Bu nasıl sosyolojik bakış?
Hüseyin Kaya - Doğruhaber/Haber Yorum
Bilim adamları bilimsel kuralları bir tarafa bırakıp meselelere ideolojik olarak yaklaştıklarında oldukça ağır bir yükün altına girebiliyor.
Tabi bu deneysel bilim alanında geçerli olduğu gibi gözleme dayanan bilimsel alanlar için de geçerlidir.
Bilimsel kurallar ne nesneleri ne de birey ya da kitleleri tanır. Deney ve gözlemleri neticesinde sonuçlara ulaşır ve ulaştığı sonuçlar için de “değişmez kesin bilgi” gibi bir nitelemede bulunmaz, “şimdilik ulaştığım sonuç budur” açıklamasını yapar.
Meselemiz sosyoloji ve bir sosyoloğun konjonktüre göre şekillenen, sınırları ideolojik çevre tarafından çizilen tespitleri…
Sosyoloji, toplum bilimi demektir ve toplumsal davranış ve etkileşimler üzerinden sonuçlara ulaşmaya çalışır.
Sosyologlar için bilimsel kurallar kadar alan çalışması da önemlidir. Bu arada sosyologların toplumların yakın ve uzak tarihteki tepkilerinden yola çıkıp sıra dışı sonuçlara da ulaşmaları mümkündür. Bu arada gündemi ve yaşananları kaale almadan toplumsal tepkilere hedef belirlemeye çalışmak ya da belirlenmiş hedefleri baskı unsuru olarak kullanmaya çalışmanın klasik anlamda sosyoloji bilimiyle pek bir alakası yoktur.
Ali Bulaç`tan söz etmek istiyoruz.
Son derece üretken bir zekâ ve iyi bir araştırmacı olmasına rağmen Gülen cemaatine olan yakınlığı onu o perspektifte görüşler üretmeye kadar itti. Gülen grubunun İsrail ve Amerika politikası konusunda yer yer zorlandı; ama hükümet karşıtlığında istenen desteği verdi.
Gülen grubu son zamanlarda hükümet karşıtı kim varsa onunla ittifak arayışına girince bu tutum o grupta yazanları da etkiledi.
İki yıl önce seçimlerde Gülen grubunun HDP`li adayları destekleyeceği söylenseydi her halde söyleyenin aklından şüphe eder ve onu akıl hastanesine gönderirlerdi.
Dizilerinde PKK`ye ve onunla birlikte Kürtlere yönelik aşağılayıcı bir dil kullanıyor ve kimse buna engel olmuyordu.
Sonra hedef değişti.
Şimdilerde dizilerinde düşman olarak İran`ı gösteriyor.
İran, Amerika`nın “düşman” listesinden çıkarsa kimi hedef alacaklarını bilemiyorum; ama Hamas ya da İhvan bu rolü kapabilir.
Yine Ali Bulaç`a döneyim.
Zaman gazetesindeki bir yazısında bakın nasıl Gülen grubunun görüşlerini sosyolojik tespit diye anlatıyor:
“İşin tuhafı şu ki, bu sefer MHP-SP-BBP işbirliğine rahatlıkla oy verebilecek geniş bir kitle, aynı rahatlıkla HDP`ye oy verebilecek kıvama gelmiş durumda.” Oysa herkes biliyor ki, HDP`ye rahatlıkla oy verebilecek kitle sadece Gülen grubu elemanlarıdır.
“Selahaddin Demirtaş, partiyi Türkiye`ye seslenen bir siyasi harekete dönüştürmek için başarılı bir kampanya yürütüyor. Demirtaş`a olan teveccüh sadece bugüne kadar Kürt siyasi partilerine uzak kalmış dindar Kürtlerden gelmiyor, genel olarak Türkiye kamuoyunda da karşılık buluyor.”
Bulaç, Demirtaş`ın 6-8 Ekim vahşetinde başrolü oynadığını ve Türkiye kamuoyunun o vahşeti unutmadığını, ama yakın durduğu grubun vahşeti unutturup Demirtaş`ı parlatmaya çalıştığını biliyor ve halkın zekâsıyla alay ediyor.
“İşin aslına bakılırsa herkeste belli- belirsiz bir tedirginlik söz konusu. KCK yöneticilerinden Besé Hozat, “HDP Meclis`e girmezse ne olacağı dünden bellidir… Türkiye büyük bir kaos ve iç savaşın içerisine girecektir.” diyor. Her ne kadar Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan “HDP, Meclis`e girmezse kıyamet kopmaz” diyorsa da durum, Hozat`ın dediklerini ciddiye almamız gerektiğini gösteriyor.”
PKK`nin kaos senaryolarının tutmadığını ve aslında rezil ve zelil olduklarını sıradan bir gözlemci bile anlayabiliyor; ama Ali Bulaç, sosyolog kimliğiyle “tedirginlik” pompalıyor. Bu bilimsel sonuç değil bilimi kullanıp manipüle etmektir.
Ve son olarak…
“HDP`nin başarısı Türkiye siyasetini rahatlatır”
Sayın sosyoloğa sormak istiyorum.
HDP`nin başarılı olduğu yerlerde PKK`ye yakın çeteler kaos, baskı, tahammülsüzlük, vahşet ve yıkım örnekleri sergiledi. Bu yıkım ve vahşet acaba kimleri rahatlattı da önümüzdeki seçimlerde HDP`nin başarısı Türkiye siyasetini rahatlatacak?
PKK zihniyetinin hem Türkiye Kürdistanı hem Rojava hem de Irak Kürdistan`ında kendisinden başkasına hayat hakkı tanımadığını, kaos ve şiddetten beslendiğini göremiyor mu Ali Bulaç?
Sosyoloji bir bilim; ama ideolojinin emrine girince zavallı bir hal alıyor.
Maalesef öyle…