TARİHTE BUGÜN (17.01.2016)
Doğruhaber / tarihte bugün / 17 Ocak
GÜNÜN AYETİ
“Onlar yalnızca dünya hayatının dış görünüşünü bilirler. Ahiretten ise tamamen gafildirler.”
(Rûm suresi 7. ayetin meali)
GÜNÜN HADİSİ
“Açlık, hikmetin nuru, tokluk ise Allah'tan uzaklaşmadır. Fakirleri sevmek ve onlara yaklaşmak da Allah'a yakınlaşmadır. Sakın tıka basa yemeyiniz ki kalbinizdeki hikmetin nuru sönmesin! Çünkü az yiyerek az yatıp uyuyan kimsenin etrafında huriler sabahlar.” (Deylemi)
GÜNÜN SÖZÜ
“Doyasıya yiyen kimseye altı afet musallat olur:
1.Münâcaat zevkini kaybeder.
2.Hikmeti koruması zorlaşır.
3.Halka karşı şefkati azalır. Çünkü karnı tok olduğu zaman bütün halkın da kendisi gibi tok olduğunu zanneder.
4.İbadet kendisine ağır gelir.
5.Şehvetleri artar.
6.Diğer mü'minler mescidlerin etrafında dönerlerken, o tok olduğundan mezbeleliklerin etrafında dönüp durur”
(Süleyman Ed-Darani)
TARİHTE BUGÜN
1944: Üstadın talebelerinden İslamköylü Hafız Ali vefat etti
1919: 2. İslam Şurası Kars'ta toplandı.
1926: Medeni Kanun kabul edildi.
1942: Ankara`da ekmek karneye bağlandı.
1944: Monte Cassino Savaşı başladı. II. Dünya Savaşı'nın en uzun ve kanlı çarpışmalarından biridir.
1945: SSCB ve Polonya birlikleri Varşova'ya girdi.
1946: BM Güvenlik Konseyi ilk toplantısını yaptı.
1966: Bir Amerikan B-52 bombardıman uçağı, İspanya üzerinde bir yakıt tanker uçağı ile yakıt ikmali sırasında çarpıştı ve dört hidrojen bombasını Palomares köyü civarına düşürdü. Palomares olayı olarak hatırlanan olayda çevrede radyasyon kirliliği oluştu.
1991: 1. Körfez Savaşı başladı. İncirlik Hava Üssü'nden kalkan ABD uçakları, Irak'taki hedefleri bombaladı. Irak, misilleme olarak İsrail'e 8 adet Scud füzesi yolladı.
1993: ABD, Irak Nükleer Tesislerine 45 Cruise Füzesi attı.
2000: Hizbullah`ın lideri Hüseyin Velioğlu İstanbul Beykoz`da çıkan bir çatışmada hayatını kaybetti. Aynı çatışmada Cemal Tutar ve Edip Gümüş yakalandı. Tutar ve Gümüş önce İstanbul`da ardından Diyarbakır`da 6 ay boyunca gözaltında tutuldu. Haklarında açılan dava “Hizbullah Ana Davası” ismiyle yakın tarihte yer aldı. “10 yıldan fazla tutukluluk hali devam eden sanıkların tahliye edilmelerine” dair kanunun yürürlüğe girmesiyle 4 Ocak 2011`de tahliye edilen Tutar, Gümüş ve daha başka Hizbullah üyeleri tahliye edildi. Söz konusu kanunun yürürlüğe girmesiyle farklı suçlardan yargılanan binlerce kişi tahliye olmuş, ne var ki, 15 Hizbullah üyesinin tahliyeleri aylarca konuşulmuştu.
2000: Rusya`da Asker Anaları Komitesi adıyla faaliyet yürüten bir kadın örgütü Rusya'nın tüm bölgelerinden topladığı kendi verilerini açıklayarak, son dört ay içinde 3 bir Rus askerinin Çeçen cephelerinde hayatını kaybettiği açıkladı. Rus resmi yetkilileri tarafından ölen asker sayısı Moskova yönetimi tarafından gizli tutuluyor.
2000: Bir Petrolcülük Şirketinin Genel Müdürü Ekrem Ekmenci, akaryakıt bayileri ve dağıtım şirketlerinin, vergi tahsildarı gibi çalıştıklarını söyledi. Benzinin pompa fiyatının yüzde 72'sinin vergi olduğunu belirten Ekmenci, ‘‘Parayı devlet kazanıyor. Aslan payını devlet alıyor. Akaryakıt bayileri ve dağıtım şirketleri de devletin gönüllü/gönülsüz vergi tahsildarı gibiler`` dedi.
