• DOLAR 34.578
  • EURO 36.259
  • ALTIN 2969.17
  • ...
İHVAN meşru müdafaayla geleceğini arıyor
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

İhvan, Mısır`ın konumu ve selefi akımın merkezi anlamına gelebilecek bir bölgeye sahip olmasından ötürü, tümden bir silahlı mücadelenin Mısır`ı, Libya yada Suriye`ye çevireceğinden endişe ediyor. Bundan dolayı İhvan, yeni stratejisi “kısasa kısas” yöntemiyle darbecilere karşı hakkını meşru müdafaa ile arayacak. Peki, İhvan bu stratejiyi bulunduğu tüm ülkelerde icra ederse…

 Mehmet Özcan / Doğruhaber / Analiz 

İslam âlemi günümüzde iki savaşı birden veriyor. Biri kendi içinde ki, bu sıcak savaş… Diğeri ise dış mihraklara karşıdır ki bu da soğuk savaş… Kendi içine yönelik savaşlar, günümüzde de tarihte de hep acılı olmuştur, yürekleri parçalamıştır, kardeş kavgası denmiştir. Ve her ne zaman yapılmışsa tüm taraflar kaybetmiştir. Ama dış mihraklara karşı verilen savaşlar, mücadeleler hep destanlaşmıştır, sonunda ölüm de olsa sürekli kazanılmıştır.

Batı`nın son birkaç asırdır İslam dünyasına yönelik baskın çıkması, gelinen nokta itibariyle Müslümanların kendi aralarında ancak yine Batı`nın eliyle birbirlerinin boyunlarını vurması, mürekkebi kan dolan kalemlerin kirli bir tarihi yazmasına vesile oluyor.

20. yüzyılda Afrika ve Asya topraklarında sömürmedik ülke, çalmadık maden bırakmayan Batılılar, katliamdan geçirdikleri halklardan kalanları Hristiyanlaştırma, kabul etmeyenleri köleleştirme, insanları renklerine göre sınıflara ayırma, beldelerin coğrafi konumlarıyla oynama gibi türlü türlü vahşiyane uygulamalar sergilediler. 21. Yüzyılda ise Batı, Kudüs merkezli Ortadoğu diye tabir ettikleri İslam topraklarını karış karış işgal etti. Parçalara ayırdığı toprakları müstemlekesi haline getirdi. Oluşturduğu sistemlere demokrasi ya da krallık kılıfları giydirdi. İslam beldelerinde, Müslüman halkları batıya karşı duramayacak derecede ağır baskılar uygulayan kendine bağlı şahsiyetsiz kişilikleri başa geçirdi. Ve bir asır böyle geçti… Derken Tunus`ta ekmek teknesi olan el arabası elinden alınan Buazizi`nin üstüne benzin dökerek kendini yakmasıyla başlayan Arap Baharı ateşi Tunus, Mısır, Libya, Suriye, Yemen, Bahreyn, Ürdün ve daha birçok arap ülkesinde baş gösterdi. Bu ateş bazı ülkeleri kısmen dönüştürürken, Mısır ve Suriye`de acımasız bir kışı halen bile yaşatıyor.

ÜLKEDE BATI DESTEKLİ KATİL CUNTA YÖNETİMİ İŞLİYOR

Mısır`da darbeci Sisi yönetimi, halkına yönelik düşman politikalar güderek ülke yönetiyor. Ülke tarihinde ilk kez yapılan meşru seçimleri kazanan Muhammed Mursi`yi devirerek yerine geçen cuntacı Sisi, şu ana kadar bu durumu protesto eden Mısır halkından binlercesini katletti. Afrika`da ya da dünyanın bir başka bölgesinde oluşan kaoslara müdahale etme gereği duyan demokrasi havarisi batı ise, Sisi`nin darbe yapmasına ve insanlık dışı katliamlarına suskun kalarak aslında darbenin arkasında olduğu anlaşıldı. Neden mi? Çünkü Mısır yıllar yılı batının müstemlekesi olarak kalmıştı ve elinden öyle kolayca çıkmasını kabul edemezdi. Her yıl Amerika`nın, Mısır ordusuna verdiği 1 milyar dolar para boşuna mıydı? Yanı sıra Mısır`ın hemen yanı başında Filistin`i bir ur gibi işgal eden siyonist israil vardı ve hamisi batı, hele hele onu hiç mi hiç tehlikeye atamazdı. Dolayısıyla batı, cuntacı Sisi`nin şu ana kadar tutuklayarak zindanlara doldurduğu 40 bin insana sessiz kaldı. Mahkemelerin binden fazla İhvan üyesine idam vermesine kulak tıkadı. Yine bugünlerde 183 idam ve hemen hemen her gün katledilen insanlara yapılan zulümleri hep alkışladı. Batının müstemlekesi konumundaki krallıkla yönetilen Arap ülkeleri ise zulme başkaldıran halkların bir gün kendi saltanatlarını da alaşağı edecekleri endişesiyle yine batının talimatlarıyla Mısır`daki darbe yönetimine milyar dolarlarla finans sağlayarak destek oldu ve halen dahi oluyor.

CUNTA, İHVAN`I SİNDİRMEK, HALKI DA İHVAN`DAN TİKSİNDİRME ÇABASINDA

Mısır`ın birçok kesiminden destek gören İhvan Hareketi`ni halkın tüm katmanlarında görmek mümkün… İlk günden bu yana milyonları bir araya getirerek barışçıl protestolar yapan İhvan`ı, şiddet kullanmadan durduramayacağını anlayan cunta yönetimi ülkede katliam yaparak, işkence, tecavüz gibi insanlık dışı uygulamalarda İhvan`ı sindirmek, karamalarla da halkı İhvan`dan tiksindirmek istiyor. İhvan da, 19 aydır sürdürdüğü barışçıl protestolara rağmen öldürüldüklerini, “Artık yeter! kısasa kısas” kararı aldıklarını belirten açıklamalar yaparak yeni bir stratejiyle yollarına devam edeceklerini açıkladı.

