• DOLAR 34.312
  • EURO 37.22
  • ALTIN 3018.549
  • ...
“Bizim yapamadığımızı, Hizbullah yaptı”-4
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

— Başgardiyan: müdürüm, bunu da denedik. Diğer mahkûmlar da onu zapt edemiyor. Hem muhacir de Kürt – Türk tartışmaları çıktığı için özellikle diğer koğuşlarda kalmıyor, kalmak istemiyor.

— 1. Müdür: Allah Allah. Bu ne bela yahu…? Sence ne yapabiliriz.

— Başgardiyan: Valla Müdürüm bu cezaevinde muhaciri ancak iki koğuş idare edebilir. Birinci C-3, diğeri de M-6 ikisi de Hizbullah koğuşu. Muhacir ise adli suçtan yatıyor. Adli suçlular ile siyasi suçlular bir koğuşta kalamıyorlar.

— 1. Müdür: Başgardiyan, o zaman gidin M-6 koğuşunda rica edin, koğuşlarına alsınlar.

Başgardiyan daha sonra gelip müdürle arasında geçenleri bana anlattı ve ekledi:

— Başgardiyan: Gürsel, 1. Müdür rica ediyor, muhaciri koğuşlarına alsınlar diye ne dersiniz bu size uyar mı?

— Başgardiyan ben de koğuştaki arkadaşlara bir danışayım ona göre size bir haber veririm.

— Başgardiyan: Tamam bekliyorum.

Koşarak, arkadaşların yanına döndüm. Meseleyi onlara aktardım. Arkadaşlarım muhacirin durumunu hem biliyor hem de seviyorlardı. Arkadaşlarımın da rızasını ve onayını aldıktan sonra Başgardiyanın yanına gidip “Tamam, yanımıza gelsin” dedim. Fakat ne ilginçtir ki bu sefer de Muhacir yanımıza gelmek istemiyordu. Aslına gelmeye can atıyordu ama bizi rahatsız etmek istemiyordu. Bu nedenle muhacir ekledi.

— Beni eski koğuşuma geri verin, Gürsel Abi de yanıma gelsin. Dedi

Ben de Başgardiyana dönüp dedim.

— Beni onun yanına verin

Başgardiyan, beni bir kenara çekti. Gizlice

— Olmaz! Gürsel sana zarar vermesinden korkuyoruz. Hem sizin yanınıza gelirse, ortam kalabalık, fazla sorun çıkmaz.

Bu sefer Muhaciri ikna etmek yine bana düşmüştü. Muhacirin endişelerini konuşarak giderdim. O da rahatlayıp sakinleşti.

Bütün bu olup bitenler, gürültülü ama malta da ve kalabalık bir gardiyan topluluğu içerisinde meydana geliyordu. Birkaç gardiyan biraraya gelmiş, aralarında konuşuyorlardı. Konuşmalarında “Hizbullah” kelimesi geçiyordu. Birara kulak kabarttım ne dediklerini anlamaya çalıştım. Bir gardiyanın yanındaki arkadaşlarına:

— “Vay be, Bizim yapamadığımızı Hizbullah yaptı” dediğini işittim.

Ayrıca gardiyanların genel durumuna baktım. Muhaciri koğuşumuza aldığımızdan dolayı lisan-ı halleri ile çok sevindiklerini belli ediyorlardı. İdare kendisini sağlama almak için hem bizden, hem muhacirden karşılıklı rıza ile aldığımıza dair dilekçe aldı. Neticede muhacir koğuşumuza gelmişti.

Koğuşumuza ilk geldiğinde üstü başı kan içinde kalmıştı. Elbiseleri kirlenmişti. Hemen kendisine bir banyo yaptırıp yeni elbiseler verdik. Sanki eski Muhacir gitmiş yeni bir Muhacir gelmişti. Sinirleri yatışmıştı. Yanımıza geldiği için çok sevinçliydi. Adeta içi içine sığmıyordu.

Sonra üst kata çıktık. Muhacir halka şeklinde oturduğumuzu görünce kendisinde Kur`an okumaya yönelik bir iştiyak oluştu. Arkadaşlar, hem Kur`an okuma hem de tecvit hususunda ona yardımcı oldular. İlk günün akşamı sayımdı, yemekti, çaydı derken Muhacirin uykusu geldi ve yatmak istediğini söyledi. Doğrusu gayet yorucu bir gün geçirmişti. Koğuşumuz dardı. Yatakhanedeki 2 ranza 4 kişilik yer sağlıyordu. Muhacir gelince 5 kişi olmuştuk. Ben ranzadaki yerimi Muhacire bıraktım. Yatağımı yere sererek yattım.

