`Fetullahçı Terör Örgütü` davasında iddianame kabul edildi
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının, "Fetullahçı Terör Örgütü" üyesi oldukları suçlamasıyla 7 kişi hakkında açtığı davanın iddianamesi kabul edildi.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, kamuoyunda "devleti itibarsızlaştırıp iş yapamaz hale getirmek" algısı oluşturmak amacıyla, Ankara Organize Suçlarla Mücadele Şubesine ait bir otomobil, çeşitli malzemeler, bilgi ve belgeleri suç örgütlerine aktardığı savunulan 4'ü polis 7 kişi hakkında dava açtı.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Bürosunca hazırlanan iddianamede, "Fetullahçı Terör Örgütü üyesi oldukları" vurgulanarak, "mensup oldukları örgütün devlet içinden pasifize ve tasfiye edilmesini engellemek, devleti paralel yapının mensuplarına mahkum ve muhtaç göstermek, yeni atanan kadroların başarısız olduğunu ispatlamak, hükümetten intikam almak, yeni atanan kamu görevlilerinin suç örgütleri karşısında yeterli mücadele veremeyeceğini ortaya koymak" amacıyla atılı suçları işledikleri kaydedildi.
Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilen iddianamede, sanıklar Seyyit Akşit, Cihan Tümbül, Durak Yiğit, Ömer Aydın, Kadir İnan, İbrahim Şimşek ve Nebil Ark olarak gösterildi. Sanıklardan Akşit, Tümbül, Aydın ve Şimşek'in emniyet mensubu oldukları, Yiğit'in geçen yıl emniyetten ihraç edildiği, Ark'ın Turgut Özal Üniversitesinde kulak burun boğaz uzmanı, İnan'ın ise suç örgütü lideri olduğu belirtildi.
İddianamede, Ankara Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğüne ait sivil plakalı otomobilin 16 Temmuz 2014'te, müşteki polis memuru Bilal Okumuş'un Keçiören'deki evinin önünden saat 04.00 sıralarında çalındığı, otomobilde çelik yelek, çelik levhalar, polis yeleği, şapkası, biber gazı, araç içi kamera ve hafıza kartı, navigasyon cihazı gibi malzemeler bulunduğu, otomobilin aynı gün 10.20 sıralarında terk edilmiş vaziyette Altındağ'da ele geçirildiği belirtildi.
İhbar telefonu
Ankara Emniyet Müdürlüğünü 7 Ağustos'ta ankesörlü telefondan arayan ve kimliği belirlenemeyen kişinin, İskitler'de bir kahvehanede sanıklardan Akşit ve Tümbül ile Ali Dilekli'nin, yedek anahtarla çaldıkları otomobili Kadir İnan'a sattıklarını duyduğunu söylediğine yer verilen iddianamede, ihbar üzerine Tümbül, Dilekli ve Akşit'in gözaltına alındığı aktarıldı.
Soruşturma sürecinde, Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünün, soruşturulan bazı organize suç örgütleriyle ilgili gizli belgelerinin, kuruma ait telsizlerin kodlarının, personel bilgilerinin, resmi ekip aracının çalınarak, kurum dışındaki suç örgütlerine "siyasi gayeler elde etmek maksadıyla" verildiğinin anlaşıldığı kaydedildi.
İddianamede, "bu maksatlarla işlenen suçların sonuçlarının devletin düzeni, kamu güvenliği ve milli güvenlik yönünden değerlendirmeyi gerektirdiği"ne dikkat çekilerek, "siyasi maksat güdülerek işlenen suçlar sebebiyle devletin zafiyet içerisinde bulunduğunun algılatılması için planlı ve organize şekilde suçların gerçekleştirildiği, örgütlü bir yapının suçtan sonraki davranışlarının da bu fiillerin terör saikiyle işlenmiş olduğunu gösterdiği" ifade edildi.
Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması
İddianamede, "Suçun Paralel Devlet Yapılanması Terör Örgütü namına işlendiğine dair deliller ve tespitler" başlığı kullanıldı ve altında, "sanık Akşit'in, emniyet ifadesi ve mahkeme sorgusunda, aracın terör amaçlı çalındığını ve suçların siyasi amaçlı işlendiğini ikrar ettiği" belirtildi.
Akşit'in ev aramasında Fetullah Gülen'in iki CD'sinin bulunduğu bildirilen iddianamede, "sanığın çalıştığı dönemde Emniyet Genel Müdürlüğünün bütün kritik görevlerinde örgüt üyelerinin görev yaptığı ve Akşit'in de bu yapıya üye olmadan teknik dinleme biriminde çalışamayacağı" vurgulandı.
"Hükümetin, sonradan bir terör örgütlenmesi olduğu anlaşılan yapıya karşı harekete geçerek, tayin, yer değişikliği ve suça karışanlara karşı ihraç yoluna gittiğine ve idari tedbirler aldığına" dikkat çekilen iddianamede, "paralel yapının kontrolündeki basın yayın kuruluşlarının olayla ilgili yanlı yayınlarla kamuoyu algısı oluşturmaya çalıştıkları" tespiti yapıldı.
Sanıkların cep telefonu sinyal ve arama analizlerinin de beraber hareket ettiklerini gösterdiği kaydedilen iddianamede, Ankara Batı Cumhuriyet Savcılığında, soruşturma konusuna paralel bir soruşturmanın organize şekilde başlatıldığı, basın yayın aracılığı ile de "Hizmet hareketine kumpas kuruluyor" propagandası yapıldığı ifade edildi.
İddianamede, "Bütün bu sonuçlara bakıldığında, bu iddianamede anlatılan suçların siyasi maksatlar hasıl etmek üzere terör amaçlı, örgütlü bir yapı tarafından işlenmiş planlı ve organize bir suçlar bütünü olduğu anlaşılmıştır" denildi.
"Terör örgütünün varlığına ve amacına ilişkin somut deliller"
"Türkiye'de bir örgütün terör örgütü olup olmadığı konusunda değerlendirme yapmaya tek yetkili kurumun Emniyet Genel Müdürlüğü Terör Daire Başkanlığı olduğuna, başkanlığın 'Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması' hakkındaki raporunda örgütün kuruluşu, amacı, stratejisi, yönetim modeli, hiyerarşik yapısı, paralel devlet kurma çabası, haberleşme ağı, arşivi, uyguladığı siyasi ve terör baskısı, medya ve psikolojik hareket araçları, eğitim alanı, mali yapısı, gelir kaynakları, ideolojisi, terörle ilgili bağlantıları hakkında ayrıntılı bilgiler verdiğine" işaret edilen iddianamede, "Netice ve kanaat bölümünde; paralel devlet yapılanması olarak bilinen örgütlenmenin bir terör örgütü olduğunu, cebir ve şiddet faaliyeti dikkate alınarak terör örgütü olarak nitelendirilebileceğini bildirmiştir" değerlendirmesi yapıldı.
İddianamede, şunlar kaydedildi:
"Türkiye Cumhuriyeti devletine paralel bir 'Cemaat Devleti' oluşturulduğu ve devlet egemenliğini fiilen bu örgütün ele geçirmek için gizli faaliyet yürüttüğü iddiaları üzerine başlatılan soruşturmada; böyle bir terör örgütünün varlığına ve amacına ilişkin somut deliller elde edilmiştir. Anlatılan suçların uğruna işlendiği paralel devlet yapılanması olarak kamuoyunda bilinen, terör örgütü olarak değerlendirilen, dini bir cemaatin mensuplarını da aldatarak amacına göre kullanıp yöneten örgütle ilgili genel bir soruşturma yürütülmektedir. Bu terör örgütünün yapılanması, amacı, ideolojik yapısı, hiyerarşik düzeni, mali kaynakları, insan kaynakları ve işlediği suçlar ile ilgili teferruatlı değerlendirme soruşturmalar bitirilip sorumluları hakkında dava açıldığı zaman yapılacaktır.
