Medrese-i Yusuf-i`yeden En Sevgiliye Mektup
Allah`a hamd Rasulüne salat ve selam olsun.
“Andolsun ki; size içinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız ona çok ağır gelir. O size çok düşkündür. Müminlere karşı çok şefkatlidir, merhametlidir.” (Tevbe Suresi 128)
Ya Resulallah salat ve selam üzerine olsun. Efendim Sen ki iki cihan güneşi, Sen ki yeryüzünün en sevgilisi, insanlığın medar-ı iftiharı, göz bebeği, Allah`ın sevgilisi alemlerin efendisi Sen. Gittin, yeryüzü karanlığa düştü, ay ve güneş ışığını kaybetti. Sen gittin, ümmetin bölük- pörçük oldu.
Ya Resulallah! Bu mektubu medrese-i Yusufiye`den yazıyorum. Anam- babam Sana feda olsun. Halimizi- ahvalimizi sorarsan ümmetin perişan durumdadır. Sana, Sen`in sevgine, elimizden tutmana ne kadar çok ihtiyacımız var bir bilsen.
Ümmetin bugün çok kalabalık fakat Sen` inde buyurduğun gibi “O gün çok kalabalık olacaksınız. Fakat selin önünde giden çer- çöp gibi olacaksınız”... Evet, bu gün çer- çöp gibi, suyun önündeki saman çöpleri gibi çok kalabalığız. Birliğimiz, dirliğimiz yok. Düşmanlarımızın gözünde, aslanın önündeki tavşan gibiyiz. Bu gün Mekke`n, Medine`n dahil tüm beldelerimiz işgal altındadır. Kimi beldelerimiz fiili işgal altında, kimi beldelerimiz ise ekonomik, siyasi ve ahlaki işgal altında. Ya Resulallah! Ümmetin bu gün yetmiş iki fırkaya ayrıldı hiçbiri diğerini beğenmiyor... Aramızda kardeşlik bağları kalmadı. Bugün kardeşlerimiz birbirinin kanını döküyor. Kabil yine şeytana uydu bu sefer birçok yerde Müslüman kanı, kardeş kanı döküyor... Ya Resulallah daha sen dünyada iken bize vasıflarını bildirdiğin hariciler senden sonra en güzide ashabınla savaştılar. Amca-oğlun, damadın, dünyada ve ahirette sen benim kardeşimsin dediğin Ali (KV)`nin ve ashabından bir çoğunun kanını dökenler bugün de aynı yoldalar.
Ya Resulallah! dün ashabının kanını döken, malını ganimet alan, namuslarını kendilerine helal addeden ahmaklar, bugün İslam beldelerini yakıp- yıkıyor, Müslümanların mallarını, canlarını, namuslarını kendilerine helal görüyorlar. Şehirleri yakıp-yıkıyor, ümmetin arasında fitne ateşini körüklüyorlar.
Ya Resulallah! Anam-babam sana feda olsun. Sana iyi şeylerin haberini yazmak isterdim ama yazamıyorum. Sen “Müminler bir vücudun azaları gibidir. Vücudun herhangi bir uzvu acısa, rahatsızlansa, tüm vücut rahatsız olur” buyuruyorsun. Onun için bugünkü halimizden dolayı gülmeyi, sevinmeyi unuttuk. Bugün kardeşlerimiz ölüyor, öldürülüyor. Kimilerimiz açlıktan ölüyor, kimimiz ise çok yemekten ölüyor! Ne ironiktir ki ümmetinin mustazafları bugün açlıktan, zayıflıktan; Suriye, Gazze ve Afrika`da kuşatma altında, ambargo altında ölürken ve dahi Suriye`de zalimlerin kuşatması altında ölmemek için kedi, köpek eti yemeleri için fetva verilirken... Kimi İslam beldelerinde ise milyar dolarlık saraylarda oturup, sofrasından kuş sütü dahi eksik etmeyen, semizlemiş, çok yemek yemekten yerinden kalkamayan milyon dolarlık tuvaletlerinin musluklarını-lazımlıklarını dahi altın kaplama maddelerden yaptıran, dolara, petrole, altın ve inciye boğulmuş, parasını koyacak yer bulamayan ahmaklar var... İşte bu iki grup da, senin ümmetin olduğunu iddia ediyorlar Ya Resulallah!
Bugün Mekke`n, Medine`n kafirlere peşkeş çekilmiş durumda, Haçlıların donanmaları, orduları mahreminde cirit atıyor, efendim! Pis ayakları ile temiz beldelerimizi çiğniyorlar efendim. Krallar ihanette zirve yaptı efendim...
Fethini müjdelediğin, komutanın Fatih`in torunuyum. Dedelerim senin emanetin olan tevhit sancağını ve davanı şan ve şerefle bin seneye yakın bütün dünyada izzetle taşıyıp dalgalandırdılar.. Onlardan sana biraz bahsetmemi mi istiyorsun efendim! Vallahi şu halimize bakarak onları sana anlatmaktan dahi utanıyorum.
Onların her biri birer dağ gibiydiler. Sarsılmaz imanları ile Allah`ı ve Resulüne bizler gibi sözde değil özde seviyorlardı. Onlar Allah`a tevekkül etmiş Sen`i rehber edinmiş olarak dünyaya adaleti, insanlığı, İslam`ı yaydılar. Allah onlardan razı olsun. Onlar; her an Allah`ı yanlarında hissediyorlar. Kimi ölene kadar kavuğunun (sarığının) içinde sana ait olan ayak izinin tasvirini taşıyordu. Kimi de Sen`in beldelerine her daim kervanlar gönderip ahde vefa gösterdiklerini ortaya koyup senin hatırın için o beldeleri imar edip o beldelerde yaşayan insanlara izzet-i ikramda bulunup hediyeler gönderip fakirleri sevindirip doyurmayı kendilerine görev addetmişlerdi.
Her şeyden önemlisi de Ahkam-ı Şer`îye` ye göre ülkeleri yönetiyor ve İslam`dan asla taviz vermiyorlardı. Dolayısı ile onların yönettiği beldelerde aç, çıplak olmuyordu. Zina, hırsızlık, yok denecek kadar azdı. Dostluk, kardeşlik ve komşuluk ilişkileri en üst seviyedeydi. Haram, helal sınırları silah ve zorbalıkla değil iman ve takva ile ar- namusla korunuyordu.
Beldeleri fethederken yakıp yıkmıyor. Hem fethedilen beldeleri, hem de gönülleri fetih ve imar ediyorlardı. Daha onlar hakkında anlatacak çok şey var fakat buna ne vakit ne de kelime ve cümleler yeter ya Resulallah!
Bu günümüzü, şu anımızı, bu beldemizi, soruyorsun efendim: inan ki Sen` den utanıyorum, inan ki az önce gururla, başım dimdik anlattığım ecdadımdan, dedelerimden utanıyorum ve başım öne eğiliyor. Neden mi Ya Resulallah? Nedeni; ne Sen`in emanetin olan Kur`an ve Sünnet`e ne de, ecdadımızın dedelerimizin mirasına sahip çıkabildik… Yok! Bize emanet edilen tüm beldeler küfrün eline geçmedi ama beynimiz, belleğimiz, kültürümüz ve gençliğimiz her türlü küfrün işgali altına girmek üzere. İmanı kurtarma mücadelesi verenler elbette var ama onlar da bugüne kadar yobaz, gerici, irticacı ve bölücü yaftası ile zindanlara atılıp işkencelere uğrayıp, psikolojik kuşatma altına alındılar.
Devam edecek
ÜMİT DEMİR Kocaeli 2. Nolu T Tipi Cezaevi