Devletin pompa fiyatının yüzde 72`sini vergi olarak almasının anlamı şudur: 100 lira verip aldığınız yakıtın ederi aslında 28 liradır. Devlet üstüne 72 lirayı vergi olarak almaktadır. Yani siz 28 liralık yakıtı aracınıza koyduğunuzda devlet sizden 72 lira vergi almaktadır.
2003: Irak lideri Saddam Hüseyin Körfez Savaşı'nın 12'nci yıldönümü nedeniyle halka seslendi ve savaşa hazırlık çağrısı yaptı. ABD'ye meydan okuyan Saddam, Amerikan askerlerinin "Moğol istilacılar gibi Bağdat kapılarında öleceklerini" söyledi.
Saddam her ne kadar savaş başlamadan önce böyle konuştuysa da ABD, Saddam`ın komutanlarından çoğunu satın almayı başardı. Rüşvet alan bir çok komutan birliklerini çatışmalara sokmadan Amerikan askerlerinin ellerini kollarını sallayarak Irak topraklarına girmesini sağladı. Bazı yerlerde vatanperver komutanlar ABD işgaline karşı çatışmaya girdiyse de bir faydası olmadı.
2003: ABD`nin Ankara Büyükelçisi Robert Pearson ile AK Parti grup başkanvekilleri Salip Kapusuz, Eyüp Fatsa ve CHP Grup Başkanvekili Haluk Koç arasında geçen görüşmenin perde arkasında ilginç bilgiler ortaya çıktı. Bir buçuk saat süren görüşmede Pearson, “Saddam'ın yaratılmasında sorumluluğumuz var” dedi. Bu aslında hiç bilinmeyen bir vakanın itirafı değildi. Nitekim dünya alem Saddam`ı İran`ı yok etmede kullanan, Saddam`ı ciddi bir şekilde silahlandıranların ABD ve Batılı ülkeler olduğunu bilmektedir. Zira ABD`li ve Batılı ülkelerin liderlerinin Saddam`la çektirmiş oldukları samimi fotoğraflar hala akıllardadır.
2003: İşkence, Türkiye'nin AB'ye Uyum sürecinde en çok eleştiri aldığı konuların başında geliyor. Hükümetin "işkenceye sıfır tolerans" politikasına rağmen işkence sürüyor. Dönemin Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in verdiği bilgiye göre, Türkiye, AİHM'in işkence ile ilgili olarak verdiği kararlarda toplam;
1 milyon 624 bin 822 İngiliz Sterlini,
113 bin ABD Doları,
9 milyon 346 bin 772 Fransız Frangı
ve 273 bin 718 Euro maddi tazminat ödedi.
AİHM Türkiye`yi ayrıca,
614 bin İngiliz Sterlini,
9 bin 500 ABD Doları,
1 milyon 5 bin Fransız Frangı
ve 273 bin 718 Euro manevi tazminatla birlikte,
316 bin 369 İngiliz Sterlini,
16 bin ABD Doları,
132 bin 186 Fransız Frangı ile
121 bin 707 Euro yargılama giderine mahkum etti.
Avrupa Konseyi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Türkiye'de "sistematik işkence" bulunduğuna dair uyarılarının ardından mevzuatta birçok değişiklik yapılmıştı.
Şayet zamanın yöneticileri işkencecileri koruyup kollamasaydı Türkiye`de işkence sistemleşmeyecekti. Halbuki vatan sevgisi işkencenin önüne geçmeyi engellemliydi. Zira az önce duyduğunuz gibi işkencelerden dolayı açılan davalarda devlet korkunç miktarlarda paralar ödemek durumunda kalmıştır. İşin dramatik tarafı ise 60`lı yıllardan sonra devleti yönetenler işkence ve kötü muamelelerden etkilenmiş olmalarıdır. Askeri darbe veya muhtıra dönemlerinde kötü muamelelere maruz kalan bu yöneticiler işbaşına geçtiklerinde “Türkiye`de işkence yoktur” diyebilmişlerdir.
