoruz. Miraç`tan bize gelen güzellikleri gönül huzuruyla kabul ediyoruz ve yaşıyoruz” dedi.
MİRACI İYİ ANLAMAK İÇİN ÖNCESİNE BAKMAK GEREKİYOR
Miracı iyi anlamak için; önce Resulullah`ın (SAV) Miraç öncesi yaşadığı dönemin göz önünde bulundurulması gerektiğini belirten Kalay, “Üç yıllık ambargo devresi var. Çocuklar açlıktan feryat etmiştir. Bu feryat çocuklar için acıdır, ama anneler için daha acıdır. Kendisine inanan insanların çocukları feryat edince buna sabretmek Allah Resulü için herkesten daha acıdır. Kendisine inanan insanların açlık, kıtlık, yokluk ve çaresizlik içinde yaşadığını görmüş ve onların acısına katlanmış ve sabretmiştir. Bu acı, yıllarca devam etmiş. Bunlar devam ederken kendisine daima destek olan amcası Ebu Talip vefat etmiştir. Üç gün arayla sadık eşi ilk günden beri yanında olan, en küçük bir şikâyette bulunmayan, bütün mal varlığını İslam için tüketen Hatice validemiz vefat etmiştir. Peşinden Efendimiz (SAV) Taif`e gitmiştir. Taif`ten taşlanarak dönmüştür. Bağa sığındığında dile getirdiği acılar yürek burkucudur; ‘Rabbim beni kimlere bırakıyorsun, senden gayri kimim var. Çaresizliğimi ve acizliğimi sana şikâyet ediyorum` o kelimelerde hem nübüvvet var, hem insanlık var, hem de gönül burukluğu var. Taif`ten dönünce Mekke`ye sokulmamıştır. Müt`im bin adiy`nin himayesi ile Mekke`ye girebilmiştir. Tebliğ yönünden üstüne düşeni yapan, çırpınan gayret eden, koşan ve acılara katlanan Allah Resulü böyle bir dönemde İsra ve Miraç ile mükâfatlandırılmıştır” diye konuştu.
İSRA ÛLVİYETİ HİSSETMEDİR
Peygamber Efendimiz`in (SAV) bu dünyada iken hiçbir kulun ulaşamayacağı en yüksek makama ulaştığını ifade eden Kalay, “İsra ve Miraç büyük bir mükâfattır. Yeniden azim ve şevk tazelemedir. Allah Resulünün gönlünü sıcak tutmaktır. Yaptığı mücadelenin ûlviyetini hissettirmedir. Bunu mü`minlere de hissettirmedir. İsra, yeni bir devredir. Yeni bir ateşlemedir ve bu gerçekleşmiştir. Hiçbir kulun ulaşamayacağı mevkiye O ulaşmıştır ve yeniden azimle dolarak kendi dünyasına dönmüştür. Allah Resulü arkasında binlerce mü`min bırakarak, yüzbinlerce insanı kardeş ederek bu dünyadan ayrılmıştır. Kıyamete kadar dünya durdukça, duracak bir dava bırakmıştır” şeklinde konuştu.
MİRAÇ YENİDEN CANLANIŞTIR
“Miraç bir tazelenme, bir yeniden canlanıştır” diyen Kalay, Allah`ın her şeye gücü yettiğinin kadir olduğunu düşünerek zikzaklara, mucize inkârcılığına sapmayıp mucizenin bütünüyle gerçekleştiğini, Allah Resulünün bedeni ile Mekke`den, Beytü`l Makdis`e gittiğini ve oradan da semaya yükseldiğini kabul etmek gerekir. Miraç bir bahar ve yeniden atağa geçmedir. Zaman zaman hayatımızda bu tazelenmeye, bu atağa, bu canlanmaya ihtiyaç vardır. Yeniden bir roket gibi ateşlenme ihtiyacı duyduğumuz anlar, baharları yaşama arzumuz, iştiyakımız olmalıdır” dedi.
BELLİ GECELERE ÖZEL İBADET ŞEKLİ YOKTUR
Sadece Regaip, Beraat ve Kadir Gecesi ve benzeri gecelere özel bir ibadet şekli olmadığını dile getiren Kalay, “Bu yüzden Miraç nedir? Bunu öğrenmek gerekiyor. Namazımız bizim miracımızdır. Allah`a kulluğu içten yapmak, hem de Allah`ın bize bahşettiği Kur`an-ı Kerim`i okumak ve hayata geçirmek için neler yapılır, hayatımıza nasıl yön verebiliriz? Hem dua, hem de tefekkür ederek geçirilir. Ama özel bir ibadet yoktur. Namazla beraber bu gecede insanoğlunu takatini kaldıramayacağı bir yükün yüklenmeyeceği, aşırı meşakkatli olan şeylerinde yüklenmeyeceği haberi veriliyor” dedi.
