Kürt meselesinin gözyaşıyla dolu bir tarihi bulunmaktadır
İHH öncülüğünde Diyarbakır`da düzenlenen "Adalet ve Barış İçin Sesimizi Daha Fazla Yükseltiyoruz" başlıklı basın açıklaması yoğun bir katılımla yapıldı.
İHH öncülüğünde düzenlenen ve aralarında Mustazaflar Cemiyetinin de bulunduğu 724 STK`nın destek verdiği “Adalet ve Barış İçin Sesimizi Daha Fazla Yükseltiyoruz” başlıklı basın açıklaması yoğun bir katılımla Diyarbakır`da yapıldı.
Kürtçe, Türkçe ve Arapça okunun açıklamayı Türkçe okuyan Cüneyt Gökçe, son dönemlerde çözüme yönelik başlayan görüşmeler ve atılan adımların ve gösterilen gayretlerin övgüye ve desteğe layık olduğunu belirtti.
Gökçe, “Ancak unutmamak gerekir ki; Kürt meselesinin çok derin ve maalesef kanlı, gözyaşıyla dolu uzun bir tarihi bulunmaktadır. Dolayısıyla çözümü de uzun ve titiz bir onarma sürecini zorunlu kılmaktadır.” ifadelerini kullandı.
Yılların ihmali sebebiyle bölgede ön plana çıkarılmış olan ırkçı söylemin temsilcilerinin bu süreçte ön plana çıkarılmış olmasının yaşanan sorunu tarif etmediği vurgulanan açıklamada, tüm Kürt halkının farklı düşünen kesimleriyle birlikte soruna taraf olduğunun altı çizildi.
“Yaşanan bu sorun sadece hükümetin sorunu değildir”
Açıklamada devamla, “Reformların yapılması, sadece kültürel haklar verilmesi, anayasaya eşit yurttaşlıkla ilgili maddeler konulması gibi sınırlı düzenlemelerden daha çok, ülkede adalet merkezli ve insanların kimliğini ve inancını özgürce yaşadığı siyasi, kültürel, ekonomik yaşam kalitesini topyekûn yükseltecek köklü düzenlemelerden geçmektedir. Hükümet Türkiye'deki bürokratik oligarşiyi, anayasayı ve tüm kurumlan insana saygılı bir içeriğe dönüştürmenin yolunu ararken, diğer toplum kesimleri de farklı destek yöntemleriyle süreci kolaylaştıracaktır.” diyen Gökçe, yaşanan bu sorunun sadece hükümetin sorunu olmadığını, yasama, yargı ve devletin tüm mekanizmalarının olduğu gibi tüm siyasi partilerin, STK'ların, üniversite, medrese, aydın, medya, tarikat, cemaat ve tüm kanaat önderlerinin meselesi olduğunu söyledi.
“Kavimler ve diller üstünlük veya aşağılanma sebebi değildir”
Kürdistan coğrafyasının binlerce yıllık İslami mirasının bu gün yaşanan sorunların çözümünde temel rol oynayacağı belirten Gökçe, tüm hukuki ve siyasi adımlarla birlikte İslam kardeşliğinin yeni dönemin temel harcı olacağı söyledi.
Gökçe, “Türkiye'deki sivil toplum yapıları olarak bu tartışmalardaki yerimiz, inancımızın bize vermiş olduğu hakkaniyet ölçüleriyle çerçevelenmiştir. Zira inanıyoruz ki kavimler ve diller üstünlük veya aşağılanma sebebi değil, birbirimizi tanımak için yaratılmış ayetlerdir.” hatırlatmasında bulundu.
“Ölen her insan için herkes kendisini sorumlu hissetmelidir”
Süreci çözecek politikanın adalet ve kardeşlik hukuku üzerine inşa edilmesi gerektiğinin altını çizen Gökçe, sürecin olumlu bir şekilde yürütülmesi için tüm imkân ve olanaklar kullanılması gerektiğine de vurgu yaptı.
Gökçe, “Manevi, dini, ahlaki bir ruha sahip olmak ve gençleri bu ruh ile yetiştirmek gerekir. Bu saatten sonra çatışmalarda ölen her insan için herkes kendisini sorumlu hissetmelidir. Bu nedenle tüm siyasilerin politik beklenti ve hesaplardan öte insan hayatını önceleyen bir sorumlukla hareket etmeleri gerekmektedir.” uyarısında bulundu.
