Medrese-i Yusuf-i`yeden En Sevgiliye Mektup - 2
Yüz sene önce senin hilafetin yasaklandı. Varislerin olan Âlimler birer birer darağaçlarına asıldı. Belki sayıları yüz bini bulan, iman seddinin muhafızları katledildi. Sonra olan oldu. Onlardan sonra gelen nesil cahil bırakıldı. Zamanla; Doktor, Doçent, Profesör olanlar oldu. Fakat cehalet izale edilemedi. Çünkü başta onlar cahildi. İlim, irfan, iman cahiliydiler, yeni gelen nesil bu minval üzere yetiştirildi. Zira medreseler kapatıldı, kitabımız, ezanımız yasaklandı. Can damarlarımız kesildi, yazımız ihanete uğradı. Onu da şehid Âlimlerimiz gibi elimizden alıp darağacına çektiler, yok ettiler. Bunu kimler mi yaptı? Buna inan ki Ya Resulallah(SAV) kendilerini Müslüman addeden zevâtlar yaptı. Namaz kılmıyor, oruç tutmuyor ama biz de Müslümanız diyorlardı. Hilafeti kaldırıyor, yazımızı değiştiriyor, Âlimlerimizi katlediyor, kitabımız yasaklıyorlar ama biz de Müslümanız diyorlardı. Onları Allah`a havale ediyor ve hakkımızı kıyamete saklıyoruz.
Şu anki son durumumuzu mu soruyorsun Ya Resulallah? şu an durumumuz içler acısı yüzlerce binlerce camimiz var, ama cemaatsiz. Yine yüzlerce, binlerce muallim, âlimimiz var. Fakat talebeleri yok denecek kadar azdır. Talebesi olanlarda ise bir yılgınlık, bir bıkkınlık, bir yorgunluk var. Yüz yıllık cehalet sonunda, gerçekten elimizden aldıkları Kur`an`la, imanla birlikte ruhumuzu da bizden almışlar. Bedenimiz var ama: ruhumuz yok gibi… İmanımız var ama içi boş teneke gibiyiz. Allah`ı seviyoruz ona iman ettik diyoruz, fakat sevip iman ettiğimiz Allah`ın neredeyse hiçbir vasfını, sıfatını bilmiyoruz.
Efendim! Seni sevdiğimizi, ümmetin olduğumuzu söylüyoruz. Fakat seni, davanı mücadeleni neredeyse hiç bilmiyoruz. Aramıza gelip sorsan futbol takımlarını, o takımların futbolcularını en ince ayrıntılarına kadar anlatırız. Sanatçıların, artistlerin, hayat hikâyelerini, sevdikleri ve nefret ettikleri şeyleri enine boyuna anlatırız. Fakat; farz-ı ayn olan bir çok şeyi sorsan, birbirine karıştırırız. Bir çoğumuza namaz kılıyor musun? diye sorsan emekli olunca elimi- ayağımı, işten-güçten çekince gençliğimizi biraz yaşadıktan sonra kılacağız cevabını alırsın. Ya Resulallah (SAV) yanımıza sakın gelme! Halimizi sakın görme, karşında duracak yüzümüz yok. Utancımızdan kahroluruz. Evimizi, sokaklarımızı sakın görme. Bizi, bu halimizi görünce sakın muzaffer ordularını hazırlayıp bize celallenme, bize kızıp öfkelenme. Ne olur bize merhamet kollarını aç, bizim için Rabbimizin yanında şefaatçı ol. Bu gün ümmetin her ne kadar televizyon başında, internet karşısında, cehalet girdabından kurtulamamış olsa da, vallahi içimizde Allah`ı ve Resulü`nü canından, malından, evlatlarından daha çok sevenimiz var.
Belki de; onların hatırına Rabbimiz bizi helak etmiyor. Biz seni çok seviyoruz Ya Resulallah! Her şeyi bize sen öğrettin. Asıl kardeşliğin bombalar başlarda patlarken ve yanarken ocaklar; sofrada her lokması sorgulamak olduğunu, lezzeti bırakıp, karın tokluğuna yaşamak olduğunu da sen öğrettin. Açlık çeken ve bundan şikâyet için yanına gelen kardeşine, açlığın şiddetinden karnının üzerinde iki taş olduğunu göstererek nasıl bir örnek önder olduğunu gösteren de Sen`din.
Herkesin ortak kullanacağı mescidinin inşasında elbirliğiyle çalışan ve oturduğu yerden emirler yağdırmayan da sendin. Arkadaşlarına hizmet eder, su ikram ederken içeri giren Bizans elçisi. “Medine Kralı (Başkanı) Muhammed (S.A.V)`i sorunca “Kavmine hizmet eden onların efendisidir” diyen yine sendin. Sen bize önder ve öğretmendin.
