• DOLAR 34.501
  • EURO 36.422
  • ALTIN 2876.577
  • ...
İslam`a kurban verilen canlar
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

DOĞRUHABER

Aileleri, akrabaları veya yaşadıkları çevredeki insanların onlardan razı olduğu bu yiğit şehidler, yaşantılarıyla İslam düşmanlarını rahatsız etmişti. İslam düşmanlarının bu rahatsızlıkları yiğit ve fedakâr şehitlerin canlarına kast edecek kadar ileri gitti. Şehadet yılları farklı olan bu yiğitlerin ortak noktası ise canlarını aziz İslam`a feda etmiş olmalarıdır.

ŞEHİD BABANIN ŞEHİD OĞLU ŞEHİD RÜSTEM

Mardin`in Nusaybin ilçesinde 2 Haziran 1975`te dünyaya gelen Rüstem Şayık, Şehid Hacı Musa`nın en büyük oğlu idi. Daha çocuk yaşta olmasına rağmen herkes tarafından çok sevilen biri olduğunu ifade eden Anne Haduli Şayık, özelikle amcaları ve dayılarının onun üzerine titrediğini söyledi.

ŞEHİD OLMAK İÇİN EVRAKLARI BİLE HAZIRLAMIŞTI!

Oğlunun bir ara İstanbul`a gittiğini belirten Haduli Anne, babasının ona telefonla ulaşarak, ‘Sen İstanbul`da ne yapıyorsun! Çabuk Nusaybin`e gel, burada bir sürü genç şehid oluyor. Sen de gel şehid olsana!` dediğini söyledi. Rüstem`in de bu sözlerden sonra Nusaybin`e geri döndüğünü belirten Haduli Anne, sözlerine şöyle devam etti: “1991 yılının son ayı oğlum İstanbul`dan geri dönmüştü. Çalışması için, babası onu bir arkadaşının yanına yerleştirdi. Sevecen, çalışkan ve cesaretli olduğu için kısa sürede herkes tarafından sevilen biri oldu. İslam için çalışan gençler ile beraber oturup, kalkıyordu. Bir ara arkadaşlarıyla otururken, şehadetten laf açılmış ve oğlum Rüstem de ‘şehid olmam için ne lazım` demiş. Arkadaşı ona şaka yaparak ‘bir adet kimlik fotokopisi ve iki adet fotoğraf` demiş. Oğlum da bunu ciddiye almış ve ertesi gün istediği kimlik fotokopisi ve iki adet fotoğrafı vermiş arkadaşına… Tabi sonradan şaka olduğunu anlamıştı.”

RÜSTEM`İN ŞEHADETİ…

Oğlunun 30 Nisan 1992 yılında amcasının evinde olduğu sırada evin çevresinde çocukluk arkadaşının dolaştığını belirten Haduli Ana, bunu fark eden oğlunun dışarıya çıkıp ne olduğunu öğrenmeye çalıştığını söyledi. Haduli ana, “Evin etrafında dolaşan mürted örgütçülerden biri önce oğlumun ismini zikretti. Oğlum da sesin geldiği tarafa döner dönmez ateş edildi. Olayın ardından oğlum Nusaybin Devlet Hastanesi`ne, oradan da Diyarbakır`a sevk edildi. Bütün müdahalelere rağmen oğlum kurtarılamadı ve ruhunu Rabbine teslim etti” diyerek Rüstem`in şehadet şeklini anlattı.

Haduli Ana, Rüstem`in defniyle ilgili olarak da, Diyarbakır`daki dava arkadaşlarının ‘şehidi bize verin` demeleri üzerine, babasının da Rüstem`in Diyarbakır Yeni Köy Mezarlığına defnedilmesine onay verdiğini ve orada defnedildiğini, söyledi. Anne Şayık son olarak, “Oğlum, daha 17`sinde, gençliğin baharında şehid oldu. … İçim çok yanıyor ama her şeye rağmen şehid annesi ve şehid eşi olmakla gurur duyuyorum” diye konuştu.

ŞEHİD İMAM CÜNEYT ÖNCEL

Şehid Molla Cüneyt Öncel, Mardin`in Ömerli ilçesinde 20.09.1956 yılında dünyaya geldi. Liseyi Mardin İmam hatip Lisesi`nde okudu ve 1976`da buradan mezun oldu. Kimlikte 1958 doğumlu yazılmıştı. Bundan dolayı da memur olması için yaşı küçük denilerek memurluk verilmedi. O da mahkemeye başvurarak doğum tarihini 1956 olarak değiştirdi ve Yaylatepe köyünde İmam olarak göreve başladı.

BİR YAKINININ DİLİNDEN

Camide verdiği hutbeden dolayı gidip onu şikayet edenler olmuş. Olayı duyan belediye başkanı da savcıya giderek Şehidin İslam`dan bahsettiğini söylemiş.

Şehid, konuşmalarında kardeşlikten ve birlikten bahsetmişti. Bu olaydan sonra Kızıltepe`ye giderek orada İmamlık yaptı. Dostu, seveni çok fazlaydı, ama bunun yanında kendisine düşmanlık eden de vardı. Camide öğrencileri vardı, onlara İslam`ı anlatır ve Kur`an dersi verirdi. Bu da İslam düşmanlarının hesabına gelmiyordu. Şehid Molla Cüneyt, tehditlere aldırış etmeden İslam`ı anlatmaya ve öğrencilere ders vermeye devam etti. Bunu kabullenemeyen İslam düşmanları da onu 27 Nisan 1992 tarihinde şehid ettiler.

FEDAKÂR ŞEHİD: TEVFİK KAYA

Şehid Tevfik, Bire köyünün mezrası olan Şarge`dendir. Şehid Tevfik; takvalı, fedakâr bir genç olup şehadet aşığıydı. İslam davasının sevdalısıydı. Sürekli İslami konuları konuşmak ve dinlemek isterdi. Her zaman boynunda Kur`an vardı. Şehadet aşığıydı ve şehadet nasip oldu. Allah şehadetini kabul etsin ve bizleri de onların hayrından, şefaatinden mahrum etmesin. Çok güzel ahlakı vardı. Ondan büyük birkaç abisi vardı. Küçüklüğüne rağmen takvalı, tövbekâr, güzel bir genç olduğu için çobanlığa göndermeye kıyamıyorlardı. Bölgemizde PKK`nin baskısı vardı, olaylar oluyordu. “İnşallah şehit oluruz” diye şakalaşırdı. Sürekli bunu istiyordu.

MAZLUMCA ŞEHİD EDİLDİ

Annesi şehadetini şöyle anlatıyor; “Yağmurlu bir günde değirmene gitmişti. Eve geç gelmişti, ıslanmıştı, sobanın yanında kendisini kuruladı. Oturup Kur`an`dan cüzünü okudu. Gece geç olmuştu. “Sen ıslanmışsın, geç de oldu, bu gece sürülerin başına gitme” dedik. Sürü, eve iki yüz metre uzaktaydı.

“Gel evde yat, kuzenin sürüye bakıyor” dedik. “Valla keçilerin başına gitmezsem olmaz” dedi. 28.04.1994 tarihinde gecenin on ikisiydi, kalktı eşyalarını alıp sürünün başına geçti. Bir süre sonra silah sesleri geldi. Olay yerine gittiğimizde oğlum şehid olmuş, arkadaşı ise yaralanmıştı. Oğlum vahşi bir şekilde ve mazlumca şehid edildi.”

Bu haberler de ilginizi çekebilir