• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...
“Bizim yapamadığımızı, Hizbullah yaptı”-3
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Muhacirle, böyle 10 dakikalık bir sohbetten sonra, mahcup bir şekilde başını önüne eğerek:

Muhacir: “Abi sizleri gördüm biraz sıkıntım hafifledi” dedi. Onu tekrar kaldığı müşahedeye götürdüler.

Bizim yaptığımız geçici bir pansumandı. Köklü bir tedavi değildi. Ancak elimizden gelen de sadece buydu. En son konuşmamızın üzerinden 2 gün geçmişti ki; akşam 9–10 civarı kapımız birden açıldı. Biz televizyon seyrediyorduk. Tabi cezaevlerinde o saatlerde kapının açılması normal bir durum değildi. Bir Başgardiyan ile üç gardiyan içeri girdiler.

Başgardiyan: selamun Aleyküm arkadaşlar

Ve aleyküm selam Başgardiyan. Hayırdır inşaallah. Başgardiyan: Gürsel, Muhacir kendini asmış, biz boğulmadan yetiştik, hastaneye kaldırdık, tedavi edip getirdik, boynunda hafif bir zedelenme var ama durumu iyidir. Birinci müdürün, idarenin kesin emri var müşahedesine bırakılmayacak, müdür; psikolojsi düzelinceye kadar gözetim altında tutulacak diye talimat verdi. Biz onu gözetim altında tutacağımız müşahedeye götürmek için ikna edemiyoruz. Gel sen onunla konuş, müşahedesine versek kendini öldürecek. Zorla 4. Kattaki tek kişilik hücreye götürürsek kendini öldüreceğini söylüyor.

Ben de muhacirin dediğini yapan biri olduğunu bildiğim için onunla konuşmak için koğuştan çıktım. Beni ana maltaya götürdüler. Muhacir uzayıp giden bomboş maltada bir sandalyenin üzerinde oturuyordu. Bana da bir sandalye getirdiler. Muhacirin yanına oturdum.

Gardiyanlar yanımızdan uzaklaştılar. Biraz hal-hatırdan sonra sordum.

Muhacir niye kendine bu kadar eziyet ediyorsun. Yaptığının doğru olmadığını sen de biliyorsun.

Mahcup bir şekilde başını önüne eğmiş olan Muhacir usulca başını kaldırıp “Gürsel abi başka çarem yok.” Seni gözetim altında tutacaklar. Bir şey olmaz, hücrede biraz kal. Bu senin için de hayırlı olur. Eğer intihar edersen ahiretin de yanar. İntihar haram biliyorsun. Bu canı kendi elinle alma hakkın yoktur.

Muhacir: Gürsel abi onlar dediği için değil, senin hatırın için hücreye gideceğim, diyerek kabul etti. Ben, Muhacir, Başgardiyan ve arkasındaki iki gardiyanla birlikte 4. Kattaki hücreye doğru yöneldik. Bu hücre bizim müşahedenin iki kat üstünde. Merdivenleri birer birer çıkıp hücrenin kapısına geldik. Hücre önünde demir parmaklıklar var. İçerisi dışarıdan rahatlıkla görülebiliyordu. Muhacir içeri girmekte bir an tereddüt etti. Bunun üzerine Başgardiyan Muhacire:

Bak Allah seni affetmez böyle yaparsan, dedi.

Muhacir: ben tövbe edersem Allah beni af eder,  diyerek söze başladı.

Adem (A.S)`den Peygamber Efendimiz (S.A.V)`e kadar peygamberlerden örnekler verdi. Bir çırpıda öyle seri ve hızlı örnekler üstüste sıralamıştı ki ben dahi şaşırmıştım. Ona verdiğim kitapları okumuş ve çok iyi de anlamıştı. Ama uzun yıllar cezaevinde kalmanın getirmiş olduğu psikolojik sorunlar, sıkıntılar bir türlü yakasını bırakmamıştı. Gerçekten de cezaevleri fıtrata ters düşen mekânlardı. Hele bir de maneviyat yoksa insanlar psikolojik olarak yarım can gibiydi.

