• DOLAR 34.476
  • EURO 36.356
  • ALTIN 2869.884
  • ...
Sadece PKK`nin değil devletin de büyük zulümlerine uğradık
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

1990`lı yıllarda özellikle bölgede bir taraftan devlet içerisindeki karanlık odaklar, bir taraftan da PKK tarafından mağdur edildiğini ve yaşadıkları mağduriyetin halen de devam ettiğini belirten Muzaffer Beber, babasının 1994 Yılında PKK`nin yola döşediği mayının patlaması sonucu şehit olduğunu ve bölgede yaşamanın en ağır bedellerini kendi canları ile ödediklerini söyledi.

Müslümanlar olarak kendilerine sadece PKK`nin değil, aynı zamanda devletin de büyük zulümler uyguladığını ve en büyük mağduriyeti 28 Şubat sürecinden sonra yaşadıklarını belirten Beber, “Devlet güvenlik Mahkemelerinde yargılandık. DGM`lerin hışmına uğradık. Haksız ve hukuksuz bir şekilde cezalandırıldık. O dönem memur olduğum Milli Eğitim Müdürlüğündeki görevimden uzaklaştırıldım. Tüm bunların yanı sıra haksız bir şekilde cezalandırıldım ve ceza evi yattım.” ifadelerini kullandı.

“Danıştay`ın ve Başbakanlığın genelgesine rağmen çifte standart uygulanıyor”

İnancının bedeli olarak DGM`lerce kendisine verilen cezayı yattıktan sonra yapılan bir takım yasal düzenlemeler sonucu memnu haklarının iadesinden istifade etmesine rağmen halen mağdur edilmeye devam edildiğini belirten Beber, Danıştay`ın ve Başbakanlığın genelgesine rağmen hakkı olan yasal haklarından istifade ettirilmediğini ve kendisine karşı keyfi muamele ve çifte standart uygulandığını söyledi.

Beber, Eski görev yerim olan Milli Eğitim Bakanlığa defalarca başvurmama rağmen her defasında talebim reddedildi. 2013 yılında sağlık bakanlığını açmış olduğu açıktan atama kadrolarına başvurdum. Bakanlıkça talebim uygun görülüp atamam yapıldı. Ancak evraklarımın gönderildiği Devlet Personel Başkanlığınca daha önce ceza aldığım gerekçesiyle atamam iptal edildi. Danıştay 2`inci dairenin ‘`Memnu haklarını iade alanların Memuriyete dönebileceği`` ile ilgili İçtihat kararına istinaden Ankara 16`ıncı İdare mahkemesine dava açtık. Ancak Mahkeme Danıştay`ın emsal kararını görmezden gelerek Haksız ve hukuksuz skandal bir karar verdi. Talebimizi ret etti. Mahkeme bu kararı TCK`nın belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma başlıklı 53. Maddenin 1/a bendine istinaden verdi. Ancak aynı maddenin 2. Bendini dikkate almadı.” ifadelerini kullandı.

Memnu haklarının iadesini alan birisinin milletvekili dahi olabileceğini ki bunun da örneğinin mecliste olduğunu belirten Beber,  böyle bir şahsın önünde memur olması için de hiçbir engelin olmadığını ve şu anda kamuda bu durumun binlerce örneğinin olduğunu söyledi.

“28 Şubat zihniyeti devam ediyor”

Konu ile ilgili olarak kendisi ile konuştuğumuz Hukukçu Avukat Şaban Dalgın, halen günümüzde devam eden bu travmanın tek sebebinin 28 Şubat zihniyetinin devam ediyor olmasından kaynaklandığını söyledi.

Dalgın, 28 Şubat sürecinde başlayarak, günümüze kadar uzanan ve onbinlerce insanın mağdur edilmesine yol açan süreçte yaşanan mağduriyetlerin giderilmesi için ciddi bir çalışmanın yapılmadığına da vurgu yaptı.

Dalgın sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu süreçte söz konusu Muzaffer Beber gibi birçok dindar şahsiyet Devlet güvenlik mahkemelerinde yargılandı ve çok büyük haksızlıklara maruz bırakıldı. Fakat ne yazık ki bu gün gelinen noktada bu mağduriyetler halen katmerleşerek devam etmektedir. Haksız yere verilmiş bir karar neticesinde zamanında sabıkalı hale getirilmiş, örgüt üyeliği sebebiyle cezaevine girmiş ve bu cezadan dolayı da kendisine verilen cezayı çekmiş ve çıkmış olan bir insan bir de adeta toplum içerisinde memnu hakları gasp edilerek cezalandırılma yoluna gidilmiştir.” dedi.

“Böyle bir mağduriyetin dünyada emsali yoktur”

Şu an yapılan uygulamalar ile insanların mağdur edildiğini ve devletin yetkili organlarının bu mağduriyeti kaldırmamak için halen ayak direttiklerini belirten Dalgın,  yaşanan bu tür mağduriyetlerin insanları bir nevi ömür boyu cezalandırmak anlamına geldiğini söyledi.

Muzaffer Beber hakkında verilen karar ile kendisine; “Sen devlete karşı suç işlemişsin, ceza almışsın bu nedenle ömür boyu memuriyete dönemezsin” şeklinde bir cevap verildiğini belirten Dalgın, “Aslında böyle bir mağduriyetin dünyada emsali yoktur. Yani hiç kimse işlediği bir suçtan dolayı ömür boyu suçlanamaz. Daha doğrusu; insanların canına, malına kast etmemiş, sadece siyasi görüşü nedeniyle cezaevine girmiş bir insanın ömür boyu kamu haklarından mahrum edilmesi tüm evrensel hukuk ilkelerine aykırıdır. Bunun mutlaka adil bir şekilde düzeltilmesi ve bu mağduriyetin giderilmesi lazım. Gerçekten bu mağduriyet bir zulümdür, haksızlıktır.” ifadelerini kulandı.

“Keyfi uygulamaların yetkililerin elinden alınması gerekiyor”

657 sayılı yasanın 48-A bendinde Memnu hakların iadesi kararı almaları halinde kişinin yeniden memuriyete atana bilme hakkı kazandığına da dikkati çeken Dalgın, maddenin son kısmına eklenmiş olan “Ancak idarenin takdir yetkisinin saklı bulunması” cümlesinin keyfi muamelelere kapı aralayan bir ibare olduğunu söyledi.

Dalgın, “Bu keyfi uygulamaların yetkililerin elinden alınması gerekiyor. Objektif kararlar dışında keyfi hareketler yapma yetkisi yoktur. Yetkili bir kişinin hoşuna gitmediği bir durumda ‘Takdir yetkimi kullandım` diyebileceği boş bir alan bırakılmamalıdır.” önerisinde bulundu.  – (Fikret Özkan  - İLKHA)

Bu haberler de ilginizi çekebilir