Davutoğlu ABD`de Geniş Açıklamalarda Bulundu
Başbakan Ahmet Davutoğlu, ABD`nin New York kentindeki programı kapsamında, BM genel merkezinde, BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun ile görüşmesinin ardından basın toplantısı düzenledi.
NEW YORK - Davutoğlu, Suriyeli muhaliflerin, BM Suriye Özel Temsilcisi Staffan de Mistura`nın planıyla ilgili, "Diğer şehirlerdeki kanlar daha değersiz değil` diyerek görüşmeyi reddettiği anımsatılıp, "BM Genel Sekreteri ile görüşmede, görüşme planının revize edilmesi, muhaliflerin yeniden masaya oturtulması, formülün bulunması konusunda fikir alış verişinde bulunuldu mu" sorusu üzerine, uluslararası toplumun, Suriye ve Halep`teki durumla ilgili çok açık ve net stratejisi olmadığını söyledi.
Geçmişte birkaç kez Türkiye`nin de devrede olduğu geçici ateşkesler ilan edildiğini ama rejimin hiçbir zaman buna saygı göstermediğini ifade eden Davutoğlu, "Nitekim Halep`te de Mistura`nın iyi niyetli çabalarına karşısında, rejim saldırılarına devam etti. Suriye muhalefeti de haklı olarak Halep`te geçici dondurma olması, çatışmaların durması, diğer şehirlerde Şam`da, Hama`da, Humus`daki insanların geleceği anlamında bir şey ifade etmiyor. Dolayısıyla çok daha kapsamlı çabalara ihtiyaç var" diye konuştu.
Davutoğlu, Amerika`daki Suriye Ulusal Konsey temsilcileriyle bir araya geldiğini belirterek, "Türkiye olarak biz her zaman Suriye Ulusal Konseyi ve Suriye muhalefetinin temsilcileriyle bu konularda gayret göstermeye hazırız. Yeter ki kalıcı barışın önünü açacak ateşkesler sağlansın, yoksa rejimin taktik manevralarına esir düşmemek lazım" değerlendirmesini yaptı.
Şah Fırat Operasyonu
"Şah Fırat Operasyonu'yla ilgili acaba Sayın Genel Sekreter net ifadeler kullandı mı, Türkiye`nin pozisyonunu anlıyor mu" sorusuna Başbakan Davutoğlu, şu yanıtı verdi:
"Türkiye`nin, Şah Fırat Operasyonu konusunda ise ben Sayın Genel Sekretere bilgi verdim. Zaten operasyonun yapıldığı gecenin sabahında Birleşmiş Milletleri bilgilendirmiştik. Şah Fırat Operasyonu, Türkiye`nin haklarının korunduğu operasyondur. Türkiye, 1921, Fransa ile yapılan anlaşmada Süleyman Şah`ın türbesinin olduğu makamı, Türkiye Cumhuriyeti toprağı olarak kabul ettirmiştir. O zamandan beri yer 3 kere değiştirilmiştir. Bu operasyondan sonra yeni bir yer değişikliği söz konusudur. Sayın Genel Sekretere de izah ettim, 572 personel, 100 tank ve zırhlı araçla bu operasyon başarıyla tamamlandı. BM`de kayda geçti. Sayın Genel Sekreterin de bu konuda herhangi bir olumsuz ifadesi de olmadığı gibi zaten doğal olarak Türkiye kendi ulusal haklarını kullandığı için BM kayıtlarına bu şekilde geçmiş oldu."