Muhacir`i hücreye bıraktılar ve üzerine kapıyı kilitlediler. Bana da bir sandalye verdiler hücrenin parmaklıklarının bir tarafında ben, bir tarafında Muhacir parmaklılar arasında birbirimizi net görebiliyorduk. Gardiyan ise bizi görecek şekilde uzak bir yerde oturdu. Muhacirle sohbete başladık. Gece ikiye kadar devam etti sohbetimiz. Doğrusu o gün benim için de sıra dışı bir gün olmuştu. Çok yorgundum. Gözlerim ha bire kayıp kapanıyordu. Uzun yılların beni de yorduğunu fark ettim. Kalabalığa ve stresli ortamlarda kalmaya fazla tahammül edemiyordum artık. Saat iki buçuk gibi Başgardiyan yanımıza çıkageldi.

Başgardiyan: Gürsel senin bu saatte burada bulunman bizlere sorun çıkarabilir. Seni koğuşuna götürelim.

Muhacir için burada sabaha kadar bekleye bilirim.

Başgardiyan: Duyulursa, bizler için sıkıntı çıkar, normalde bu yaptığımız yasak.

Peki, tamam, koğuşa gidelim ancak Muhacir için bir sıkıntı olursa beni çıkartmakta hiç tereddüt etmeyin.

Başgardiyan: tamam, sorun çıkarsa seni çıkarırız.

Bu şekilde koğuşuma geri döndüm. Koğuştaki arkadaşlar çoktan yatmıştı üst kattan horlama sesleri geliyordu. Ben alt katta biraz oturdum. Muhacirin kaldığı hücreden konuşma sesleri geliyordu. Kalkıp kapının mazgalını dinledim. Muhacir, gardiyanlarla tartışmaya başlamıştı. O sıra gardiyanlardan biri:

Bak muhacir, Gürsel seni mazgaldan dinliyor şimdi.

Gerçekten, tevafuken ben de o anda onları dinliyordum. Belki sorun çıkar diye sabah 4`e kadar yatmadım ve bekledim. Bir sorun olmadı. Ben de, 4`ten sonra yattım. Sabah sayımı için kalkıp, kahvaltıya oturduğumuzda ne kadar yorgun olduğumu o zaman farkettim. Sanki 100 metrelik kuyuyu tek başıma kazmış gibiydim. Öğleye doğru koğuşumuzun önünde bir kalabalık oluştuğunu gelen yüksek bağırma çağırma seslerinden anladık. Üst kattan atılan fayansların şiddetle yere düşmesinden dolayı kırılıp parçalanma sesleri yankılanıyordu.

Ben ve arkadaşlarım kapalı kilitli kapımızın arkasından dışarıda ne olup bittiğini anlamaya çalışıyorduk. Alt katta bulunan gardiyanlar ise 4. Kattaki muhacire seslenerek, Muhacir sakin ol” diye onu sakinleştirmeye çalışıyorlardı. Tam o sırada bir Başgardiyan bizim koğuşun kapısını açıp beni çıkardı. Paniklemiş bir şekilde;

Gel, Muhacirle konuş, bizi dinlemiyor” dedi

Dışarı çıktım. Dışarıdaki manzara dehşet vericiydi. Muhacir kaldığı hücrenin musluğunu sökmüş onunla kapı kilidini zorlayarak açmıştı. Hücredeki tuvalet için kullanılan klozeti her nasılsa yerinden sökmüş ve yere vurup parçalamıştı. Kırılan klozetten adeta baltaya benzer iki büyük parçayı iki eline almış ortalığa tehditler savuruyordu. Elindeki keskin klozet parçaları ile kime vursa onu ya öldürür ya da feci bir şekilde yaralardı. Muhacir kelimenin tam anlamıyla kendini kaybetmiş, hiç kimseyi dinleyecek hali kalmamıştı.