Fetullahçı Terör Örgütünün hükümeti devirmek üzere giriştiği organize, sistematik, dış destekli, yargı ve emniyet üzerinden yürütülen operasyonların hedefi olan Türkiye Cumhuriyetinin 61. Hükümeti, aldığı kararlarla örgütün etkinliğine yönelik devlet içindeki kadrolarını pasifize etmek üzere harekete geçtiği, önce İstanbul ve daha sonra da bütün ülke çapında paralel yapının kontrolündeki kadroları pasif görevlere çekerek tedbir aldığı, Ankara'da Emniyet Genel Müdürlüğü ve Ankara Emniyet Müdürlüğünden üst veya ast birçok emniyet mensubunun işlediği suç veya disiplinsizliği nedeniyle meslekten ihraç, başka ile tayin, açığa alma gibi idari tedbirlere başvurduğu, örgütün bütün ülke çapında emniyet içindeki kadrolarının etkinliğini kırmak üzere acil tedbirler aldığı, görevden alınan veya görev yeri değiştirilen emniyet mensuplarının yerine yeni atamalar yaptığı, şüphelilerin işte bu ortamda mensup oldukları örgütün devlet içinden pasifize ve tasfiye edilmesini engellemek, devleti paralel yapının mensuplarına mahkum ve muhtaç göstermek, yeni atanan kadroların başarısız olduğunu ispatlamak, bu işlemleri gerçekleştiren devlet görevlilerine ders vermek, hükümetten intikam almak, yeni atanan kamu görevlilerinin suç örgütleri karşısında yeterli mücadele veremeyeceğini ortaya koymak, devletin aciz ve zayıflığını ispat etmek üzere planlama yaparak harekete geçtikleri, şüpheli Nebil Ark'ın başkanlığında (ağabeyliğinde), Cihan Tümbül, Ömer Aydın, Durak Yiğit, Seyyit Akşit ve İbrahim Şimşek'in hiyerarşik ilişki içerisinde ve emir komuta zincirinde bir araya gelerek, devletin emniyet gücünü çökertmek üzere planlama yaptıkları, bu planlamaya uygun olarak önce Akşit'in kuruma ait belgeleri çalıp suç örgütlerine verdiği, bu yolla birçok soruşturmanın başarısız kalmasını sağladığı ve netice elde edilmesini engellediği, şüphelilerin planlamasına uygun olarak Akşit'in devlet malı telsizi çalarak suç örgütü liderine verdiği, telsiz kodlarını da temin ederek emniyetin konuşmalarını suç örgütlerinin dinlemesini sağladığı, bu yolla yakalanacak kişilerin yakalanmasının engellendiği, operasyonların sızdığı ve olay faillerinin yakalanamadığı, suç örgütlerinin operasyonlara karşı tedbirler geliştirdiği, şüphelilerin emniyeti başarısız göstermek için yine bir planlama daha yaparak emniyete ait resmi otoyu çalmayı kararlaştırdıkları ve bu planı icraya koyup uyguladıkları, bir ara patlayıcı madde bulup Ankara Organize Suçlarla Mücadele Şubesindeki bilgisayar server'larının patlatılmasını da düşündükleri fakat patlayıcı bulma işinin ihale edildiği Kadir İnan'ın bunu kabul etmemesi üzerine bu düşüncelerini gerçekleştiremedikleri anlaşılmıştır."
Sanıklar
iddianamede, sanıklar Seyyit Akşit, Cihan Tümbül, Durak Yiğit, Ömer Aydın, Kadir İnan, İbrahim Şimşek ve Nebil Ark olarak gösterildi.
Sanıklardan Akşit, Tümbül, Aydın ve Şimşek'in emniyet mensubu oldukları, Yiğit'in geçen yıl emniyetten ihraç edildiği, Ark'ın Turgut Özal Üniversitesinde kulak burun boğaz uzmanı, İnan'ın ise suç örgütü lideri olduğu belirtilen iddianamede, sanık ve tanıkların, soruşturma aşamasında verdikleri ifadeleri özetlendi.