"Görüşmelerin başarılı geçtiği inancındayım"
Davutoğlu, "New York ziyaretiniz ağırlık olarak ekonomi gündemli ziyaret. Ziyaretin öncesinde de tırnak içinde, ‘Merkez Bankasına siyasi baskının sürmesi ve TL`nin değer kaybı` yorumları yapılıyordu. Ziyaretinizle birlikte bu negatif tabloyu pozitife çevirdiğinizi düşünüyor musunuz. Çünkü olumlu yorumlar olduğu gibi yatırımcıları bu konuda ikna edemediğiniz yönünde bazı yorumlar da var" sorusu üzerine de şunları kaydetti:
“New York ziyaretim önceden planlanan ziyaretti. Kasım, Aralık (2014) aylarında çok kapsamlı 25 dönüşüm programını ilan ettik. Bu G20 bünyesinde ilan edilen en kapsamlı değişim ve dönüşüm programı. Türkiye`deki yeni bir ekonomik hamle döneminin başladığını ve bu hamle döneminin niteliksel bir değişimin önünü açacağını vurguladım. Ziyaretimizin ana sebebi, bu dönüşüm programlarının ve Türkiye`deki ekonomik stratejik konusunda uluslararası yatırımcıları bilgilendirmek ve uluslararası yatırımcıların dikkatine bu büyük dönüşüm programını getirmekti. Daha önce Ocak ayında Londra`da toplantılar yaptık, Davos`ta toplantılar yaptık, ve o toplantıların üçüncü ayağı New York`tu. Yani buradaki esas tabii BM Genel Sekreteri ile siyasal konuları konuştuk, yarın kadına yönelik şiddet konusunda BM Genel Kurulunda bir konuşma yapacağım. Bütün bunların yanında esas odak buydu.
Dün de yatırımcılarla yaptığımız görüşmeler, Türkiye`ye olan ilgi ve bu dönüşüm programlarına gösterilen alaka dolayısıyla ben gayet verimli geçtiği inancındayım. Bu görüşmelerimiz devam edecek. Önemli olan Türkiye`nin bu küresel kriz ortamında, ekonomik kriz ortamında bir istikrar adası olarak siyasal istikrar adası olarak, yükselen ekonomi olarak dünyada yatırımcıların gündeminde olması. Bu çerçevede görüşmelerin başarılı geçtiği inancındayım. Bu konuda da basına açık kısmı dışında yapılan toplantılardaki yorumlarda gayet ümit vericiydi. Birçok dış yabancı yatırım için de spesifik görüşmeler yaptık ve onları yatırım ajansımızın desteğiyle inşallah en kısa zamanda Türkiye`ye gelmesi için kararlar aldık. Dolayısıyla gayet olumlu sonuçlar doğuran bir ziyaret oldu."
"Kur dolayısıyla özel bir kriz olduğu gibi kanat doğru kanaat değil"
Davutoğlu, "Türkiye`de bugün en çok konuşulan başlık dolardaki yükselişti. Ciddi miktarda dolar alımı da var. Daha yukarı gideceği de hesap ediliyor. Önümüzdeki süreçle ilgili bununla ilgili bir değerlendirme alabilir miyiz" sorusunu şöyle yanıtladı:
"Doları yükselmesi konusu, dünyadaki genel doların önce avro karşısında diğer dünya para birimleri karşısında yükselmesiyle ilgili husustur. Türkiye`deki tartışmalara bağlanamaz sadece . Dolardaki bu yükselişle ilgili olarak bütün kurumlarımız, birimlerimiz gerekli tedbirleri almaktadır. Dün ilk yükseliş trendi olduğunda ben de Merkez Bankası Başkanı ile buradan görüşme gerçekleştirdim. Her türlü tedbir gerektiğinde alınır ama bunun dünyadaki genel bir dalgalanmanın Türkiye`ye yansıması olduğu unutulmamalı."
"Türkiye`de özel bir kur dolayısıyla özel bir kriz olduğu gibi bir kanat doğru kanaat değil" ifadesini kullanan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ama bunu ciddiyetle ele alıyoruz. Her kur değişiminin Türkiye ekonomisindeki oluşturacağı baskı, enflasyon üzerinde yapacağı etki bütün bunları göze almak durumundayız ama dediğim gibi esas itibarıyla bütün dünyayı etki altına alan bir dalgalanma söz konusu. Türkiye olarak biz hükümet olarak gerekli tedbirleri almak noktasında belli noktalarda gerekli talimatları verdik."