Ertesi sabah 8`de sayım için uyandık. Kahvaltımızı yaptıktan sonra diğer arkadaşlar üst kata yatmaya çıktılar, ben de Muhaciri alarak havalandırmaya çıktım. Volta atarken kardeşlik üzerine bir müddet sohbet ettik. Dönüp baktığımda Muhacirin ağladığını fark ettim. Beni tutup kucakladı ve ağlamaya devam etti. Sonra bana hitaben.

— Gürsel Abi, ben gerçek dostluk ve sevgiyi, gerçek kardeşliği sizin yanınızda gördüm. Allah sizden razı olsun” dedi. Sonra onu biraz yatıştırmaya çalıştım. İşin doğrusu ben de çok duygulanmıştım. Sonra O da yukarı yatmaya gitti. Ben de alt katta, mutfak kısmında tek başıma oturdum. Düşüncelere daldım. Muhacirin şahsında, İslami ve Kur`ani hakikatleri içselleştirmediğimiz zaman yaşamadığınız zaman ne kadar acı bedellere katlanmak zorunda kaldığımızı toplum olarak adeta cinnet geçirdiğimizi yaşayarak fark ettim. Birden mazgalımız açıldı, düşüncelerimden sıyrıldım. Mazgala doğru gittim. Mazgala bir gardiyan gelmişti. Sordum:

— Evet, buyurun

— Gardiyan: Şey Muhacir bir sorun çıkarıyor mu diye bakmaya gelmiştim.

— Hayır bir sorun yok şu anda çok sakin ve rahat.

— Gardiyan: muhacirin dünkü hali bugünkü hali doğrusu beni çok şaşırttı. Adeta kurt kuzu olmuş.

— Memur bey, bir insanın kalbinden merhamet, sevgi ve Allah korkusunu çıkarırsanız geriye elinizde bir canavar kalır.

Gardiyan tebessüm ederek yarıldı. Muhacir daha önceden sevk talebinde bulunduğu için yanımızda 4 gün kalabildi. Muhacir bir gün bize:

— Gürsel abi, eğer beni, sizin yanınızdan çıkarmasalardı sevk yazmazdım.” Dedi: o da biliyorduki onu bizim yanımızda fazla tutmazlar.

4. günün akşamında nöbetçi gardiyan gelip “Sabah Muhacir hazır olsun sevki var, sevke gidecek” diye haber verdi. Biz de “tamam sabah olunca hazırlarız.” Dedik. Sabah olunca Muhacirle vedalaştık. Vedalaşırken ağlayarak;

— Gürsel abi bana Muhammedi ümmet bilinci verdiğiniz için Allah sizden razı olsun” diyerek ayrıldı. Böylece yolcu ettik.

Muhacir bir Türk`tü daha önce ısrarla ben onların yanında kalamıyorum, Türk – Kürt tartışması çıkıyor diyen Muhacir, basbayağı Kürtlerin yanında kalmış, hatta ayrılmak istememişti. Aslında hem Kürt`ü, hem Türk`ü kucaklayan, onları olduğu gibi kabul eden İslam`dı, imandı, Kuran-i hakikatlerdi. Kur`an`a göre her birisi Allah`ın ayetleriydi. Bu nedenle herkes değerli idi. Etnik kökeninden dolayı kimileri değerli ve üstün kimileri ise değersiz ve düşkün olmak çorunda değildi. Kur`an`ın nuruyla herkes kazançlı çıkabilirdi.

Muhaciri yolcu edip koğuşa geri dönerken bizi getiren gardiyan “Gürsel Allah sizden razı olsun. Muhacirin sorun çıkardığı gün bizler çok yorulduk. 2 gün boyunca hep ayakta kaldık. Adeta diken üzerindeydik” dedi. Ben de tebessüm edip koğuşa gittim. Bir gün sonra başka bir gardiyan bizim birarkadaşımıza “Hizbullah adamı iyi ıslah ediyor” diye takılmıştı. Aynı gün ben de adıma gelen koliyi almak üzere koğuştan çıktım. Yolda 2. Müdürle karşılaştım. Birbirimizi sorduk.

— Müdür bey nasılsınız

— 2. Müdür: Hacı vallahi Muhacir gittiğinden beri çok, çok iyiyiz be dedi.

Ayda bir koğuşlarda arama yapıldığı için, koğuş aramasına gardiyanlarla birlikte 2. Müdür de gelmişti. Arama esnasında küçük ve dar odamıza ibretle bakıp “Bu koğuş Rehabilitasyon Merkezidir” deyip, kısa bir süre sonra çıkıp gittiler. Bu olay cezaevinde bir hafta gündem olmuştu.

Yazılan bu anımızda bir güzellik varsa bu Allah`ın Resulünün, İslam`ın ve İslami cemaatin güzelliğidir. Kusurlar bize aittir. Biz günahkâr ve aciz kullarız. Selam ve dua ile.

Bitti.

Gürsel Aldemir

E Tipi Kapalı Cezaevi C-5 Bitlis

Bu haberler de ilginizi çekebilir