2005: Hamas`ın ve diğer İslami grupların şanlı direnişleri neticesinde Kasap Ariel Şaron`un başbakanlığını yaptığı İşgal hükümeti Gazze`yi boşaltma kararı almak zorunda kalmıştı. Bu karar radikal Siyonistleri çılgına çevirdi. İsrailli binlerce asker, Batı Şeria ve Gazze'de ki Yahudi yerleşimlerinin boşaltılması emrini yerine getirmeyeceklerini bildiren bir dilekçe imzaladı. Dilekçede, askerlerin, kendilerine Yahudi yerleşimcilerin tahliye edilmesi yönünde gelecek emri tamamıyla yasadışı olarak değerlendirecekleri ifade edildi. Ancak bu da fayda etmedi ve aynı yıl içinde Siyonistler zelil bir şekilde Gazze`yi boşaltılar. Şimdi dünya Müslümanları Fisilistin`de işgal edilen diğer bölgelerin de siyonist işgalden kurtulacakları günler için dualar ediyor.
2005: Amerikan Federal Soruşturma Bürosu FBI`ın 2001 yılının Haziran ayından Eylül ayına kadar milyonlarca uçak yolcusunu fişlediği ortaya çıktı. FBI`ın elinde 82,1 milyon yolcuyla ilgili bilgilerin yanı sıra 257,5 milyon yolcunun da isimlerinin bulunduğu belirtilen açıklamada bu kişilerin kimle seyahat ettikleri, nereye gittikleri, kredi kartı numaraları, adresleri, telefon numaraları ve yemek tercihleri gibi bilgilerin bulundurulduğu kaydedildi. FBI, güvenlik gerekçesiyle başka birçok bilgiyi vermeyi reddederek, bu bilgilerin elde edilmesini sağlayan havayollarını, çalışanlarını veya ajanlarını açıklamadı.
2007: İsrail Genelkurmay Başkanı Dan Halutz istifa etti. 2006 Temmuzunda başlayan ve Lübnan Hizbullah`ının karşısında ağır bir hezimete uğrayan “33 Gün Savaşında” İsrail Ordusu Hizbullah karşısında zillet dolu bir yenilgi tatmış ve uluslar arası güçlerin devreye girmesiyle savaş bitmişti.
2007: Filipinlerde mücadele eden Ebu Seyyaf`ın liderlerinden Ebu Süleyman'ın şehid edildiği açıklandı.
2008: Dönemin Yargıtay Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya: “Türban serbestliği laik üniter yapıya aykırı bir faaliyet alanı yaratır” dedi. Yazılı bir açıklama yapan Başsavcı, “Böyle bir serbestliğin dini ve bölücü örgütler tarafından rahatlıkla kullanılacağını, eğitim kurumlarını gruplara ve kamplara ayıracağını” iddia etti.
Bu açıklama 2008`de İslam karşıtı medyada flaş haber olarak geçti.
2009: Furkan Savaşında Hamas Mücahidleri tarafından yenilgiye uğratılan İsrail işgal Başbakanı Ehud Olmert, İsrail'in Gazze'de ateşkes ilan ettiğini açıkladı. Ateşkes bu gece saat 02.00'da başladı.
2012 : Özellikle 17 Ocak 2000`den Sonra Adından Çokça Bahsedilen Hizbullah Bir İlke İmza Attı. İstanbul Beykoz`da Çıkan Çatışmada Liderini Kaybeden Hizbullah, İlk Kez Kuruluş Gayesini, Amaçlarını Ve Stratejilerini İçeren Bir Manifesto Yayınladı.
Şimdiye Kadar, Kuruluşu, Gelişimi, Lideri İle İlgili Yapılan Tüm Spekülatif Haberlere Hiçbir Cevap Vermeyen Hizbullah, İnternet Sitelerine Düşen Açıklamayla Kuruluşunu, Gayesini Ve Kurucu Liderini Açıkladı.
Bundan Sonraki Dönemde Takip Edilecek Stratejilerle İlgili Açıklamaların Da Yer Aldığı Manifestoda, İnanç Ve İdeolojisi Ne Olursa Olsun, Hiçbir Cemaat, Tarikat, Parti, Örgüt, Grup Veya Siyasi Oluşumla Yersiz Ve Gereksiz Sürtüşmelere Girmeyi Hem Kendisi Ve Hem De Diğerleri Açısından Uygun Görmemektedir, Düşüncelerine Yer Verilmesi Dikkat Çekici Bulundu.
Bu Manifesto İle Böylelikle Hizbullah, Kendisi İle İlgili Şimdiye Dek Geliştirilen Tüm Teorilere De Bir Nokta Koymuş Oldu.
2012 : Hizbullah'ın Lideri Hüseyin Velioğlu, Vefatının 12'nci Yıl Dönümünde Batman'da Karşıyaka Mezarlığı'ndaki Kabri Başında Anıldı.