Musul operasyonu
Bir gazetecinin ''Musul operasyonu için Türkiye'nin sıcak çatışmaya girmeyeceğini ifade ettiniz. Milli Savunma Bakanının da Irak'a, iki tane C-130 tipi uçakla gittiği bilgisi var. Bu uçaklarda ne var, uçaklar da lojistik desteğe dahil mi?'' sorusu üzerine, Davutoğlu, Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz'ın ziyaretinin dün gündeme gelen Musul operasyonu ile sınırlı olmadığını bildirdi.
Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Savunma Bakanımızın ziyaretinin kararını Sayın Haydar Abadi'nin Ankara ziyaretinde vermiştik. Zamanlaması da ona göre yapılmıştı. O zaman Irak Savunma Bakanı Ubeydi'nin talep ettiği bazı ekipmanlar çerçevesinde ki bunların çoğu dediğiniz gibi lojistik niteliktedir. Silah boyutundan daha çok donanım özellikleri taşıyan katkılardır. Sayın Milli Savunma Bakanımızın ziyareti bağlamında bu yardımlar Irak yetkililerine iletildi.
Türkiye'nin Irak'ın istikrarını her zaman önem verdiğini bütün Iraklılar da gayet yakından bilirler. Dolayısıyla Musul'un ve Irak'ın istikrarı için atılması gereken adımlar konusunda bütün taraflarla yakın temas halindeyiz. Önümüzdeki dönemde ümit ederiz ki Irak'ta özellikle siyasal katılım anlamında bütün Iraklı tarafların birlikte oluşturdukları güçlü bir siyasi iradeyle Irak'ta teröre karşı mücadele birlikte yürütülür. Türkiye olarak Irak'ta da Suriye'de de Irak ve Suriye halkıyla olan dayanışmamız çerçevesinde gerekli desteği vermeye hazır olduğumuzu ifade ettim.''
Başbakan Davutoğlu, ''Konya'da F-4 düştü, üçüncü oldu bu son düşüşle. Genelkurmay'da aldığınız brifingde bu uçakların modernizasyonu ya da süreç içinde kullanılmaması düşünülüyor mu'' sorusuna şu yanıtı verdi:
''Genelkurmay Başkanımız ile bu elim olaydan sonra görüştük. Bir kez daha buradan pilotlarımıza rahmet diliyorum, ailelerine taziyelerimi iletiyorum, Türk Silahlı Kuvvetlerine. Olayın oluş seyri ile ilgili Genelkurmay Başkanımız detaylı bir bilgi sundu. F-4'ler ile ilgili önümüzdeki dönemde de tekrar bu konuyu ele alacağız. Artık Türkiye'nin bu anlamda çok daha sofistike uçaklarla bu eğitimi yapma imkanı var. Eğer F-4'lerden kaynaklanan ki bana verilen ilk bilgide doğrudan uçaktan kaynaklanan bir problemden daha çok eğitimin kendisinin doğasında olan zorluktan kaynaklanan bazı faktörlerin etkili olabileceği gündeme getirilmişti ama konu nihayet bütün tetkikler yapıldıktan sonra açıklığa kavuşacak. Çünkü bu eğitimler bazın doğrudan savaş tatbikatları olduğu için zor bazı manevraları da içerebiliyor. Bunların sebeplerini inceleyeceğiz, gerektiğinde F-4'ler tümüyle bu eğitim faaliyetlerinin dışında tutulabilir. Türkiye'ye döner dönmez bu konuda Genelkurmay Başkanımızdan tekrar detaylı bir brifing alıp, gerekli adımları atarız.''
"Suriyeliler, rejimle IŞİD arasında tercihe zorlanmamalı"
Davutoğlu, BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun ile yaptığı görüşmenin içeriğine ilişkin bilgi vererek gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Toplantıda genel olarak uluslararası terör ve aşırılıkçılık konularının ele alındığını kaydeden Davutoğlu, özellikle Suriye'deki krizin, görüşmelerinde önemli yer tuttuğunu ifade etti.
