Arap Harfleriyle Ders Vermek Yasaklandı
DOĞRUHABER / TARİHTE BUGÜN / 14 MART
GÜNÜN AYETİ
“...Gerçekten onlar hayırlara koşarlar, umarak ve korkarak bize dua ederlerdi ve bize derin saygı gösterirlerdi.” (Enbiya suresi 90. ayetin meali)
GÜNÜN HADİSİ
“Haset (Gıpta) ancak iki şeyde vardır:
(O kimse ki) Allah ona hikmeti vermiş, o da hikmeti halk arasında yayar ve öğretir. Ve (Yine o kimse ki) Allah ona mal vermiştir ve aynı zamanda o malı hak yolunda harcamaya sevk etmiştir.” (Müslim)
GÜNÜN SÖZÜ
“Fakirlik ve zenginlik iki binektir. Hangisine bindiğimi pek önemsemiyorum. Eğer bindiğim fakirlik ise, onun içinde sabır vardır. Eğer zenginlik ise, onun içinde (Allah yolunda) vermek vardır!” (İbni Mesud)
TARİHTE BUGÜN
1939: Adalet Bakanlığı Arap harfleriyle ders verenlerin cezalandırılmasına ilişkin genelge yayımladı.
1939: İktisat Bakanlığı kadın çoraplarında kalitenin yükseltilmesi için Avrupa'dan uzman heyet getirtti. Bugün dünya liderliğine oynayan veya en azından Birinci Dünya Ülkeleri olarak müreffeh bir hayat standardı yakalayan ülkelerin sanayi dalında, ilimde, tıpta... ilerlemek için gayret ettikleri dönemde Türkiye Cumhuriyetinin yöneticileri Arapça harflerle, kadın çorabıyla, baleyle, operayla uğraşıyordu.
1978: İşgalci İsrail Güney Lübnan`ı işgal etti. Güney Lübnan'da işgal ettiği bölgede "Güvenlik Bölgesi" kuran işgal devleti, 22 yıl sonra 2000 yılında Güney Lübnan'dan aniden çekilerek bölgeyi Hizbullah'ın kontrolüne bırakmıştı. Siyonist Devletin bu şekilde kaçarcasına bir kaç günde içinde terk etmesi Hizbullah karşısında aldığı hezimetlerden biri olarak tarihe geçti. Zira İsrail, durup dururken Güney Lübnan'dan çekilmemişti. Bu, Hizbullah'ın yıllardır verdiği bir mücadelenin neticesiydi. Hizbullah, bu çekilmeden sonra yaptığı açıklamada "Mücadelesinin, Filistin topraklarında da işgal sona erinceye kadar devam edeceğini" belirtmişti.
1983: Devlet Güvenlik Mahkemeleri'nin kurulmasını öngören yasa tasarısı, Danışma Meclisi'nde kabul edildi. Tasarıya göre Ankara, Diyarbakır, Erzincan, İstanbul, İzmir, Kayseri, Konya ve Malatya olmak üzere 8 ilde DGM kurulacak.
1988: Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan bir araştırmada Türkiye'de her 32 kişiden birinin devlet tarafından fişlenmiş olduğu belirtildi MİT ve Emniyet Genel Müdürlüğü'nün fişlediği kişilerin1,7 milyona ulaştığı bildirildi.
1993: Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz, "Laiklik bir din değildir. Bu düşünce yanlıştır. Laiklik din ve vicdan hürriyetine saygıdır" dedi. Diyanet İşleri Başkanı Yılmaz, Kuran'ın yeniden tefsir edilmesini istedi ve İlmihal kitabı ile İslam tarihinin de yeniden yazılmasından yana olduğunu belirtti. Cumhurbaşkanı Turgut Özal'dan Diyanet İşleri Başkanı Yılmaz'a destek geldi Özal, "Çağa ayak uydurmak için değişimin şart olduğunu "Aksi halde Osmanlının düştüğü yanlışlık tekrarlanır Dini konulara yeni anlayış getirmek lazım. Bu konuda korkmadan çalışmak gerekir" dedi.
1998: YÖK, "Türban yasaktır, takan ve taktıran suç işler" açıklaması yaptı. "Türban yasaktır" demek, "Türban haramdır" demektir. Allah'ın haram kıldığını helal, helal kıldığını ise haram kılma gibi bir cürmü işleyenlerin, hiç bir kurtarıcının olmayacağı, hiç bir gölgenin ve kaçıp saklanacak hiç bir yerin olmadığı hesap günü halleri nice ola!
2001: Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu'na kuruluşundan bu yana ilk kez bir kadın üye atandı. Kurul'a Prof. Dr. Mualla Selçuk getirildi. Mualla Selçuk, sonraki yıllarda Din İşleri Yüksek Kurulu toplantısında okunan Kur'an-ı Kerim'i başörtüsüz dinlediği için çok eleştirilecek ve Din İşleri Yüksek Kurulunda "Kadınlar başı açık namaz kılamaz" kararına muhalefet şerhi koyarak "Kadınlar baş açık namaz kılabilirler" demişti. Laik sistemi Laiklikle dini devletin her kademesinden uzaklaştırırken devleti din hakkında söz sahibi yaptı. Din var olan hükümlere -haşa- Allah değil, sistem karar verecekti. İşte bu şekilde sistem, kendi din elamanlarını yetiştirdi. Bu din elamanları kıyas ve içtihatlarını İslam üzerinden değil, Laik sistem üzerinden yapınca tuhaf fetvalar ve açıklamalar havada uçuşmaya başladı.