Sabah Saatlerinde Mezarın Başına Gruplar Halinde Gelenlerin Yanı Sıra Velioğlu'nun Yakınlarından Oluşan Kalabalık Da Karşıyaka Mezarlığı'na Geldi.
Sağanak Yağmura Rağmen Velioğlu'nun Mezarına Gelen Yakınları Ve Sevenleri, Yasin Ve Dua Okudu.
Aile Ve Yakınları, Okunan Yasin Ve Duaların Ardından Mezarlıkta Bulunanlara İkramında Bulundu.
MERCEK
1991: 1. Körfez Savaşı başladı. İncirlik Hava Üssü'nden kalkan ABD uçakları, Irak'taki hedefleri bombaladı. Irak, misilleme olarak İsrail'e 8 adet Scud füzesi yolladı.
Körfez Savaşı veya Birinci Körfez Savaşı (2 Ağustos 1990'da Irak'ın Kuveyt'i işgal etmesiyle başlayan krizin sonucunda gerçekleşen, ABD öncülüğünde, Birleşik Krallık, Fransa, Suudi Arabistan, Suriye, Mısır gibi 28 devletin askeri koalisyonuyla Irak arasında yapılan uluslararası çatışmadır. Savaşın arka planını kısaca hatırlamak gerekirse;
Saddam Huseyn 2 Ağustos 1990`da Kuveyt`i işgal etmiş, 28 Ağustos`ta da Irak`ın 19. İli olarak ilhak etmişti. Bu durumda Irak, dünyanın bilinen petrol rezervlerinin yüzde yirmisini ele geçirmişti. Petrol için çiğnemedik değer, öldürmedik can bırakmayan Batılı Emperyalistler ve onların küresel kurumları duruma hemen müdahale etti. Enfal operasyonunda 100 bin kürdü periyodik ve sistemli bir şekilde katleden Saddam Canavarını büyüten Batı, iş petrole gelince insanlık havarisi kesildi ve Kuveyt`i mazlum ilan ederek mazlumun yanında oldu (!!!) ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi 3 Ağustos'ta Irak'a Kuveyt'ten çekilme çağrısında bulundu ve 6 Ağustos'ta da uluslararası düzeyde Irak'la ticareti yasaklayan bir karar aldı. Kuveyt'in işgalinden sonra Irak bu kez Suudi Arabistan için potansiyel bir tehdit oluşturmaya başladı. Irak'ın Suudi Arabistan'a da girmesi, dünya petrol rezervlerinin yarıya yakınının bu ülkenin eline geçmesi anlamına geliyordu. Bu durum üzerine, ABD ile Batı Avrupa'daki NATO müttefikleri olası bir saldırıyı caydırmak üzere hemen Suudi Arabistan'a asker sevk etmeye yöneldi. Mısır ve öteki bazı Arap ülkeleri de Irak karşıtı koalisyona katıldı ve bölgeye kuvvet göndererek askeri yığınağına katkıda bulundu.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi 29 Kasım 1990'da Irak'ın 15 Ocak 1991'e değin Kuveyt'ten çekilmemesi halinde kuvvete başvurulmasını öngören bir karar aldı. Ocak 1991'e gelindiğinde Saddam'a karşı oluşturulan koalisyonun bölgedeki askeri gücü 700 bin kişiye ulaşmıştı. ABD 540 bin askerle bu gücün asıl ağırlığını oluşturuyordu. Geriye kalan bölüm Birleşik Krallık, Fransa, Mısır, Suudi Arabistan, Suriye ve başka ülkelerin sayıca daha küçük asker birliklerini kapsıyordu.
Saddam`a Kuveyt`ten çekilmesi için tanınan süre 15 Ocak`ta dolunca 16-17 Ocak 1991 gece yarısı ABD öncülüğünde Irak'a karşı girişilen geniş çaplı hava akımıyla başladı
Yaklaşık 7 hafta kadar süren hava saldırıları ve bunları takiben yapılan ve sadece 100 saat süren kara saldırısı sonucu Kuveyt'teki Irak birlikleri hezimete uğratılmış, Irak topraklarına da girilmiş, sonuçta Irak güçleri Kuveyt'ten sökülüp atılmış, savaşı koalisyon güçleri kazanmıştı.