Emniyete gelen ihbar telefonunun ardından gözaltına alınan, 2008-2014 yılları arasında KOM Daire Başkanlığında çalıştıktan sonra meslekten ihraç edilen tanık Ali Dilekli, soruşturma aşamasında "şüpheli" sıfatıyla verdiği ifadede, Seyyit Akşit'in, "çalınan aracın şoförü polise, şube müdürüne ve amirlere gıcık olduğu için İnan'ın bir adamı ile aracı çaldırdığını kendisine itiraf ettiğini" söyledi.
Dilekli, Akşit'in "elindeki arşiv ve belgelerle, şube müdürü ve amirleri zor duruma sokacağını, bu olmazsa gayrimeşru yöntemlerle müdür ve amirleri görevden aldıracağını" anlattığını öne sürdü.
"Akşit'in teknik büroda çalışırken, bazı suç örgütlerinin dinleme tapelerini 70 bin lira karşılığında sildiğini, Kadir İnan'a verdiği malzemeler karşılığında 20 bin lira alacağını duyduğunu" anlatan Dilekli, "Akşit'in, Emniyet teşkilatı içerisinde devlete karşı paralel bir devlet görünümlü her türlü gizli bilgiye ulaşabilen; şantaj, tehdit ve ayak kaydırma yöntemlerini uygulayan bir yapıya hizmet ettiğini" savundu.
Dilekli, "Akşit'in anlattığına göre, şubedeki dosyaları kendisi ve arkadaşlarının gayrimeşru aleme servis ettiğini, yeni ekibin başarısız olması için hakkında dosya yapılan ve dinleme kararı olanların bu konuları bildiğini, bu sayede kendisinin de para kazandığını, yürümeyen emniyet sisteminin kendi arkadaşlarının döneceği tarihe kadar kilitleneceğini, dolayısıyla devletin de kilitleneceğini, yeniden hakimiyet kazanacaklarını anlattığını" kaydetti.
Akşit suçlamaları reddetti
Sanık Akşit ise soruşturma sürecinde verdiği ifadede, Ankara Organize Suçlarla Mücadele Organize Büro Amirliği fiziki takip ekiplerinde Haziran 2011-Ocak 2012 arasında görev yaptığını, ardından Teknik Dinleme Büro Amirliği, Suç Gelirleri Bürosu ve Güvenlik Büroda çalıştıktan sonra Temmuz 2014'te Batman'a tayinin çıktığını anlattı.
Sanıklardan İnan'ı Organize Şubedeki görevi dolayısıyla, uyuşturucu satıcısı ve silahlı suç örgütü lideri olarak bildiğini kaydeden Akşit, 2014'te İnan'ın kendisini aramasının ardından onunla buluştuklarını iddia etti.
Buluşmada İnan'ın, "Başkomiser Durak Yiğit ve Komiser Ömer Aydın ile irtibatlı olduğunu" söyleyerek, kendisinden polis telsizi, çelik yelek, polis aracı ve silah istediğini öne süren Akşit, kabul etmemesi durumunda eşini ve çocuğunu öldürmekle tehdit ettiğini söyledi.
İsteği kabul etmeyince İnan ve adamlarınca izlendiğini ve ailesinin hayatıyla tehdit edildiğini aktaran Akşit, daha sonra ailesi için endişelenerek, talebi kabul ettiğini öne sürdü.
Önce, beraber çalıştığı komiserin ekip otosunda unuttuğu telsizi çalarak İnan'a verdiğini kaydeden Akşit, daha sonra İnan'ı savmak için "gereksiz" bazı evrakı da ilettiğini anlattı.