2003: Türkiye Cumhuriyeti'nin 59. Hükümeti, Siirt Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan'ın başkanlığında kuruldu. Bakanlık sayısı, 25'ten 23'e indirildi.
2003: Diyanet İşleri Başkanlığı'nın 2003 yılı bütçesinin görüşüldüğü Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu'nda konuşan CHP İzmir Milletvekili Kemal Anadol, zorunlu din dersini eleştirerek; ''Diyanet sadece Sünni inanca hizmet eden bir kurum olmamalıdır. Alevi ve Sünnilere eşit davranılmalıdır. Diyanette 88 bin personel olduğu ifade edildi. Merak ediyorum bu kurumda bir tane bile alevi çaycı var mı? Camilerin yasal güvenceye alınmış bir statüsü var. Ama Diyanet İşleri cem evlerini ibadet evi olarak görmüyor" dedi. Özellikle son yıllarda "Cem Evlerinin" bir ibadethane olarak tanınması ve özerklik verilmesi konusu gündeme getirilerek Alevilik sanki bir dinmiş gibi kabullendirilmek istenmektedir. Şayet Cem Evleri bir ibadethane ise, bu ibadethane hangi dinin ibadet yeri olacak? Kilise, Hıristiyanların, Havra Yahudilerin, Mescid Müslümanların da Cem Evleri hangi din mensuplarının ibadetgâhıdır? Bu dinin peygamberi kimdir? Bu dindeki Rab anlayışı nasıldır? Kutsal kitabı hangisidir? Emir ve yasakları, haram ve helalleri nelerdir? Bu soruların cevapları muğlâk bırakılarak bir kesim tarafından ısrarla "Cem Evleri ibadethane olsun" teklifi gündeme getirilmektedir.
2005: Anayasa Mahkemesi, yabancılara mülk satışına olanak sağlayan ve 30 hektardan fazla mülk edinebilmeyi Bakanlar Kurulu'nun iznine bağlayan düzenlemeyi iptal etti. Ak Parti döneminde eleştirilmesi ve kınanması gereken uygulamalardan biri yabancılara mülk satışına yol vermesidir.
2006: Amerikan Merkezi Haber alma Örgütü CIA'nin, El Kaide şüphelilerini üçüncü ülkelere götürmek üzere kullandığı işkence uçaklarına ilişkin iddialardaki 'Türkiye' boyutu giderek genişliyor. Daha önce, CIA uçaklarından birinin İstanbul'daki Sabiha Gökçen Havalimanı'na, bir diğerinin ise Adana'ya indiği ortaya çıkmıştı. Şimdi de, bir başka CIA uçağının 25 Kasım 2002 günü Diyarbakır'a indiği ortaya çıktı. Diyarbakır'a inen uçağın burada ne kadar süreyle kaldığı, içinde kaç kişinin bulunduğu ve nereye gittiği bilinmiyor.
2008: Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin kapatılması için Anayasa Mahkemesi'nde dava açtı. Tarihe Google İddianamesi olarak geçen bu kapatma davası ismiyle müsemma olmuştu. Zira Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, gerçekten de internet üzerinden Google arama motorunu kullanarak Ak Parti aleyhine olabilecek haber ve yazıları derlemiş, bunları derleyerek kapatma davasının iddianamesini hazırlamıştı. Kapatma davası döneminde Türkiye ciddi bunalımlar yaşamış ama neticede dava "Al gülüm ver gülüm" gibi bir sulh ile sonuçlanmıştı. Yalçınkaya, Abdullah Gül dahil 71 kişinin 5 yıl süreyle siyasetten men edilmesi ve Ak Partinin kapatılmasını talep etmişti. Anayasa Mahkemesi, bu iddianameyi 31 Mart 2008 günü kabul etti. 16 Haziran günü Adalet ve Kalkınma Partisi esas hakkındaki savunmasını verirken 30 Temmuz 2008 tarihinde kamuoyuna yapılan açıklamada, partinin temelli kapatılmaması, fakat hazine yardımının belirli bir oranda kesilmesi kararına varıldı. 6 üye kapatılması, 5 üye kapatılmaması yönünde oy kullanmışken, hazine yardımının kesilmesi hakkındaki oylamada 11 üyenin 10'u kesilmesi yönünde oy kullanmıştır. Parti kapatma için gerekli olan 7 oy toplanamadığından Ak Parti kapatılmaktan kurtulmuştur.
2012 : Dünya Kamuoyunun Tüm Dikkati Suriye Ve Filistin`deki Olaylara Çevrilmişken Ocak Ve Şubat Ayında Kafkaslar'da Meydana Gelen Çatışma Ve Operasyonlarda 50 Direnişçi Şehid Oldu.
İki Ay İçerisinde En Az 38 İşgalcinin Direnişçiler Tarafından Öldürüldüğü Bildirildi.
İşgalci Ruslar Bölgeden Sağlıklı Haberler Alınmaması İçin Gazeteci Ve Aktivistlere Baskı Uygulamaya Devam Ediyor.