Bu kısa süren savaş çok önemli bölgesel sonuçları doğurmuş, güçler dengesini etkilemiş, güvenli bölge ilanıyla Irak'ın kuzeyini merkezî devletin otorite ve kontrolü dışına çıkarmış ve bugün kuzeyde ve bölgede yaşanan pek çok gelişmenin önünü 21 yıl önce açmıştı.
Savaş bölge ülkeleri ve dengelerinin yanı sıra İsrail'i de derinden etkilemiş, bu ülkenin güvenlik algısında köklü değişikliklere yol açmıştı.
Bunun ana sebebi de Saddam Hüseyin yönetimindeki Irak'ın İsrail topraklarına ilk defa füze saldırılarını gerçekleştirmesiydi. Irak 17 Ocak 1991 günü ilk defa İsrail ana topraklarına 8 adet Sovyet yapımı Scud füzesi atmıştı. Irak bunları savaş süresinde atmaya devam etmiş, sonuçta 7 hafta içinde İsrail topraklarına toplam 42 adet Scud atmayı başarabilmişti.
İsrail bu Scud saldırılarına karşılık vermek istemiş; ancak Amerika'nın engellemesi sonucu bundan vazgeçmiş, işi Amerika'ya bırakmıştı. Sonuçta, bu 42 Scud İsrail'de 2 kişinin ölümüne, yüzlerce kişinin yaralanmasına ve bazı bina ve tesislerin harap olmasına yol açmıştı. İsrail'in uğradığı kayıp ve zarar bu kadar olmakla birlikte bu, İsrail'de 'Ya Scudlar klasik patlayıcıyla değil, kimyasal, biyolojik ya da nükleer başlıklarla yüklü olsalardı, ne olurdu, biz o zaman ne yapardık?' şeklindeki ciddi korku ve endişelere yol açmıştı.
Sonuçta da İsrail, Saddam Hüseyin liderliğindeki Irak'ı kendi geleceği bakımından en büyük tehdit olarak görmeye, buna çare aramaya başlamıştı.
Çarenin ne olduğunu bugün herkes biliyor ve anlıyor. Bazılarına göre; İsrail 21 yıl önce başlattığı ve Amerika'daki yandaşları vasıtasıyla geliştirdiği Saddam Hüseyin ve Irak aleyhtarı politikayla Amerika'nın 2. Körfez Savaşı ya da Irak Savaşı'yla söz konusu tehditten tamamen kurtulmuş bulunuyor. Bu teze inanmayan da elbette olabilir; ancak böyle düşünenler az değil. Zira, 1991'den Irak Savaşı'nın başladığı 21 Mart 2003 tarihine kadar ki süreç iyi gözlemlenecek olursa bu kanaatin pekişeceği muhakkak.
İsrail, Scud saldırılarını asla unutmadı. Bu ve benzer füze tehditlerini ciddiye aldı. Bunlara karşı çareler bulmak ve üretmek için önemli hamleler yaptı. Füze tehdidini kendisine yönelik en büyük tehdit olarak gördü ve halen de görmeye devam ediyor. 2006 Lübnan Savaşı ve 2009 sonlarındaki Gazze saldırıları da zaten esasta buralardan yönelik füze tehdit ve saldırıları yüzünden patlak vermişlerdi.
İsrail de bu tehditlere Demir Kubbe, Davud'un Sapanı gibi füzesavar sistemlerini hayata geçirmek için önemli adımlar atmıştı. Dünyaya tapan ve tek sermayesi Dünya olan Yahudiler için işgal ettikleri topraklara düşen bir füze zelzeleler gibi tehlikeliydi. Zira Yahudi saldırılarıyla şehid edilen bir müslüman ile 10, 100, 1000 müslüman dirilirken bir füzeyle can veren bir Yahudiyle beraber yüzlerce Yahudi manen ölüyordu.
Biz tekrar Körfez Savaşının teknik bilgilerine dönecek olursak;
Körfez Savaşı modern tarihte yaşanmış savaşlar içinde belki de askeri bilançosu en orantısız olanıydı. Irak'ın kayıpları hakkında kesin rakamlar olmamakla beraber, Savaş sırasında Irak kuvvetlerinin, Kuveyt cephesinde bulunanlar da dahil yaklaşık 100-200 bin ölü, 75-150 bin dolayında yaralı, ayrıca 60 bin tutsak verdiği kesin gibi görünmektedir.