Akşit'in "usulsüz dinlemeler" konusundaki sözleri
Akşit, çeşitli suçlardan hakkında dava açılan Arif Ötleş grubuna yönelik dinlemeler sırasında, başkalarının da farklı isimlerle dinlendiğini, bunu amirlerin ısrarıyla yaptıklarını, usulsüz dinleme sırasında uzatma kararları alındığını, hazırlanan birçok tapenin amirlere elden verildiğini, polis memurlarının aidiyet numarasını kullanarak yetkisi olmayan amirlerin dinleme yaptıklarını dile getirdi.
Emniyete ait otomobilin çalınması öncesinde keşif için kullanıldığı belirtilen aracı sanık Cihan Tümbül'den, "eşini hastaneye götürmek için" aldığını iddia eden Akşit, silah zoru altında İnan ile Keçiören'e gittiklerini savundu.
Akşit, ara sıra kullandığı için bu otomobilin yedek anahtarının kendisinde bulunduğunu ve anahtarı araç çalınmadan 3-4 gün önce yedek anahtarı İnan'a verdiğini anlattı.
Çalınan aracı polisler bulduktan sonra İnan'ın kendisini arayıp "seni öldürürüm" dediğini, çalınan araç içerisindeki malzemelerin İnan'da olduğunu ifade eden Akşit, İnan'ın bağlantısı olan "Aydın ve Yiğit'in paralel yapı içerisinde hiyerarşik bir biçimde yer aldıklarını" öne sürdü.
Yiğit ve Aydın'ın, suç örgütlerinin bilgilendirilmesi ve organize şube aracının çalınmasıyla şubenin başarısız duruma düşürülmesini amaçladıklarını savunan Akşit, organize şubedeki bazı polis ve amirlerin paralel yapıdan olduklarını kaydetti.
Şubenin cemaat abisinin, "abilerin abisi" lakaplı Fatih Üniversitesi doktoru "Nebi" adlı kişi olduğunu ve talimatlarının tüm birimlerin yetkililerince uygulandığını söyleyen Akşit, şubeye personel alımından başlayarak her konuda bu kişinin müdürlere emir verdiğini ifade etti.
Akşit, Yasin Öztürk adlı kişinin amir ve memurlardan "himmet" adı altında sürekli olarak 200-500 lira topladığını, Ankara Emniyeti'nin "polis ağabeyinin" Arif Canlı olduğunu, Adem Yalçınkaya'nın da bu yapı sayesinde Organize Şubeye geldiğini iddia etti.
İddianamede, Akşit'in sonradan bu beyanının doğru olmadığı, baskı altında ifade verdiğini öne sürdüğü, buna ilişkin şikayetinin "soyut ve delile dayanmaması" dolayısıyla takipsizlikle sonuçlandığı kaydedildi.
İnan'ın beyanları
İddianameye göre sanık Kadir İnan ise "devlet adına hizmet yaptığını düşünerek çeşitli olaylara karıştığını ve zarar geleceğini düşünüp gerçeği gizlediğini ancak sonradan Akşit tarafından aldatıldığını, yapılanların bir devlet görevi olmadığını anladığını" beyan ederek, "olayları ayrıntılarıyla anlatmak istediğini" söyledi.
İnan, Ocak 2014'te tanıştığı Akşit'in, "kendisini, devlet adına çeşitli hizmetlerde kullanmak istediğini söylediğini" ifade ederek, Akşit'in müdürlüğün yapacağı operasyonlara ilişkin evrak getirdiğini ve operasyon yapılacak kişilerle irtibat kurmak için yardım talep ettiğini anlattı.
Akşit'in, elinde kumandası bulunan bir aracı kendisine getireceğini, araçta çelik yelek, uzun namlulu silah, telsiz ve evrak olacağını, lazım olduğunda aracı geri alacağını söylediğini kaydeden İnan, Akşit'in, "emniyet içerisinde ajanlık yapan kişiler olduğunu, bunları deşifre etmek için aracın alınacağını" aktardığını ifade etti.