Türkiye'nin Suriye rejiminin uyguladığı vahşet ve kimyasal silah saldırılarının karşısında olduğunu dile getiren Davutoğlu, Türkiye'nin aynı şekilde "uluslararası terör örgütü" IŞİD'in vahşetine de karşı olduğunu vurguladı.
Türkiye'nin Suriye ve Irak'tan 2 milyon mülteciye ev sahipliği yaptığını anlatan Davutoğlu, sadece kamplarda barınanlara 5 milyon dolardan fazla para harcadıklarını, sosyal maliyetin ise çok daha fazla olduğunu söyledi.
"Suriye krizini sonlandırmak ve ülkeye güvenli bir şekilde insani yardım ulaştırmak BM Güvenlik Konseyi'nin sorumluluğunda" diye konuşan Davutoğlu, Suriye içinde yerlerinden edilen nüfusun yardımsız kaldığını vurguladı.
Davutoğlu, Ban ile görüşmede Halep çevresinde meydana gelen gelişmeleri de değerlendirdiklerini kaydederek, "Biz Suriye'de akan kanın durması ve ateşkesin sağlanması için BM Özel Temsilcisi Staffan de Mistura'nın ya da BM'nin başlattığı tüm girişimleri destekliyoruz. Ancak maalesef Suriye rejimi yine verdiği sözü tutmadı" dedi.
IŞİD'e karşı savaşın ortak nokta olduğunu da dile getiren Davutoğlu, şunları söyledi:
"Biz Türkiye olarak Suriye, Irak ya da hangi ülkede olursa olsun teröristlerin bulunmasına karşıyız. Ancak aynı şekilde Suriye rejimini savunmak için Lübnan ya da diğer ülkelerden gelen yabancı savaşçılara da karşıyız. Hiçbir yabancı savaşçının Suriye topraklarına girişine izin verilmemeli ve Suriye halkı iki grup arasında sıkışıp kalmamalı. Suriyeliler gaddar bir rejim ile gaddar bir terör örgütü arasında seçim yapma zorunda bırakılmamalı. Burada üçüncü bir seçenek olan ılımlı siyasi çözüme ihtiyaç var."
"Ukrayna ve Libya'nın toprak bütünlüğünü savunuyoruz"
Başbakan Davutoğlu Irak'taki gelişmelere de değinerek, Irak'ta meşru bir hükümet olduğunu ve Türkiye'nin bu hükümetle yakın ilişki içinde bulunduğunu söyledi.
Irak Hükümeti ve bölgesel Kürt yönetimi ile güvenlik ve istihbarat paylaşımı konusunda koordine içinde olduklarını ifade eden Davutoğlu, bölgede istikrar için Peşmerge güçlerine de destek verdiklerini kaydetti.
Görüşmede Ukrayna'daki gelişmeleri de değerlendirdiklerini anlatan Davutoğlu, "Karadeniz ve çevresinde barış ve istikrar için Ukrayna sorununun barışçıl çözümü bir zorunluluk. Ukrayna'nın toprak bütünlüğü bizim için temel prensip. Çözüm diplomatik diyalogla bulunmalı" ifadelerini kullandı
Davutoğlu, Libya konusunda yaptığı açıklamada da, Tobruk ve Trablus'ta bulunan iki hükümeti de Türkiye'ye davet ettiklerini ve bu ülkede BM'nin arabuluculuk çabalarını desteklediklerini söyledi.
Libya'nın etnik ve mezhepsel olarak ciddi bölünmeler içinde olmadığını anlatan Davutoğlu, ulusal çözüm bulmaları durumunda Libya'nın kalkınma için önemli imkanları olduğunu vurguladı.
"Kıbrıs'ta Ban Ki-mun Planına ihtiyaç var"
Görüşmede Kıbrıs konusunu da ele aldıklarını anlatan Davutoğlu, 2004'te Annan Planını Türk tarafının savunduğunu hatırlatarak, "Genel Sekreter Ban'a görev süresi dolmadan Kıbrıs sorununun çözülmesi için 'Ban Ki-mun Planı'na ihtiyacımız olduğunu söyledim" dedi.