Irak'ın komuta ve kontrol merkezlerinin yer aldığı Bağdat özellikle savaşın ilk günlerinde yoğun hava saldırılarına maruz kaldı. Askeri komuta merkezlerinin sivil yerleşmelere yakın olması, hem koalisyon güçlerinin hava harekatı sırasında hedef gözetmemesi, hem de Saddam yönetiminin önemli hedefleri insan kalkanıyla çevirmesi sivil ölümleri daha da artırdı. Irak'ın askeri kayıpları gibi sivil kayıpları da hayli yüksek oldu; kesin bilgiler olmamakla birlikte Irak'ın yaklaşık 100 bin sivil kayıp verdiği tahmin edilmektedir.
Buna karşılık müttefik kayıpları çarpışma sırasında 190, dost ateşi, kaza ve öteki terslikler sonucunda da 358 dolayında olmak üzere tahmin edilenin çok altında bir düzeyde kaldı.
Savaştan sonra ABD öncülüğündeki koalisyon güçleri Saddam`ın işini bitirmeyerek onun gibi birinin Ortadoğu için arz ettiği tehlikenin devamını menfaatleri açısından daha faydalı buldular. Zira Saddam`dan korkan Arap ülkeleri için ABD bulunmaz bir dost ve koruyucu olacaktı (!!!)
Üstelik “Bak Öcü” der gibi oluşturulan Saddam fobisi Amerika için şahane bir silah pazarıydı. Nitekim Soğuk Savaş bitmiş, Sovyet Blokunun korkusuyla alınan milyar dolarlık silah pazarı da durgunlaşmıştı. Bir tehlike, bir canavar, bir öcü olmalıydı ki, silah satılabilinsindi. Hatırlar mısınız; Saddam Kuveyt`i 2 Ağustos`ta işgal etmeden çok değil, bir hafta önce 25 Temmuz`da ABD`nin Bağdat büyükelçisi April Glaspie (OKUNUŞU Eprıl Gılaspi) Saddam Hüseyin'le yaptığı görüşmede Saddam Kuveyt sorununu açmış, Amerika`nın fikrini öğrenmişti. Amerikan büyükelçisi de "Bu, Arapların kendi aralarındaki bir sorun. ABD'yi kesinlikle ilgilendirmez." demişti. Saddam bu şekilde ABD`den icazet alınca oyalanmamış 7 gün sonra Kuveyt`e girmişti. Lakin ABD 540 bin askerle Saddam`ın başına üşüşünce Saddam aldatıldığını anlamıştı.
Burada Körfez Savaşında ve sonrasında konuşulan, bazılarınca komplo teorileri olarak dillendirilen bazı notları maddeler halinde aktaralım:
ABD'nin Bağdat'taki büyükelçisi olan April Glaspie'nin (OKUNUŞU Eprıl Gılaspi) 25 Temmuz 1990'da Irak lideri Saddam Hüseyin'le yaptığı görüşmede Araplar arasındaki sorunlara karışmak istemediğini belirtmesi, 2 gün sonra da Bağdat'tan ayrılması ve Irak'ın Kuveyt sınırına asker yığdığını bilmesine rağmen ABD yönetiminin ciddi bir uyarıda bulunmaması ABD'nin bilinçli olarak Irak'a yeşil ışık yaktığı şeklindeki değerlendirmelere yol açtı. ABD'nin bu savaştan elde ettiği kazançlar şöyle sıralanabilir;
ABD, 500 binden fazla askeri Orta Doğu'ya kaydırıp Irak'ı kesin bir yenilgiye uğratarak uluslararası alanda lider olduğunu ve Vietnam sendromunu atlattığını gösterdi!!!
Savaşın maliyetinin önemli bir kısmını Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Japonya ve Almanya gibi ülkelere yükledi.
Kuveyt, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn, Katar gibi ülkelerin petrollerinden uzun bir süre bedava faydalandı.
Demode olan ve silahsızlanma anlaşmaları doğrultusunda elinden çıkarmak zorunda olduğu silah ve cephanenin bir kısmını burada kullanarak bunlardan kolay yoldan kurtuldu.
Yeni silah sistemlerini gerçek savaş ortamında deneyip geliştirdi.
Saddam'ı devirmeyerek ondan çekinen tutucu Körfez ülkelerine daha sonraki dönemde büyük miktarlarda silah satarak fazladan büyük karlar elde etmiş oldu.
Irak'ı fiilen üçe bölerek ve ambargo uygulayarak zayıf tutarak ve bu ülkenin petrol ihracını baskı altına alarak uluslararası alanda petrol fiyatlarını denetleyebildi.
Irak'ı zayıflatarak İsrail için bir tehlike olmaktan çıkarttı.