• DOLAR 34.541
  • EURO 36.477
  • ALTIN 2879.199
  • ...
Vesvese Nedir? Nasıl Baş Edilir?
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
Doğruhaber
 
Gerçek mahiyeti olmayan ve sanal kuruntu, fikir ve şüpheler olan vesveselerin kaynağı şeytandır. Kur’ân-ı Kerîm’de Şeytan, “insanların gönüllerine vesvese veren sinsi vesvese verici” olarak nitelendirilir. Şeytan, insandaki istekler, arzular, iştahlar, tutkular gibi unsurları kullanarak kişiyi etkilemeye çalışmaktadır.

Şeytanın insan üzerinde hâkimiyeti yoktur. İnsan imanı ve takvası sayesinde vesveselere karşı dayanır ve şeytanın telkinatlarına uymaz. Kur’ân-ı Kerîm’de bu konuda şöyle denilmektedir: “Takvaya erenler Allah karşısında hassas bir sorumluluk duygusuna sahip olanlar Şeytan tarafından bir vesveseye uğrayınca, Allah’ı anarlar ve hemen gerçeği görürler” (A’râf, 201).
 
Vesvese, kişide irade dışı oluşur ve bu kaçınılmaz bir durumdur. Vesvese fiiliyata dönüştürülmediği sürece kişi sorumlu tutulmaz. Vesveseleri yenmenin en iyi ilacı onun hakkında bilgi sahibi olmaktır. Onun sanal bir duygu ve fikir olduğunu anlayan kişi ondan fazla korkmaz ve onunla mücadele edebilir. İnsanın en büyük düşmanı olan şeytandan gelen vesveselerle baş etmenin en iyi yolu vesveseleri şeytandan bilmek ve istiaze yaparak Allah’a sığınmaktır. Bu konuda Üstad
Bediüzzaman fazla söze hacet bırakmayacak altın tespitler yapmıştır. İşte Üstad’tan vesvese ile ilgili tavsiyeler:
“Ey maraz-ı vesvese ile mübtelâ! Biliyor musun vesvesen neye benzer? Musîbete benzer; ehemmiyet verdikçe şişer, ehemmiyet vermezsen söner. Ona büyük nazarıyla baksan büyür; küçük görsen, küçülür. Korksan ağırlaşır, hasta eder; havf etmezsen hafif olur, mahfî kalır. Mahiyetini bilmezsen devam eder, yerleşir; mahiyetini bilsen, onu tanısan, gider. Şu vesvese öyle bir şeydir ki, cehil onu dâvet eder, ilim onu tard eder; tanımazsan gelir, tanısan gider.
 
Şeytan, evvelâ şüpheyi kalbe atar. Eğer kalb kabul etmezse, şüpheden şetm’e döner. Hayale karşı şetme benzer bâzı pis hâtıraları ve münâfi-i edeb çirkin halleri tasvir eder. Kalbe “Eyvah!” dedirtir; ye’se düşürtür. Vesveseli adam zanneder ki, kalbi Rabbine karşı sû-i edebde bulunuyor. Müthiş bir halecan ve heyecan hisseder. Bundan kurtulmak için huzurdan kaçar, gaflete dalmak ister. Bu yaranın merhemi budur:
 
Bak, ey bîçare vesveseli adam! Telaş etme. Çünkü, senin hatırına gelen, şetm değil, belki tahayyüldür. Tahayyül-ü küfür, küfür olmadığı gibi, tahayyül-ü şetm dahi, şetm değildir. Zîrâ, mantıkça, tahayyül hüküm değildir. Şetm ise hükümdür.
Hem bununla beraber, o çirkin sözler, senin kalbin sözleri değil. Çünkü, senin kalbin, ondan müteessir ve müteessiftir. Belki, kalbe yakın olan lümme-i şeytânîden geliyor. Vesvesenin zararı, tevehhüm-ü zarardır; yani onu zararlı tevehhüm etmekle, kalben mutazarrır olmaktır. Çünkü, hükümsüz bir tahayyülü hakikat tevehhüm eder. Hem şeytanın işini kendi kalbine mal eder; onun sözünü, ondan zanneder. Zarar anlar, zarara düşer. Zâten şeytanın da istediği odur…”
 

Bu haberler de ilginizi çekebilir