Kıbrıs'ta Rum tarafının müzakere masasına gelmesi gerektiğini kaydeden Davutoğlu, mümkün olan en kısa zamanda uluslararası bir konferans toplanması gerektiğini anlatarak, "Kıbrıs'ta doğal kaynaklar konusunda tek taraflı eylemler ve provokasyonlar yerine, masa başında müzakere etmek daha yararlı olur. Biz sürdürülebilir kapsamlı bir barış için mümkün olan her şeyi yapacağız" diye konuştu.
Davutoğlu, Ban Ki-mun'un Türkiye'yi, dini liderlerin katılımıyla Nisan ayında BM'de düzenlenecek "Aşırıkçılık ve hoşgörüsüzlükle mücadele" konusundaki tematik toplantıya davet ettiğini, Türkiye'nin bu toplantıya üst düzeyde katılacağını açıkladı.
Türkiye'nin barış, istikrar ve birlikte yaşama konularındaki her türlü inisiyatifi destekleyeceğini de vurgulayan Davutoğlu, "Aşırılıkçılık hepimiz için bir tehdittir. Dünyanın bugün ihtiyacı olan karşılıklı saygı ve diğer kültürlere karşı anlayış" dedi.
Davutoğlu, görüşmede Filistin konusunu da değerlendirdiklerini ve Türkiye'nin Filistin halkına her türlü desteği vereceğini belirterek, "Filistin Devleti tanınmalı ve iki devletli çözüm olmalı. Filistinliler de diğer halklarla aynı haklara sahip olmalı" ifadelerini kullandı.
"Biz, hiçbir zaman, hiçbir terörist örgütün sınırımıza yakın bir yerdeki varlığına göz yummadık"
Davutoğlu, BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun ile yaptığı görüşmenin ardından düzenlediği basın toplantısında gazetecilerin sorularını yanıtladı.
“Türkiye`nin uluslararası terörizmle yeteri kadar mücadele etmediğine yönelik eleştirilerin” sorulması üzerine Davutoğlu, bunların yanıltıcı olduğunu söyledi.
Suriye krizinden Türkiye kadar etkilenen bir başka ülke olmadığını belirten Davutoğlu, Türkiye`ye şu ana kadar 2 milyon sığınmacı geldiğine, Kilis gibi bazı kentlerde Suriyelilerin sayısının yerel halktan fazla olduğuna dikkati çekti.
Davutoğlu, "Türkiye`ye Kobani`den üç günde 200 bin sığınmacı geldi. Bu rakam son 3 yılda tüm Avrupa tarafından kabul edilen sığınmacı sayısından daha fazla. Tüm istatistiklere baktığınızda Türkiye`nin, sahada insani krizin azaltılması noktasında nasıl çalıştığını görebilirsiniz" diye konuştu.
Türkiye`nin uluslararası terörizmle mücadeledeki pozisyonunun da açık olduğunu dile getiren Davutoğlu, Türkiye`nin geçmişte terörizmden çok zarar gören bir ülke olduğunu hatırlattı. Davutoğlu, ilk kez Türkiye'nin Ekim 2013`te DEAŞ`ı terörist örgüt olarak ilan ettiğini ve yine Kasım 2013`te DEAŞ konvoyu Türkiye sınırına yaklaştığında, örgütü vuran ilk ülkenin Türkiye olduğunu kaydetti.
Davutoğlu, "Biz, hiçbir zaman, hiçbir terörist örgütün sınırımıza yakın bir yerdeki varlığına göz yummadık" diye konuştu.
"Başkentlerde oturarak yargılamak kolay"
Türkiye`nin Irak ve Suriye ile bin 295 kilometrelik sınırı bulunduğuna işaret eden Davutoğlu, bugün bu sınırın öteki tarafında hiçbir devlet otoritesinin bulunmadığını vurguladı.
