• DOLAR 34.447
  • EURO 36.303
  • ALTIN 2837.002
  • ...
Hayat Birbirimize Doyacak Kadar Geniş Değil!
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Babasının duvarda asılı olan fotoğrafına bakmaya dayanamayıp, inci gibi gözyaşlarını bir bir dökmeye başladı. "Babamı en son ne zaman gördüm?" deyip narin parmaklarıyla geçen günleri öylece sayıp durdu. Evet evet en son  Adeviyye meydanında görüşmüşlerdi. Hatta  babası "Allah'a ısmarladık" diyerek ayrılacağı esnada;  "Baba, sen bizimle olduğunda bile bizden ayrısın." diye sitemini hemen dile getirmiş ve gözlerinin içine derin derin bakakalmıştı. Babası da; "Canım yavrum, bu hayat birbirimize doyacak kadar geniş değil. Birbirimize doyalım diye Allah'tan cennetinde bize bu sohbeti vermesini temenni ediyorum." demişti. Aslında Esma'nın siteminin  yersiz olmadığını en iyi babası biliyordu. Çünkü babasına hasret kalan birçok çocuk gibi onunda tek isteğiydi beraber doya doya vakit geçirmek! Ne var ki; yine ayrılmış ve o günden sonra bir daha görüşememişlerdi. Ayrılmalarına sebep olanlara lanet okudu. Bunun yeterli olmayacağını bildiği için de, Adeviyye meydanına doğru gitmeye başladı. Zaten ülkesine yapılan darbeden bu yana evine nadiren gelirdi. Şimdi  17 yaşında adelet için yürüyordu. Küçük yüreği ve kararlı adımlarıyla; büyük, güçlü(!) ve kendilerince adalet için var olan BEYLERE bir ders veriyordu; "Lanet okumak, üzülmek, iki damla gözyaşı dökmek yetmez, kimseyi kurtarmaz, gidenleri geri getirmez! Makam ya da yaşın büyük ve küçük olması adalet için fedakarlık yapmaya engel değildir. Ortada hayatını kaybetme dahi olsa..." İşte Esma bu düşüncelerle direniş meydanına vardı. Görüp duydukları düşündüğü şeyler kadar büyüktü. Meydana yakın binaların çatılarına keskin nişancılar yerleşmiş, habire ateş açıyorlardı. Esma 4 ay önce hafızlığını bitirmişti. Ayetleri durmadan okuyup yaralıların yardımına koşuyordu. Gözleri koluna adını ve soyadını yazmış kan ter içinde yeni şehid olmuş birine  daldı. Şehidin neden koluna böyle bir şey yazdığını orada bulunan bir gence sordu.  Genç; "Bacım, biliyorsun buraya gelen ne için geldiğini, nelerle karşılaşabileceğini çok iyi biliyor. Sabahtan bu yana keskin nişancılar ateş açıyorlar. Bu şehidimiz de, "Olur da şehid olursam, ailem beni tanısın." diye koluna adını ve soyadını yazmış. Allah şehadetini kabul buyursun." diye cevap verdi. Esma' nın çok etkilendiği aşikardı. Buna rağmen ilerledikçe ilerliyordu hem de öğlen vaktinin kavurucu güneşine aldırış etmeden tıpkı babasının iki gün önce rüyasında gördüğü gibi, "Baba, benim düğünüm öğlen vaktinde olacaktır." deyip nasıl ilerlediyse meydanda da öyle  ilerliyordu. Arşı titretircesine uzaklardan gelen sese; "Bu olsa olsa  insanların kanına susayan zalimlerin kurşun sesi ve meydanda; HASBUNALLAH VE Nİ'MEL VEKİL diye yükselen mücahitlerin  nidasıdır." dedi ve yine koştu. Fakat  bu sefer başka bir yere koşacak gibiydi. Bir müddet; "Nereye doğru gitsem?" diye durup sağa sola baktı.  Ne olduğunu anlamadan yere serildiğini fark etti... Yaralılar hızla hastaneye götürülüyordu. Esma'da hastaneye götürülenler arasındaydı. Işıl ışıl parlayan güzel gözleri  ile onu bekleyen cenneti arzuyla temaşa ediyordu. Sevinçliydi;  çünkü seyre daldığı yere göğsünden aldığı kurşunun kendisini bizzat götüreceğini anlamıştı... Heyecanlıydı çünkü her daim kavuşmayı temenni ettiği Rabbine kavuşacaktı.  Şaşırmıştı çünkü böylesi büyük arzusuna kendisini küçücük bir mermi götürecekti. Nasıl mı? Ruhunu şanı yüce olana, "YA RAB, YA  ALLAH" diye diye, teslim ederek!


Sümeyye Nurduhan / Bitlis (Tatvan) - Yaş: 17

Bu haberler de ilginizi çekebilir