Ya Resulallah, namaz kılanlarımızı da hoş gör. Kimi, namazını en son vakte bırakır, kimi yemek paydosunda, çay arasında, iş paydosundan sonra evinde toplu halde kaza eder. Kimisi de evinde, televizyonun reklam arasında, maçın devre arasında ve ya gece yarılarına kadar televizyon seyredip, internet başında eğlenip uyku onu iyiden iyiye sersemleştirip bitap düşürdükten sonra kalkıp yarı uyur, yarı uyanık halde kılar. Bunlara rağmen namaz vakitlerini, sevgiliyi bekler gibi bekleyen, namazını işine, eğlencesine, topuna, internetine, televizyonuna göre ayarlayan değil; tüm hayatını İslam`a, namaza göre ayarlayan, şekillendiren, Allah ve Peygamber aşıkları nice mü`minler, kardeşlerin var efendim.
Bu gün ümmetin Ahkâm-ı Şer`iyye`den uzaklaştıkça uzaklaştı. Uzaklaştıkça bataklığa düşen biri gibi hareket ettikçe battı. Evlerimiz, sokaklarımız, beldelerimiz, benliklerimiz İslam`dan uzaklaştıkça uzaklaştı. Uzaklaştıkça battık, battıkça ümitsizliğe kapıldık. Gençlerimiz bu bataklığın içinde tutunacak bir dal aradı, bulamayınca yılana sarıldı. O yılan da gençliğimizi zehirledikçe zehirledi. Böyle yetişen gençlik azdıkça azdı. Azdıkça imandan, İslam`dan uzaklaştı. Sonucu; hırsızlıklar, arsızlıklar, tecavüzler, cinayetler ve her türlü melanetler çoğaldıkça çoğaldı. Çapkınlık ve sapıklık hak ve özgürlük, çağdaşlık olarak kabul edildi. İslam Şeriatı gericilik, yobazlık çağ dışılık kabul edildi. Kalpte iman olmayınca Allah korkusu, Peygamber sevgisi olmayınca, o insandan her türlü kötülük, ihanet, melanet, hayasızlık beklenir. Her gün televizyonlarda, gazetelerde onlarca cinayet, tecavüz, hırsızlık ve arsızlık görüyoruz ve getirdiğin davaya ne kadar ihtiyacımızın olduğunu bir kere değil bin kere muhtaç olduğumuzun idrâkine varıyoruz, efendim!
Yaşadığımız her şeye rağmen bizim Sana sevgimiz çok büyük, ihtiyacımız çok fazla efendim. Bizler bu gün Seni sevindirmek için, yarın sana komşu olabilmek için, elimizden geldiği kadar emir ve nehiylerine karşı son derece sadakat göstermeye çalışıyoruz, efendim! Nefsimizi ve neslimizi İslam`la ıslah etmeye çalışıyoruz. Ya Resulallah (SAV) bu gün imanımızı muhafaza edebilmek, senin emrettiğin gibi yaşamaya çalışmak, elde ateşten bir kor taşımak kadar zor ve meşakkatli…
Nefsimizi ıslah etmek zor. Neslimizi koruyup muhafaza edebilmek çok zor. Sokaklarda yürümek, imanını korumak çok zor. Edepli durmak, edepsizle uğraşmak çok zor efendim. Anam-babam sana feda olsun Ya Rasulallah! Seni anamdan, babamdan, evlatlarımdan, eşimden, işimden ve canımdan daha fazla seviyorum. Kaleme-kağıda sarılıp sana iki kelam edeyim dedim. Ayrıca bu mektubu senin manevi şahsına yazmama, medrese-i yusufiyede vesile olan, senin rızanı uman kardeşime, senin manevi huzurunda teşekkürü bir borç biliyorum. Ya Rasulallah sürç-i lisan ettiysem, affına sığınıyorum. Bizler ümmetin olmakla sevinip iftihar ettiğimiz kadar, üzerimizdeki ağır yükün sorumluluğunu taşıyamamanın üzüntüsü ve sıkıntısını da ta yüreğimizde yaşıyoruz. Ahde vefa gösteremedik, bunu biliyoruz. Ve şunu da biliyoruz ki; yarın ahirette elimizden tutacaksın. Bize ümmetim deyip, sahip çıkacaksın. Bundan dolayı Allah`a sonsuz hamd-u sena ediyoruz. Salat ve selam senin üzerine olsun ey sevgili, en Sevgili
Artık sensiz kutlanır oldu bayramlar efendim
Sen`siz tad alamaz olduk bayramlarımızdan efendim
Ümitsiz duaların serencamıyla dökülür kelimeler dudaklarımızdan
Medine`ye gideriz kimi zaman, ama içimiz buruk, gönlümüz mükedder
Ebubekir, Ömer, Osman, Ali yok, Ezan okuyan Bilal`in yok.
Medine Sen`siz, yetimler Sen`siz, fakirler Sen`siz, ümmetin Sen`siz
ÜMİT DEMİR
Kocaeli 2 Nolu T Tipi Cezaevi