O an gayri ihtiyari, içimden gelen bir refleksle gardiyanların içinden sıyrılıp 4. Kata doğru koşmaya başladım. Gardiyanlar ve Başgardiyan önce şaşırdılar, neden sonra onlar da peşimden yukarı çıktılar. Muhacirin kaldığı hücrenin uzun, ince ve aynı anda iki kişinin ancak geçebileceği dar bir koridoru vardı. Bu koridordan geçerek muhacirin hücresine varılabiliyordu, ancak koridorun girişindeki kapı da kilitliydi.

Koridorun sonunda bulunan muhacir bir yandan elindeki klozet parçalarıyla demir parmaklıklara vurup büyük gürültüler çıkarıyor bir yandan da klozetin kırık diğer parçalarını rastgele 4. Kattan aşağıdaki kalabalığın üzerine fırlatıyordu. Ben, Başgardiyan ve gardiyanlar kilitli koridor kapısının önünde beklerken başgardiyan “Muhacir, Muhacir!” diye bağırıyordu fakat bu seslenmeler işe yaramıyordu. Başgardiyana dönüp dedim:

Kapıyı aç, ben içeri gireceğim

Başgardiyan: Olmaz Gürsel, sana zarar verir.

Olsun. Ben kabul ediyorum, zarar versin.

Sonunda Başgardiyan kapıyı açtı. Beni içeri bırakır bırakmaz derhal kapıyı geri kapattılar. Doğrusunu isterseniz, koridorun sonunda bulunan Muhacir`e doğru ilerlerken bir an tereddüte düştüm ve ürperdim, çünkü Muhacirin durumu hiç iyi değildi. Gözünü adeta kan bürümüştü. Vücudunun birçok yerine jilet atmış, oluşan çizikler nedeniyle üstü başı kan içinde kalmıştı. Kendini kaybetmişti yine de bizi sevdiğini ve zarar vermeyeceğini düşünerek ona doğru koştum ona usulca yaklaşıp abi şefkatiyle sarılıp kucakladım.

Oda elindeki klozet parçalarını atıp Başgardiyana doğru yüksek sesle bağırdı:

Sevdiğim adamı getirmişsiniz… yoksa ….

Muhacirin koluna girerek koridor kapısına doğru ilerledik. Ortamın sakinleştiğini gören Başgardiyan ve gardiyanlar kapıyı açıp bizim yanımıza geldiler. Merdivenden aşağı doğru inerken:

Başgardiyan: Muhacir niye böyle yapıyorsun? Kendine eziyet ediyorsun

Muhacir: Bana zorluk çıkarıyorsunuz…

Ana maltaya indiğimizde tam o sırada başından beri gelişmelere tanıklık eden temizlikçi ve hafif kilolu bir mahkum muhacire seslenerek “Vuracaksan vur ha, buraya vur” diye kendi göbeğini işaret etmişti. Tabi ortam o zaman sakinleşmişti. Gardiyanlar, muhaciri bir sandalyeye oturttular. Sakinleştirici ilaç verdiler, muhacir kısmen de olsa kendine geldi. Başgardiyan ve gardiyanlar ne yapacağını bilememenin şaşkınlığı içindeydi. Bu arada ben de sakinleşmesi için muhacirle sürekli sohbet ediyor stresini dağıtmaya çalışıyordum.

Gerçekten gardiyanlar da ellerinden geldiğince ona iyi davranmışlardı. Bir müddet sonra Başgardiyan durumu müzakere etmek için 1. Müdür ile görüşmeye gitti.

Başgardiyan: Sayın müdürüm, muhaciri arkadaşı ve dostu olan Gürsel`in yardımı ile güç bela ana maltaya indirdik. Operasyon tamam. Şimdi ne yapalım. Ne hücrede ne de bir odada tek başına kalınca yapamıyor. Her tarafı problem bu çocuğun, şaşırdık kaldık.

1. Müdür: muhaciri diğer koğuşlardaki mahkumların yanına verin. Kendine tekrar zarar vermeye kalkışırsa en azından diğer mahkumlar ona engel olur.

Devam Edecek,,,

Gürsel Aldemir
E Tipi Kapalı Cezaevi C-5 Bitlis

Bu haberler de ilginizi çekebilir