Davutoğlu, "Bu nedenle, Türkiye büyük bir zorlukla karşı karşıya. New York`ta veya başka şehir ve başkentlerde oturarak Türkiye-Suriye, Türkiye-Irak sınırında olanları yargılamak kolay, daha zor olan oradaki durumu anlamak" ifadesini kullandı.
"Uluslararası toplumun daha fazlasını yapmasını bekliyoruz"
Uluslararası toplumun, insani kriz ve Suriye`deki krizinin çözümü noktasında daha fazla şey yapmasını beklediklerini belirten Davutoğlu, "Çünkü bu (Suriye`deki kriz) tüm kötülüklerin kaynağı ve uluslararası terörizm konusunda kaygıları olan herkesten istihbarat ve bilgi paylaşımında daha fazla işbirliği bekliyoruz" dedi.
Türkiye`ye her yıl 35 milyon turist geldiğini anlatan Davutoğlu, terörle bağlantısı olduğundan şüphe duyulan kişilerin sınır dışı edilebilmesi veya Türkiye`ye girişinin durdurulabilmesi için diğer ülkelerden daha fazla istihbarat bilgilerine ihtiyaçları bulunduğunu kaydetti.
Davutoğlu, "Geçen yıl, 2 bin civarındaki kişiyi sınır dışı ettik, 10 bin civarındaki kişinin de girişini yasakladık. Müttefiklerimizden ve diğer ülkelerden istihbarat bilgisi aldığımız zaman harekete geçmemiz daha kolay. Bu nedenle daha fazla işbirliği istiyoruz ve yüz yüze olduğumuz durumun zorluğunu anlama noktasında da daha fazla empati bekliyoruz" diye konuştu.
"Şu zamana kadar bırakın B planını, A planı bile yoktu"
Davutoğlu, Birleşmiş Milletler (BM) Suriye Özel Temsilcisi Staffan de Mistura`nın Halep'te çatışmaların dondurulması önerisine dair soruyu da yanıtladı.
"Ne yazık ki uluslararası toplumun şu zamana kadar bırakın B planını, A planı bile yoktu" diyen Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bizim bazı önerilerimiz oldu ama Suriye krizi konusunda BMGK ve uluslararası toplumun açık bir stratejisi olmadı. Rejim halkına karşı kimyasal silah kullanıp savaş suçu işlediği zaman, Halep gibi yerlere Scud füzeleri kullandığında, hava saldırısı yaptığında ve 300 bin kişi öldüğünde de açık bir yanıtları veya tepkileri olmadı. A planı nedir, bırakın B planını?”
"DEAŞ ile savaşmak rejimin Halep`te sivillere saldırmasını meşrulaştırma anlamına gelmemeli"
"Mistura`nın elinden gelenin en iyisini yapmaya çalıştığını ama Suriye rejiminin, DEAŞ`a karşı savaştıkları için meşru hale gelmişler gibi bir yaklaşım sergilenmesinden yüz bulduğunu ve Halep bölgesine hava saldırılarını artırdığını" söyleyen Davutoğlu, bunun da yeni sığınmacı akınına neden olabileceği uyarısında bulundu.
Davutoğlu, Suriye rejiminin DEAŞ`ın varlığından faydalanmasına ve Halep`e saldırmaya devam etmesine izin vermemek gerektiğini bildirerek, "Uluslararası toplum ve tüm ülkeler DEAŞ`a karşı mücadele etmeli ama DEAŞ ile savaşmak, zalim rejimin Halep`te sivillere saldırmasını meşrulaştırma anlamına da gelmemeli" değerlendirmesini yaptı.
Halep`in Türkiye`ye yakın olduğuna dikkati çekerek, saldırıların devam etmesi halinde yüz binlerce sığınmacının Türkiye`ye akın etmesinden ciddi kaygı duyduklarını belirten Davutoğlu, "Bu tür sığınmacı akışını durdurmak ve Halep halkına ve genel anlamda Suriyelilere yönelik savaş suçunu önlemek BM`nin sorumluluğu" diye konuştu.
