Planımızı Kim Yapsın?
Plan, emek ve zamanın en küçük bir israfa yol açmadan bir hedef doğrultusunda değerlendirilmesidir. Başka bir deyişle emeğin, tam zamanında ve sadece gerektiği kadar harcanmasıdır.
Bir çiftçi düşünün, onun şubatta tutacak bir tohumu şubatı bekleyerek ekmesi, nisanda bitkiye güç verecek çapayı nisanda yapması, haziranda olgunlaşan ürünü haziranda hasat etmesi bir planlamadır.
Plan yapmak, sanılanın aksine daha çok emek harcamak değil, aksine emekten tasarruf etmektir.
Haziranda yapılması gereken bir hasadın temmuza bırakılması çiftçiyi bir ay daha ürüne bakmaya ve belki yere dökülen ürün için ek bir çaba sarf etmeye zorlar.
Ya da bir şoför düşünün, hızını yolun durumu, öndeki ve arkadaki araçlara göre ayarlaması bir planlamadır. Bu planlamanın yapılmaması kazaya, can ve mal kaybına yol açar.
Plansız bir çalışma da hem veriminize zarar verir hem de sağlığınızı bozar.
Eskiden, yarışın bu kadar kızışık olmadığı zamanlarda bizim yazılı bir planımız olmaz, çoğumuz her dersin ihtiyacı kadar çalışırdık ve en iyi verime ulaşırdık. O zamanlar, bizleri meşgul eden bu kadar teknik araç yoktu. Biraz disiplin bizi belli sınırların içinde tutardı. Bugün durum farklı.
Hayat, her an disiplinimizi kendi öz ellerimizle bozacağımız şekilde dizayn edilmiş. Keskin sınırlarımız, güçlü uyarıcılarımız yoksa kendimizi her an bir teknik aracın akıl tüketen ağzında bulabilir, onun dişleri arasında parçalanırız.
Planda, zaman, imkân ve emek olmak üzere üç unsurun hedef doğrultusunda organize edilmesi, eğitimcilerin deyişiyle örgütlenmesi söz konusudur.
Önce boş bir zaman tablosu öne konur, onun yanına imkân yerleştirilir, imkândan kasıt, sizin kullanabileceğiniz zaman dilimidir. (Örneğin zorunlu uyku saatleri bizim için imkân değildir, onlar yok hükmündedir.)
Zaman tablosunda kullanamayacağımız alanlar karalanır, geriye kullanabileceğimiz alanlar kalır. Asıl uzmanlık bundan sonradır, çünkü bizim bu kullanılabilir zamanı her dersin ihtiyacına göre paylaştırmamız gerekir.
Eşitlik adalet olmadığı gibi yararlı da değildir. Bir sayısal öğrencisinin Türkçeyle matematiğe eşit zaman ayırması düşünülemez. Ayrıca her öğrencinin bir ders için harcaması gereken emek de değişkendir. Türkçeyle sorunu olmayan bir sayısal öğrencisi için haftada iki-üç saat Türkçe çalışmak yeterliyken Türkçeden başarısız olan bir eşit ağırlık öğrencisi için sekiz saat çalışmak bile ancak yetebilir.
Bizim çizili-yazılı bir planımız olacak, bunu tartışmaya bile açmıyoruz.
Peki, kim yapsın bu planı?
- Önce biz yapacağız. Böyle bir çaba, en azından bizim zaman, imkân, emek unsurları üzerinde düşünmemizi sağlar.
Planımızı oluşturduktan sonra rehberlikten anlayan bir ders öğretmeni ya da bir rehberlik uzmanıyla görüşmemizde yarar var. Onların da önerilerini dikkate aldıktan sonra planımıza son şeklini vereceğiz ve ihtiyaç duydukça planımızı güncelleyeceğiz. Yani onda değişiklik yapacağız.
Güncellenmeyen bir plan, zamanla çalışma düzenimizi hem tatsızlaştırır hem verimsizleştirir.
Ne yazık ki rehberlik servislerinde öğrenciler plan için kuyruğa girmekte, uzmanlar da çoğu zaman onlara basmakalıp planlar vermektedir.
Kişilerin değişken durumlarının dikkate alınmadığı bu bilgisayar çıktısı, kalıp planlar, öğrencileri dersten soğutan, plansızlığa iten unsurlar arasındadır.
Allah yardımcınız olsun…