İnan, Akşit'in aracın yedek anahtarını kendisine verdiğini, iki gün kadar sonra Akşit'in söylemesi üzerine emniyete ait aracı aldığını ve tenha olması dolayısıyla Altındağ'da bir çıkmaz sokağa park ettiğini bildirdi.
Akşit'in, kendisine gizli bir operasyon için kullanılmak üzere bir telsiz vererek, saklamasını istediğini kaydeden İnan, kendisiyle hep yalnız görüşen Akşit'in, bir gün "uzaktan kumandalı bomba temin etmesini istediğini" savundu.
Bunu ne yapacağını sorduğunda Akşit'in, "devlete ait bir birimde server odasını patlatacağını, odadaki bilgilerin kimsenin eline geçmemesi gerektiğini söylediğini" ileri süren İnan, bunu temin edemeyeceğini söylemesine karşın Akşit'in bunda ısrarcı olduğunu anlattı.
Akşit'in, "devletin paralel yapılanmaya operasyon yapacağını, operasyonun muhataplarına bunun haber verilmesi ve mağdur edilmemeleri gerektiğini" söylediğini, operasyonların sonuçsuz hale gelmesini istediğini öne süren İnan, Akşit'in söylediği kişilerle görüşmediğini, dolayısıyla operasyon yapılacağı haberini vermediğini kaydetti.
İnan, Akşit'in, bazı grup ve kişilere operasyonların başarısız olması için bilgi verdiğini iddia ederek, Akşit'in "cemaatin her yerde bulunması ve cemaat mensuplarının zarar görmemesi için her türlü mücadelenin içinde olmaları gerektiğini" söylediğini öne sürdü.
İnan, Akşit'in, "çeşitli ajanların devlet kurumlarına sızdığını, devletin tehlikede olduğunu, bu ajanların devlete zarar verdiğini, cemaat mensuplarını koruyucu tedbirler geliştirmelerine" ilişkin konuştuğunu kaydetti.
Diğer sanıklar
Sanıklardan Cihan Tümbül de Akşit'in, şube müdürlüğünden suç soruşturmalarıyla ilgili evrak çalıp, suç örgütü içerisindeki muhataplarına para karşılığı verdiğini söylediği bildirilen iddianamede, Tümbül'ün, "teknik dinleme kısmında çalışırken, sıralı amirlerine dinleme tapelerini verdiklerini, ilgisiz kişilerin de usulsüzce dinlendiğini anlattığı" ifade edildi.
Sanıklardan İbrahim Şimşek, Teknik Takip ve İzleme Büro Amirliğinde dinleme kısmında polis memuru olarak görev yaptığını belirtti. Akşit'in psikolojisinin bozuk olduğunu ve kendisinden verim alınamadığını söyleyen Şimşek, çalıştığı dönemde usulsüz dinleme yapılmadığını ve sanıklardan Nebil Ark'ı tanımadığını savundu.
Sanık Ömer Aydın da Ark'ı tanımadığını beyan etti, suçlamaları reddetti ve Akşit'in ifadesini "hayal ürünü ve kurgu" olarak niteledi.
Sanıklar Durak Yiğit ile Nebil Ark da suçlamaları reddetti. Ark, sanıkların hiçbirisini tanımadığını söyledi.
İddianamede, sanıklardan Nebil Ark'ın silahlı terör örgütü kurup yönetmek; İbrahim Şimşek, Ömer Aydın, Durak Yiğit, Cihan Tümbül ve Seyyit Akşit'in silahlı terör örgütü üyesi olmak suçlarından cezalandırılmaları talep edildi.
Sanıkların ayrıca, "Haksız yere elde bulundurulan anahtarla açarak hırsızlık", "kamu kurum ve kuruluşlarındaki eşya hakkında hırsızlık", "soruşturmanın gizliliğini ihlal", "göreve ilişkin sırrın açıklanması", "rüşvet almak" ve "hırsızlık malını bilerek almak" suçlarından cezalandırılmaları istendi.
Davanın açıldığı Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesinin, duruşma tarihini henüz belirlemediği öğrenildi.