"Bugün mesele Mısır`da seçilmiş bir cumhurbaşkanının hapiste olmasıdır"
Davutoğlu, Türkiye ile Mısır arasındaki ilişkilere yönelik bir soru üzerine, Ankara`nın, Kahire`nin iç işlerine herhangi bir müdahalede bulunmadığını söyledi.
Mısır halkının Türkiye`yle tarihten gelen dostluğu bulunduğunu ifade eden Davutoğlu, doktora tezini yazarken Mısır`da kaldığını ve başkent Kahire`nin kendisi için ikinci bir ev olduğunu anlattı. Mısır halkına, tarihine, ülkenin Ortadoğu`daki rolüne saygı duyduklarını aktaran Davutoğlu, Mısır olmadan bölgede kapsamlı bir istikrarın olamayacağını dile getirdi.
Davutoğlu, "Hükümetimiz döneminde Mısır ile iyi ilişkilere sahip olmak istedik. Ancak aynı zamanda prensiplerimizi de takip ettik ki bu noktada ne Türkiye`de ne de başka bir ülkede seçilmiş bir cumhurbaşkanına yönelik askeri darbeleri haklı bulduk" dedi.
Seçilmiş bir cumhurbaşkanının kişiliğinin, kimler tarafından desteklendiğinin bir sorun olmaması gerektiğine değinen Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bugün mesele Mısır`da seçilmiş bir cumhurbaşkanının hapiste olmasıdır. Darbeye karşı çıkan, siyasi görüş ayrılıklarından dolayı binlerce siyasi mahkum var. Bu bizim asıl eleştirimiz. Mısır ile biz mükemmel ilişkilere sahip olduk ve Mısır`daki siyasi sorunlar ülke halkı tarafından aralarında uzlaşmayla çözüldüğünde Mısır`ın Türkiye`nin de aralarında bulunduğu tüm ülkelerle daha iyi ilişkilere sahip olacağından eminim."
"Güçlü bir Mısır`a ihtiyacımız var"
Başbakan Davutoğlu, Mısır`da ve diğer ülkelerde barışın hakim olduğunu görmek istediklerini vurgulayarak, Türkiye`nin Mısır`ın iç işlerine herhangi bir müdahalede bulunmadığını yineledi. Davutoğlu, şunları bildirdi:
"Eğer bir seçilmiş cumhurbaşkanı cezaevine konuluyorsa yüzlerce insan ömür boyu hapis cezası alıyorsa bu aynı zamanda tüm bölgesel istikrarı da etkiliyor. Mısır`ın Gazze ve Filistin`deki rolü de bizim için çok önemli. Bu, bizim durumu esasen nasıl gördüğümüzdür. Mısır`da yeni bir dönemin, yeni bir yaklaşımın olacağını, siyasi tutukluların salıverileceği ve farklı yaklaşımlara toleranslı davranılacağı yeni bir atmosferin oluşturulacağını ümit ediyorum."
"Güçlü bir Mısır`a ihtiyacımız var" diyen Davutoğlu, Türkiye`nin kesinlikle Mısır`ın kalkınmasının, siyasetinin altını kazımak gibi bir niyeti olmadığını vurgulayarak, Tahrir Meydanı ruhuna saygı gösterilmesini istediklerinin altını çizdi.
Davutoğlu, Bank of America Merrill Lynch portföy yatırımcılarıyla bir araya geldi
Başbakan Davutoğlu, New York'ta yatırımcılarla görüşmelerini sürdürüyor.
Başbakan Davutoğlu, BM Genel Sekreteri Ban Ki-Mun ile görüşmesi sonrasında, Bank Of Amerika binasında, Bank of America Merrill Lynch portföy yatırımcılarıyla bir araya geldi.
Basına kapalı gerçekleştirilen buluşma, yaklaşık 1,5 saat sürdü.
AA