“Kürt sorununun çözümünde İslami, insani ve adil bir yaklaşım sergilemeli”
İnsana, Allah'ın verdiği tüm hak ve özgürlüklerin koşulsuz olarak sağlanması gerektiğinin altını çizen ve sorunların çözümünde tarafların katılımcı, İslami, insani, adil ve özgür bir yaklaşım sergilemesi gerektiğini belirten Gökçe sözlerine şöyle devam etti.
“Ortadoğu'daki genel çatışma ve huzursuzluğun farklı farklı aktörlerden kaynaklandığı düşünülse de sorun aslında tek orijinlidir. Dolayısıyla Kürt meselesi, Mescid-i Aksa olayları, Suriye meselesi, Irak'ın istikrarsızlığı ve Kobani olayları tamamıyla birbiriyle ilintilidir. Emperyalizm ve Siyonizm'in aktörlerinin bu meselenin çıkışı ve çözümsüzlüğüne yönelik aktivitesi bilinen bir gerçektir. Küresel güçlerin bölgesel hegemonyasına, bölge halkının kanı üzerinden kurulan oyunlara dikkat çekmek gerekir. Ancak mazlum Kürt halkının ABD, İngiltere, İsrail ve işbirlikçilerinin oyunlarına karşı kendi kardeşlerinin ve bölge halkının ve değerlerinin yanında, adaletin yanında yer alacağı, tarihî bir sürecin içinde olduğu da görülecektir.”
“Engellenen ve gasp edilen bütün haklar iade edilmeli”
Bölgede yaşanan sorunun, ülkedeki tüm kesimler için adeta bir travmaya dönüştüğünü ifade eden Gökçe, Psikolojik ayrışmayı derinleştiren bu durumun ortadan kaldırılması adına devletin, kısıtlanan, engellenen ve gasp edilen bütün hakları iade etmesi gerektiğini söyledi.
Gökçe, “Hakların verilmesi, silahların bırakılması sürecine bağlanmamalıdır. Haklar ve özgürlüklere dair düzenlemeler derhal gerçekleştirilmelidir. Silahların bırakılması süreci PKK ile devlet arasındaki bir süreçtir. Haklar ve özgürlükler konusu ise devletin vatandaşına karşı yükümlülüğüdür.” ifadeleri kullanıldı.
Her ne konuda olursa olsun taraflar arasındaki hiçbir anlaşmazlığın, müzakere sürecini etkilememesi gerektiği belirtilen basın açıklamasında sürecin mutlak surette devam ettirilmesi, masanın terk edilmemesi ve bu bağlamda silahların kullanılmasına fırsat verilmemesi çağrısında bulunuldu.
“Sürecin tarafı ve takipçisiyiz”
“Kim ki bu meselenin çözümüne katkıda bulunur ve kanı durdurup bir insanın hayatını kurtarırsa bütün insanlığın taktirini ve Allah'ın sevgisini kazanacağına inandığımız gibi bu süreci baltalamaya yönelik çalışma içerisinde olacak olan herkesin de tarih önünde toplum nezdinde ve Allah katında hesap vereceğine inanıyoruz” ifadelerini kullanan Gökçe, “Bizler alimler, aydınlar, STK ve Cemaatler olarak Kürt Türk ittifakının, kardeşliğin, Ortadoğu'daki bütün oyunları bozacağına inanarak bölgemizde kan ve gözyaşını durduracak her türlü olumlu çabanın içerisinde olmaktan onur duyarız. Bu anlamda bu sürecin tarafı ve takipçisiyiz.” ifadelerini kullandı.
PKK`yi kınayan metin okunmadı….
Tarafların üzerinde mutabakat sağladığı ve metne dâhil edildiği halde, “PKK ve unsurlarının tek tipçi anlayış ve yaklaşımı ile mütedeyyin kimlikteki insanlara yönelik sindirme çabaları ve başka kimliklere tahammülsüzlüğü barış ve çözüm sürecindeki en önemli engellerden birisidir.” İbaresinin Yrd. Doç. Dr. Cüneyt Gökçe tarafından okunmaması ise katılımcı bazı STK`lar tarafından tepki ile karşılandı. (Fikret Özkan / Hamza Adiyaman – İLKHA)