İHVAN YENİ STRATEJİYLE YOLUNA DEVAM EDİYOR

Dolayısıyla gelinen nokta itibariyle İhvan hareketinin, yaptığı tüm barışçıl protestolara karşılık gördüğü zulümle, işkenceyle, tutuklama ve katliamlara karşılık “kısasa kısas” kararı vererek strateji değiştirmesini anlamak mümkün olabiliyor.

Geçtiğimiz haftalarda İhvan Hareketi`nin Türkiye Temsilcisi Dr. Eşref Abdülgaffar`la yaptığımız ve kamuoyunda da çok ses getiren mülakatımızda İhvan yetkilisi, 19 aydır barış barış dedikleri halde öldürüldüklerini belirterek “artık yeter! dişe diş, kısasa kısas” dönemine geçtiklerini açıktan dile getiriyordu. Dr. Eşref, Mısır ordusunun hain olduğunu Mısır halkı olarak öldürülme ve tutuklanmalarına rağmen yine de düşmana acı verecek bir barıştan yana olduklarını ifade ediyordu. Dr. Eşref Abdülgaffar`ın bu açıklamasından bir hafta sonra görüştüğümüz İhvan milletvekillerinden Adil Raşid ise siyasi bir kişilik olarak bize yaptığı açıklamada İhvan`ın aldığı bu kararın hareket olarak değil de ferdi olarak uygulanabileceğini söylüyordu. Adil Raşid, İhvan`ın yeni stratejisiyle ilgili olarak verdiği örnekte hanımı, kızı Mısır zindanlarında tecavüze uğrayan kişilerin de cunta yönetimi ve askere meşru müdafaa hakkının olduğunu belirtiyordu.

Ancak İhvan Hareketi`nin siyasi ve hareket olmak üzere değişik katmanlarından, alınan yeni strateji kararıyla ilgili yapılan farklı farklı açıklamalarını da anlamak mümkün. Çünkü İhvan, yeni stratejisiyle bir yandan darbe yönetimini köşeye sıkıştırmak, diğer yandan ise yasaklı olan siyasi yapılanması Adalet ve Hürriyet Partisi`nin önünün açılmasına çalışıyor.

İhvan Hareketi, Mısır`ın konumu ve selefi akımın merkezi anlamına gelebilecek bir bölgeye sahip olmasından dolayı, tümden bir silahlı mücadelenin, Mısır`ı, Libya ya da Suriye`den çok daha kötü bir duruma sürükleyeceğinden endişe ediyor. Bundan dolayı da İhvan, geçtiğimiz günlerde Sina`da ordu birliklerine yapılan ve IŞİD`e bağlılık bildiren Ensar grubunun üstlendiği saldırıları kınadı. İhvan Hareketi, Mısır`ın topyekün bir savaşa tutuşmasını hem Mısır`ın hem de çevre ülkelerin felaketi olarak görüyor. İhvan, yeni stratejisiyle her gün öldürülen halkın, sabır sınırlarını zorlayan darbecilere ferdi olarak karşılık vereceği meşru müdafaanın uygun olacağı ve cuntanın aleyhine olacak süreci de hızlandıracağını düşünüyor.

YENİ STRATEJİ, İHVAN`IN OLDUĞU ÜLKELERDE DE İCRA EDİLMEK İSTENİRSE…

İşin diğer bir boyutu da ki, bu açı batıyı ve çevre ülkeleri de yakından ilgilendiriyor. Küresel İslami bir hareket olarak İhvan`ın Mısır`da “kısasa kısas” olarak belirttiği yeni stratejisi, Ürdün`de, Yemen`de, hatta Suudi de ve dahi hareketin bulunduğu tüm ülkelerde icra edilmek istenmesi halinde sonuç ne olur acaba? Batı`nın şimdiden İhvan`ın yeni stratejisiyle ilgili tüm bu olasılıkların hesabını yapmış olarak Mısır`ın cunta yönetimine baskı uygulamak için harekete geçmiş olması gerekmez miydi? Arap Baharı için erken uyarı yapmayan Batılı stratejistler yine mi es geçti? Yine de her ne önlem alınırsa alınsın yüce Allah`ın takdiri tüm hesapların üstündedir.

İslam âlemi, batının ve yerli uşaklarının amansız kuşatmasından kurtulmak için büyük bir mücadele veriyor. 20. Yüzyılı büyük soykırımlar, işgallerle geride bırakan İslam âlemi, 21. Yüzyılda geldiği nokta itibariyle büyük bir güce kavuşmuştur. Ancak bu güç parça parça olmakla beraber asıl düşmana değil de birbirlerine yönelince batının bu savaşı kontrol etmesi kolaylaşıyor. Bundan dolayıdır ki İslam aleminin uyanması ve asıl düşman batıya karşı birleşerek topyekûn bir mücadele vermesi gerekiyor. Bu anlamda tüm Müslümanlar ve onurlu insanların, Mısır`ın özgürlüğe kavuşması ve adaletle yönetilmesi için İhvan Hareketi`nin desteklemesi ve yanında durması insani bir sorumluluk ve İslami bir görevdir.

Bu haberler de ilginizi çekebilir