NAMAZLA İBLİS VE UŞAKLARININ SALDIRILARINDAN KORUNUN
Namazın ruhun gıdası ve direnci olduğunu anlatan Kalay, “Lokman Hekim, çocuğuna; ‘yavrum namazını hakkıyla eda et` diyor. Yani ilk önce kendin yaşa demektir. Sonra “Emri bil maruf, nehyi ani-l münker”i yerine getir diyor. Yani yeryüzünde hakkı ve iyiliği yaşatmak için mücadele et. Yeryüzünden şerri ve fitneyi, fesadı, çirkinlik ve çirkefliği silmenin mücadelesini yürüt. Bu mücadeleyi yürütmek için ilk önce kişinin inanması, yaşaması lazım ki bu yolda yürüyebilsin. Sonra sana isabet edecek olana şimdiden sabret, göğüs germeye hazır ol. Çünkü bu; uğruna fedakârlık etmeye, dişlerini sıkmaya, sabretmeye, sarsılmamaya değer şeylerdir. Bu mücadeleye girmek için Lokman-ı Hekimin tavsiye ettiği ilk şey namazdır. Namaz neyi sembolize ediyor? İlk önce kendine inanacaksın, kendin yaşayacaksın, rabbine kul olmanın şuurunu hissedeceksin. Kendi imanın tam olacak, dolu-dolu olacaksın, dirençli olacaksın sonra mücadeleye gireceksin. Sonra iblis ve uşakları boş durmayacaktır, karşı saldırıya geçecektir. İşte namaz kılarak kendini bu saldırılara karşı hazır hale getireceksin. Namazsız İslam olmaz” şeklinde konuştu.
MESCİDİ AKSA BİZİM DİYARIMIZDIR
Miraç mucizesinin gerçekleştiği ve ilk kıblemiz olan Mescidi Aksa`nın zalimlerin işgali altında olduğunu ve bunun unutulmaması gerektiğini söyleyen Kalay, “Mescid-i Aksa bizim ilk kıblemizdir. Allah Resûlü, uğruna yollara düşüp gidilebilecek üç mescidi sayarken Mescidi Aksa`yı da sayıyor. Mescid-i Aksa, Miraç mucizesinin gerçekleştiği yer olmakla ayrı bir kıymet kazanır. Orası bizim diyarımızdır. Orası hakkın ve adaletin yaşanması gereken diyardır. Zalimlere bırakılmayacak kadar kıymetlidir. Bu gerçeği unutmamak ve hatırlamak gerekiyor. Bugün oranın zalimlerin elinde olduğunu ve bütün dünyanın zalimlerin yanında yer aldığı gerçeğini de unutmayalım. Rahman`a kul olmayı seçemeyenlerin iblise ve iblisin uşaklarına uşak olmayı tercih ettikleri de bir başka hakikattir. Onlara karşı mücadele yürütmek, azimle dolmak, gayretli olmak, el-ele verip kenetlenmek ve bir bütün haline gelmek zorundayız” dedi.
NAMAZ VESVESE VE İBLİS MİKROPLARINI ÖLDÜRÜR
Miraç`tan bize hediye olarak gelen namazın önemini de anlatan Kalay, “Namaz insanın kendi iç bünyesini bedenini, imanını ve kendi direncini güçlendiricidir. Bu son derece önemlidir. Vücutta nasıl direnç düşünce mikroplar harekete geçiyor ve insanı çökertiyorsa, namaz kılmayan insanda manen böyle çöker. İnsanın bünyesini namaz güçlendirir ve direncini arttırır. Bu direnç azalırsa bütün vesvese mikropları, iblis mikropları, iblisin uşağı olanların bize sirayeti daha kolaylaşır. Devletlerde böyledir, fertlerde böyledir. Ne zaman devletlerin direnci düşerse içerdeki, dışardaki bütün mikroplar harekete geçer. Osmanlı`da bu böyle olmuştur. Hasta adam denilen devrede böyle olmuştur. İnsan da böyledir. İnsanın nasıl ki belli öğünlerde yemeğe ihtiyacı varsa, bu sağlığı korumak için vücut direncinin yükseltmek için üstelik bu yemeklerin kaliteli ve besleyici olması ne kadar önemliyse ruhunda beslenmeye ihtiyacı vardır. Ve bu gıda namazdır. Namaz insanı güçlendirir ve direncini arttırır” diye konuştu.